Şentop: Siyasete girmek çocukluk düşümdü

Siyasetin çocukluk düşü olduğunu söyleyen Mustafa Şentop, Refah Partisi Tekirdağ İl Başkanı olan babasının aracılığıyla Erbakan'la tanıştığını ve onu rol modeli aldığını ifade etti

Kaynak : Milliyet
Haber Giriş : 30 Ekim 2015 08:22, Son Güncelleme : 27 Mart 2018 00:42
Şentop: Siyasete girmek çocukluk düşümdü

FİLİZ AYGÜNDÜZ

Ak Parti MKYK üyesi, İstanbul 3. Bölge 2. sıra milletvekili adayı Prof. Dr. Mustafa Şentop siyasete girmeye 8-10 yaşlarında karar veriyor. Rol modeli de babasının görevleri sebebiyle küçük yaşlarda tanıdığı Necmettin Erbakan. O da tıpkı Erbakan gibi akademisyen-siyasetçi olmak istiyor. İsteğini de gerçekleştiriyor. Akademisyenliği 2011'de bırakıp tam zamanlı siyasetçi olan Prof. Şentop 1 Kasım seçimlerinin ana fikrini "Ak Parti çoğunluğuna dayalı bir hükümetin kurulması" olarak özetliyor.

Siyasete girişiniz nasıl oldu?

Ben hiçbir zaman siyasetin çok da dışında değildim. Biz aslen Tekirdağlıyız. Rahmetli babam Ahmet Şentop, 12 Eylül darbesinden sonra yeni kurulan Refah Partisi'nde il başkan yardımcısı olarak görev almıştı. 1969'da Milli Nizam Partisi'nin kuruluşunda halamın eşi çalışmıştı. Ondan da önce 1965'te eniştemin Adalet Partisi meclis üyeliği vardı. Yani siyasetle bu şekilde irtibatlı bir aile içerisindeydim. Öğrencilik yıllarımızda da siyasetle meşguldük. İstanbul Üniversitesi'nde fakülte yıllarında 1988-91 arası Teklif adıyla aylık bir hukuk dergisi çıkarmıştık. Derginin yayın yönetmenliğini ben üstlenmekteydim. Tirajı da iyi bir dergiydi. Teklif, hukuk dergisi olarak çıkmakla birlikte dönemin siyasal konularını da gündemine alan bir yayın organıydı. Mesela o tarihlerde 141-142-163. maddelerin kaldırılması tartışmasına katıldığımızı; bu konuda dosyalar hazırladığımızı hatırlıyorum.

Siyaset için istifa etti

Ne kadar süreyle çıkardınız?

Fakülte birinci sınıfın sonunda başladık biz dergiyi çıkartmaya. Dergi, 88'den 91'e kadar tam 3 yıl boyunca devam etti. O dönemlerde, 95'e kadar, Türkiye'de siyasi partilerin gençlik kolları yoktu. Partilerin gençlik kolları kurabilmelerine ilişkin yasak 95'te kaldırıldı. Ama bizim o zamanlar siyasetle irtibatımız vardı. Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan il başkanıydı o zaman İstanbul'da. Biz dergimiz için Saraçhane'de çok mütevazı bir ofis kiralamıştık. Bize sahip çıkan, destek veren nadir kişilerden olan Tayyip Bey kendi evinden bir masasını dergi ofisinde kullanmamız için bize vermişti.

O dönemde mi karar verdiniz siyasete?

Siyasete girmeye çok daha erken, 8-10 yaşlarındayken karar verdim. O zaman Erbakan Hoca gelirdi Tekirdağ'a. Babamla birlikte kendisiyle görüşürdük. İşte o zamanlar siyasete bir merakımız vardı. Hatta günün birinde akademisyen olup sonra siyasete atılmayı düşünüyordum. Çünkü Erbakan hoca da profesördü. Hem akademisyen olmak, hem de siyasete girmek çocukluk düşümdü. Üniversiteyi bitirdikten sonra Hukuk Tarihi alanında Marmara Hukuk Fakültesi'ne girdim.

Üniversite yıllarımdan itibaren bir akademisyen titizliği ile çalıştım. Akademisyen olarak aşağı yukarı 18 yıldan fazla bir zaman Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi'nde çalışmış oldum. Doktora, doçentlik ondan sonra profesörlük hep Marmara Üniversitesi'nde oldu. Ve uzun bir akademisyenlik, hocalık hayatından sonra 2011 yılında siyasete girmek için görevimden istifa ettim.

Hukukçu kimliğiniz siyasette yardımcı oldu mu size?

Benim asıl çalışma alanım Hukuk Tarihi. Osmanlı yargı sistemi, Osmanlı ceza hukuku özellikle modern dönem ceza hukuku ve Osmanlı'dan itibaren özellikle 1921-1924 anayasaları. Bu çerçevede olmak üzere anayasacılık hareketleri üzerine çalıştım. Bu alanlar ekseninde Türkiye'deki temel siyasi tartışma konularıyla ilgili uzun zaman yazdım, konuştum. Güncel siyasetin konularını biraz da hukuk gözüyle, tarih gözüyle değerlendiren çalışmalardı bunlar. Benim gözümde siyasetle hukuk bir madalyonun iki yüzü gibidir. Özellikle hukukun kamu alanı bu anlamda öyledir. Siyaseti somutlaştıran şey de hukuk olmalı benim kanaatime göre.

Tek parti iktidarı zorunlu

Ak Parti Seçim İşlerinden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı olarak da görev yaptınız. Nasıl bir 1 Kasım bekliyor bizi?

Geçmişteki koalisyonlar kalıcı, etkili ve uzun süreli olmamış. Bu bakımdan 1 Kasım'da Türkiye'nin bir hükümet çıkarması lazım. 1 Kasım seçimlerinin ana fikri bu. Türkiye'nin ihtiyaçları ve öncelikleri göz önüne alındığında tek başına bir partinin iktidara gelmesi zorunlu görünüyor. Bu konuda tek kuvvetli adresin de Ak Parti olduğu ortada. Seçimin ana hedefi ve ana fikri bence bu.

Seçim çalışmaları sırasında en çok hangi taleplerle karşılaştınız seçmenden?

7 Haziran öncesi seçmenin daha çok günlük sorunlarla ilgili birtakım talepleri vardı. Ama şimdi gittiğimiz her yerde, "7 Haziran'da seçim yaptık, niye 1 Kasım'da seçim yapıyoruz? Niye koalisyon olmadı? 1 Kasım'da hükümet olacak mı?" sorularının daha çok öne çıktığını görüyoruz. Bununla mukayese edilemeyecek kadar az tartışma konularından birisi de terör meselesi. Terör ve çözüm süreci konusunda sorulara, kafa karışıklıklarına rastlıyoruz.

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber