Pandemiden sonra yaşanacak büyük çılgınlık
Pandemi nedeniyle bir yılı aşkın süredir 7'den 77'ye herkesin rutin hayat akışı altüst olurken, karantina psikolojisinin nasıl aşılacağı, pandemi sonrası yeni yaşamın kodları ve yeni duygu durumunun nasıl şekilleneceği en çok merak edilen konuların başında geliyor.

Milliyet'ten MERT İNAN'ın haberine göre: Bu bayramda alanında uzman dört isim Prof. Dr. Acar Baltaş, Psikiyatrist-Psikoterapist Dr. Agah Aydın, Prof. Dr. Üstün Dökmen, Gelişim ve Ebeveyn Psikoloğu Prof. Dr. Ayşe Bilge Selçuk ile pandemi dönemi ve geleceğe ilişkin ruh dünyasımızı masaya yatırıyor. Pandemi şartlarının getirdiği duygusal dalgalanmaların neden, sonuç ve çözüm önerilerini sıralayan dört uzman, iyilik ve mutluluk haline ilişkin ipuçlarını da Milliyet aracılığı ile anlattılar...
Yazı dizimizin ilk gününde psikolojinin insan ihtiyaçları ve iş haytanın sorunları
için bir çözüm olduğunu bilimsel temellerinden kopartmadan geniş kitlelere aktaran
Prof. Dr. Acar Baltaş ile içinden geçtiğimiz zorlu zamanı konuştuk. "21.yüzyıl
1 Ocak 2000 günü değil pandemi ile birlikte başladı" diyen Baltaş, geleceğin
dünyasındaki risklere hazırlıklı olmamız uyarısında buldu.
Davos raporlarında muhtemel riskler arasında grip salgınları başta olmak üzere
pandemi riskleri, ırksal çatışma, kötü liderlik, gıda, su, iklim sorunları ile
düzensiz göçlerin süreceğine dikkat çekildiğini aktaran Baltaş, ekonomik düzenin
ekolojik dengesinin bozulduğunu söyledi.
- Şimdiki çocuklar, gelecekte pandemi dönemindeki bayramları nasıl hatırlayacaklar?
Bayramların her kültürde dinler öncesi dönemlerden bu yana var olduğunu, bir
şenlik, kutlama ve toplumsal coşku olarak hayatımızda yer aldığını vurgulamak
isterim. Dolayısıyla bayramlar sadece Müslümanlığa ait bir olgu değil.
Türkiye'de bayramlar anlamını kaybederken adeta tatil fırsatı algısına dönüşüm
geçirdi. Bayram günleri, farklı kuşakları bir araya getiren sebep olmaktan çıkarak
senelik tatil günlerine dönüştü. Bu durum gençlerin, doğal olarak tarihin kendileriyle
başladığına inanması, kendilerinden önceki dünyanın tekerleğin icadında yaşananlardan
ibaret olduğu yanılsamasına yol açtı.
Kuşaklar arası farkı, iletişim eksikliğini kapatacak, kuşakların biraya gelmesiyle
mümkün olabilir. Bugünkü çocuklar, gençler kuşakların biraya gelerek kurduğu
iletişim köprüsünden mahrum kalacaklar."
- 'Nerede o eski bayramlar' diyenlerin yerini 'Nerede o eski günler?' diyenler
aldı. Pandemi şartları bizi melankolik yapmış olabilir mi?
Her kuşak, 'Nerede eski günler, eski arkadaşlıklar, eski bayramlar veya eski
gece hayatları' diyerek, geçmişe vurgu yapar. O günlerin daha güzel zamanlar
olduğu dile getirilir. İnsan, her zaman kendi yaşadığı duyguyu arar. Ancak sizin
'Nerede' diye dillendirdiğiniz duygular belli bir dönemde yaşadıklarınızdır.
Bugün 20 yıl öncesine hasret duyanlar 20 yıl sonra da bugünlere bakıp 'Nerede
o günler' diyecekler. Pandemi döneminde geçirilen bayramlar için özlem duyulmayacak
çünkü bayramlar anlam ve önemini kaybetti.
- Yalnız yaşayan ve yaşamak zorunda olan 65 yaş üstü bireyler 'Bu kadar yalnız
ve mutsuz hissetmemiştik' diyorlar?
Pandemide her yaş grubu kendine göre zorluklar yaşıyor ve her kuşak kendi bedelini
ödüyor. Gençler için flört edememek, arkadaşlarıyla bir araya gelememek sosyalleşememek
de büyük sorun. Buna karşında 65 yaş üzeri insanlar, hareketsizlik, dar alana
sıkışmak, sevdikleriyle bir arada olamama, ömürlerinin sonbaharında çocuk ve
torunlarıyla bir araya gelememenin sıkıntısını çekiyor.
Gençler için ödenmesi daha ağır başka bedeller de olacak. Yakın gelecekte yaşanacak
büyük işsizlik, iş ve ücret talebindeki dengesizlik, iş bulmakta zorluk gibi
sorunlar ortaya çıkacak. On binlerce gencimiz, çok düşük ücretlerle çalışmak
zorunda kalacaklar. Gençler de hiç bu kadar umutsuz hissetmemişti.
- Salgın süreci bittikten sonrasında nelerle karşılaşacağız??
İş hayatı epeyce, belki de tümüyle değişecek. İmkanı olanlar hibrit çalışacak.
Yüzde 25'lik dilim hiç ofise gitmeyecek. Dolayısıyla Türkiye'nin herhangi bir
yerinde oturup çalışmak mümkün olacak. İş kolları da değişecek.
20. yüzyıl 1900 yılında değil 1929'daki büyük buhranla başladı. Büyük buhrana
kadar bir önceki yüzyılın devamı yaşandı.
21. yüzyıl da 1 Ocak 2000 günü değil pandemi ile başlamış oldu. Bu dönem hepimizin
hayatında kitap ayracı gibi özel bir yere sahip olacak.
- Duygusuzlaşan bir varlığa dönüşme riski görüyor musunuz?
Salgın tehlikesinin geride kaldığına inandığımız zaman emin olabilirsiniz ki
müthiş bir alışveriş çılgınlığı, müthiş bir cinsel patlama olacak. Restaurantlar,
barlar, kafeler dolup taşacak. Eğlenceler, partiler, etkinlikler olacak. Albert
Camus'nün 'Veba' adlı romanındaki gibi, insanlar salgın bittikten sonra eski
hallerine dönerler.
- Sosyal medyada yas ve eğlence görsellerini aynı kare veya videoda paylaşan
kişiler var? Biz neyi kaybetmiş olabiliriz??
Toplumsal empatinin kaybolduğunu görüyoruz. Toplumsal empatiyi kaybedince 'dünyaya
bir kez geldik, yaşadığımız her saniyenin tadını bilelim, hayat devam ediyor'
demeye başlıyorsunuz.
Hayat imkanı olanlar için devam ediyor. Kolombiyalılar, 'Fakirler açsa, zenginler
huzurlu olmaz' diyor. Herkesin derdi en büyük, en şöhretli olmak. Bugüne kadar
yaşanan krizleri, tasada ve kederde birlik yani yurttaşlık bilinciyle aştık.
Bugün toplumun tasa ve kederde birlik içinde olduğundan şüphem var. Dolayısıyla
bizi birleştirecek olan tarihimizi bilmektir.
- Yalnız ve tekdüze geçen bu dönemde anlamı nerede bulacağız?
Entelektüel birikimi olanlar bu dönemi daha kolay geçiyor. Çünkü yapacakları,
yazacakları, okuyacakları çok şey var. Entelektüel birikimi olmayanlar ise paralı
kanallardaki filmleri tükettikten sonra isyan etmeye başlıyor. En önemlisi kendi
kendimize yetebilmek. Hayatın anlamı her dakikanın en üst düzeyde eğlenceli
ve keyifli geçmesi değildir.
Bu tatlı hayattır. Anlam iki şeydedir. Birincisi, okuduğunuz kitapta, dinlediğiniz
müzikte, yaptığınız işte akış halini yaşamanız. İkincisi kendini aşan bir amaca
hizmet etmenizdir.
Bu kutsal kitapların gösterdiği yollarla olabildiği gibi sosyal sorumluluk projelerine
katılıp, insanlara, doğaya, hayvanlar yardım edebilirsiniz. Anlam kendini aşan
amaca hizmettedir. Anlamı bulduğumuzda pandemi anlamsız olur.
- Gayemiz mutlu olmak mı memnun olmak mı? ?
İyilik hali hem mutluluğu, hem memnuniyeti içine alır. İyilik haline bakmamız
gerekir. Mutluluk iyilik halinin parçasıdır.
- Ruhumuz bu girdaptan nasıl yara almadan çıkacak?
Yaşadığımız, içinden geçtiğimiz pandemi süreci aslında bir savaş. Biz istiyoruz
ki, konforumuz hiç bozulmadan bu savaşı birileri bitirsin, bizde bildiğimiz,
alıştığımız hayatımıza geri dönelim. Böyle bir şey olmayacak. Avrupa'da yaşayanlar,
2 kuşak önce olağanüstü bedeller ödediler.
Ülkeler yıkıldı, evler dağıldı. Birçok ülke erkeksiz kaldı. İnkar ve isyan ederek
varacağımız bir yer yok. İnsanoğlu her ortama ve her şeye uyum sağlar. Mesele
uyum sağladığımız şeye ait hissedip, hissetmemek. Şu an işi gücü olan insanlar
da tatminsizlik, mutsuzluk, anlamsızlık yaşadıklarını söylüyorlar.
Bunun birincil sebebi, pandeminin ne zaman biteceğini bilmemekten kaynaklanıyor.
Bu belirsizlik insanı bunaltıyor. İrademiz de kas gücümüz gibi tükenen bir kaynak.
Alışkanlıklardan bu kadar uzak kalmak insanları bunalttı. Burada en önemli sorun
herkesin kendi hayatıyla ilgili olarak kendini "tanrı gibi" hissediyor olması.
- Pandemi döneminden çıkartmamız dersler neler olmalı?
Bu dönem asla unutulmayacak. Çocuklarımıza, torunlarımıza anlatacak hikayemiz
olsun istiyorsak sorumluluk bilincinde hareket etmemiz gerekiyor. Sürecin biran
önce geçmesini beklemek yerine zihinsel yatırım dönemi görmek, zorlukların üstesinden
gelmek için motivasyon kaynağı olacaktır.
Hayat hepimiz için aslında incecik bir su yatağı gibi başlar, Bu incecik dere,
çevreden gelen akıntılarla beslenir. Bu kollar büyür ve akarsuya dönüşür. Su
yatağı büyürken, süreçte başarı-başarısızlık, mutluluk-mutsuzluk, hedeflere
ulaşma, hayal kırıklıkları her zaman olacaktır. İyi şeyler benim tarafıma, kötüler
kime giderse gitsin diyemeyiz. İyisiyle, kötüsüyle hep beraber hayatın içindeyiz.
Bu gerçeği kabullenmeliyiz.