Kamu reformlarının ard arda veto eilmesine İsmet Berkan'ın yorumu: Bu ne yetki kıskançlığı

Haber Giriş : 23 Temmuz 2004 00:00, Son Güncelleme : 27 Mart 2018 00:42

İsmet Berkan/RADİKAL

Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer, İl Özel İdareleri Yasası'nın ardından Belediyeler Kanunu'nu da yeniden görüşülmek üzere Meclis'e iade etti. Cumhurbaşkanı, herhalde önümüzdeki birkaç gün içinde Kamu Yönetimi Temel Kanunu'nu da veto edecek ve seriyi tamamlayacak.

Cumhurbaşkanı'nın üç temel veto gerekçesi var. Bunlardan birine, yani gazeteler tarafından 'Melih Gökçek maddesi' diye anılan geçici dördüncü maddenin veto gerekçesine ben de katılıyorum. Ancak veto edilen diğer iki maddeyle ilgili endişelere ve gerekçelere katılmama imkân yok.

Maddelerden birinde, belediyenin 'belde halkı ve beldenin ihtiyaçlarını' karşılamak için var olduğu söyleniyor. Cumhurbaşkanı, burada 'belde halkı'nın yanında 'belde' kelimesinin de kullanılmasına karşı çıkıyor.

Cumhurbaşkanı'nın ayrıntılı haberimizde zaten okuyacağınız ilginç akıl yürütmesine göre, eğer belediye sadece halkın değil beldenin de belediyesi olursa, merkezi yönetime ait bazı işlevleri üstlenebilir. Bu da Cumhurbaşkanı Sezer'e göre hem devlet hizmetlerinde yöreden yöreye dengesizliklere neden olabilir hem de standart dışılığı teşvik eder. O yüzden de Anayasa'ya aykırı.

Burada birkaç varsayım var. Bir kere, kamu hizmetlerinin Türkiye'nin her yerinde standart biçimde ve aynı verildiğini öne sürüyoruz. Sizce bu görüş doğru olabilir mi? Mesela Hakkâri'deki devlet hastanesinde aldığınız hizmetle Ankara'da bir devlet hastanesinde aldığınız hizmet sahiden birbirinden farksız mı? Keşke öyle olsa...
Türkiye'de kamu hizmetlerinde bir yeknesaklıktan söz edilemez. Aynı il sınırları içinde bile farklılıklar vardır. Kaldı ki böylesi bir yeknesaklık herhalde dünyada da pek yoktur, bence olamaz da.

Kaldı ki madde zaten kamu hizmetleriyle, yani biz vatandaşları ilgilendirdiği biçimiyle kamu görevlilerinin bize sunduğu hizmetle ilgili değil. Tapu dairesi iyi çalışmadığında belediye oraya alternatif bir tapu dairesi açacak değil. Ama mesela bir yere su götürmek ya da yol yapmak gibi hizmetler söz konusu olduğunda bugün yetki karmaşası nedeniyle eli kolu bağlı olan belediyeler bu madde sayesinde daha rahat hareket edebilecek, kendi sınırları içindeki bir yere eğer DSİ su götürmüyorsa su götürebilecek mesela.

Amaç vatandaşın memnuniyeti değil mi? Nedir bu kıskançlık?
Neyse, Cumhurbaşkanı'nın öteki veto gerekçesi de buna benzer. Yasada, 'Kanunla başka kuruluşlara verilen görevler dışında kalan işleri belediyeler yapar' deniyor. Sezer, bu ifadenin genelliğine itiraz ediyor ve 'Görevler tek tek sayılmalı' diyor.

Sezer'e göre görevler ve yetkiler tek tek sayılmazsa, belediyeler 'özel görevli' değil de 'genel görevli' olurmuş. Yine Sezer'e göre, ya yarın öbür gün, bugün bir bakanlığın görevi gibi gözüken bir iş yasa çıkarılıp o bakanlığın görev alanından eksiltilirse, o zaman belediyeye ilave yetki devredilmiş olmaz mı?
Yani, gelecekte diyelim Kültür Bakanlığı'na ait ören yerlerini yönetme yetkisi bu bakanlığın yasasından silinerek belediyelere çaktırmadan bir görev devri yapılacaksa, bir başka deyişle ortada yasa değiştirmeye

yeten bir siyasi güç varsa, aynı güç bu yetkinin Belediye Kanunu'na eklenmesini beceremez mi?
Bu gerekçelere katılmama gerçekten imkân yok; çünkü mantıklı değiller.

Burada Sezer'in hukuki argümanları bence yaşadığımız çağın hayli gerisinde. O hukuki argümanlara temel oluşturan siyasi anlayışın ne olduğunu daha önce yazdım: Tek parti dönemine özlem.

Merkezi idarenin bu kadar kıskançça savunulmasını anlamakta güçlük çekiyorum. Fena mı, yönetim bizim denetleyebileceğimiz kadar yakına geliyor. Bir yanlış varsa, yöneticiler hep elimizin altında olacak. Kaldı ki belediyelere öyle aman aman bir yetki devredildiği falan da yok. Bir de, devredilen işleri yürütecek para kaynaklarından da yoksun zaten belediyeler.

Ama olsun. Ankara'nın bir çöpünü yerel yönetime devretmeyelim. Hepimiz eşit olalım ama sefalette eşit olalım.

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber