Okulları teknoloji ile donatma telaşı ne kadar doğru?
Okulları teknoloji ile donatma telaşı, okulların niçin teknoloji ile donatıldığı sorusunu bertaraf etmiş durumdadır
İngiltere'den Türkiye'ye, Amerika'dan Meksika'ya dünyada hem gelişmiş ülkeler hem de gelişmekte olan ülkeler, milli gelirleri ne olursa olsun, okulların tamamını teknolojiyle donatmayı kendilerine mühim bir vazife olarak addetmekte ve bu amaçla oldukça hacimli harcamalar yapmaktadırlar. Okulları teknoloji ile donatma telaşı, okulların niçin teknoloji ile donatıldığı sorusunu bertaraf etmiş durumdadır. Bu araçsal düşünme biçimi, şu anda eğitimcilere tek bir ?doğru? hedef gösterir: Her yeni teknolojiyi kutsamak ve onun okullara nasıl verimli bir şekilde aktarılacağını düşünmek.
Teknoloji ve ilerleme eşitlendiği için, teknolojiyi kutsamayan eğimciler ?gerici? olarak nitelenir. Amerikalı eğitimci Chet A. Bowers, Amerika'daki üniversitelerde eğitim gören ve gelişmekte olan ülkelerindeki üniversitelere öğretim üyesi olarak dönen eğitimcilerin hazin durumuna dikkat çeker. Bowers'e göre, bu eğitimcilerin çoğu, ilerleme ve moderniteyi teknoloji ile eşitlemeyi öğrenirler. Diğer Batılı ülkelerde eğitim görenler veya onlarla muhtelif şekillerde temas halinde olan eğitimciler için de durum farklı değildir. İlerleme ve teknoloji eşitlenince, eğitim sorunlarının, teknoloji yoluyla hızlı bir şekilde aşılacağı düşünülür. İlerleme veya daha somut olarak gelişmekte olan ile gelişmiş ülkeler arasındaki eğitimsel fark, basitçe, donanım ve yazılım eksikliğine indirgenir.
Dolayısıyla, onlarca yıl görev yapmış ve tek bir öğrencisinin dahi yabancı dili iyi öğrenemediğini belirten sayısız öğretmenin olduğu Türkiye gibi bir ülkede, yabancı dil öğretmeni bile olmayan okullara birkaç CD-ROM dağıtarak, yabancı dil öğretilebileceği fikri ortaya atılabiliyor. Dahası, bu fikir, eğitim konusunda yetkili kesimlerce ciddiye alınabilmektedir!
Uluslararası kuruluşların kimi projeleri de, ilerleme ile teknolojiyi eşit görmeye devam etmektedir. Böylece, gelişmekte olan ülkeler, temel eğitim sorunlarını çözmek için, zaten kısıtlı olan bütçelerini teknolojiye yatırmaya teşvik edilir. Bazı bölgelerinde elektriği dahi olmayan bu ülkelerde, yeterli sayıda okul ve öğretmen olmadığı için eğitim erişimi olmayan çocuklara birer bilgisayar satın alınarak eğitim verilebileceğini önermek bunun bir örneği.
Oysa gelişmiş ülkelerde bile teknoloji, eğitim erişimindeki eşitsizlik veya eğitimde başarısızlık gibi temel sorunların çözümüne pek anlamlı bir katkı yapamamıştır. Gelişmekte olan ülkelerdeki çok daha temel eğitim sorunları düşünüldüğünde görülecektir ki, özellikle de bu ülkeler için teknolojinin sunduğu imkânlar bir hayli sınırlıdır.
Teknoloji odaklı yaklaşımlarla okullardaki sorunların hızlıca çözülebileceğini düşünme, okullardaki temel sorunların ötelenmesi veya ihmal edilmesini neticelendirir. Bu ihmal, özellikle de gelişmekte olan ülkeler için söz konusudur. Bir başka deyişle, teknolojiye yapılan olağanüstü harcamaların, gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerdeki anlamları arasında kategorik bir fark vardır. Nihayetinde gelişmiş ülkelerin çoğu, altyapı sorunlarını önemli ölçüde hallettikleri için teknolojiye fazladan yatırım yapma ?lüks?üne sahiptirler.
Gelişmiş ülkelerde de kısmen görebileceğimiz kimi sorunlar, özellikle gelişmekte olan ülkelerde müzmin bir hal almıştır: kalabalık sınıflar, bakımsız okullar, liyakatsiz idareciler, günü kurtarmaya dönük eğitim politikaları, mesleki eğitimi yetersiz öğretmenler, öğretmenin yeterince özgür olamaması, ideolojik eğitim, eğitime erişim konusunda eşitsizlikler, çocukların yetersiz beslenmesi ve sağlık sorunları. İşte bu ihtiyaçlar temelinde çözümler sunulmalıdır.
Sözgelimi, öğretmenlerin kiminin mesleki eğitimi yetersizdir. Fakat öğretmenlerin bir kısmı niteliksiz diye, öğrenci-merkezli eğitime paralel olarak teknolojiye yönelme ciddi bir kafa karışıklığının ürünüdür. Nihayetinde, niteliksiz öğretmen sorununun çözümü nitelikli öğretmen yetiştirilmesidir, öğretmenin rolünün ve değerinin azaltılması değildir.
Ayrıca, yetersiz beslenen ve gününün önemli bir kısmını TV karşısında hareketsiz geçiren bir çocuğun, bedensel ve zihinsel gelişimi aksar. Hiçbir dijital ortam, çocuğun yeterli beslenip doğayla birebir ve somut olarak etkileşmesinin yerini alamaz. Dolayısıyla, etkileşim adına çocukları ekran başına toplayıp, ekrandaki kimi kutucuklara tıklatmanın onları bir süre eğlendirmek dışında ciddi bir anlamı yoktur.
İyi bir eğitimden mahrum öğrencilere iyi bir eğitim sunmak adına teknolojiyi devreye sokmak, ne derece iyi niyetli olursa olsun, şimdiye kadar eğitimsel olarak anlamlı bir sonuç doğurmamıştır. Sırf herkes teknoloji peşinde koşuyor diye, bütün çocukları teknolojiye mahkûm etmenin sonuçlarının ne olacağını tahmin etmek zor değildir. Örneğin çocuk artık kütüphane yerine internet kafeye gönderiliyor ve araştırma yapmayı Google'a bakmaktan ibaret sanıyor!
Türkiye gibi gelişmekte olan ülkelerin eğitim politikalarını belirlerken yapılması gereken şey, modernleşmeyi bayağılaştırıp teknolojiye indirgemek ve okulları teknolojiyle donatmak değildir. Sadece okulları teknoloji ile donatmak hususunda değil, eğitimde yapılacak bütün değişiklikler için öncelikle yapılması gereken, yerel ihtiyaç analizidir. Yerel ihtiyaçların belirlenmesi için, eğitimin aktörleri gözlenmeli, dinlenmeli ve okullar en geniş şekilde yerinde incelenmelidir. Yerel ihtiyaçlar temelinde, uzun vadeli ve titiz çözümler geliştirilmelidir. Böylece sorunlar ve çözümler arasında birebir ahenk kurulmalıdır. Eğitimin temel sorunlarının çözümü için sihirli bir kısa yol yoktur.
haber10.comDr. Bekir S. Gür
Utah State University