Hukukçular, TCK Yasa Tasarısı için ne diyor?

Haber Giriş : 13 Eylül 2004 00:00, Son Güncelleme : 27 Mart 2018 00:42

Bahçeşehir Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Timur Demirtaş, Türk Ceza Kanunu (TCK) Tasarısı'nın hep ''belden aşağı'' konularla gündeme geldiğini belirterek, ''Oysa esasa ilişkin tartışılacak çok nokta var'' dedi.

Türkiye Barolar Birliği (TBB) Başkanı Özdemir Özok, Prof. Dr. Timur Demirtaş ve İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Fatih Selami Mahmutoğlu ile birlikte Best Otel'de, TCK Tasarısı ile ilgili basın toplantısı düzenledi.

Özok, TBB olarak ceza kanunu çalışmalarına her aşamada katkı sunduklarını ve Türkiye'nin çağdaş bir ceza kanununa kavuşturulmasına uğraşına destek verdiklerini söyledi.

Çok önemli temel bir yasa olan ceza yasası tasarısının ''kusursuz ya da en az eksik ve kusurla'' yasalaşmasına katkı sunma amacında olduklarını anlatan Özok, şöyle devam etti:

''Tüm uğraşların, tüm çalışmaların onca araştırma ve incelemelerin tek hedefi, tek amacı adil yargılanma koşullarının sağlanmasıdır. Yargılama hizmeti, devlet yapısı içindeki örgütler ve kişiler tarafından yerine getirilen ve devletin tekelinde olan bir kamu hizmeti ve gücüdür. Bir toplumun çağdaşlık düzeyi ceza yargılamasında uyguladığı ceza usulü ve ceza hukuku hükümlerine göre ölçülmekte, insan haklarını hiçe sayan ilkel ceza normlarını uygulayan toplumlar, ne denli zengin ve ekonomik yönden güçlü olursa olsun çağdışılık suçlamasına hedef olmaktadır.''

''ÖRNEK BİR CEZA KANUNU İSTEMEK LÜKS DEĞİL''

Hukuk devletinde yasama ve yürütmeyi hukuka ve hukukun üstünlüğüne bağlı kılan gücün bağımsız yargı olduğunu vurgulayan Özok, ''2004 Türkiyesi'nde insan hakları alanındaki sözleşme ve metinlerde gösterilen hedefleri yakalayan ve çağın gereklerini yansıtma yanında, gelecek nesillere de bırakılabilecek örnek bir ceza kanunu istemek lüks olmasa gerek'' dedi.

''Mevcut tasarı bu beklentilere yanıt verecek nitelikte midir? sorusuna doğrusu 'evet' yanıtını vermek mümkün olamamaktadır'' diyen Özok, ceza hukuku alanında çok önemli isimlerin oluşturduğu büyük bir kesimin bu tasarıyı ''kanunlaşmaması gereken bir tasarı'' olarak değerlendirdiğini kaydetti.

Özok, şu görüşleri dile getirdi:

''Oysa, AB'nin dayatması sonucu TBMM gündemine alınan tasarı, Meclis'in olağanüstü toplantısında görüşülerek büyük olasılıkla bundan önceki çok önemli yasalarda olduğu gibi, iktidar çoğunluğunun kendi sosyal, siyasal ve toplumsal görüş ve beklentileri doğrultusunda yasalaşacaktır. Kuşkusuz biçimsel yollar izlendikten sonra 'yasa buyruğu' olacak bu hükümlerin, gelişen, değişen, çağdaş ve aydınlık Türk toplumunun gereksinmelerine yanıt verebileceği yönünde ciddi endişeler vardır.'' Anayasa Mahkemesi'nin TBMM İçtüzüğü'nün 91. maddesini iptal ettiğini anımsatan Özok, ''Bu durum karşısında tasarının temel yasa olarak kabul edilerek, görüşme ve oylama yapılarak yasalaşması halinde iptal edilmiş bir kural uygulanacağından usulsüzlük yapılmış olacaktır'' diye konuştu.

''ADALET İYİCE GÜVENSİZ DURUMA GELECEK''

Prof. Dr. Timur Demirtaş, TCK Tasarısı'nın hep ''belden aşağı'' konularla gündeme geldiğini ifade ederek, tasarının esasa ilişkin çok önemli eleştirilecek konuları bulunduğunu söyledi.

TBMM Alt Komisyonu'nun 4-5 aylık bir çalışma sonrasında yeni bir tasarı hazırladığını, böyle bir temel kanun tasarısının bu kadar kısa sürede hazırlanmasının mümkün olmadığını anlatan Demirtaş, ''Dönmezer tasarısı, 1987 yılından itibaren hazırlandı, en azından içinde bir tutarlılığı vardı'' diye konuştu.

AB'nin yeni bir TCK istemediğini, ifade özgürlüğünü sınırlayan düzenlemelerin değiştirilmesini, kaldırılmasını istediğini ifade eden Demirtaş, bu konuda ilgili maddelerde değişiklikler yapıldığını söyledi.

Tasarının yasalaşması halinde bir yıl içinde yürürlüğe girmesinin öngörüldüğünü belirten Demirtaş, ''Yine de mahkemeler ne yapacağını bilemeyecek, uygulamada boşluklar olacak. Adalet iyice güvensiz duruma gelecek'' dedi.

Anayasa'da yer alan bazı hükümlerin yasada da bulunmasının doğru olmadığını dile getiren Demirtaş, komisyondaki bazı kişilerin doktora tezlerinin tasarıya aktarıldığını kaydetti.

Demirtaş, tasarının, olası kast durumunda cezanın indirilmesini öngördüğünü, eksik-tam teşebbüs ayrımına son verilerek, mahkemelere geniş yetki tanındığını belirterek, bunların kabul edilemeyeceğini söyledi.

Tasarı üzerinde sürekli fikir değiştirildiğini ifade eden Demirtaş, ''Bu kadar fikir değiştirilirse, ne kadar hata olduğunu siz düşünün'' dedi.

Tasarıda, gözden kaçan önemli noktalar bulunduğunu belirten Demirtaş, uzlaşmak için tasarının aceleye getirilemeyeceğini kaydetti. Demirtaş, tasarının, yeni bir komisyon kurularak yeniden tartışılması gerektiğini söyledi.

Demirtaş, tasarının yasalaşması durumunda, lehe hükümlerin yeniden değerlendirilmesi gerekeceğini belirterek, ''Cezaevlerinde binlerce insan var, bunların hepsi lehe hükümlerin yeniden değerlendirilmesini isterse, mahkemeler bu yükün altından nasıl kalkacak?'' diye sordu.

Demirtaş, tasarının 105. maddesinde ''cinsel saldırı'' suçunun düzenlendiğini anımsatarak, şöyle devam etti:

''Tasarının, 'fiilin vücuda organ veya sair bir cisim sokulmak suretiyle işlenmesi durumunda...' diye devam eden bir fıkrası var. Erkeğin parmağını kadının kulağına, burnuna sokması cinsel saldırı suçu oluşturacak. Bu durumun kabul edilmesi mümkün değil. Kastettikleri şey cop ve buna benzer şeyler aslında, ama açık açık anlatılmamış.''

''HERKESİ MEMNUN ETMEK MÜMKÜN DEĞİL''

Doç. Dr. Fatih Selami Mahmutoğlu da ''Yapacağımız iş, geleceğimiz, çocuklarımızı, onların çocuklarını ilgilendiriyor'' dedi.

Demirtaş'a bazı konularda katıldığını, bazı konularda da katılmadığını belirten Mahmutoğlu, genel esaslar bakımından mutlak uzlaşma sağlamanın, herkesi memnun etmenin mümkün olmadığını söyledi. Mahmutoğlu, ''Çünkü farklı görüşleri taşıyoruz'' dedi.

Doktora tezinin konusunun ''Kabahatlerin suç olmaktan çıkarılması'' olduğunu belirten Mahmutoğlu, tasarının da bu yönde olmasından memnuniyet duyduğunu söyledi.

''Bu tartışmaların sonu gelmez'' diyen Mahmutoğlu, ''Türkiye önemli bir süreçten geçiyor. Türkiye'de maalesef ciddi bir yasa enflasyonu var. Temel yasalarda bu problemi çözemezsek, yeni yan ceza kanunları çıkar'' dedi.

ZİNA

Timur Demirtaş, bir soru üzerine, zina konusunu şöyle değerlendirdi:

''Zina 1996 ve 1998 yıllarında Anayasa Mahkemesi'nin iptal kararlarıyla suç olmaktan çıktı. O tarihten sonra, zina suç olmaktan çıktı diye, zinalar artmadı. Bence yeni bir düzenleme getirmek şu aşamada gerekli değil. Bu tartışmaların suni bir gündem maddesi olduğunu düşünüyorum. Diğer konuları göz ardı etmek için. Sanıyorum, tasarıya da koymayacaklar.'' Mahmutoğlu, aynı yöndeki soruyu yanıtlarken, tartışmaları zamanlama açısından yadırgadığını söyledi. Zina eyleminin ceza hukuku ile yaptırım altına alınmasının AB ülkelerinde olmadığını belirten Mahmutoğlu, şunları kaydetti:

''Aileyi korumak adına yapılacağı söyleniyor. Düşünün, bu eylem nedeniyle eşlerden birinin mahkum olduğunu, cezasını çektikten sonra evine döndüğünü, elinde zinadan mahkum olduğuna dair bir kararla ve çocuklarını... Ceza hukukunun bizim ahlaki eğilimlerimizi göz önüne almak zorunda değil. Bir hırsızın, sırf hırsızlık suç olduğu için hırsızlık yapmaması ne kadar ahlaki... Devletin bu bireysel alana müdahalesini doğru bulmuyorum.''

milliyet

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber