Paşa konuştu: Bu Watergate'tir, TSK'yı dinleyenler ortaya çıkarılmalı
Özel telefonlarım tam sekiz aydan beri dinleniyormuş. İşin
acı tarafı komutanlarımız dahil hiç kimsenin bundan haberi olmamış. TSK'YA karşı
planlı bir yıpratma kampanyası yürütülüyor. Silahlı Kuvvetler'e ve Büyükanıt
Paşamıza zarar gelmesin diye istifa ettim.
Kara Harp Okulu Komutanlığı görevinden sürpriz bir şekilde ayrılarak Türkiye'nin
gündemine oturan ve olaydan bu yana sessizliğini koruyan Tümgeneral Reha
Taşkesen'in açıklamalarını ilk kez SABAH yayımlıyor. İstifasının ardından
telefonlarını kapatarak Güney'e giden Taşkesen, dün Ankara'ya döndü. Taşkesen,
öğle saatlerinde arkadaşlarıyla bir araya gelerek durum değerlendirmesi yaptı.
"Bu yaşananlar, Genelkurmay Başkanlığı'nın Watergate'idir. Telekulak girdabı
içinde olduğumuzu anladım" diyen Taşkesen, istifasının en önemli nedenini, "TSK'ya
ve Yaşar Büyükanıt Paşamıza zarar gelmesin istedim" sözleriyle açıkladı. İşte
Taşkesen'in, ülke gündemini sarsacak tarihi açıklamaları:
ÖNÜME İKİ DOSYA KONDU
"5 Temmuz Çarşamba günü, Kara Kuvvetleri Kurmay Başkanı Org.
Ergin Saygun, önemli bir konuyu görüşmek istediğini belirterek makamına çağırdı.
Öğleden sonra Kara Kuvvetleri Karargahı'na gittim. Odada sadece ikimiz vardık.
Komutanımız iki dosya çıkardı. Bu dosyalardan biri bir rapor haline getirilmiş,
imzasız çok sayıda ihbar mektubundan derlendiği belli olan 20 sayfalık bir
çalışmaydı. Diğeri de telefonlarımın dinlenmesinden elde edilen deşifrelerdi. Bu
deşifrelerin 2 sayfası özel hayatıma ilişkin detaylardı. Okudum. Ardından Org.
Saygun'a şu soruyu sordum:
BİZ DE BİLMİYORUZ
'Komutanım, mektupların sahipleri ve dinlemenin kimin
tarafından yapıldığı konusunda bilgimiz var mı?' Bunun üzerine, 'Hayır, biz de
bilmiyoruz' yanıtını aldım. Bir süre sessizlik oldu. O sırada, Türk Silahlı
Kuvvetleri'nin nasıl bir telekulak girdabı içerisinde olduğunu anladım.
Saniyeler içerisinde durumu gözden geçirdim. Yaklaşan Yüksek Askeri Şura'yı ve
Kara Kuvvetleri Komutanımız Orgeneral Yaşar Büyükanıt'ın Genelkurmay
Başkanlığı'na giden süreçte bilinçli olarak çıkarılan spekülasyonlar ve
yıpratılma kampanyasını göz önüne alıp düşündüm. Ergin Saygun komutanımıza,
"Yaşar Büyükanıt Paşa'nın yıpratılmaması amacıyla görevimden ve TSK'dan
izninizle ayrılmak istiyorum" dedim. Bana, Genelkurmay'ın resmi açıklamasında
belirtildiği gibi, kesinlikle hiçbir komutanımızdan ayrılmam konusunda bir baskı
veya telkin olmadı. Bu benim tamamen öz irademle gerçekleşti. Genelkurmay Askeri
İstihbaratı, birbirinden ilgili ve kurallar bütünü üzerinde çalışan subaylardan
oluşmaktadır. Beni dinlemeleri imkansız. Ayrıca yine resmi açıklamada dinlemenin
Genelkurmay Başkanlığı tarafından yapılmadığı açıkça belirtildi. Peki soruyorum
o zaman: Hiçbir hukuki dayanağı bulunmayan, mahkeme kararı olmayan, özel hayata
yönelik bu dinleme ne gerekçeyle ve kimler tarafından yapıldı?
DİNLENME KUŞKUSU
Sadece bende değil, uzunca bir süredir TSK'nın tüm kilit
personelinde telefonlarının dinlendiği konusunda bir korku vardı. Bu korkunun
gerçek olduğunu görüyoruz. TSK, ABD'deki Watergate-Telekulak skandalının bir
benzeriyle karşı karşıyadır. İkinci görüşmeyi ertesi gün, yani perşembe günü
öğleden sonra gerçekleştirdik. Kara HarpOkulu Komutanlığı'ndan istifamı ve
TSK'dan emekliliğime ilişkin dilekçeyi de perşembe günü verdim. Ama çevremde hiç
kimseye hiçbir şey anlatmadım. O gece üst düzey yargı mensuplarıyla önceden
planlı yemek yedim. Bu gelişmeyi orada ilk kez söyledim. Herkes çok üzüldü ve
oradakilerden bazıları, ciddi bir dinleme olayıyla karşı karşıya kalındığını
düşündü. Basında iddia edildiğinin aksine, bu saate kadar Orgeneral Yaşar
Büyükanıt ile hiç görüşmedim. Türk Silahlı Kuvvetleri'nin komuta kademesine
sonuna kadar bağlılığım ve bu yüce kuruma zarar verilmemesi adına aldığım bu
karardan dolayı asla pişman değilim.
İRTİCAYA GÖZ AÇTIRMADIM
Ama bu olayda, dikkat edilmesi ve üzerine gidilmesi gereken
çok önemli noktalar var. Çok güvenilir kaynaklardan aldığım bilgiye göre, özel
telefonlarım tam 8 aydan beri dakika dakika dinleniyormuş. İşin acı tarafı bu
dinlemeden Kara Kuvvetleri'nde komutanlarımız dahil hiç kimsenin haberi bile
olmamış. Basına da yansıyan iddiaların gerçeklik payının ne olduğuna gelince:
Bunlar da ayrı bir komplonun parçalarıdır. 2005 Ağustosu'nda göreve
başladığımdan bu yana TSK prensipleri, laik Cumhuriyet ve Atatürkçü çizgimi her
konuşmamda özellikle belirttim. Türk gençlerinin yolunun Gazi Mustafa Kemal'in
aydınlattığı yol olduğunun defalarca altını çizdim. Kara Harp Okulu içinde
irticai hiçbir yapılanmaya göz açtırmadım. Bu tip bir yaklaşımın kimleri
rahatsız ettiği, hangi illegal oluşumları bizi dinlemeye sevk ettiğini herkesin
takdirine bırakıyorum.
ŞEMDİNLİ İLE BAŞLADI
Bu nokta da çok önemli. Göreve geldiğimden beri bazı çevrelerin hedefi olduğumdan, hatta zaman zaman dinlendiğimden şüpheleniyordum. Birbirinden esrarengiz olaylar yaşanıyordu. Beni, doğrudan Genelkurmay Başkanı'na düzenli olarak şikayet eden ihbar mektupları gidiyordu. Bu mektuplar da Genelkurmay'dan Kara Kuvvetleri'ne, oradan da bana araştırılmak üzere geliyordu. Her defasında öğrencilerin disiplinsizliği ile ilgili iftiralara, delillerle yanıt veriyordum. Şemdinli iddianamesiyle başlayan süreçte TSK'ya karşı planlı bir yıpratma kampanyasının yürütüldüğü ortada. Bu çerçevede üzülerek ve korkarak söylüyorum ki, en baştaki komutandan altlara yayılarak birçok generalin telefonlarının dinlendiği şüphesine sahibim. Bu şüphe sadece bende değil TSK'daki birçok generalde var. Bu dinlemenin kimin tarafından yapıldığı mutlaka aydınlatılmalıdır. Genelkurmay da açıklamasında, "Biz dinlemedik" diyerek, aslında bu konuda bir mesaj veriyor. Bunu TSK'nın güçlü yapısının korunması adına özellikle istiyorum. Bundan sonra yapılması gereken, TSK'yı hedefleyen her tür girişimin üzerine gidilmesi, kuruma zarar verilmemesi adına bir seferberliğin başlatılmasıdır. Ama en önemlisi ise TSK'yı kimlerin dinlediğidir.
sabah