Sözleşmeli öğretmenlerin yer değiştirme hakları var mıdır?
Mevzuat hükümlerine göre Sözleşmeli Öğretmenlerin, bir yıl şartına bağlı olarak eş durumu özrü ve sağlık raporu ile belgelendirilmek şartıyla sağlık durumu özürlerinin gerçekleştirilmek zorunda olduğu gibi can güvenliği veya şehit eşi olması nedeniyle yer değiştirme, becayiş, il içi ve il dışı yer değiştirme hakları da bulunmaktadır.
652 sayılı Milli Eğitim Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin 27 Temmuz 2016 tarihli Resmi Gazetede yayımlanan değişikliğe göre Ek 4. maddesi 3. fıkrasında; "(3) Bu madde uyarınca atanan sözleşmeli öğretmenler dört yıl süreyle başka bir yere atanamaz. Aile birliği mazeretine bağlı yer değiştirmelerde bu madde uyarınca istihdam edilen öğretmenin eşi bu öğretmene tabidir. Sözleşmeli öğretmenler, aday öğretmenler için öngörülen adaylık sürecine tabi tutulur. Sözleşmeli öğretmenlerden sözleşme gereği dört yıllık çalışma süresini tamamlayanlar talepleri halinde bulundukları yerde öğretmen kadrolarına atanır. Öğretmen kadrolarına atananlar, aynı yerde en az iki yıl daha görev yapar, bunlar hakkında adaylık hükümleri uygulanmaz." düzenlemelerine yer verilmiştir.
Milli Eğitim Bakanı İsmet Yılmaz, sözleşmeli öğretmenlerin eş özrü talepleri hakkında; "Sözleşmeli öğretmen ya eşini ya işini tercih edecek." açıklamasında bulunmuştur.
Yetkiler tarafından bu KHK'ya göre eş durumu veya sağlık özrü hakkınız yok denilmekte sözleşmeli öğretmenler öğrenilmiş çaresizliğe yönlendirilmektedir. Halbuki madde metninde sağlık özründen hiç bahsedilmemektedir. Eş durumu özründen ise tek taraflı bahsedilmektedir.
PEKİ, SÖZLEŞMELİ ÖĞRETMENLERİN ÖZÜR DURUMU HAKLARI VAR MIDIR?
MEB bu KHK'ya göre iki defa sözleşmeli öğretmenler için eş durumu özür hakkı vermiştir;
1- Kadrolu öğretmenlerin zaten eş durumu yer değiştirme hakkı bulunmasına karşılık, Milli Eğitim Bakanlığı İnsan Kaynakları Genel Müdürlüğü'nün 08 Ağustos 2017 tarihli duyurusu ile Milli Eğitim Bakanlığı, kadrolu öğretmenlerin istemeleri halinde sözleşmeli çalışan eşinin yanına yer değiştirmeyle gidebileceklerini belirtmiştir.
"Bakanlığımıza bağlı resmi eğitim kurumlarında kadrolu öğretmen olarak görev yapanlardan eşleri 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 4/B maddesi kapsamında sözleşmeli öğretmen olarak atananlar, istemeleri halinde sözleşmeli öğretmen olarak atanan eşlerinin görev yapacakları yerlere aile birliği mazeretine bağlı olarak yer değiştirme isteğinde bulunabileceklerdir."
Kadrolu öğretmenlerin zaten eş durumu yer değiştirme hakkı bulunmasına karşılık, istemeleri halinde sözleşmeli çalışan eşinin yanına yer değiştirme duyurusunun bir lütuf gibi gösterilmesi tuhaf karşılanmıştır.
2- Milli Eğitim Bakanlığı İnsan Kaynakları Genel Müdürlüğü'nün 16.10.2017 tarihli ve 16797463 sayılı yazısıyla, her ikisi de sözleşmeli öğretmen olarak görev yapan öğretmenlerin alanları itibarıyla öğretmen ihtiyacı da dikkate alınarak aile birliği mazeretine bağlı olarak eş birlikteliklerinin sağlanmasının uygun görüldüğü, Bakanlıkça yapılacak değerlendirme sonucunda öğretmenlerin görev yaptıkları illerin birisinde aile birliği mazeretine bağlı olarak birleştirilmelerinin öngörüldüğü ifade edilerek, başvuruların alındığı ve bu kapsamda sözleşmeli öğretmenlerin bazılarının aile birliğinin sağlandığı görülmektedir.
Fakat bu haklardan sadece bu şartları taşıyan çok az sayıda öğretmen faydalanmıştır. Her ikisi de sözleşmeli öğretmen olarak görev yapan öğretmenlere MEB tarafından eş durumu özrü yer değiştirme işlemlerinin tüm sözleşmeli öğretmenlere verilmemesi insan haklarına ve Anayasamızın eşitlik ilkesine aykırı olup ayrımcılıktır.
652 sayılı Milli Eğitim Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Ek 4. maddesi 3. fıkrasına göre sözleşmeli öğretmenlerin sadece il içi il dışı normal yer değiştirmeleri konusunda süre yönünden kısıtlamalar getirildiği kanaatindeyiz.
Bu makalemizde bu hususu tek tek inceleyeceğiz.
652 sayılı Milli Eğitim Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Ek 4. maddesi 3. fıkrasına göre;
1- Öncelikle kalkınmada birinci derecede öncelikli yörelerde örgün ve yaygın eğitim kurumlarındaki öğretmen ihtiyacını karşılamak üzere boş öğretmen norm kadrolarına sözleşmeli öğretmen istihdam edilebileceği,
2- Sözleşmeli öğretmenlerin atandıkları yerlerinde 4 yıl görev yapmalarının zorunlu olduğu, bu süre zarfında başka bir yere atanamayacağı,
3- Aile birliği mazeretine bağlı yer değiştirmelerde kadrolu olarak istihdam edilen personelin sözleşmeli öğretmen olan eşine tabi olduğu,
4- Sözleşmeli öğretmen statüsünden kadrolu öğretmen statüsüne geçme talepleri olduğu takdirde bulundukları yerde 2 yıl daha görev yapmaları gerektiği dolayısıyla her ikisi de sözleşmeli öğretmen olup farklı illere atanan eşlerin ise söz konusu hükme göre bir araya gelmelerinin 6 yıl boyunca mümkün olmadığı,
5- Eşleri kamu personeli olan sözleşmeli öğretmenlerin eşlerinin sözleşmeli öğretmenin görev yaptığı il'e atanmalarının mümkün bulunduğu hükme bağlanmıştır.
Bu maddelerden görüldüğü üzere bir eş durumu kısıtlaması tek taraflı getirilmiş iken sağlık özrü ile ilgili bir kısıtlama bulunmamaktadır.
652 sayılı Milli Eğitim Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Ek 4. maddesi 7. fıkrasındaki; "(7) Sözleşmeli öğretmenliğe atanacakların başvuruları, sözlü sınava alınacakların belirlenmesi, sözlü sınav konuları, sözlü sınavın usul ve esasları, atanmaları ve bu maddenin uygulanmasına ilişkin diğer hususlar Milli Eğitim Bakanlığınca yürürlüğe konulan yönetmelikle düzenlenir." düzenleme ile sözleşmeli öğretmenliğe atanacakların atanmaları ve bu maddenin uygulanmasına ilişkin diğer hususlar Milli Eğitim Bakanlığınca yürürlüğe konulan yönetmelikle düzenleneceği belirtilmiştir.
Kanun Hükmünde Kararnamenin Ek 4. maddesi 5. fıkrasının atıfta bulunduğu yönetmelik; 03.08.2016 Tarihli ve 29790 Sayılı Resmi Gazete'de Yayımlanan Sözleşmeli Öğretmen İstihdamına İlişkin Yönetmelik olup bu Yönetmelikte Sözleşmeli Öğretmenlerin il içi ve il dışı yer değiştirmelerine ve özür durumu yer değiştirmelerine ilişkin de bir düzenleme bulunmamaktadır.
Sadece Sözleşmeli Öğretmen İstihdamına İlişkin Yönetmeliğin "İhtiyaç fazlası sözleşmeli öğretmenlerin yer değiştirmeleri" başlıklı 18. maddesinde sadece norm fazlası sözleşmeli öğretmenlerin yer değiştirme işlemleri yer almaktadır.
İşte o madde;
"İhtiyaç fazlası sözleşmeli öğretmenlerin yer değiştirmeleri
MADDE 18-(1) Eğitim kurumu ve/veya bölüm kapanması, program değişikliği, Bakanlığın öğretmenliğe atanacakların tespitine ilişkin kararıyla bazı derslerin kaldırılması veya istihdam alanının daralması gibi nedenlerle öğretmen fazlalığı oluşması halinde, öncelikle sözleşmeli öğretmenler ihtiyaç fazlası öğretmen olarak değerlendirilir.
(2) İhtiyaç fazlası konumda bulunan sözleşmeli öğretmenler, istekleri ve tercihleri de dikkate alınmak suretiyle atamaya esas puan üstünlüğüne göre il içinde alanlarında öğretmen ihtiyacı bulunan eğitim kurumlarına valiliklerce atanır; bunlardan il içinde alanlarında öğretmen ihtiyacı bulunmayanlar, istekleri ve tercihleri de dikkate alınmak suretiyle atamaya esas puan üstünlüğüne göre il dışında alanlarında öğretmen ihtiyacı bulunan eğitim kurumlarına Bakanlıkça atanır. Sözleşmeli öğretmenlerin sözleşmeleri, bu fıkraya göre yapılması öngörülen görev yeri değişikliğini kabul etmemeleri halinde sona erer."
Sözleşmeli Öğretmen İstihdamına İlişkin Yönetmelikte sözleşmeli öğretmenlerin yer değiştirmelerine ilişkin bir hüküm bulunmadığından Yönetmeliğin dayanaklarına bakmak gerekmektedir.
Sözleşmeli Öğretmen İstihdamına İlişkin Yönetmeliğin "Dayanak" başlıklı 3. maddesindeki; " (1) Bu Yönetmelik, 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu, 25.8.2011 tarihli ve 652 sayılı Milli Eğitim Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile 06.06.1978 tarihli ve 7/15754 sayılı Bakanlar Kurulu Kararıyla yürürlüğe konulan Sözleşmeli Personel Çalıştırılmasına İlişkin Esaslar hükümlerine dayanılarak hazırlanmıştır." hükümlerine göre;
İŞTE SÖZLEŞMELİ ÖĞRETMEN İSTİHDAMINA İLİŞKİN YÖNETMELİĞİNİN DAYANAKLARI;
1- 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu,
2- 652 sayılı Milli Eğitim Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname,
3- 06.06.1978 tarihli ve 7/15754 sayılı Bakanlar Kurulu Kararıyla yürürlüğe konulan Sözleşmeli Personel Çalıştırılmasına İlişkin Esaslardır.
Sözleşmeli Öğretmen İstihdamına İlişkin Yönetmelikte sözleşmeli öğretmenlerin yer değiştirmeleri ile ilgili bir hüküm bulunmadığından bu dayanaklara bakmak gerekmektedir.
Sözleşmeli Öğretmen İstihdamına İlişkin Yönetmeliğin Dayanaklarında kadrolu Personelin yer değiştirmelerine ilişkin olarak;
1- 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun "Yer Değiştirme Suretiyle Atanma" başlıklı 72. maddesine dayanılarak düzenlenen ve 25.06.1983 Tarihli ve 18088 Sayılı Resmi Gazete'de Yayımlanan Devlet Memurlarının Yer Değiştirme Suretiyle Atanmalarına İlişkin Yönetmelik"in;
12. maddesiyle; Memurun İsteği Üzerine Yapılabilecek Yer Değiştirmeler,
13. maddesiyle; Sağlık Mazeretine Bağlı Yer Değişikliği,
14. maddesiyle; Aile Birliği Mazeretine Bağlı Yer Değişikliği,
15. maddesiyle; Can Güvenliği Mazeretine Bağlı Yer Değişikliği,
Ek 3. maddesiyle; Engellilik Durumuna Bağlı Yer Değişikliği
2- 652 sayılı Milli Eğitim Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin "Atama" başlıklı 37. maddesindeki; "Bakanlıkça belirlenen özür gruplarına bağlı yer değiştirmeler ise yarıyıl ve/veya yaz tatillerinde yapılır. Öğretmenlerin yer değiştirme suretiyle atamalarında uyulacak temel ilkeler, özür grupları, hizmet bölgeleri ve alanları, hizmet puanı ve diğer hususlara ilişkin usül ve esaslar yönetmelikle belirlenir." hükümlerine dayanılarak 17.04.2015 tarihli ve 29329 sayılı Resmi Gazete'de Yayımlanan Milli Eğitim Bakanlığı Öğretmenlerinin Atama Ve Yer Değiştirme Yönetmeliğinin;
49. maddesiyle; Mazeret ve engellilik durumuna bağlı yer değiştirmeler,
51. maddesiyle; Diğer nedenlere bağlı yer değiştirmeler,
52. maddesiyle; İsteğe bağlı yer değiştirmeler,
Düzenlenmiştir.
Sözleşmeli Öğretmen İstihdamına İlişkin Yönetmeliğin Dayanaklarında Sözleşmeli Personelin yer değiştirmelerine ilişkin olarak;
İŞTE SÖZLEŞMELİ ÖĞRETMENİN YER DEĞİŞTİRME HAKLARI
3- 06.06.1978 tarihli ve 7/15754 sayılı Bakanlar Kurulu Kararıyla yürürlüğe konulan Sözleşmeli Personel Çalıştırılmasına İlişkin Esasların "Kurum içi yer değişikliği" başlıklı Ek 3. maddesinde sözleşmeli personelin yer değiştirme işlemleri yer almaktadır.
A- SÖZLEŞMELİ ÖĞRETMENİN BECAYİŞ YAPMA HAKKI VARDIR
06.06.1978 tarihli ve 7/15754 sayılı Sözleşmeli Personel Çalıştırılmasına İlişkin Esasların "Kurum içi yer değişikliği" başlıklı Ek 3. maddesi (a) bendindeki hükümlerine göre sözleşmeli öğretmen becayiş yapabilmektedir.
B- SÖZLEŞMELİ ÖĞRETMENİN BİR YIL GÖREV SÜRESİNDEN SONRA EŞ DURUMU ÖZRÜNDEN YER DEĞİŞTİRME HAKKI VARDIR
Sözleşmeli Personel Çalıştırılmasına İlişkin Esasların "Kurum içi yer değişikliği" başlıklı Ek 3. maddesi (b) bendindeki hükümlerine göre sözleşmeli öğretmenin fiilen en az bir yıl çalışmış olması şartıyla eş durumu özründen yer değiştirme hakkı vardır.
Uluslararası hukuk ve ülkemiz hukuku, aile birliğinin sağlanmasını ve bütünlüğünün korunmasını devletin vatandaşına karşı başlıca görevleri arasında saymasına rağmen,
- Sözleşmeli öğretmenlerin aile birliği ve sağlık özrü hakkını göz ardı etmek,
- Sözleşmeli öğretmeni sözleşmeli öğretmen ile evlenmeye zorlamak,
- İki sözleşmeli öğretmenin aile birliği oluşturmasını teşvik etmek,
- Eşleri atandıkları yerden başka bir yerde çalışan sözleşmeli öğretmeni işleri ve eşleri arasında tercihte bulunmaya zorlamak ve istifa tavsiyesinde bulunmak,
- Eşleri sözleşmeli öğretmen olmayan Sözleşmeli öğretmenleri aile saymamak hukukun ihlali olduğu kadar insan haklarına saygısızlıktır.
Eşleri sözleşmeli öğretmen olmayanların suçları nedir? Veya Sözleşmeli öğretmenlerin aile sayılabilmesi için eşlerinden boşanıp, sözleşmeli öğretmen ile evlenmesi mi gerekiyor? Ya eşini ya da 12 yıl sonra kavuştuğu işini bırakması mı gerekiyor?
Aile birliğini ve bütünlüğünü koruma ilkesi, gerek Anayasamızda gerekse uluslararası hukukta devletin vatandaşa karşı görevleri arasında sayılmıştır.
Sözleşmeli Öğretmenlerin Aile Birimi ve Birliğinin Muhafazası İçin Gerekli Önlemlerin Alınması Gerekmektedir
İlk defa Kadınlara kanun önünde pozitif ayrımcılık 07.05.2010 tarihli ve 5982 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunun 1. maddesindeki; "07.11.1982 tarihli ve 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 10 uncu maddesinin ikinci fıkrasına "Bu maksatla alınacak tedbirler eşitlik ilkesine aykırı olarak yorumlanamaz." cümlesi ve maddeye bu fıkradan sonra gelmek üzere aşağıdaki fıkra eklenmiştir.
"Çocuklar, yaşlılar, özürlüler, harp ve vazife şehitlerinin dul ve yetimleri ile malul ve gaziler için alınacak tedbirler eşitlik ilkesine aykırı sayılmaz." hükümleri ile düzenlenmiştir.
Bu düzenleme ile 07.11.1982 tarihli ve 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın "Kanun önünde eşitlik" başlıklı 10. maddesi; "Herkes, dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir.
Kadınlar ve erkekler eşit haklara sahiptir. Devlet, bu eşitliğin yaşama geçmesini sağlamakla yükümlüdür. Bu maksatla alınacak tedbirler eşitlik ilkesine aykırı olarak yorumlanamaz.
Çocuklar, yaşlılar, özürlüler, harp vevazife şehitlerinin dul ve yetimleri ile malul ve gaziler için alınacak tedbirler eşitlik ilkesine aykırı sayılmaz.
Hiçbir kişiye, aileye, zümreye veya sınıfa imtiyaz tanınamaz.
Devlet organları ve idare makamları bütün işlemlerinde kanun önünde eşitlik ilkesine uygun olarak hareket etmek zorundadırlar." şeklinde oluşmuş, buhükümlerin 2. fıkrasına yer alan "Kadınlar ve erkekler eşit haklara sahiptir. Bu maksatla alınacak tedbirler eşitlik ilkesine aykırı olarak yorumlanamaz."hükmü ile Kadınlara kanun önünde pozitif ayrımcılık verilmiştir.
Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın dolaylı olarak kadınlara yönelik pozitif ayrımcılık tanıyan diğer maddesi ise, "Ailenin korunması ve çocuk hakları" başlıklı 41. maddesindeki; "Aile, Türk toplumunun temelidir ve eşler arasında eşitliğe dayanır.
Devlet, ailenin huzur ve refahı ile özellikle ananın ve çocukların korunması ve aile planlamasının öğretimi ile uygulanmasını sağlamak için gerekli tedbirleri alır, teşkilatı kurar.
Her çocuk, korunma ve bakımdan yararlanma, yüksek yararına açıkça aykırı olmadıkça, ana ve babasıyla kişisel ve doğrudan ilişki kurma ve sürdürme hakkına sahiptir.
Devlet, her türlü istismara ve şiddete karşı çocukları koruyucu tedbirleri alır." hükümlerinde ailenin korunması şeklinde yer almaktadır.
Çalışma hayatında eşlerin her ikisinin de çalışan olması, farklı illerde görev yapıyor olmaları açısından bu madde ailenin korunması, bir araya getirilmesi açısından önem arz etmektedir.
Ayrıca;İnsan Hakları ve Temel Özgürlüklerin Korunmasına İlişkin Sözleşmenin "Haklar ve Özgürlükler" başlıklı 1. bölümünün "Özel hayatın ve aile hayatının korunması" başlıklı 8. maddesinin 1. bendindeki; "Herkes özel ve aile hayatına, konutuna ve haberleşmesine saygı gösterilmesi hakkına sahiptir." hükümlerine göre de herkesin özel ve ailehayatının, konutunun ve haberleşmesinin korunması ve saygı gösterilmesi hakkına sahip olduğu belirtilmiş, uluslararası bir sözleşme olan bu sözleşme;
Anayasanın "Milletlerarası andlaşmaları uygun bulma" başlıklı 90. maddesi son fıkrasındaki; "Usulüne göre yürürlüğe konulmuş milletlerarası andlaşmalar kanun hükmündedir. Bunlar hakkında Anayasaya aykırılık iddiası ile Anayasa Mahkemesine başvurulamaz. Usulüne göre yürürlüğe konulmuş temel hak ve özgürlüklere ilişkin milletlerarası andlaşmalarla kanunların aynı konuda farklı hükümler içermesi nedeniyle çıkabilecek uyuşmazlıklarda milletlerarası andlaşma hükümleri esas alınır." hükümleri ile de Türk Hukuk sistemine girmiştir.
Ayrıca; 657 Sayılı Devlet Memurları Kanunu'nun "Yer Değiştirme Suretiyle Atanma" başlıklı 72. maddesi 2 fıkrasındaki; "Yeniden veya yer değiştirme suretiyle yapılacak atamalarda; aile birimini muhafaza etmek bakımından kurumlar arasında gerekli koordinasyon sağlanarak memur olan diğer eşin de isteği halinde ataması, atamaya tabi tutulan memurun atandığı yere 74 ve 76 ncı maddelerde belirtilen esaslar çerçevesinde yapılır. Yer değiştirme suretiyle atanmaya tabi memurun atandığı yerde eşinin atanacağı teşkilatın bulunmaması ya da teşkilatı olmakla birlikte niteliğine uygun münhal bir görev bulunmaması ve ilgilinin de talebi halinde, bu personele eşinin görev süresi ile sınırlı olmak üzere aşağıdaki şartlarda izin verilebilir." hükümlerinde de aile biriminin muhafaza edilmesi için gerekli koordinasyonun sağlanması gerektiği vurgulanmıştır.
ILO ve UNESCO Öğretmen Eş Durumu Özrü Bulunmaktadır Demektedir
Türkiye'nin de imzaladığı 15 Ekim 1966 ILO-UNESCO Ortak Belgesi'nde, Öğretmenlerin Statüsüne İlişkin Tavsiye Kararının yer almasıyla öğretmenlerin toplumsal statüsüyle ilişkili olarak önemli bir adım atılmıştır.
Nitekim ILO ve UNESCO'nun ortak kararı olan Öğretmenlerin Statüsü Tavsiyesinin "Aile Yükümlülüğü Olan Kadın Öğretmenler" başlıklı bölümü 54. maddesinde; "Evlilik, kadınların öğretimde bir konum (makam) elde etmelerine ve onu korumalarına engel olmamalıdır. Evlilik, onların ne ücretini, ne de çalışma koşullarını etkilemelidir." hükümleri,
57. maddesinde; "Aile yükümlülükleri olan kadın öğretmenin oturduğu yerde bir konum (makam) edinmesini sağlayan ve her ikisi de öğretim (öğretmenlik) mesleğinde bulunan eşlerin birbirine yakın yerlere yada aynı kuruma atanabilmelerine olanak veren önlemler alınmalıdır." hükümleri bulunmaktadır.
Bununla birlikte, iç hukukumuza baktığımızda, öncelikle Anayasamızın "Cumhuriyetin nitelikleri" başlıklı 2. maddesinde; "Türkiye Cumhuriyeti, toplumun huzuru, milli dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, laik ve sosyal bir hukuk Devletidir." hükmüyle Devletimizin nitelikleri sayılmış ve sosyal bir hukuk Devleti olduğu vurgulanmış
"Devletin temel amaç ve görevleri" başlıklı 5. maddesinde "Devletin temel amaç ve görevleri, Türk milletinin bağımsızlığını ve bütünlüğünü, ülkenin bölünmezliğini, Cumhuriyeti ve demokrasiyi korumak, kişilerin ve toplumun refah, huzur ve mutluluğunu sağlamak kişinin temel hak ve hürriyetlerini, sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleriyle bağdaşmayacak surette sınırlayan siyasal, ekonomik ve sosyal engelleri kaldırmaya, insanın maddi ve manevi varlığının gelişmesi için gerekli şartları hazırlamaya çalışmaktır." hükmüyle Devletin temel amaç ve görevleri sayılarak kişilerin ve toplumun refah, huzur ve mutluluğunu sağlamak kişinin temel hak ve hürriyetlerini, sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleriyle bağdaşmayacak surette sınırlayan siyasal, ekonomik ve sosyal engelleri kaldırmak insanın maddi ve manevi varlığının gelişmesi için gerekli şartları hazırlamaya çalışmak görevlerine yer verilmiştir.
Devletimizin nitelikleri arasında sayılan sosyal hukuk devleti "insan haklarına dayanan, kişilerin huzur, refah ve mutluluk içinde yaşamalarını güvence altına alan, kişi hak ve özgürlükleriyle kamu yararı arasında adil bir denge kurabilen, çalışma hayatını geliştirerek ve ekonomik önlemler alarak çalışanlarını koruyan, onların insan onuruna uygun hayat sürdürmelerini sağlayan, milli gelirin adil bir şekilde dağıtılması için gereken önlemleri alan, sosyal güvenlik hakkını yaşama geçirebilen, güçsüzleri güçlüler karşısında koruyarak sosyal adaleti ve toplumsal dengeleri gözeten devlettir.
Danıştay 2. Dairesinin 29.04.2009 tarihli ve E:2009/1338, K:2009/1799 sayılı kararında; Çağdaş devlet anlayışı, sosyal hukuk devletinin tüm kurum ve kurallarıyla Anayasa'nın özüne ve ruhuna uygun biçimde kurularak işletilmesini, bu yolla bireylerin refah, huzur ve mutluluğunun sağlanmasını gerekli kıldığı hükmüne yer verilmiştir.
"Sosyal devlet" ilkesine ilişkin olarak Anayasa Mahkemesi kararlarında egemen olan görüşe göre sosyal devletin görevi, kişinin onurlu bir yaşam sürdürmesi ve maddi ve manevi varlığını bu yönde geliştirmesi için gerekli koşulları oluşturmak, güçsüzleri güçlüler karşısında koruyarak gerçek eşitliği, yani sosyal adaleti, sosyal gönenci, sosyal güvenliği ve toplumsal dengeyi sağlamaktır. Bu kapsam içinde kişileri mutlu kılmak, onların hayat mücadelesini kolaylaştırmak, insan haysiyetine yaraşır onurlu bir hayat sürdürmelerini sağlamak gibi hususların da yer aldığı kuşkusuzdur.
Anayasamızın "Sosyal ve Ekonomik Haklar ve Ödevler" başlıklı üçüncü bölümünün "Ailenin korunması ve çocuk hakları" başlıklı 41. maddesinde, ailenin toplumun temeli olduğu vurgulanarak, devletin ailenin huzuru ve refahı ile özellikle ananın ve çocukların korunmasını sağlamak için gerekli tedbirleri alacağı; her çocuğun korunma ve bakımdan yararlanma, yüksek yararına açıkça aykırı olmadıkça, ana ve babasıyla kişisel ve doğrudan ilişki kurma ve sürdürme hakkına sahip olacağı ifade edilmiştir.
Bu çerçevede, Danıştay 2. Dairesinin 27.02.2017 tarihli ve YD:2016/14817 esas sayılı kararında; aile bireylerine huzur içinde bir arada yaşayabilme imkanının sunulması gerektiği açıktır. Diğer bir ifadeyle, bu düzenleme ile ailenin korunmasına yönelik olarak devlete verilen görevin öngörüldüğü şekliyle yerine getirilebilmesinin temel koşullarından birisinin de aile birliğinin sağlanması olduğu aksi bir uygulamanın ise, ailenin huzurunu temelden sarsarak maddi ve manevi anlamda toplum açısından giderilmesi çok zor olan zararları beraberinde getireceği, böylesi bir durumun ise, günümüzün evrensel anlamda kabul görmüş sosyal ve hukuk devleti anlayışıyla da bağdaşmayacağı hükmüne yer verilmiştir.
Yukarıda sıraladığımız mevzuat hükümleri birlikte değerlendirildiğinde; atamalarda aile birimi ve birliğinin muhafazası için gerekli önlemlerin alınması gerektiği vurgulanmıştır.
C- SÖZLEŞMELİ ÖĞRETMENİN SAĞLIK DURUMUÖZRÜNDEN YER DEĞİŞTİRME HAKKI VARDIR
Sözleşmeli Personel Çalıştırılmasına İlişkin Esasların "Kurum içi yer değişikliği" başlıklı Ek 3. maddesi (c)bendindeki hükümlerine göre sözleşmeli öğretmenin kendisi, eşi ve çocukları ile mevzuat uyarınca bakmakla yükümlü olduğu ana ve babasının hastalığının tedavisinin mümkün olmadığına ilişkin sağlık kurulu raporunu kuruma ibraz etmesi halinde sağlık durumu özründen yer değiştirme hakkı vardır.
Kaldı ki; Anayasa Mahkemesinin 16.07.2010 tarihli ve E:2010/29, K:2010/90 sayılı kararında; kişinin sahip olduğu hak ve hürriyetlerin önem dereceleri göz önünde bulundurularak Anayasa'da yer aldığı, kişilerin maddi ve manevi varlıklarını geliştirebilmelerinin mutlu ve huzurlu olabilmelerinin başlıca şartının ihtiyaç duydukları anda sağlık hizmetlerine ulaşıp bu hizmetlerden yararlanabilmeleri olduğu, sağlık hizmetlerinin doğrudan yaşam hakkıyla ilgili olması nedeniyle diğer kamu hizmetlerinden farklı olduğu, insan sağlığının, mahiyeti itibarıyla ertelenemez ve ikame edilemez bir özelliğe sahip olduğu hükmüne yer verilmiştir.
Ombudsmandan (KDK) Sözleşmeli Öğretmene Sağlık Özrü Verilmelidir Demiştir
"Ombudsmandan (KDK) sözleşmeli öğretmene sağlık özrü verilsin kararı" haberimizde yer verdiğimiz Kamu Denetçiliği Kurumunun (Ombudsmanlık) 18745356-101.07.04-E.5821 sayılı ve 03/04/2018 tarihli kararında;
Milli Eğitim Bakanlığının görev alanı çerçevesinde eğitimde fırsat eşitliğini sağlamak amacıyla getirilen sözleşmeli öğretmenlik uygulaması kapsamında, ilgili mevzuatta atananların 4 yıl süreyle başka yere atanmayacağı yönünde bir hüküm bulunsa da, sözleşmenin imzalanmasının sonrasında ortaya çıkan ağır sağlık sorunları nedeniyle ilgililerin yaşadıkları mağduriyetler karşısında, insan yaşamının kutsallığının bir yansıması olan sağlık hakkını konusundaki Anayasal hükümleri ve ülkemizin taraf olduğu uluslararası sözleşmelerde yer alan taahhütlerimizi dikkate alarak ve çocuğun yüksek yararı göz önünde bulundurularak, sosyal devlet olmanın ve ölçülülük ilkesi ile hakkaniyet ilkesinin bir gereği olarak, Ağrı ilinde başvuranın eşinin tedavisinin yapılabileceği bir hastanenin bulunmadığı, İstanbul ilinde başvuran öğretmenin branşında ihtiyaç da olduğundan ilgililere idare tarafından gerekli kolaylığın sağlanması gerektiği değerlendirilerek;
Milli Eğitim Bakanlığının görev alanı çerçevesinde eğitimde fırsat eşitliğini sağlamak amacıyla getirilen sözleşmeli öğretmenlik uygulaması kapsamında, ilgili mevzuatta atananların 4 yıl süreyle başka yere atanmayacağı yönünde bir hüküm bulunsa da, sözleşmenin imzalanmasının sonrasında ortaya çıkan ağır sağlık sorunları nedeniyle ilgililerin yaşadıkları mağduriyetler karşısında, sosyal devlet olmanın ve hakkaniyet ilkesinin bir gereği olarak, ilgililere idare tarafından gerekli kolaylığın sağlanması gerektiği değerlendirildiğinden başvuranın atamasının, boş öğretmen kadrosunun da bulunduğu anlaşılan, eşinin tedavisinin devam ettiği İstanbul iline yapılması yönünde tavsiye kararı verilmesi gerektiği sonuç ve kanaatine ulaşıldığından,
Eşinin sağlık durumu nedeniyle başvuranın atamasının İstanbul iline yapılması hususunda Milli Eğitim Bakanlığına tavsiyede bulunulmasına, karar verilmiştir.
D- ENGELLİ ÇOCUĞU OLAN VEYA KENDİ ENGELLİ OLAN SÖZLEŞMELİ ÖĞRETMENLERİN BU DURUMLARINDAN KAYNAKLI YER DEĞİŞTİRME TALEPLERİ YERİNE GETİRİLMELİDİR
Bakanlar Kurulunun 27.05.2009 Tarih 2009/15137Sayılı kararıyla 14.07.2009 Tarih ve 27288 Sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Engellilerin Haklarına İlişkin Sözleşme'nin Giriş bölümü (x) bendinde; "İş bu Sözleşmeye Taraf Olan Devletler, (x) Ailenin toplumun doğal ve temel birimi olduğu ve toplum ve devlet tarafından korunması gerektiğinin ve engellilerin tüm insan haklarından tam ve eşit ölçüde yararlanabilmesinin sağlanabilmesi için engelliler ile aile bireylerinin gerekli koruma ve desteği alması gerektiğine inanarak, aşağıdaki hükümler üzerinde anlaşmaya varmışlardır:" hükümleri,
"Tanımlar" başlıklı 2. maddesi 3. fıkrasında; "İşbu Sözleşme'nin amaçları açısından; "Engelliliğe dayalı ayrımcılık" siyasi, ekonomik, sosyal, kültürel, medeni veya başka herhangi bir alanda insan hak ve temel özgürlüklerinin tam ve diğerleri ile eşit koşullar altında kullanılması veya bunlardan yararlanılması önünde engelliliğe dayalı olarak gerçekleştirilen her türlü ayrım, dışlama veya kısıtlamayı kapsamaktadır. Engelliliğe dayalı ayrımcılık makul düzenlemelerin gerçekleştirilmemesi dahil her türlü ayrımcılığı kapsar." hükümleri,
"Genel İlkeler" başlıklı 2. maddesi 3. fıkrasında; "İşbu Sözleşme'nin dayandığı ilkeler şunlardır: (a) Kendi seçimlerini yapma özgürlükleri ve bağımsızlıklarını da kapsayacak şekilde, kişilerin insanlık onuru ve bireysel özerkliklerine saygı gösterilmesi;
(b) Ayrımcılık yapılmaması;
(c) Engellilerin topluma tam ve etkin katılımlarının sağlanması;
(d) Farklılıklara saygı gösterilmesi ve engellilerin insan çeşitliliğinin ve insanlığın bir parçası olarak kabul edilmesi;
(e) Fırsat eşitliği;
(f) Erişilebilirlik;" hükümleri,
"Genel Yükümlülükler" başlıklı 4. maddesi 1. fıkrasında; "1. Taraf Devletler engelliliğe dayalı herhangi bir ayrımcılığa izin vermeksizin tüm engellilerin insan hak ve temel özgürlüklerinin eksiksiz olarak yaşama geçirilmesini sağlamak ve engellilerin hak ve özgürlüklerini güçlendirmekle yükümlüdür. Bu amaç doğrultusunda Taraf Devletler;
(a) Bu Sözleşme'de tanınan hakların uygulanması için gerekli tüm yasal, idari ve diğer tedbirleri almayı;
(b)Yürürlükte mevcut, engelliler aleyhinde ayrımcılık teşkil eden yasalar, düzenlemeler, gelenekler ve uygulamaları değiştirmek veya ortadan kaldırmak için gerekli olan, yasama faaliyetleri dahil uygun tüm tedbirleri almayı; taahhüt eder." hükümleri,
"Ayrımcılık Yapılmaması ve Eşitlik" başlıklı 5. maddesinde; "1. Taraf Devletler herkesin hukuk önünde ve karşısında eşit olduğunu ve ayrımcılığa uğramaksızın hukuk tarafından eşit korunma ve hukuktan eşit yararlanma hakkına sahip olduğunu kabul eder.
2. Taraf Devletler engelliliğe dayalı her türlü ayrımcılığı yasaklar ve engellilerin herhangi bir nedene dayalı ayrımcılığa karşı eşit ve etkin bir şekilde korunmasını güvence altına alır.
3. Taraf Devletler eşitliği sağlamak ve ayrımcılığı ortadan kaldırmak üzere engellilere yönelik makul düzenlemelerin yapılması için gerekli tüm adımları atar.
4. Engellilerin fiili eşitliğini hızlandırmak veya sağlamak için gerekli özel tedbirler işbu Sözleşme amaçları doğrultusunda ayrımcılık olarak nitelendirilmez." hükümleri,
"Yaşama Hakkı" başlıklı 10. maddesinde; "Taraf Devletler her insanın yaşama hakkına sahip olduğunu yeniden onaylayarak engellilerin bu haktan etkin ve diğer bireylerle eşit koşullar altında yararlanmalarını sağlayacak gerekli tüm tedbirleri alır." hükümleri bulunmaktadır.
07.07.2005 Tarih ve 25868 Sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 5378 sayılı Engelliler Hakkında Kanunun;
"Tanımlar" başlıklı 3. maddesinde; "Bu Kanunun uygulanmasında;
a)Doğrudan ayrımcılık: Engelliliğe dayalı ayrımcılık temeline dayanan ve engellinin hak ve özgürlüklerden karşılaştırılabilir durumdakilere kıyasla eşit şekilde yararlanmasını engelleyen, kısıtlayan veya zorlaştıran her türlü farklı muameleyi,
b) Dolaylı ayrımcılık: Görünüşte ayrımcı olmayan her türlü eylem, işlem ve uygulamalar sonucunda engelliliğe dayalı ayrımcılık temeliyle bağlantılı olarak, engellinin hak ve özgürlüklerden yararlanması bakımından nesnel olarak haklılaştırılamayan dezavantajlı bir konuma sokulmasını,
d) Engelliliğe dayalı ayrımcılık: Siyasi, ekonomik, sosyal, kültürel, medeni veya başka herhangi bir alanda insan hak ve temel özgürlüklerinin tam ve diğerleri ile eşit koşullar altında kullanılması veya bunlardan yararlanılması önünde engelliliğe dayalı olarak gerçekleştirilen her türlü ayrım, dışlama veya kısıtlamayı ifade eder." hükümleri,
"Genel esaslar" başlıklı 4. maddesi a, b ve c. fıkrasında; "Bu Kanun kapsamında bulunan hizmetlerin yerine getirilmesinde;
a) Engellilerin insan onur ve haysiyetinin dokunulmazlığı temelinde, kendi seçimlerini yapma özgürlüğünü ve bağımsızlığını kapsayacak şekilde bireysel özerkliğine saygı gösterilmesi esastır.
b) Engelliliğe dayalı ayrımcılık yapılamaz, ayrımcılıkla mücadele engellilere yönelik politikaların temel esasıdır.
c) Engellilerin tüm hak ve hizmetlerden yararlanması için fırsat eşitliğinin sağlanması esastır." hükümleri,
"Ayrımcılık" başlıklı 4/A maddesi 1. fıkrasında; "Doğrudan ve dolaylı ayrımcılık dahil olmak üzere engelliliğe dayalı her türlü ayrımcılık yasaktır." hükümleri,
"Topluma dahil olma" başlıklı 4/B maddesi 2. fıkrasında; "Engellilerin diğer bireylerle eşit koşullarda bağımsız olarak toplum içinde yaşamaları esas olup, özel bir yaşama düzenine zorlanamazlar." hükümleri,
"Destek ve bakım" başlıklı 6. maddesinde; "Engellilerin öncelikle bulundukları ortamda bağımsız yaşayabilmeleri için durumlarına uygun olarak gerekli psikososyal destek ve bakım hizmetleri sunulur. Destek ve bakım hizmetlerinin sunumunda kişinin biyolojik, fiziksel, psikolojik, sosyal, kültürel ve manevi ihtiyaçları ailesi de gözetilerek dikkate alınır. Destek ve bakım hizmetlerinin standardizasyonu, geliştirilmesi ve yaygınlaştırılması için gerekli olan çalışmalar Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığınca yürütülür." hükümleri,
"İstihdam" başlıklı 14. maddesi 3. fıkrasında, "Çalışan engellilerin aleyhinde sonuç doğuracak şekilde, engelinden dolayı diğer kişilerden farklı muamelede bulunulamaz." hükümleri bulunmaktadır.
Bu hükümlere göre engelli çocuğu olan veya kendi engelli olan sözleşmeli öğretmenlerin bu durumlarından kaynaklı yer değiştirme talepleri yerine getirilmelidir.
E- SÖZLEŞMELİ ÖĞRETMENİN ŞEHİT EŞİ OLMASI NEDENİYLE VEYA CAN GÜVENLİĞİ ÖZRÜNDEN YER DEĞİŞTİRME HAKKI VARDIR
Sözleşmeli Personel Çalıştırılmasına İlişkin Esasların "Kurum içi yer değişikliği" başlıklı Ek 3. maddesi (ç) bendindeki hükümlerine göre sözleşmeli öğretmenin eşinin şehit olması halinde bir defaya mahsus olmak üzere yer değiştirme hakkı vardır
Sözleşmeli Personel Çalıştırılmasına İlişkin Esasların "Kurum içi yer değişikliği" başlıklı Ek 3. maddesi (d) bendindeki hükümlerine göre sözleşmeli öğretmenin kendisinin, eşinin veya bakmakla yükümlü olduğu çocuklarının can güvenliği nedeniyle yer değiştirme hakkı vardır
F- SÖZLEŞMELİ ÖĞRETMENİN İL İÇİ VE İL DIŞINDA 3 YIL ŞARTINA BAĞLI OLARAK YER DEĞİŞTİRME HAKKI VARDIR
Sözleşmeli Personel Çalıştırılmasına İlişkin Esasların "Kurum içi yer değişikliği" başlıklı Ek 3. maddesi (e) bendindeki hükümlerine göre sözleşmeli öğretmenin il içi ve il dışında 3 yıl şartına bağlı olarak yer değiştirme hakkı vardır.
Burada kanun 4+2 yıl süreyle sözleşmeli öğretmeni çakılı kadroya atasa da diğer sözleşmeli personel bu çakılı kadro uygulaması yapılmadığında bu işlem zaten Anayasamızın eşitlik ilkesine ve insan haklarına aykırıdır. Sözleşmeli öğretmenlerin yasal olarak kısıtlanan tek hakları kanaatimizce bu il içi ve il dışı normal yer değiştirme olup sözleşmeli öğretmenlerin eş ve sağlık özründen dolayı yer değiştirmeleri hem yasal olarak hem de hukuken engellenemez.
İşte o maddeler;
"Kurum içi yer değişikliği
Ek Madde 3 -Sözleşmeli personelin kurumlar arası yer değişikliği yapılamaz.
Sözleşmeli personelin kurum içi yer değişikliği ise aşağıdaki hallerde Kurumca gerçekleştirilebilir.
a) Kurumun hizmet icapları dikkate alınarak, aynı unvan ve hizmet niteliklerini haiz sözleşmeli personelin kurum içi karşılıklı yer değiştirme talepleri, pozisyonunun vizeli olduğu birimde fiilen en az bir yıl çalışmış olmaları şartıyla yerine getirilebilir.
b) Personelin eş durumuna bağlı kurum içi yer değişikliği talebi; vizeli olduğu birimde fiilen en az bir yıl çalışmış olması, geçiş yapacağı hizmet biriminde aynı unvan ve niteliği haiz boş pozisyon bulunması ve kamu personeli olan eşin, kurum içi görev yeri değişikliği mümkün olmayan veya mevzuatı uyarınca zorunlu yer değiştirmeye tabi tutulan bir görevde bulunması kaydıyla yerine getirilebilir.
c) Sağlık sebebine bağlı kurum içi yer değişikliği talebi; mazeret süresince geçerli olmak üzere, personelin geçiş yapacağı hizmet biriminde aynı unvan ve niteliği haiz boş pozisyon bulunması, pozisyonunun bulunduğu ildeki Devlet ve üniversite hastanesinde kendisi, eşi ve çocukları ile mevzuat uyarınca bakmakla yükümlü olduğu ana ve babasının hastalığının tedavisinin mümkün olmadığına ilişkin sağlık kurulu raporunu kuruma ibraz etmesi halinde yerine getirilebilir. Sağlık mazeretinin sona ermesi durumunda, eski pozisyonun bulunduğu il sınırları içerisindeki aynı unvan ve niteliği haiz boş pozisyona yeniden atama yapılır.
ç) Aynı unvan ve niteliği haiz boş pozisyon bulunması halinde, eşi şehit olan personelin kurum içi yer değişiklik talebi, bir defaya mahsus olmak üzere yerine getirilir.
d) Pozisyonunun bulunduğu yerde, kendisinin, eşinin veya bakmakla yükümlü olduğu çocuklarının can güvenliğinin tehlikeye düştüğü adli veya mülki idari makamlarca belgelendirilen personel ile eşi vefat eden personelin kurum içi yer değişikliği talebi; geçiş yapacağı birimde aynı unvan ve niteliği haiz boş pozisyon bulunması kaydıyla kurumun hizmet gerekleri dikkate alınarak yerine getirilebilir.
e) Kamu idareleri adına vizeli boş pozisyonlara sözleşmeli personel alımı yapılmadan önce yılda bir kez, pozisyonun vizeli olduğu ilde en az üç yıl hizmet süresi bulunan personelin geçiş yapmak istediği birimde aynı unvan ve niteliği haiz boş pozisyona kurum içi yer değişikliği talebi, ilgili idarece hizmet gereklerine göre belirlenecek usul ve esaslar çerçevesinde yerine getirilebilir. İdareler, il gruplarından oluşan görev bölgeleri ve bu bölgeler için en az üç yıldan başlamak üzere farklı hizmet süreleri belirleyebilir."
Bu hükümlere göre; Sözleşmeli Öğretmenlerin, bir yıl şartına bağlı olarak eş durumu özrü ve sağlık raporu ile belgelendirilmek şartıyla sağlık durumu özürlerinin gerçekleştirilmek zorunda olduğu gibi can güvenliği veya şehit eşi olması nedeniyle yer değiştirme, becayiş, il içi ve il dışı yer değiştirme hakları da bulunmaktadır.
G- SÖZLEŞMELİ ÖĞRETMENLERE EŞ VE SAĞLIK DURUMU ÖZRÜNDEN YER DEĞİŞTİRME HAKKI VERİLMEMESİ İNSAN HAKKI İHLALİ VE AYRIMCILIKTIR
20.04.2016 Tarih ve 29690 Sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 6701 sayılı Türkiye İnsanHakları ve Eşitlik Kurumu Kanununun "Amaç ve kapsam" başlıklı 1.maddesinde "Kanunun amacı; insan onurunu temel alarak insan haklarının korunması ve geliştirilmesi, kişilerin eşit muamele görme hakkının güvence altına alınması, hukuken tanınmış hak ve hürriyetlerden yararlanmada ayrımcılığın önlenmesi" şeklinde düzenlenmiştir.
Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu Kanununun "Ayrımcılık yasağının kapsamı" başlıklı 5. maddesi 1. fıkrasına göre, ayrımcılık yasağı; Eğitim ve öğretim, yargı, kolluk, sağlık, ulaşım, iletişim, sosyal güvenlik, sosyal hizmetler, sosyal yardım, spor, konaklama, kültür, turizm ve benzeri hizmetleri sunan kamu kurum ve kuruluşları, kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları, gerçek kişiler ve özel hukuk tüzel kişileri kapsamaktadır.
Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu Kanununun "İstihdam ve serbest meslek" başlıklı 6. maddesi 1 ve 2. fıkralarına göre işveren işe alım şartları ile çalışma ve çalışmanın sona ermesi süreçleri dahil olmak üzere, işle ilgili süreçlerin hiçbirinde sosyal menfaatler ve benzeri hususlar da ayrımcılık yapamaz.
Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu Kanununun "İstihdam ve serbest meslek" başlıklı 6. maddesi 6. fıkrasındaki; "(6) Kamu kurum ve kuruluşlarında istihdam bu madde hükümlerine tabidir." hükümlerine göre sözleşmeli öğretmenlerin bu kanunda faydalanma hakkı bulunmakladır.
Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu Kanununun "tanımlar" başlıklı 2. maddesinde, Doğrudan ayrımcılık; "Bir gerçek veya tüzel kişinin, hukuken tanınmış hak ve hürriyetlerden karşılaştırılabilir durumdakilere kıyasla eşit şekilde yararlanmasını bu Kanunda sayılan ayrımcılık temellerine dayanılarak engelleyen veya zorlaştıran her türlü farklı muamele." şeklinde tanımlanmış iken,
Dolaylı ayrımcılık; "Bir gerçek veya tüzel kişinin, görünüşte ayrımcı olmayan her türlü eylem, işlem ve uygulamalar sonucunda, bu Kanunda sayılan ayrımcılık temelleriyle bağlantılı olarak, hukuken tanınmış hak ve hürriyetlerden yararlanma bakımından nesnel olarak haklılaştırılamayan dezavantajlı bir konuma sokulması." olarak tanımlanmıştır.
Peki, bu tanımların konumuzla ne ilgisi bulunmaktadır Şöyle ki; MEB kadrolu öğretmenlere "eş ve sağlık durumu" özrü hakkı vermekte iken sözleşmeli öğretmenlere bu hakları vermeyerek doğrudan ya da dolaylı yoldan ayrımcılık yapmaktadır.
07.11.1982 tarihli ve 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın "Kanun önünde eşitlik" başlıklı 10. maddesi 1. fıkrasındaki; "Herkes, dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir." hükümleri ve Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu Kanununun "Eşitlik ilkesi ve ayrımcılık yasağı" başlıklı 3. maddesi 1. fıkrasındaki; "(1) Herkes, hukuken tanınmış hak ve hürriyetlerden yararlanmada eşittir." hükümleri gereğince MEB'in "eş ve sağlık durumu" özrü bakımından kadrolu öğretmenler ile sözleşmeli öğretmenler arasında bir ayrımcılık yapmaması gerekmektedir.
Özellikle bir yaşam hakkı olan sağlık özrü ve uluslararası sözleşmeler ve Anayasamıza göre ailenin, kadının ve çocuğun korunması ilkesi gereği eş ve sağlık durumu özründen yer değiştirme hususu birinci derecede önem kazanmaktadır.
Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu Kanununun "Eşitlik ilkesi ve ayrımcılık yasağı" başlıklı 3. maddesi 2. fıkrasında; "(2) Bu Kanun kapsamında cinsiyet, ırk, renk, dil, din, inanç, mezhep, felsefi ve siyasi görüş, etnik köken, servet, doğum, medeni hal, sağlık durumu, engellilik ve yaş temellerine dayalı ayrımcılık yasaktır." hükümleri gereğince;
1- Milli Eğitim Bakanlığı kadrolu öğretmenler ile sözleşmeli öğretmenler arasında medeni hal ayrımcılığı yapamaz. Buna rağmen yukarıdan sıraladığımız mevzuat hükümlerine göre MEB kadrolu öğretmenlere "eş durumu özrü" hakkı vermekte iken sözleşmeli öğretmenlere bu hakkı vermemekte dolayısıyla da Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu Kanunu hükümlerine aykırı hareket etmektedir.
2- Aynı durum sağlık özrü içinde geçerlidir. Milli Eğitim Bakanlığı kadrolu öğretmenler ile sözleşmeli öğretmenler arasında "sağlık durumu" ayrımcılığı yapamaz.Buna rağmen yukarıdan sıraladığımız mevzuat hükümlerine göre MEB kadrolu öğretmenlere "sağlık durumu" özrü hakkı vermekte iken sözleşmeli öğretmenlere bu hakkı vermemekte dolayısıyla da Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu Kanunu hükümlerine aykırı hareket etmektedir.
Zaten bu durum yani kadrolu öğretmenlere verilen eş ve sağlık durumu özrünün sözleşmeli öğretmenlere verilmemesi durumu 07.11.1982 tarihli ve 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın "Kanun önünde eşitlik" başlıklı 10. maddesi 4. fıkrasındaki; "Hiçbir kişiye, aileye, zümreye veya sınıfa imtiyaz tanınamaz." hükümlerine göre kadrolu öğretmenler imtiyazlı gurup haline getirilerek bu öğretmenlere eş ve sağlık durumu özrü verilip sözleşmeli öğretmenlere bu özür durumları verilmeyerek kadrolu öğretmenler imtiyazlı grup haline getirilerek ayrımcılık yapılmaktadır.
Halbuki MEB, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın "Kanun önünde eşitlik" başlıklı 10. maddesi 5. fıkrasındaki; "Devlet organları ve idare makamları bütün işlemlerinde kanun önünde eşitlik ilkesine uygun olarak hareket etmek zorundadırlar." hükmüne uygun hareket ederek işlem tesis etmek zorundadır.
Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu Kanununun "Eşitlik ilkesi ve ayrımcılık yasağı" başlıklı 3. maddesi 3 ve 4. fıkralarındaki; "(3) Ayrımcılık yasağının ihlali halinde, konuya ilişkin görev ve yetkisi bulunan kamu kurum ve kuruluşları ile kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları ihlalin sona erdirilmesi, sonuçlarının giderilmesi, tekrarlanmasının önlenmesi, adli ve idari yoldan takibinin sağlanması amacıyla gerekli tedbirleri almakla yükümlüdür.
(4) Ayrımcılık yasağı bakımından sorumluluk altında olan gerçek ve özel hukuk tüzel kişileri, yetki alanları içerisinde bulunan konular bakımından ayrımcılığın tespiti, ortadan kaldırılması ve eşitliğin sağlanması için gerekli tedbirleri almakla yükümlüdür." hükümlerine göre MEB tarafından kadrolu öğretmenlere tanınan "eş ve sağlık durumu" özrü sözleşmeli öğretmenlere de tanınmak zorundadır.
Her ikisi de sözleşmeli öğretmen olarak görev yapan öğretmenlere MEB tarafından eş durumu özrü yer değiştirme işlemlerinin tüm sözleşmeli öğretmenlere verilmemesi insan haklarına ve Anayasamızın eşitlik ilkesine aykırı olup ayrımcılıktır.
Bu durumda olanların kurumlarına başvurduktan sonra gelen red cevapları ile birlikte Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumuna başvuruda bulunması gerekmektedir.
"DÖRT YIL SÜREYLE BAŞKA BİR YERE ATANAMAZ." İBARESİ ÖZÜR DURUMU OLAN SÖZLEŞMELİ ÖĞRETMENLERE UYGULANAMAZ
Dolayısıyla 652 sayılı Milli Eğitim Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin 27 Temmuz 2016 tarihli Resmi Gazetede yayımlanan değişikliğe göre Ek 4. maddesi 3. fıkrasındaki "dört yıl süreyle başka bir yere atanamaz." ibaresi özür durumu olmayan sözleşmeli öğretmenlerin il içi ve il dışı normal yer değiştirme işlemlerini sınırlandırmak için uygulanması gereken bir hükümdür. Özür durumu olan sözleşmeli öğretmenlere hiçbir şekilde uygulanamaz. İlgili kanun hükmünde zaten sağlık özrü ile ilgili bir kısıtlamada bulunmamaktadır. Zaten kanuna da yukarıda sıraladığımız uluslararası sözleşmeler, Anayasa ve diğer kanunlara aykırı bir hüküm de konulamaz.
Sağlık Özrüne Bağlı Yer Değiştirmelerden Kimler Faydalanır, Hazırlanacak Belgeler Nelerdir?
Öğretmenlerden;
a) Kendisi, eşi veya çocuklarının,
b) Anne, baba veya yargı kararıyla vasi tayin edildiği kardeşlerinden birisinin,
hastalığının öğretmenin görev yaptığı yerde tedavisinin mümkün olmadığı veya mevcut görev yerinin söz konusu kişilerin sağlık durumunu tehlikeye düşüreceğini resmi veya özel sağlık kurum ve kuruluşlarından alacakları sağlık kurulu raporu ile belgeleyenler, tedavi olmak istediği ilçe/ildeki eğitim kurumlarına atanmak üzere yer değiştirme başvurusunda bulunabilecektir.
Ayrıca, anne, baba veya yargı kararıyla vasi tayin edildiği kardeşlerinden birisi için resmi veya özel sağlık kurum ve kuruluşlarından alınan sağlık kurulu raporlarında "Başkasının güç ve yardımı olmaksızın hayatını devam ettiremez." ibaresi bulunanlar da anne, baba veya kardeşinin Adres Kayıt Sistemine (AKS) kayıtlı adresinin bulunduğu yere yer değiştirme başvurusunda bulunabilecektir.
Başvuruda istenecek belgeler şunlardır:
a) Başvuru tarihi itibarıyla resmi veya özel sağlık kurum ve kuruluşlarından son altı ay içinde alınan yukarıda açıklanan muhtevaya uygun sağlık kurulu raporu,
b) Kardeşine vasi tayin edilenlerden mahkeme kararı.
Eş, anne, baba, çocuk veya kardeş için vasi tayini sebebiyle alınmış sağlık kurulu raporlarıyla yapılan başvurularda onay makamları, aile kütüğüne işlenmiş kişisel bilgilerin özetlerini gösterir vukuatlı nüfus kayıt örneğini elektronik ortamda temin ederek kontrol edecektir.
Eş Durumu Özrüne Bağlı Yer Değiştirmelerden Kimler Faydalanır, Hazırlanacak Belgeler Nelerdir?
1. Öğretmenlerden eşleri;
a) 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 4/A ve 4/B maddeleri kapsamında,
b) Sosyal Güvenlik Kurumuna bağlı,
c) 506 sayılı Kanunun geçici 20 nci maddesine göre bankalar için kurulmuş özel emeklilik sandığına tabi,
ç) TOBB ve odalar gibi kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarında,
d) Avukat olup baroya kayıtlı ve vergi mükellefi olarak,
e) Milletvekili, belediye başkanı, muhtar ve noter olarak,
çalışanlar ile aşağıda 2 nci maddede belirtilenlerin eşleri, eşlerinin görev yaptığı il/ilçeye yer değiştirme başvurusunda bulunabilecektir.
2. Milletvekili, belediye başkanı, muhtar, noter, 2451 sayılı Bakanlıklar ve Bağlı Kuruluşlarda Atama Usulüne İlişkin Kanuna ekli I ve II sayılı cetvellerde belirtilen görevlerde bulunanlar, 926 sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanunu, 2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu, 2802 sayılı Hakimler ve Savcılar Kanunu, 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu kapsamında çalışanlar (657 sayılı Kanunun 4/B ve 4/C maddeleri kapsamında sözleşmeli personel statüsünde çalışanlar dahil); 399 sayılı KHK kapsamında çalışanlar; özel kanunlarla kurulan kamu kurum ve kuruluşlarında çalışanlar ile kamu kurum ve kuruluşlarında sürekli işçi olarak çalışanlardan, eşlerinin çalışmakta olduğu kurum/kuruluştan alınacak görev yeri belgesi (Birinci aşama başvurularının son günü itibarıyla başka bir il'e atamasının yapıldığını belgelendiren kamu kurum ve kuruluşlarında çalışanların, görev yeri belgesi aranmadan sadece atama kararları yeterli kabul edilecektir),
5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun 4 üncü maddesinin (a) ve (b) bentleri kapsamında kamu kurum ve kuruluşları dışında sigortalı olarak çalışanlardan;
a) Eşlerinin çalışmakta olduğu işyerinden alınacak görev yeri belgesi,
b) Bağlı bulundukları vergi dairesinden veya ilgili meslek kuruluşundan alınacak işyerinin faaliyette olduğunu gösterir belge,
c) Birinci aşama başvurularının son günü itibarıyla son iki yıllık süre zarfında en az 360 gün sigortalı hizmeti olduğunu ve sigortalılığının halen devam ettiğini gösterir belge, ç) İdare merkezi belirli bir ilde olmakla birlikte ülke genelinde faaliyet gösteren şirketlerin şirket merkezi dışında çalışanlarının öğretmen eşlerinden; ayrıca, atanmak istedikleri yerde eşlerinin işyerinin faal olduğuna dair anonim şirketler için kendi işyerlerinden, diğer şirketler için ise çalıştıkları ildeki vergi dairesi, belediye veya ilgili meslek kuruluşundan alacakları belge istenecektir.
Eş Durumu Özrüne Bağlı Yer Değiştirmelerde Dikkate Alınacak Diğer Hususlar
1. Sözleşmeli öğretmenliğe atananlardan atandıkları yerde yaz döneminde yer değiştirme hakkı verilmişse 30 Eylül itibariyle, Şubat döneminde yer değiştirme hakkı verilmişse 28 Şubat tarihi itibarıyla en az bir yıllık çalışma süresini doldurmuş durumda olanlar, aile birliği mazeretine bağlı olarak başvuruda bulunabilecektir.
2. Eşi askerde olan öğretmenler, eşinin kamu personeli olarak görev yaptığı yere yer değiştirme isteğinde bulunabilecektir.
3. 360 gün sigortalılık süresinin hesabında, 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun 4 üncü maddesi kapsamında geçen hizmet sürelerinin tamamı birlikte değerlendirilecektir.
4. Eşleri sigortalı olarak çalışan öğretmenlerin yer değişikliği başvurularında, borçlanılmak kaydıyla askerlikte geçen süreler ile ücretsiz doğum veya analık izni sürelerinde geçen süreler de sigortalı olarak geçirilen süreler kapsamında değerlendirilecektir.
5. Öğretmenlerden;
a) Kendileri veya eşleri yurt dışında görevli olanlar,
b) Eşleri geçici görevli olanlar,
c) Eşleri isteğe bağlı sigortalı olanlar, yer değiştirme başvurusunda bulunamayacaktır.
Diğer nedenlere ilişkin Hazırlanacak Belgeleri ve kriterleri görmek için kıyasen 2018 Ocak Ayı Öğretmenlerin Aile Birliği, Sağlık, Can Güvenliği Mazeretleri Ve Engellilik Durumu İle Diğer Nedenlere Bağlı Yer Değiştirme Duyurusuna bakınız.
Eş veya Sağlık Özrü Olan Sözleşmeli Öğretmen Ne Yapmalıdır?
Sözleşmeli öğretmenler, eş veya sağlık özründen dolayı yer değiştirme isteğinin gerçekleşmesi için gerekli belgeleri hazırlayarak okullarına dilekçe verecekler gelen ret cevabına bulunduğu yerdeki idari mahkemesinde dava açacaklardır.
Burada dikkat edilmesi gereken işlem sözleşmeli öğretmen olarak eş veya sağlık özrü durumu özründe yer değiştirme talebinizi içeren dilekçenizin eş veya sağlık özrü durumu belgeleriyle birlikte görev yapılan okula verilmesi gerekmektedir. Direkt olarak üst makamlara dilekçe ile başvurulmamalıdır. Hiyerarşi takip edilmelidir.
Dava dilekçesine koymak için dilekçenin evrak kayıt ve tarihi ile birlikte bir örneğinin ve dilekçe ekindeki evrakların asıllarını saklamanız gerekmektedir. Evrakların asıllarını hiçbir yere vermeyiniz, sürekli fotokopilerini kullanınız.
Vereceğiniz dilekçede talebiniz net bir şekilde kesin olarak ifade edilmelidir. Ucu açık, yoruma dayalı, muallak talepte bulunulmamalıdır. Örneğin; "Eş durumu özrümden dolayı/sağlık durumu özrümden dolayı eşimin görev yaptığı/sağlık özrümün bulunduğu il olan Osmaniye'ye atamamın yapılmasını hususunda gereğini arz ederim." şeklinde dilekçe sonlandırılmalıdır.
Dilekçenizin talebinizi gerçekleştirecek makam olan Milli Eğitim Bakanlığına iletilmesi için dilekçe başlığında okulun adının altına parantez içinde (Milli Eğitim Bakanlığı İnsan Kaynakları Genel Müdürlüğüne Gönderilmek Üzere) ibaresinin mutlaka yazılması ve dilekçenin sonuç bölümüne talebinizi yazdıktan sonra "Bu talebimin 12.1,1983 tarih ve 17926 Sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Devlet Memurlarının Şikayet ve Müracaatları Hakkında Yönetmeliğinin 12. maddesinde yer alan "Müracaatlar hakkında karar verme yetkisi, kurumların çalışma usul ve esasla-rını belirleyen kanun, tüzük ve yönetmelikler ile müracaat konusunu çözümlemeye yetkili kılınan mercilere aittir.
Müracaatı kabul eden ancak sorunu çözümleme yetkisi bulunmayan amirler bunları sil-sile yolu ile birinci fıkrada belirtilen mercilere 3 gün içinde intikal ettirilir." hükmü gereği çözümlemeye yetkili olan Milli Eğitim Bakanlığı İnsan Kaynakları Genel Müdürlüğü Makamına iletilmesi hususunda gereğini arz ederim." ibaresi mutlaka yazılmalıdır.
Eş özrü bulunan sözleşmeli öğretmenlerin okullarına vereceği dilekçe örneği için tıklayınız.
Sağlık özrü bulunan sözleşmeli öğretmenlerin okullarına vereceği dilekçe örneği için tıklayınız.
Engellilik durumu olan sözleşmeli öğretmenler veya diğer özür durumları olan öğretmenler makalemizdeki ilgili bölümleri dilekçelerine alacaklar ve örnek dilekçemizdeki gibi dilekçe oluşturacaklardır.
Dilekçeniz Milli Eğitim Bakanlığına iletilmeyip alt birimlerde ret edilirse ne yapılmalıdır?
Dilekçeyi verdiğiniz okul, ilçe veya il milli eğitim müdürlüğünün bakanlığa iletmeyerek ret etmesi halinde silsile yoluyla ret yazısını ve dilekçenizin fotokopisini eklediğiniz yeni bir dilekçe ile 12.1.1983 tarih ve 17926 Sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Devlet Memurlarının Şikayet ve Müracaatları Hakkında Yönetmeliğinin "İtiraz" başlıklı 9. maddesinde yer alan "Şikayette bulunan ve şikayet edilen memurlar yetkili amirlerce verilen kararlara karşı bir defaya mahsus olmak üzere kararın kendilerine tebliğini izleyen 10 gün içinde bir üst mercie itiraz edebilirler. İtirazların yapılmasında ve incelenip karara bağlanmasında şikayetler hakkında bu Yönetmelikte belirtilen usul ve esaslar geçerlidir." hükmü gereği dilekçeniz okul ret etmişse ilçe milli eğitime, ilçe ret etmişse il milli eğitime il milli eğitim ret etmişse Milli Eğitim Bakanlığına direkt olarak başvurmanız gerekmektedir.
Örnek itiraz dilekçesi için tıklayınız.
KAÇ GÜN İÇİNDE DAVA AÇMANIZ GEREKMEKTEDİR?
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun "Dava açma süresi" başlıklı 7. maddesinde; "1. Dava açma süresi, özel kanunlarında ayrı süre gösterilmeyen hallerde Danıştay'da ve idare mahkemelerinde altmış ve vergi mahkemelerinde otuz gündür.
2. Bu süreler; a) İdari uyuşmazlıklarda; yazılı bildirimin yapıldığı, tarihi izleyen günden başlar." hükümlerine göre idari uyuşmazlıklarda, yazılı bildirimin yapıldığı günden itibaren idari dava açma süresi 60 gündür.
Ayrıca, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun "Sürelerle ilgili genel esaslar" başlıklı 8. maddesinde ise; "1. Süreler, tebliğ, yayın veya ilan tarihini izleyen günden itibaren işlemeye başlar.
2. Tatil günleri sürelere dahildir. Şu kadarki, sürenin son günü tatil gününe rastlarsa, süre tatil gününü izleyen çalışma gününün bitimine kadar uzar.
3. Bu Kanunda yazılı sürelerin bitmesi çalışmaya ara verme zamanına rastlarsa bu süreler, ara vermenin sona erdiği günü izleyen tarihten itibaren yedi gün uzamış sayılır." hükümleri bulunmaktadır.
Bu hükümlere göre de; tatil günleri sürelere dahildir. Bu 60 günlük sürenin son günü tatil gününe rastlarsa, süre tatil gününü izleyen çalışma gününün bitimine kadar uzayacaktır. Dava açma süresi adli tatile denk gelirse adli tatilin son gününden itibaren dava açma süresi 7 gün daha uzayacaktır.
Bu durumda, dilekçenize Bakanlıktan gelen ret cevabının size tebellüğ belgesi düzenlenerek tebliğ edildiği tarih üzerinden 60 gün içinde bulunduğunuz yerdeki idari mahkemesinde idari dava açmanız gerekmektedir. Tavsiyem Yürütmen Durdurulması (YD)İptal talep etmeksizin direkt olarak normal iptal davası açmanızdır. Çünkü Yürütmeyi zaten idari mahkeme durmayacak ve sizin süre kaybetmenize neden olacaktır. Akabinde idari mahkemede kazanmazsanız; Danıştay, Danıştay'da kazanmazsanız, bireysel başvuru çerçevesinde Anayasa Mahkemesinde mutlaka kazanılacağını düşünmekteyim. Oda olmazsa Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine gidilir. Ama mutlaka bu süreci takip etmeniz gerekmektedir.
Bulunduğunuz yerde idare mahkemesi yok ise bulunduğunuz ilin bağlı olduğu idare mahkemesinde bu işlemin yapılması gerekmektedir. Bulunduğunuz ilde idare mahkemesi yoksa bulunduğunuz il ya da ilçenin sulh ceza mahkemesinden davanın açılacağı ildeki idare mahkemesine dava dilekçenizi gönderebilirsiniz. Tüm bu hukuki işlemleri yapabilmeniz için profesyonel yardım almanız yerinde olacaktır.
İdari Makamların Sükütu veya Zımni Ret İşlemi Halinde Hangi İşlemler Yapılacaktır?
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun, idari makamların sükütunu tanımlayan 10. maddesinde:"1. İlgililer, haklarında idari davaya konu olabilecek bir işlem veya eylemin yapılması için idari makamlara başvurabilirler.
2. Altmış gün içinde bir cevap verilmezse istek reddedilmiş sayılır. İlgililer altmış günün bittiği tarihten itibaren dava açma süresi içinde, konusuna göre Danıştaya, idare ve vergi mahkemelerine dava açabilirler. Altmış günlük süre içinde idarece verilen cevap kesin değilse ilgili bu cevabı, isteminin reddi sayarak dava açabileceği gibi, kesin cevabı da bekleyebilir. Bu takdirde dava açma süresi işlemez. Ancak, bekleme süresi başvuru tarihinden itibaren altı ayı geçemez. Dava açılmaması veya davanın süreden reddi hallerinde, altmış günlük sürenin bitmesinden sonra yetkili idari makamlarca cevap verilirse, cevabın tebliğinden itibaren altmış gün içinde dava açabilirler." hükümleri bulunmaktadır.
Kanunun 10. maddesinin 1. fıkrasında ilgililerin haklarında idari davaya konu olabilecek bir işlem veya eylemin yapılması için idari makamlara başvurabilecekleri, 2. fıkrasında ise altmış gün içinde bir cevap verilmezse isteğin reddedilmiş sayılacağı, ilgililerin 60 günün bittiği tarihten itibaren dava açma süresi içinde konusuna göre Danıştay'a, idare ve vergi mahkemelerine dava açabileceği, 60 günlük süre içinde idarece verilen cevap kesin değilse ilgilinin bu cevabı isteminin reddi sayarak dava açabileceği gibi kesin cevabı da bekleyebileceği, bu takdirde dava açma süresinin işlemeyeceği; ancak bekleme süresinin başvuru tarihinden itibaren altı ayı geçemeyeceği, davanın açılmaması veya davanın süreden reddi halinde, 60 günlük sürenin bitmesinden sonra yetkili idari makamlarca cevap verilirse cevabın tebliğinden itibaren 60 gün içinde dava açılabileceği kuralı yer almaktadır.
10. maddenin temel özelliği, ilgililerin yönlendirmesiyle idarenin bir işlem yapmasının sağlanmasıdır. Maddedeki "Bekleme" sözcüğünün kesin yanıtın beklenmesiyle ilgili olduğundan ve altı ayla sınırlamanın da kesin yanıtın bekleneceği bir süreci kapsadığından kuşku yoktur.
Başka bir anlatımla; ilgililerin başvurusu üzerine idarece kesin olmayan bir yanıt verilirse, bu cevap isteğin reddi sayılıp dava açılabileceği gibi, kesin işlem de beklenebilecek; ancak bekleme durumunda başvuruyu izleyen altıncı aydan sonra dava süresi işlemeye başlayacaktır.
İdarenin dilekçenize başvuru tarihinizden itibaren 60 gün içinde cevap vermediğini düşünürsek Zımni Ret İşlemi gerçekleştiğinden 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun Üst makamlara başvurmayı tanımlayan 11. maddesi 2. fıkrası gereği 60 gün içinde bir cevap verilmezse istek reddedilmiş sayılacağından ikinci 60 günlük süre içinde bulunduğunuz yerdeki idari mahkemesinde idari dava açmanız gerekmektedir.
Kısaca şöyle ki; başvuruların başvuru tarihinden itibaren işlemeye başlayan 60 gün içinde cevap verilmemesi halinde zımnen reddedilmiş sayılacağı; zımni ret işleminin iptali istemiyle açılacak davaların da, bekleme süresi olan 60 günün bitiminden itibaren, idari mahkemesinde dava açma süresi olan 60 günlük süre içerisinde açılması hukuki gerekliliktir. Sürenin son günü tatil gününe rastlarsa, süre tatil gününü izleyen çalışma gününün bitimine kadar uzar.
Zımni ret işlemi idareye dilekçenin verilmesinden sonra başlayıp 60. günü son bulur. Bu 60. günden sonraki 60 gün içinde idari davanın açılması gerekmektedir. İdarenin cevap vermesi beklenmemelidir.
Bu hükümler gereği dilekçenize 60 gün içinde cevap verilmezse İdari Makamların Sükütu veya Zımni Ret İşlemi uygulanarak dava açılmalıdır.
Dava dilekçelerinde "Tebellüğ Tarihi" kısmına Zımni ret işleminin tesis edildiği tarih aşağıdaki şekilde yazılmalıdır.
"Tebellüğ Tarihi........................: 10.10.2018 (Zımni ret işleminin tesis edildiği tarih)"
Dava dilekçesinin "D. KONUSU" kısmı; "Müvekkilin; .../.../2018 tarihli ... sayılı ve ... taleplerini içeren dilekçesinin davalı idare tarafından 60 günlük yasal süre içerisinde cevap verilmeyerek gerçekleşen dava konusu zımnen reddetme işleminin iptal edilmesi talebidir." şeklinde olmalı ve dilekçenin "AÇIKLAMALAR" kısmına;"Müvekkil; görev yaptığı kuruma .../.../2018 tarih ve ... sayılı dilekçe başvurmuştur. Ancak davalı idare müvekkile 60 günlük yasal süre içerisinde cevap vermediğinden zımnen reddetme işlemi .../.../2018 tarihinde gerçekleşmiştir." açıklaması eklenmelidir.
Dava dilekçesinin "NETİCE VE TALEP" kısmında ise; "1-Davamızın kabulü ile Müvekkilin; .../.../2018 tarihli, ... sayılı ve ... taleplerini içeren dilekçesinin davalı idare tarafından 60 günlük yasal süre içerisinde cevap verilmeyerek gerçekleşen dava konusu zımnen reddetme idari işleminin iptal edilmesine," bölümü bulunmalıdır.
Tekraren söylemek gerekirse tüm bu hukuki işlemleri yapabilmeniz için profesyonel yardım almanız yerinde olacaktır. Hayatta mücadeleniz kadar yaşarsınız. Mücadeleyi bir başkasından beklemeyiniz. Kısacası "Kendisini başkalarının kurtarmasını bekleyen kişiler yalnızca kölelerdir." Voltaire
Ahmet KANDEMİR