Bilgi edinme talebini karşılamamaya tazminat kararı
Danıştay 15. Dairesi, çocukları ölü doğan anne ve babanın bilgi edinme başvurularını karşılamayan üniversitenin, hizmetin kusurlu işletildiği hususunda oluşturdukları kanıdan dolayı, manevi tazminat ödenmesi gerektiğine karar verdi.
Ankara'da yaşanan bir olayda, normal rutin takipleri yapılan bir anne, gebeliğinin 36. haftasında ölü doğum yapmak zorunda kalmıştır.
Anne ve baba, ölü doğuma ilişkin olarak üniversiteden epikriz ve ölüm raporlarını istemiştir.
Üniversite, başhekimliğe yazmış, başhekimlik ise doktorun, gebelik sürecini özetleyen ama talep edilen belgeleri içermeyen yazısını üniversiteye göndermiştir. Üniversite de bu cevabı kişiye göndermiştir.
Anne ve baba taleplerine cevap alamadıkları gerekçesiyle tekrar üniversiteye başvurmuştur. Üniversite yeniden başhekimlikten bilgi istemiş ancak başhekimlik doktorun talebi doğrultusunda istenen belgelerin tazminat istemine konu olabileceği gerekçesiyle verilmemesi gerektiğini belirtmiş, üniversite bu cevabı değiştirilmesini istemesine rağmen başkaca bir bilgi ve belge sunulmamıştır.
Verilen cevaba Bilgi edinme Değerlendirme Kurulu nezdinden itirazda bulunulmuş, BEDK istenen bilgilerin verilmesi gerektiğine karar vermiştir.
Anne ve baba, istenen bilgiler verilmediği için, hizmetin kusurlu işletildiğine kanaat getirmiş ve manevi tazminat istemiyle dava açmıştır. İdare mahkemesinin kabul etmediği bu talep, Danıştayca uygun görülmüştür.
Danıştay kararının sonuç bölümü şu şekildedir:
"Dava konusu olayda, bilgi edinme hakkının kullanılması kapsamında talep edilen başta hasta dosyası olmak üzere, epikriz ve ölüm raporlarının davacı tarafa süresinde verilmemesinin çocukları ölü olarak doğan anne ve baba nezdinde, sağlık uygulamalarının kusurlu işletildiği hususunda yaratılan şüphe ve ruhsal çöküntü manevi tazmin talebinin karşılanması gereğini ortaya koymaktadır."
İŞTE DANIŞTAY KARARI
T.C.
DANIŞTAY
Onbeşinci Daire
Esas No : 2014/5076
Karar No: 2015/2184
Özeti : Bilgi edinme hakkının kullanılması kapsamında talep edilen başta hasta dosyası olmak üzere, epikriz ve ölüm raporlarının davacı tarafa süresinde verilmemesinin çocukları ölü olarak doğan anne ve baba nezdinde, sağlık uygulamalarının kusurlu işletildiği hususunda yaratılan şüphe ve ruhsal çöküntü manevi tazmin talebinin karşılanması gereğini ortaya koyduğu hakkında.
Karar Düzeltme İsteminde Bulunan (Davacılar) : 1- ..2- ... Vekili : Av. ...
Karşı Taraf (Davalı) : Gazi Üniversitesi Rektörlüğü
Vekili : Av. ...
Müdahil (Davalı Yanında) : ...
Vekili : Av. ...
İstemin Özeti: Danıştay Onbeşinci Dairesi'nin 19.12.2013 tarih ve E:2013/4262
, K:2013/11471 sayılı kararının, hukuka uygun olmadığı ileri sürülerek 2577
sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 54. maddesi uyarınca düzeltilmesi istenilmektedir.
Savunmanın Özeti : Karar düzeltme isteminin reddi gerektiği savunulmaktadır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Onbeşinci Dairesi'nce Tetkik Hakiminin açıklamaları dinlenip
dosyadaki belgeler incelendikten sonra karar düzeltme talebi kabul edilerek
Dairemizin 19.12.2013 tarih ve E:2013/4262 , K:2013/11471 sayılı kararının kaldırılıp
gereği görüşüldü:
Dava, davacının gebelik takibi süresince yanlış teşhis ve tedavi yapıldığı, yeterince bilgilendirilmediği ve bu suretle bebeklerini kaybetmelerine neden olunduğu, ayrıca hasta dosyasının kendilerine verilmediğinden bahisle idarenin ağır hizmet kusurundan dolayı uğranıldığı ileri sürülen 10.000 TL manevi zararın tazmini istemiyle açılmıştır.
Ankara 13. İdare Mahkemesi'nce; Adli Tıp Kurumu tarafından hazırlanan
bilirkişi raporu hükme esas alınmak suretiyle olayda hizmet kusuru bulunmadığının
anlaşıldığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
İdare Mahkemesi tarafından verilen kararın, dairemizce 19.12.2013 tarih
ve E:2013/4262, K:2013/11471 sayılı kararla onanmasına karar verildiği
anlaşılmaktadır.
Davacı tarafça usul ve hukuka aykırı olduğundan bahisle Dairemizce verilen onama
kararının kaldırılması suretiyle İdare Mahkemesi kararının temyizen incelenerek
bozulması istenilmektedir.
Dosya kapsamından davanın, gebelik takibindeki tıbbi hatalar ile hasta dosyasının
verilmemesi olmak üzere iki iddia üzerine kurulu olduğu anlaşılmıştır. Bu
kapsamda; dosyadaki bilgi ve belgeler incelendiğinde, davacı ... 'in gebelik
takibinin Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Anabilim
Dalı doktorlarından Prof. Dr. ... tarafından yapıldığı, hamileliği boyunca aylık
rutin kontrollerine devam edildiği, son olarak 14.05.2008 tarihinde yapılan
muayenede adı geçen doktor tarafından doğumdan önceki 3 haftaya kadar çalışabileceğine
dair onay verildiği, her şeyin normal olduğu söylenilerek planlanan doğum tarihinden
önceki son kontrol için 18.06.2008 tarihine kadar randevu verildiği, 15.05.2008
tarihinde erken doğum teşhisiyle yatişının yapıldığı ve 17.05.2008 tarihinde
taburcu edildiği, bu dönemde nidilat isimli bir ilaç verilerek doğumun durdurulduğunun
ifade edildiği, davacılar tarafından gebelik takibi süresince yanlış teşhis
ve tedavi yapıldığı, yeterince bilgilendirilmediği ve bu surede bebeklerini
kaybetmelerine neden olunduğu ileri sürülmektedir.
Olayla ilgili Adli Tıp Kurumu 1. İhtisas Kurulu'nca düzenlenen 25.08.2010 tarih
ve 2959 sayılı bilirkişi raporunda özetle; " 07.06.2008 tarihinde intrauterin
36 haftada ölü doğduğu tespit edilerek sezeryan yolu ile doğurtulduğu bildirilen
... ve ... kızı bebek hakkında düzenlenmiş adli ve tıbbi belgelerde veriler
birlikte değerlendirildiğinde; tıbbi belgeler ve otopside tanımlanan mevcut
bulgularla bebeğin intrauterin ölüm nedeninin belirlenemediği, kişinin 28.05.2008
tarihli rutin kontrolünde çekilen NST grafisinin reaktif olduğu, gebelik süresince
rutin tetkiklerinin yapılmış olduğu, takiplerinde bebekle ilgili bir problem
tespit edilmediği dikkate alındığında uygulanan takip ve tedavilerin tıp kurallarına
uygun olduğu " yolunda görüş bildirildiği anlaşılmaktadır.
Anayasanın 125. maddesinde, idarenin kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararları
ödemekle yükümlü olduğu hükme bağlanmıştır.
idarenin yürütmekle yükümlü olduğu bir hizmetin kuruluşunda, düzenlenişinde
veya işleyişindeki nesnel nitelikli bozukluk, aksaklık veya boşluk olarak tanımlanabilen
hizmet kusuru; hizmetin kötü işlemesi, geç işlemesi veya hiç işlememesi hallerinde
gerçekleşmekte ve idarenin tazmin yükümlülüğünün doğmasına yol açmaktadır.
İdare hukuku ilkeleri ve Dairemizin içtihatlarına göre, zarar gören kişinin
hizmetten yararlanan durumunda olduğu ve hizmetin riskli bir nitelik taşıdığı
hallerde, idarenin tazmin yükümlülüğünün doğması için; zararın, idarenin hizmet
kusuru sonucu meydana gelmiş olması gerekmektedir. Bünyesinde risk taşıyan hizmetlerden
olan sağlık hizmetinden yararlananın zarara uğraması halinde, bu zararın tazmini,
idarenin hizmet kusurunun varlığı halinde mümkün olabilir.
Tüm bu yapılan açıklamalar ışığında gebelik takibi ve doğum eyleminde uygulanan
tıbbi ameliyelerin tıp kurallarına uygun olduğu, dolayısıyla davalı idarece
sunulan sağlık hizmetinin kusurlu işletilmediği anlaşılmaktadır.
Davacılardan ... tarafından ölü doğum eyleminden sonra Gazi Üniversitesi Tıp
Fakültesi Hastanesi Başhekimliğine hitaben yazılan
13.06.2008 tarihli dilekçede özetle; " Hastanenin Kadın Hastalıkları ve
doğum bölümü doktorlarından Prof. Dr. ... gözetiminde aylık kontrollerim devam
ederken ve bebeğim 35 hasta 3 günlük iken 07.06.2008 tarihinde saat 20.00 sıralarında
sezeryan yöntemiyle ölü doğum yaptım. 08.06.2008 tarihinde 23.00 gibi de hastanenizden
ayrıldım. Ölüm nedeni ve hastanın durumu konusunda adı geçen doktor tarafından
bana ve eşime veya diğer bir yakınıma herhangi bir şey açıklanmadığı gibi, tarafımıza
bir epikriz, ölüm raporu veya taburcu işlemlerine ait bir belge de verilmemiştir
... 4982 sayılı Bilgi Edinme Hakkı Kanunu ve Hasta Hakları Yönetmeliği gereğince,
hastanenizde adıma kayıtlı olan 1072996 saydı dosyamın tamamının, epikriz, ölüm
raporu, varsa ölüm nedenini de açıklayan belgeler ve diğer belgelerin onaylı
bir nüshasımn amlan kanundaki süreler içerisinde tarafıma verilmesi hususunda
gereğini rica ederim. " denilmektedir.
Başhekimlik kayıtlarına giren dilekçe hakkında 17.06.2008 tarihli yazı ile adı geçen hekimden bilgi istemiştir.
Adı geçen hekim Başhekimliğe hitaben 09.07.2008 tarihli cevap yazısında özetle; " ... gebelik takibimde olan bir hasta olup, rutin kontrollerinde bir risk taşımayan, muayene bulgularında gerek anne gerek fetusta herhangi bir sorun olmadığı halde 35 hafta 3 günlük iken 07.06.2008 tarihinde bebek hareketlerinde azalma ile kliniğimize başvurmuştur. Yapılan incelemede fetusun kalp atışının izlenmediği tespit edilip, " intrauterin ani fetal ölüm " ve mükerrer sezeryan tanısı ile sezeryene alınıp gebelik sonlandırılmıştır. Hasta postoperatif 1. Gününde erken olmasına karşın kendi isteği üzerine hastaneden ayrılmıştır. İntrauterin ani fetal ölüm sebebi bulunması açısından bebek otopsiye gönderilmiş olup, diğer incelemeler hasta kendi isteği ile sezeryan sonrası erken dönemde hastaneden ayrıldığı için tamamlanamamış olup, polikliniğimize başvurduğu takdirde loğusa dönemi sonraki yapılacak olan kontrol muayenesinde tamamlanacaktır. " denilmiştir.
Adı geçen hekim tarafından Başhekimliğe sunulan yazı, davacının 13.06.2008 tarihli dilekçesine cevap olarak davacıya 10.07.2008 tarihinde gönderilmiştir.
Bunun üzerine davacı tarafından Gazi Üniversitesi Rektörlüğüne yeniden
başvurulmuştur. Başvuru dilekçesinde gebelik takip süreci ve ölü doğum eylemi
anlatıldıktan sonra özetle; 13.06.2008 tarihli dilekçeyle Başhekimliğe başvurarak
1072996 sayılı dosyamın tamamının, epikriz, ölüm raporu, varsa ölüm nedenini
de açıklayan belgeler ve diğer belgelerin onaylı bir nüshasının anılan
kanundaki süreler içerisinde tarafına verilmesini istediği halde bu hususun
yerine getirilmediği, doktorun olayı anlatan yazısının kendilerine verildiği
belirtilir ve bir kez daha hasta dosyası istenir.
Başvuruyu değerlendiren Üniversite Rektörlüğü Bilgi Edinme Birimi; 08.08.2008
tarihli yazıyla hastane başhekimliğinden, daha önce istenmiş olan hasta dosyasının
ve diğer bilgilerin, ilgili kişiye iletilmek üzere en geç 7 gün içerisinde kendilerine
gönderilmesini istemiştir.
Rektörlük Bilgi Edinme Birimi Yazısını alan Başhekimlik ise 13.08.2008 tarihli
yazıyla doktor ...'tan istenen bilgi ve belgelerin Başhekimliğe iletilmesini
istemiştir.
Doktor ... tarafından 18.08.2008 tarihinde Başhekimliğe sunulan yazıda "
... Dilekçe sahibi sayın ... şikayet konusunu tazminat davalarına dönüştürebileceği
de göz önüne alındığında verilecek belgelerin yetkisiz belki de Anabilim Dalımız
kadar bilgi ve tecrübe birikimi olmayan kişilerin eline geçmesiyle kurumumuz
aleyhine kullanabilecekleri ve bu davranışların hasta ve hekim etiğine uymayacağı
görüşündeyim. Kliniğimizde bulunan hasta ...'e ait 1072996 protokol numaralı
hasta dosyasının bir fotokopisi ilişikte sunulmuştur. " denilmektedir.
Doktor tarafından hazırlanan cevabi yazı ve eki hasta dosyası fotokopisi Başhekimlik
kanalıyla Üniversite Rektörlüğü'ne 19.08.2008 tarihinde iletilmiştir.
Üniversite Rektörlüğü gönderilen cevabi yazı ve eki hasta dosyası fotokopisini
bilgi edinme talebinin karşılanması noktasında yeterli görmeyerek 27.08.2008
tarihli ve " ... Yazımızda istenen ...'e ait hastanenizde adına kayıtlı
1072996 no lu dosyası ile epikriz, ölüm raporu ve ölüm nedenini açıklayan bilgi
ve belgeler yazınızda eksik bildirilmiştir. 4982 sayılı Bilgi Edinme Hakkı Kanunu
kapsamında talepteki iddiaye yönelik, hasta dosyasının onaylı fotokopileri ile
epikriz, ölüm raporu ve nedenini açıklayan bilgi ve belgelerin ilgili kişiye
iletilmek üzere en geç 7 gün içerisinde gönerilmesini ..." içerikli yazı
hastane Başhekimliğine gönderilir.
Başhekimlik 03.09.2008 tarihli yazıyla; " ... Adı geçene ait hastanemizde başkaca gönderilecek bilgi ve belge bulunmamaktadır. " cevabı verilmiştir.
Üniversite Rektörlüğü davacılardan ...'e 11.09.2008 tarihinde, istenen bilgi
ve belgelerin ekte gönderildiği yazışım gönderilmiştir.
Gelişen süreçte davacılardan ..., bilgi edinme talebinin hastane yönetimi ve Üniversite Rektörlüğü tarafından vaktinde ve tam olarak karşılanmadığından bahisle 06.08.2008 tarihinde Bilgi Edinme Değerlendirme Kurulu'na başvurmuştur.
Bilgi Edinme Değerlendirme Kurulu 16.10.2008 tarih ve 2008/1070 sayılı kararla; " Hasta Hakları yönetmeliğine göre zaten ilgili kişiye karşı aleni olması gereken, hastamn kendisine ait bilgi ve belgelerin, 4982 sayılı Kanun'da düzenlenmiş olan istisnalar kapsamında da olmadığı anlaşıldığından, anılan Kanunun Bilgi Verme Yükümlülüğü başlıklı 5. maddesi uyarınca başvuru sahibinin erişimine açılmasına... " karar vermiştir.
Dava dosyası incelendiğinde; hasta dosyası ile diğer bilgi ve belgeye ulaşmada yaşanan gecikme nedeniyle de manevi zarara uğranıldığmın ileri sürüldüğü görülmekle birlikte bu hususun İdare Mahkemesi tarafından değerlendirilmediği yalnızca tıbbi uygulamaların incelendiği görülmüştür. Bu Bağlamda;
Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın " Dilekçe, Bilgi Edinme ve Kamu Denetçisine Başvurma Hakkı " başıklı 74. maddesine göre; vatandaşlar (Ek ibare:3/10/2001 -4709/26 md.) ve karşılıklılık esası gözetilmek kaydıyla Türkiye'de ikamet eden yabancılar kendileriyle veya kamu ile ilgili dilek ve şikayederi hakkında, yetkili makamlara ve Türkiye Büyük Millet Meclisine yazı ile başvurma hakkına sahiptir. Kendileriyle ilgili başvurmaların sonucu, (Ek ibare: 03/10/2001-4709/26 md.) gecikmeksizin dilekçe sahiplerine yazık olarak bildiriür. (Ek fıkra: 07/05/2010-5982/8 md.) Herkes, bilgi edinme ve kamu denetçisine başvurma hakkına sahiptir.
Bilgi Edinme Kanunu'nun " Bilgi veya Belgeye Erişim " başkkk 10. maddesine göre; Kurum ve kuruluşlar, başvuru sahibine istenen belgenin onaylı bir kopyasını verirler. Aynı Yasa'nın " Bilgi veya Belgeye Erişim Süreleri " başlıklı 11. Maddesine göre; Kurum ve kuruluşlar, başvuru üzerine istenen bilgi veya belgeye erişimi onbeş iş günü içinde sağlarlar. Yine aynı Yasa'nın " Başvuruların cevaplandırılması " başlık 12. Maddesine göre; Kurum ve kuruluşlar, bilgi edinme başvurularıyla ilgili cevaplarını yazık olarak veya elektronik ortamda başvuru sahibine bildirirler. Başvurunun reddedilmesi haknde bu kararın gerekçesi ve buna karşı başvuru yolları belirtir.
Hasta Hakları Yönetmeliği'nin " Bilgilendirmenin Kapsamı " başlık
15. Maddesine göre Hastaya;
a) Hastalığı muhtemel sebepleri ve nasıl seyredeceği,
b) Tıbbi müdahalenin kim tarafından nerede, ne şekilde ve nasıl yapılacağı ile
tahmini süresi,
c) Diğer tanı ve tedavi seçenekleri ve bu seçeneklerin getireceği fayda ve riskler
ile hastanın sağlığı üzerindeki muhtemel etkileri,
ç) Muhtemel komplikasyonları,
d) Reddetme durumunda ortaya çıkabilecek muhtemel fayda ve riskleri,
e) Kullanılacak ilaçların önemli özellikleri,
f) Sağlığı için kritik olan yaşam tarzı önerileri,
g) Gerektiğinde aynı konuda tıbbi yardıma nasıl ulaşabileceği,
hususlarında bilgi verilir.
Aynı yönetmeliğin "Kayıtları İnceleme " başlıklı 16. Maddesine
göre; Hasta, sağlık durumu ile ilgili bilgiler bulunan dosyayı ve kayıtları,
doğrudan veya vekili veya kanuni temsilcisi vasıtası ile inceleyebilir ve bir
suretini alabilir. Bu kayıtlar, sadece hastanın tedavisi ile doğrudan ilgili
olanlar tarafından görülebilir.
Dosyadaki bilgi ve belgeler incelendiğinde, hasta dosyası ve diğer bilgi ve
belgelerin yasal süresinde hastamn erişimine açılmadığı anlaşılmaktadır.
Bu noktada dava konumuz bakımından önem arz eden husus, bilgi edinme hakkı ihlalinin
hizmet kusuru teşkil edip etmeyeceğidir.
Anayasa'mn 125. Maddesi gereği İdare kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararı
ödemekle yükümlüdür.
İdarenin yürütmekle yükümlü olduğu bir hizmetin kuruluşunda, düzenlenişinde
veya işleyişindeki nesnel nitelikli bozukluk, aksaldık veya boşluk olarak tanımlanabilen
hizmet kusuru; hizmetin kötü işlemesi, geç işlemesi veya hiç işlememesi hallerinde
gerçekleşmekte ve idarenin tazmin yükümlülüğünün doğmasına yol açmaktadır.
İdare hukuku ilkeleri ve Dairemizin içtihatlarına göre, zarar gören kişinin
hizmetten yararlanan durumunda olduğu ve hizmetin riskli bir nitelik taşıdığı
hallerde, idarenin tazmin yükümlülüğünün doğması için; zararın, idarenin hizmet
kusuru sonucu meydana gelmiş olması gerekmektedir. Bünyesinde risk taşıyan
hizmetlerden olan sağlık hizmetinden yararlananın zarara uğraması halinde, bu
zararın tazmini, idarenin hizmet kusurunun varlığı halinde mümkün olabilir.
İdare tarafından bilgi edinme birimlerinde yeterli sayıda ve kalitede personel
istihdam edilmemiş olması, personelin gerekli eğitime sahip olmaması, personelin
hizmetin görülmesinde gerekli dikkat ve özeni göstermemiş olması, taleplere
yanlış/hatalı veya eksik cevap verilmesi gibi durumlarda " hizmetin kötü
işlemesinden " dolayı idarenin kusuru doğacakür.
Yine bilgi edinme hakkının kullanımına ilişkin başvuruların, yasal süresi
geçirildikten sonra cevaplandırılması " hizmetin geç işlediğinin "
göstergesi olacaktır.
Bilgi edinme hakkı, temel hak ve özgürlüklerin kullanılması bağlamında vazgeçilmez
haklardan biridir. Bu hakkın kullanımı bireylerin, kamu kurum ve kuruluşların
tarafından iş ve işlemlerle ilgili olarak bilgi edinebilmesi, kamu yönetiminde
ve sunulan hizmetlerde şeffaflığın sağlanması bakımından da önem arz etmektedir.
Yukarıda yer verilen açıklamalar ışığında Hasta Hakları Yönetmeliği'nin 16.
Maddesinde yerini bulan " Kayıtların İncelenmesi " başlıklı düzenlemenin
ve Bilgi Edinme Kanunu'nun Bilgi ve Belgeye Erişim Başlıklı 10. Maddesinin ihlal
edildiği anlaşılmaktadır.
Manevi tazminat, idari eylem veya işlem nedeniyle duyulan elem ve ızdırabı kısmen de olsa karşılamaya yönelik bir manevi tatmin aracıdır.
Belirtilen niteliği gereği manevi tazminatın, zenginleşmeye yol açmayacak şekilde belirlenmesi gerekmekte ise de, tam yargı davalarının niteliği gereği takdir edilecek miktarın aynı zamanda idarenin kusurunun ağırlığını ortaya koyacak bir miktarda olması gerekmektedir.
Manevi tazminat, evrensel hukukta eski kalıplarından çıkarılarak caydırıcılık
unsuru da ön plana alınmaktadır. Gelişen hukuktaki bu yaklaşım, kişilerin
bedenine ve ruhuna karşı yöneltilen haksız eylemlerde, tatmin olma duygusu yanında
caydırıcılık uyandıran oranlarda manevi tazminat takdir edilmesi gereğini de
ortaya koymakta ve vücut bütünlüğü yanında ruh sağlığını da içeren kişi haklarının
önemini vurgulamaktadır.
Manevi tazmin ile amaçlanan sadece bir nebze olsun rahatlama duygusu vermek
değil, hizmet kusuruyla zarar veren idareyi, gerekli dikkat ve özeni gösterme
konusunda etkili biçimde uyarmaktır.
Dava konusu olayda, bilgi edinme hakkının kullanılması kapsamında talep edilen
başta hasta dosyası olmak üzere, epikriz ve ölüm raporlarının davacı tarafa
süresinde verilmemesinin çocukları ölü olarak doğan anne ve baba nezdinde, sağlık
uygulamalarının kusurlu işletildiği hususunda yaratılan şüphe ve ruhsal çöküntü
manevi tazmin talebinin karşılanması gereğini ortaya koymaktadır.
Bu durumda olayda hizmet kusuru bulunmadığı gerekçesiyle davayı reddeden İdare
Mahkemesi kararının hukuka uygun olduğundan söz etmek mümkün olmamıştır.
Açıklanan nedenlerle, 2577 sayılı Kanun'un 49. maddesine uygun bulunan davacı
tarafın temyİ2 isteminin kabulü ile Ankara 13. İdare Mahkemesinin 12/04/2011
tarih ve E:2009/398; K:2011/430 sayılı kararının bozulmasına, dosyanın yeniden
bir karar verilmek üzere anılan Mahkemeye gönderilmesine 15/04/2015 tarihinde
oyçokluğuyla karar verildi.
KARŞI OY
Karar Düzeltme isteminin reddi gerektiği görüşüyle çoğunluk kararına katılmıyorum.