Bir milyon işçinin özlük hakları kurumlara bırakılmamalı!
696 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile kamuda sürekli işçi kadrolarına geçişi yapılan bir milyon işçinin özlük haklarının belirlenme süreci kurumlara bırakılmamalı!
Ülkemizin en büyük sorunlarından birisi kamuda bir personel politikası olmamasıdır. Bırakın bir politika oluşturmayı, kamudaki insan kaynağına dair envanterimiz bile ortada bulunmamaktadır. Mevcut duruma bakıldığında her seçim döneminde yapılan bazı düzenlemeler bir politikanın sonucu değil, partilerin oy potansiyelini yükseltmek amacıyla alınmış popülist kararların ürünü olduğunu düşündürmektedir. Bu türden kararların en yakın uygulaması da taşeronların kadroya geçirilmesidir. Muhalefetin yumurta küfesi sırtında değil iken ortaya koyduğu açıklama, iktidarın oy kaygısını yüksek hissettiği bir dönemde sahiplenilmiş ve 1 milyon kişinin kamuda doğrudan kadroya geçirilmesi sonucunu doğurmuştur.
24 Aralık 2017 günü Resmi Gazete'de yayımlanan 696 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Düzenlemeler Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin 127 nci maddesinde yapılan düzenleme ile birlikte kamu idarelerinde personel çalıştırılmasına dayalı hizmet alım sözleşmeleri kapsamında yükleniciler tarafından 4/12/2017 tarihi itibarıyla çalıştırılmakta olan kişiler ilgili düzenlemede yer alan bir takım koşulları taşımaları kaydıyla 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 4/D maddesinde yer alan sürekli işçi kadrolarına geçirildiler.
Söz konusu Kanun Hükmünde Kararnamenin 127 nci maddesinin 6 ncı fıkrasında yer alan; "Bu madde kapsamındaki idarelerde; 6356 sayılı Kanunun geçici 7 nci maddesinde belirtilen mevcut işyerleri bakımından anılan Kanuna uygun olarak yetki başvurusunda bulunulabilir, ancak geçişi yapılan işçiler için yeni tescil edilen işyerlerinde, geçişten önce alt işveren işçilerini kapsayan, Yüksek Hakem Kurulu tarafından karara bağlanan ve süresi en son sona erecek toplu iş sözleşmesinin sona erme tarihinden sonra yetki başvurusunda bulunulabilir." düzenlemesine göre göre kadroya geçen işçiler için 31 Ekim 2020 tarihinde Yüksek Hakem Kurulu Kararının süresi sona erecek ve 1 Kasım 2020 tarihi itibarıyla sendikalaşma ve toplu iş sözleşmesi süreçleri başlayacaktır.
Diğer taraftan, taşeron sisteminin kalkmasından sonra ilk kez alınan sürekli işçiler için yukarıda yer verilen kısıtlama olmamasından dolayı 6356 sayılı Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu çerçevesinde kamu kurum ve Kuruluşlarında Toplu İş Sözleşmesi (TİS) görüşmeleri başlamıştır. Bu süreçle ilgili olarak birçok idare geçmişte herhangi bir TİS yapmadığı gibi merkezden de bir destek görmemiş, bu nedenle de ne yapacağını bilemez duruma gelmiştir.
Konu ile ilgili bazı hususları sıralayarak, yetkililerin dikkatine sunmak istiyoruz:
1- Kurumlarda 6111 sayılı Kanuna tabi Sürekli İşçiler, 6360 sayılı Kanuna tabi Sürekli İşçiler, 5620 sayılı Kanuna tabi Vasıfsız İşçiler, 696 sayılı KHK kapsamında kadroya geçirilen (900 binden fazla) sürekli işçiler ve 696 sayılı KHK sonrası işe yerleşen sürekli işçiler olarak birçok farklı düzenlemeye tabi personel bulunmaktadır. Kadro unvanı sürekli işçi olmakla birlikte bu kişilerin özlük hakları birbirinden farklıdır. Örnek olarak 696 sayılı KHK ile kadroya geçen işçi, emekliliği dolduğunda emekli olmak zorunda iken diğerlerinde böyle bir mecburiyet bulunmamaktadır. Aynı şekilde bir kurumda daha önce uygulanan bir TİS olmasına rağmen 696 sayılı KHK ya tabi işçiler bu haklardan yararlanamamakta hatta bu yüzden davaların söz konusu olduğu kurumlar bulunmaktadır.
2- Diğer bir husus farklı yasal düzenlemelere tabi olarak işçi statüsüne geçen işçilerle ilgili olarak geçmişten gelen Toplu İş Sözleşmesi olduğu için bu kişilerin özlük ve mali hakları kurumsal bazda farklılıklar içermektedir. Aynı işyerinde aynı işi yapan ancak işe giriş şekli farklı olan işçiler arasındaki farklılık oluşması kurumlarda çalışma barışını bozacağı kuşkusuzdur. Bu hususun bazı kurumlarda davalara sebep olduğu da bilinmektedir.
3- 696 sayılı KHK kapsamında kadroya geçenler için toplu sözleşme hükümleri 31 Ekim 2020 tarihinde sona erecektir. Bu kişilerin kurumlar tarafından 696 sayılı KHK sonrası alınmış işçilerle toplu sözleşme yapılması halinde doğrudan bu düzenlemelere tabi olup olmayacağı belirsizliğini korumaktadır.
4- Her kurumun işçilerle ayrı toplu iş sözleşmeleri yapması, hazinenin sahibi belli iken birilerinin taşrada kendisini oyalamasından öteye geçmeyecektir. Kamu kurumlarının çalıştırdığı işçilere yüksek ücret vermeyi hedeflemeleri, sendikaların da aynı şekilde üyelerinin haklarını sonuna kadar savunmaları gayet doğaldır. Ancak, ülkenin ekonomik durumu ve bütçe imkanları ortada iken kimsenin hayal satması beklenmemelidir.
Sonuç olarak, devlet tarafından uzun süredir kamunun personel yükünün azaltılması amacıyla atama izinleri azaltılmakta, mevcut kamu çalışanlarının mali hakları mümkün olduğunca en alt düzeyden verilmektedir. Bu durum ortada iken, oldukça geniş bir kesimi etkileyecek işçilerin toplu iş sözleşmelerinin yüzlerce kurumun inisiyatifine bırakılması ortada bir kaos yaratacağı gibi, farklı uygulamaların doğması sonucu kurumlarda aynı işi yapan kişiler arasında çalışma barışının bozulması kaçınılmazdır.
Bu bakımdan; Hazine ve Maliye Bakanlığı, Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı ile Cumhurbaşkanlığı Strateji ve Bütçe Başkanlığı koordinasyonunda konunun etraflıca değerlendirilmek suretiyle Toplu İş Sözleşmelerine ilişkin genel bir çerçeve metnin karara bağlanması uygun olacaktır.