Mahkemedeki oturma düzeni savunmayı etkisiz bırakırken, yargıçla savcıyı birbirine yakınlaştırıyor

Haber Giriş : 05 Nisan 2004 00:00, Son Güncelleme : 27 Mart 2018 00:42

Avrupa Birliği Komisyonu hukukçuları, Türkiye'deki mahkeme salonlarının oturma düzeninin 'savunmayı etkisiz bırakırken, yargıçla savcıyı birbirine fazla yakınlaştırdığı' sonucuna vardı. Komisyon, yargıç ve savcıların mahkeme salonuna aynı kapıdan girmelerini, karar aşamasında aynı odayı paylaşmalarını, buna karşın avukatların kamunun yararlandığı girişi kullanmalarını da Avrupa Birliği hukuku ilkelerine uygun bulmadı.

Geçen eylül ve ekim aylarında Türkiye'de incelemelerde bulunan Kjell Bjornberg ve Paul Richmond, 'Türkiye Cumhuriyeti'nde
Yargı Sisteminin İşleyişi' adlı bir rapor hazırladı. Raporda, mahkemelerin yargılama yetkisi, DGM'ler, yargının bağımsızlığı, yargıç ve savcıların rolü gibi konularda değerlendirmeler yer aldı.

Mahkeme salonlarındaki oturma düzeninin ayrıntılı olarak incelendiği raporda, Türk mahkemelerinde yargıç ve savcıların yükseltilmiş bir platformda yan yana oturduğu, buna karşın avukatların davalılarla birlikte 'yer seviyesine konuşlandırılmış bir masada' görev yaptıklarına dikkat çekildi.

Tanık getirmede eşitsizlik
Raporda, yargıç ve savcıların kürsünün arkasındaki kapıdan salona girdiği, avukatların ise kamunun yararlandığı girişi kullandığı anlatıldı. Raporda mahkeme düzenine ilişkin şu aykırılıklara da dikkat çekildi: "Yargıçlar bir karara varmak için odalarına çekildiklerinde, savcılar da onlarla birlikte olmaktadır. Savcı devlet adına tanık çağırmak için mahkemeden izin almak zorunda değildir. Avukatlar ise sadece yargıç uygun bulursa tanık çağırabilirler. Savunmanın beyanları, resmi kayıtlara yargıç tarafından yapılan bir özete dayalı girmektedir. Savcının beyanları ise harfiyen mahkeme kaydına geçmektedir. Bu, mahkeme önünde iki eşit tarafın mevcudiyeti hususuna ciddi zarar vermektedir."

'Silahların eşitliği' ilkesi
AB Komisyonu raporunda, yargılama usul ve esaslarının 'silahların eşitliği' ilkesine aykırı olamayacağı belirtilerek şu değerlendirme yapıldı: "Davanın hiçbir aşamasında hiçbir taraf, kendisi veya hasımları karşısında dezavantajlı duruma düşürülemez. Avrupa Sözleşmesi, iki tarafa da onu dezavantajlı duruma düşürmeyecek koşullarda fırsat verilmesini öngörür. Türkiye'deki adliyelerin organizasyonu ve uygulanan prosedür, iddia ve savunma arasında dengeyi sağlayamamaktadır. Somut örnekler, iddianın savunma karşısında 'ilerletildiğini' ortaya koymaktadır."

radikal

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber