Öğrenci affı ve cülûs bahşişi

Kaynak : Milli Gazete
Haber Giriş : 29 Aralık 2007 21:40, Son Güncelleme : 27 Mart 2018 00:42

Öğrenci affı ve cülûs bahşişi

Erol Erdoğan - [email protected]

29.12.2007

Öğrenci affı, Türkiye'nin gündemine ilk olarak 1983 yılında girmiş. Bugüne kadar, 1984, 1986, 1988, 1991, 1993, 1995, 1997, 2000 ve 2005 yıllarında öğrenci affı çıkarılmış.

Af konusu bugünlerde tekrar gündemde. Siyasiler beyanat veriyor, kampuslerde imza kampanyaları düzenleniyor, basında konuya dair her gün haberler çıkıyor.

Mart 2005'deki son çıkarılan af, 700 bine yakın kişiyi kapsamıştı. 2008 yılında bir af düzenlemesi yapılırsa, bu düzenleme 800 binden fazla liseli ve üniversiteliyi kapsamış olacak. Ne kadar büyük rakamlar değil mi?

2,5 - 3 yıl içerisinde, 800 bin kişinin af bekler durumuna düşmesi tuhaf değil mi?

?Affa gerek yok? şeklinde bir görüşe sahip değilim, bilakis affın gerekliliğini kabul ediyorum. Ancak, her 2-3 yılda bir zorunlu hale gelen öğrenci affı konusunun masaya yatırılması gerektiğini düşünüyorum.

Af amacına ulaşmalı

Sanırım kimse, çıkarılan afların amacına ulaştığını yada yüksek oranda başarıya ulaştığını iddia edecek durumda değil.

Af düzenlemelerinin hedefine ulaşması için, YÖK, üniversiteler, Milli Eğitim Bakanlığı, yerel yönetimler, medya ve diğer kuruluşlar tarafından, bilgilendirici, yönlendirici hatta teşvik edici bir takım çalışmalar yapılması gerekir. Mesela, af kapsamında olduğu halde, af düzenlemesini duymayan binlerce gencimiz olabiliyor. Geçmiş yıllardaki afların sonuçsuz kalmasında bilgi eksikliğinin ciddi payı olduğuna inanıyorum.

Aftan faydalanarak okullarına geri dönen öğrenciler için yapılacak rehberlik çalışmaları da faydalı sonuçlar doğuracaktır. Çünkü, eğitim ortamından belli bir süre uzak kalmış yetişkin yaştaki bir çok öğrenci, af sonrası döndüğü okul ortamında ciddi intibak problemleri yaşamaktadır.

Ayrıca, Açık Öğretim öğrencilerinin aftan daha yüksek oranda faydalanmaları için daha özel çalışmaların yapılması gerekir.

Af yerine daha rutin standart çözüm

Af, madem belli aralıklarla çıkarılması gereken bir ihtiyaç olarak karşımıza çıkıyor ve her af, sayıları yüzbinleri aşan bir insan kitlesini ilgilendiriyor; o zaman affa ihtiyaç duymadan veya daha az ihtiyaç duyacak şekilde bir çözüm bulunamaz mı?

Eğitim hakkı, kolaylıkla ve basit bir takım sebeplerle vazgeçilen, düşürülen, zayi olan bir hak olmamalıdır. Bunun için, öğrencinin, süreklilik içerecek şekilde okuldan ilişiğinin kesilmesine dair kurallar yeniden düzenlenmeli ve zorlaştırılmalıdır. Ayrıca, sürekli ilişik kesmek yerine, kaydın bir süreliğine, durağan ? pasif hale getirilmesi gibi çözümler bulunabilir.

Örneğin, yüksek lisans yaparken ÜDS veya KPDS'yi başaramadığı için okuldan ayrılmak zorunda kalan öğrenci, bu sınavlarda başarılı olunca herhangi bir genel af beklemeden, sınav başarı belgesi ile üniversitesine müracaat ederek öğrenciliğinin devamını sağlayabilmelidir.

Yani, öğrenciliği engelleyen gerekçe ortadan kalkınca, genel af beklemeksizin, rutinleştirilen belli prosedürler ile öğrenciliğin devamı sağlanabilir.

Eğitim hakkı, İSKİ'den su aboneliği, İGDAŞ'tan doğalgaz aboneliği kadar da mı önemsiz!

İGDAŞ veya İSKİ faturasını yatırmadığınız zaman, sayacınız kapatılır ve artık o hizmeti alamazsınız. Biriken borçlarınızı kapatıp, ödeme yaptığınızı gösteren belgeyi ilgili kuruma ibraz ettiğiniz zaman da, hiçbir kurum ?genel affı bekleyin, TBMM af çıkarsın, o zaman tekrar gaz alabilirsiniz, su alabilirsiniz? demez.

Öğrencinin, üniversiteden ilişiğinin kesilmesinin tek sebebi yukarıdaki örnek gibi kolay çözümlenebilir gerekçelere dayanmıyor elbette. Ama en azından böyle bir düzenleme ile, her dönem af bekleyen öğrenci sayısı azalmış olur. Bazı ilişik kesme gerekçelerini yumuşatabilir, bazı durumlarda geri dönüşü affa gerek duymayacak prosedüre bağlayabiliriz. Bu, hiç de zor değil.

Af cülûs bahşişi olmaktan kurtarılmalıdır

Üniversite yönetimleri, siyasi otorite tarafından, 2-3 yılda bir çıkarılan öğrenci aflarına çok sıcak bakmıyorlar. Onları, af karşıtlıklarında çok haksız görmüyorum. Çünkü af, alışageldiğimiz şekliyle, bir eğitim veya rehabilite projesi olmaktan çok siyasi bir düzenleme özelliğine sahip.

Af düzenlemelerine son verilerek yukarıda önerdiğimiz şekilde daha kolay uygulanır prosedürlere geçilirse, af konusu, sadece ad değiştirmekle kalmayacak aynı zamanda eğitimin parçası olan bir düzenlemeye dönüşecektir. Bu durumda üniversiteler, sürecin içerisinde olacak, gereksiz karşıtlıklara düşmeyecekler ve uygulamayı bizzat yöneteceklerdir.

Yoksa, her yeni hükümet, her yeni Başbakan ve her yeni seçilen Cumhurbaşkanı cülûs bahşişi gibi ?öğrenci affı? dağıtmaya devam edecektir.

Ben ?öğrenci affı? imza kampanyalarının yanı sıra ?af, cülûs bahşişi olmaktan çıkarılsın? şeklinde düzenlenecek bir imza kampanyasına da destek vermeye hazırım.

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber