Canikli: Terör örgütleri Türkiye'ye karşı birleşti

Başbakan Yardımcısı Canikli: - "Hem bölücü terör örgütü PKK, hem FETÖ, hem de DEAŞ terör örgütü belki bugüne kadar bu coğrafyanın karşı karşıya kaldığı en kanlı, en acımasız terör örgütleridir. Türkiye, mücadele ettiği diğer alanlar ve zorlukların dışında bunlarla mücadele ediyor"

Kaynak : Anadolu Ajansı
Haber Giriş : 04 Mart 2017 17:10, Son Güncelleme : 27 Mart 2018 00:42
Canikli: Terör örgütleri Türkiye'ye karşı birleşti

Başbakan Yardımcısı Nurettin Canikli, "Hem bölücü terör örgütü PKK, hem FETÖ, hem de DEAŞ terör örgütü belki bugüne kadar bu coğrafyanın karşı karşıya kaldığı en kanlı, en acımasız terör örgütleridir. Türkiye, mücadele ettiği diğer alanlar ve zorlukların dışında bunlarla mücadele ediyor." dedi.

Canikli, Adana Sanayi Odasında (ADASO) iş adamları ve sanayicilerin katıldığı "Türkiye Ekonomisinde Son Dönemdeki Gelişmeler" başlıklı toplantıda, 2008 global krizinden sonra Türkiye'nin küresel ölçekli bir sıkıntıyla karşı karşıya olduğunu söyledi.

Bu sıkıntının sadece Türkiye için geçerli olmadığını, bütün ülkelerin bu gelişmelerden bir şekilde olumsuz etkilendiğini anlatan Canikli, "Bu süreç içinde özellikle krizin olumsuz etkilerini bertaraf etmek amacıyla alınan tedbirlerin ortak karakteristiği görülmeye başlandı. Küresel ölçekte, ticarette büyümede bir yavaşlama meydana geldi ve küresel ihracatta bir daralma söz konusu. Bu çok önemli bir gelişme ve aynı zamanda tehlikeli bir gelişme." diye konuştu.

Canikli, ABD'deki başkanlık seçimlerinden sonra Trump'ın daha korumacı politikalar üreteceğine yönelik bir takım açıklamalarının söz konusu olduğunu vurgulayarak, "Bu gelişmelerle birlikte düşündüğünüzde, bu 'önümüzdeki dönemde acaba dünya ticaret hacminin daha da fazla, büyük oranda daralacağının işareti midir?' sorusunu gündeme getirmeye başladı ve önümüzdeki dönemde korumacı politikaların ve eğilimlerin, ekonomide daha fazla uygulama alanı bulabileceği kaygılarını da beraberinde getirmeye başladı. Bu gerçekten tehlikeli bir yaklaşımdır. Böyle bir eğer eğilim daha yüksek oranda hayata geçirilir ve 'trend' olarak ortaya çıkarsa, datalara da yansırsa bu hiçbir ülkenin lehine bir olay olmaz." değerlendirmesinde bulundu.

"Ekonomide, üretilen milli gelirde, üretilen mal ve hizmetlerde bir azalma, aşağı yönlü hareket beklenir, onu beraberinde getirir. Böyle olmamasını umut ediyoruz. Olmaması için de Türkiye olarak her türlü çabayı sarf ediyoruz, gayreti gösteriyoruz." ifadelerini kullanan Canikli, şöyle devam etti:

"Esasında, dünyada ticaretin 'libere' edilmesi, serbestleştirilmesine yönelik politikaların altyapıları, felsefi alt yapıları ve öğretideki söylemleri bugün daralma yönünde konuşmaların ve seslerin yükseldiği topraklarda ortaya çıktı. İngiltere'de, Avrupa'da ve daha sonra Amerika'da. Liberalizmin sınırların açılması, mal ve sermaye hareketlerinin serbestleştirilmesi ve bunun sonucunda da dünya ticaretinin büyümesi, daha çok mal ve hizmet üretilmesi toplumların ülkelerin zenginleştirilmesi olarak özetleyebileceğimiz bu söylemler, bu ülkelerde ortaya çıktı ama maalesef bunun tam aksi yönündeki ifadeler, açıklamalar ve politikalar, yine o söylemlerin tam aksine olacak şekilde yine bu topraklarda gündeme gelmeye başladı. İnşallah bunlar hayata geçirilmez, bunlar gerçekleştirilmez, realize edilmez. Edilmemesi gerekiyor, onun için de biz her türlü çalışmayı ortaya koyuyoruz."

- Terörle mücadele

Canikli, Türkiye'nin bu gelişmelerden belli ölçülerde etkilendiğini belirterek, "İçinde bulunduğumuz coğrafya ve bölgenin de daha spesifik, daha özel sorunları nedeniyle Türkiye'deki yaşadığımız sıkıntıları ağırlaştıran bir faktör olarak bunları görüyoruz. Bölgemizdeki gelişmeleri, özellikle bölgemizde yaşanan çatışmalar, sıkıntılar, Türkiye'nin terörle yoğun mücadelesi..." şeklinde konuştu.

Türkiye'nin son dönemdeki terörle mücadelesine değinen Canikli, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Türkiye uzun yıllardan beri terörle mücadele ediyor ama bugün ortaya koymak zorunda kaldığımız mücadele çok daha büyük boyutludur, sonuçları itibarıyla bedeli her açıdan ağırdır ve şu andaki mücadele biraz ölüm kalım mücadelesi olarak tanımlayabileceğimiz bir mücadeledir. Daha önceleri terörle mücadelenin boyutundan çok daha ileri noktalara taşınmış bir mücadeledir. Şu andaki mücadele, adeta Türkiye'nin egemenliğinin sürdürülmesi, toprak bütünlüğünün korunması için verilen bir mücadeledir. Bir başka yönüyle bakıldığında, saldırıların boyutu çok daha yüksek noktalardadır ve taraf olanların, taraf olan ülkelerin, taraf olan güçlerin yani terör örgütlerine destek veren ülkelerin ve güçlerin sayısı da hacmi de büyüklüğü de daha ileri noktalardadır. Yani Türkiye bir taraftan küresel krizin olumsuz etkilerini minimize etmek, ortadan kaldırmak için adımlar atıyor, kararlar alıyor veya mücadele etmek durumunda, aynı zamanda diğer taraftan da bölgesel faktörlerin ortaya çıkardığı olumsuzlukları gidermek için çok ciddi bir gayret sarf ediyor."

- "Terör örgütleri Türkiye'ye karşı birleşti"

Canikli, Türkiye'nin son dönemde yaşadığı sıkıntılı süreçten geçip de mevcut ekonomik dengelerini koruyabilecek başka bir ülke olmadığını dile getirerek, "Hem dışarıdan gelen ekonomik şoklara karşı etkili tedbirler alacaksınız onları bertaraf edeceksiniz, diğer taraftan Türkiye içinde bugüne kadar hiç karşılaşmadığımız oranda saldırı ile ülkenin birliğini ve bütünlüğünü tehdit eden teröre karşı topyekun mücadele vereceksiniz." dedi.

Terör örgütlerinin Türkiye'ye karşı birleştiğini anlatan Canikli, şunları kaydetti:

"Düşünebiliyor musunuz aylar öncesinde ülkemizin bir bölgesinde 'kalkışma' diyebileceğimiz, orada dengeyi alt üst etme potansiyeli taşıyan bir tehditle karşı karşıya kaldık, 'hendek' siyaseti diye tanımlanan tehditle karşı karşıya kaldık. Bırakın diğerlerini, sadece bu yönüyle dünyanın en güçlü ülkelerinden hangisini örnek gösterirseniz gösterin, böyle bir tehditle karşı karşıya kalmış olsaydı inanın ekonomik dengeleri bugün tarumar olmuştu. Diğer taraftan Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ), yeni piyasaya sürülen, yeni model bir terör örgütü, yıkıcı ve kanlı bir terör örgütü ve uluslararası küresel güçler tarafından beslenen, desteklenen, halen bugün de dahil olmak üzere bir terör örgütü. Diğer taraftan DEAŞ yine aynı şekilde. Hem bölücü terör örgütü PKK, hem FETÖ, hem de DEAŞ terör örgütü belki bugüne kadar bu coğrafyanın karşı karşıya kaldığı en kanlı, en acımasız terör örgütleridir. Türkiye, mücadele ettiği diğer alanlar ve zorlukların dışında bunlarla mücadele ediyor. Ve bu mücadeleyi de sadece Türkiye yapıyor samimi olarak."

Canikli, Türkiye'nin El Bab'da hakimiyeti sağladığını aktararak "DEAŞ için de geçerli. El Bab'da biliyorsunuz Türkiye hakimiyeti sağladı hamdolsun. Ama şimdi PYD, bir kısım hakim olduğu, işgal ettiği toprakları rejime devrediyor, rejim güçlerine çatışmasız kendi isteğiyle bırakıyor. DEAŞ aynı şekilde. Daha doğrusu 'Türkiye destekli Özgür Suriye Ordusu (ÖSO) tarafından kontrol edilmesin' diye, DEAŞ elinde bulundurduğu toprakları PYD'ye, rejim güçlerine bırakıyor. Hepsi birbirine bırakıyor, teslim ediyorlar. Türkiye'ye karşı hepsi birleşti şu anda, bütün bunların da arkasında aynı güç tarafından kumanda edildiğini dikkate aldığınızda, esasında karşı karşıya kaldığımız tehdidin boyutu daha iyi anlaşılır." ifadelerini kullandı.

Başbakan Yardımcısı Nurettin Canikli, "Almanya ve Hollanda en son terör örgütleriyle yan yana, terör örgütlerine destek verecek şekilde bir politika izliyorlar. Açık bir şekilde, 16 Nisan'da yapılacak referandum görüşmelerinde, kanaatini ve düşüncelerini oradaki vatandaşlarımızla paylaşmak için giden arkadaşlarımıza konuşma hakkı, ifade hakkı vermiyor, önünü kapatıyor ama terör örgütlerine serbest, onların yöneticilerine serbest." dedi.

Canikli, Adana Sanayi Odasında (ADASO) iş adamları ve sanayicilerin katıldığı "Türkiye Ekonomisinde Son Dönemdeki Gelişmeler" başlıklı toplantıda, Türkiye'nin terör örgütleriyle mücadelesi hakkında bilgi verdi.

"Çok net olarak ortaya çıkmıştır ki PKK'yı da kumanda eden, FETÖ'yü de piyasaya süren, DEAŞ'ı da belli amaçlar için oyun alanına dahil eden, kesinlikle aynı güçtür." diyen Canikli, "DEAŞ'la Suriye'de mücadeleyi sadece biz veriyoruz. Çünkü diğerlerine karşı geldiği zaman DEAŞ savunmasız işgal ettiği toprakları bırakıyor. Terör örgütüyle hepsi sahada, alanda birbirleriyle silah teatisinde bulunabiliyorlar, birbirleri adına taşeronluk yaparak iş hallediyorlar, sonuçlandırıyorlar. Bunları görüyoruz, bunlar hepimizin gözü önünde cereyan ediyor, gizli kapaklı değil. Türkiye bütün bunlara karşı bu mücadeleyi veriyor." diye konuştu.

- Referandum etkinliklerine izin verilmemesi

Canikli, Almanya ve Hollanda'daki referandum etkinliklerine izin verilmemesine değinerek şöyle devam etti:

"Almanya ve Hollanda en son terör örgütleriyle yan yana, terör örgütlerine destek verecek şekilde bir politika izliyorlar. Açık bir şekilde, 16 Nisan'da yapılacak referandum görüşmelerinde, kanaatini ve düşüncelerini oradaki vatandaşlarımızla paylaşmak için giden arkadaşlarımıza konuşma hakkı, ifade hakkı vermiyor, önünü kapatıyor ama terör örgütlerine serbest, onların yöneticilerine serbest. Hem oradaki terör örgütü mensuplarına kucak açıyor, her türlü imkanı sağlıyor, hem de onların orada terör örgütü elebaşlarının uzaktan Almanya'daki meydanlarda konuşmalarına imkan sağlıyor, onların önünü açıyor. Allah aşkına bunu nasıl izah edersiniz. Esasında safların netleşmesi açısından güzel, saflar ortaya çıkıyor. Biliyorduk ama bir kez daha görünür şekilde, bütün dünyanın gözü önünde ortaya çıkıyor. Hepsi aynı amaç için, aynı hedef için bu toprakları, bu coğrafyayı destabilize etmek için, istikrarını ortadan kaldırmak için ve buradaki siyasi organizasyonları daha küçük yönetebilecekleri yapılara dönüştürmek için kullanılıyor."

- Ekonomik gelişmeler

Böyle bir ortamda ekonomide aldıkları kararları düşünmek gerektiğini belirten Canikli, "Her taraftan başka saldırılar da söz konusu. Derecelenme kuruluşları yoluyla da ekonomi üzerinde güvenlik alanındaki saldırılara benzer, Türkiye'nin toprak bütünlüğünün ortadan kaldırılmasına yönelik saldırılara benzer şekilde, ekonomide de aynı amaca matuf bir takım tehditler ve saldırılar söz konusu oldu. Hamd olsun bunların tamamına yakınını da kazasız belasız atlatabildik." ifadelerini kullandı.

Kredi derecelendirme kuruluşu Fitch'e, Türkiye'ye verdiği not ve zamanlaması hakkında eleştiride bulunan Canikli, konuşmasına şöyle devam etti:

"Bir örneğini vermek istiyorum. 28 Ocak tarihinden, Fitch derecelendirme kuruluşunun Türkiye ile ilgili 'yatırım yapılabilir' seviyesindeki notunu, 'yatırım yapılamaz' seviyesine düşürdüğünü ilan ettiği 28 Ocak'tan bir hafta-10 gün önce, olumlu bir gelişme yaşadık Türkiye'de. Normalde TL'de değer kaybı devam ediyordu ama Avrupa Birliği Konseyi, Türk Bankacılık sistemiyle ilgili olumlu bir karar verdi. Türk bankacılık sisteminin, düzenleyici ve denetleyici içeriğinin Avrupa Birliği müktesebatıyla, mevzuatıyla uyumlu olduğuna karar verdi. Bu, o tarihte Resmi Gazete de yayınlandı. Ocak ayının 3. haftasında yayınlandı. Avrupa Konseyi dedi ki çok net bir şekilde, 'Türkiye'deki bankacılık sistemi son derece güçlüdür, hem yönetim açısından, hem de denetim içeriği açısından.' Bunu da ilan etti ve o gün TL tekrar değer kazanmaya başladı."

Bu açıklamanın yapıldığı gün Fitch'in bir yetkilisinin de Türkiye'nin kredi notuyla ilgili görüş bildirdiğini anlatan Canikli, "Bu açıklamadan hemen sonra piyasadaki gelimeler lehe, olumluya dönünce, Fitch'in bir yetkilisi açıklama yaptı. 'Biz 28 Ocak'ta Türkiye ile ilgili not kararımızı vereceğiz ve orada da Türkiye'nin notunu düşüreceğiz' diye açıklama yaptı. Yani açıklayacağı tarihten 1 hafta önce. Bugüne kadar böyle bir uygulama yok, ne zaman açıklama yapacaksa o zaman notunu verir, kamuoyuyla paylaşırdı. Tarihte ilk defa, olumluya gitti ya, Avrupa Komisyonu'nun Türk bankacılık sistemiyle ilgili açıklamasından sonra içerideki gelişmeler olumluya dönünce, hemen tekrar bozulması için Fitch böyle bir açıklama yaptı. Yani, '28 Ocak'ta ben Türkiye'nin notuyla ilgi toplantı veya açıklama yapacağım, orada da notu düşüreceğim.' dedi. 10 gün öncesinden bunu kamuoyuyla paylaştı ve piyasa bundan olumsuz etkilendi, TL değer kaybetmeye devam etti." değerlendirmesinde bulundu.

- "Bankacılık sistemi olumsuzluklardan etkilenmedi"

Canikli, tüm bu saldırılar karşısında mücadelelerini sürdürdüklerini vurgulayarak, "Bütün bu saldırılara rağmen içeride ve dışarıda en önemli alan bu gibi durumlarda finansal sektör çok hassastır, kırılgandır etkilenir. Hemen bunun yansımaları da ortaya çıkar." dedi.

Bütün bunlara rağmen Türk bankacılık sistemi ve Türk finans kesiminin en ufak bir şekilde bozulma yaşamadığını, olumsuz etkilenmediğini dile getiren Canikli, şunları kaydetti:

"Hem küresel kriz, hem terörle mücadele, bölgede yaşadığımız sıkıntılar, hem kredi derecelendirme kuruluşlarının özellikle ekonomiye yönelik saldırıları ve müttefikimiz olduğunu bildiğimiz ülkelerden gelen düşmanca mesajlar, bunlara rağmen Türk bankacılık sistemi zerre kadar etkilenmedi. Krizden sonra Amerika, Amerika bankalarını rahatlatmak için trilyonlarca dolar para bastı ve bunlara aktardı. 3 trilyon dolardan fazla para aktardı kurtarmak için, kamu kaynağı. Avrupa Merkez Bankası şirketlere de aktardı. Sadece finansal kesime aktardığını söylüyorum. Avrupa Merkez Bankası da hala aktarmaya devam ediyor. Ayda 60 milyon avroluk tahvil alımı gerçekleştiriyor. Bunları da bankalar üzerinden aktarıyorlar ve sistemi rahatlatıyor. Trilyonlarca avro, Avrupa Merkez Bankası bankaları kurtarmak için, krizden sonra batmasın diye kaynak aktardı, aktarmaya da halen devam ediyor. Bütün bu yaşanan ortamda, Türkiye'de bankacılık sektörüne mali yapısını güçlendirmek veya başka amaçla 1 kuruş para, kamu kaynağı aktarmadık. Bankacılık sistemimiz tamamen kendi ayakları üzerinde, dimdik ayakta duruyor, en ufak bir bozulma veya sıkıntı yaşamadık."

- "Hiçbir bankaya destek vermedik"

Canikli, dünyada bankacılık sisteminin sıkıntılı bir süreçten geçtiğini ancak Türk bankacılık sisteminde bunun hissedilmediğini dile getirdi.

Ekonomi tarihinde bu durumun çok fazla yaşanmadığını belirten Canikli, "Bu temiz yönetimden, rasyonel yönetimden kaynaklanıyor. Biraz geriye gittiğimiz zaman, 2002 öncesinde 2 yılda bir bankalara kaynak aktarmak zorunda kalınmış Türkiye'de. 14-15 yılda, sadece bu olaylar için değil 2002'den beri hiçbir şekilde bir bankaya bir destek vermedik, sadece rasyonel kuralların çok uygun bir şekilde yönetilmesini sağladık." diye konuştu.

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber