Mahkemedeki oturma düzeni savunmayı etkisiz bırakırken, yargıçla savcıyı birbirine yakınlaştırıyor
Avrupa Birliği Komisyonu hukukçuları, Türkiye'deki mahkeme salonlarının oturma
düzeninin 'savunmayı etkisiz bırakırken, yargıçla savcıyı birbirine fazla yakınlaştırdığı'
sonucuna vardı. Komisyon, yargıç ve savcıların mahkeme salonuna aynı kapıdan
girmelerini, karar aşamasında aynı odayı paylaşmalarını, buna karşın avukatların
kamunun yararlandığı girişi kullanmalarını da Avrupa Birliği hukuku ilkelerine
uygun bulmadı.
Geçen eylül ve ekim aylarında Türkiye'de incelemelerde bulunan Kjell Bjornberg
ve Paul Richmond, 'Türkiye Cumhuriyeti'nde
Yargı Sisteminin İşleyişi' adlı bir rapor hazırladı. Raporda, mahkemelerin yargılama
yetkisi, DGM'ler, yargının bağımsızlığı, yargıç ve savcıların rolü gibi konularda
değerlendirmeler yer aldı.
Mahkeme salonlarındaki oturma düzeninin ayrıntılı olarak incelendiği raporda,
Türk mahkemelerinde yargıç ve savcıların yükseltilmiş bir platformda yan yana
oturduğu, buna karşın avukatların davalılarla birlikte 'yer seviyesine konuşlandırılmış
bir masada' görev yaptıklarına dikkat çekildi.
Tanık getirmede eşitsizlik
Raporda, yargıç ve savcıların kürsünün arkasındaki kapıdan salona girdiği, avukatların
ise kamunun yararlandığı girişi kullandığı anlatıldı. Raporda mahkeme düzenine
ilişkin şu aykırılıklara da dikkat çekildi: "Yargıçlar bir karara varmak
için odalarına çekildiklerinde, savcılar da onlarla birlikte olmaktadır. Savcı
devlet adına tanık çağırmak için mahkemeden izin almak zorunda değildir. Avukatlar
ise sadece yargıç uygun bulursa tanık çağırabilirler. Savunmanın beyanları,
resmi kayıtlara yargıç tarafından yapılan bir özete dayalı girmektedir. Savcının
beyanları ise harfiyen mahkeme kaydına geçmektedir. Bu, mahkeme önünde iki eşit
tarafın mevcudiyeti hususuna ciddi zarar vermektedir."
'Silahların eşitliği' ilkesi
AB Komisyonu raporunda, yargılama usul ve esaslarının 'silahların eşitliği'
ilkesine aykırı olamayacağı belirtilerek şu değerlendirme yapıldı: "Davanın
hiçbir aşamasında hiçbir taraf, kendisi veya hasımları karşısında dezavantajlı
duruma düşürülemez. Avrupa Sözleşmesi, iki tarafa da onu dezavantajlı duruma
düşürmeyecek koşullarda fırsat verilmesini öngörür. Türkiye'deki adliyelerin
organizasyonu ve uygulanan prosedür, iddia ve savunma arasında dengeyi sağlayamamaktadır.
Somut örnekler, iddianın savunma karşısında 'ilerletildiğini' ortaya koymaktadır."
radikal