Kamuda atıl personel oluşması engellenebilecek mi?
Resmi Gazetenin 17 Mayıs 2024 tarihli nüshasında Tasarruf Tedbirleri konulu 2024/7 sayılı Cumhurbaşkanlığı Genelgesi yayımlanmıştır. Genelgede ele alınan konulardan biri de atıl personel konusu olup, kamuda atıl personel oluşmasına izin verilmeyeceği hüküm altına alınmıştır. Yazımızda atıl personelin tanımını yaparak, atıl personel oluşumuna kaynaklık eden uygulamalara değinecek ve mevcut durumda Genelge hükmüyle sorunun çözüme kavuşturulmasının zorluklarını belirteceğiz.
Tasarruf Genelgesi'nin "Personel Giderleri" başlıklı bölümünün ilk paragrafında, "Mevcut personelin etkin ve verimli çalışmasını sağlamak üzere gerekli tedbirler alınacak, bu personel hizmet standartlarına uygun ve dengeli bir şekilde görevlendirilecek ve atıl personel oluşmasına izin verilmeyecektir." denilmektedir.
Strateji ve Bütçe Başkanlığınca paylaşılan kamu personel istatistiklerine göre Mart 2024 sonu itibarıyla kamuda değişik statülerde toplam 5.238.424 personel görev yapmaktadır. Bunların dağılımına bakıldığı zaman;
Kadrolu personel; 3.471.190
Sözleşmeli personel; 378.013
İşçi; 1.237.626
Geçici işçi; 48.148
Diğer; 103.447
olduğu görülmektedir.
Öncelikle ifade etmek isteriz ki, kamuda atıl istihdam çok önemli bir sorun alanı olup, belki doktora düzeyinde çalışılması gereken bir konudur. Atıl personel sayısına ilişkin bir veri mevcut değildir ve ortak bir tanım yapmak da zordur.
-Atıl personel ne demektir?
Uygulamada atıl personel genel olarak hizmetine ihtiyaç bulunmayan, işe gelmeyen veya gelmesi istenmeyen, işe gelse bile kendi özel işlerinin takibini yapan, işe gelmemesi devlete daha faydalı olan, çalışmak istese bile kendisine iş veya ortam sağlanmayan, fiilen yaptığı bir görevi bulunmayan ay başında maaşı ödenen; küskün, pasif agresif davranışlar sergileyebilen bir personel grubudur. Atıl personel için bu niteliklerin tamamının bulunması gerekli değildir, hem idareden hem de personelden kaynaklanan sebepler atıl personel oluşumuna yol açmaktadır.
Geçmişten günümüze bankamatik memur, kızağa çekilme, APK uzmanlığı, müşavirlik şeklinde kavram ve/veya unvanlarıyla bilinmektedir. Burada amaç belirgin bir kusuru olmasa bile hükümet değişiklikleri sebebiyle görevden alınan üst yöneticilerin geçmişte yönettikleri birimlerde personel olarak görev yapmalarının kişisel veya kurumsal açıdan uyumsuzluklara yol açabilecek olmasıdır. 2000'li yıllar öncesinde atıl personel oluşum kaynağını daha çok görevden alınma sonrasında yeni bir göreve atanmayı (kızak) veya emekliliği bekleyen memurlar oluşturmuştur.
2000'ler sonrasında ise özelleştirmelerin ve kurumların yeniden yapılandırılmasına ilişkin düzenlemelerin yaygınlaşması sonrasında kaynak çok daha zenginleşmiştir. Özelleştirilen kuruluşların yönetim personelinin ihtiyaç olup olmadığına bakılmaksızın yasal zorunluluk gereği diğer kurumlara nakledilmesi, yeniden yapılandırılan kurumların yönetim kadrolarındaki personelin görevlerinin sona erdirilmesi veya kamuya aidiyeti devam ettiği halde istihdam yapısı değiştirilen kurumlarda (memur veya sözleşmeli personel çalıştırırken işçi istihdamına geçilmesi) yeni statüyü kabul etmeyenlerin zorunlu olarak diğer kurumlara nakledilmesi atıl istihdamın kaynağını oluşturmaktadır.
Başka bir kaynak özellikle hizmet ihtiyacından ziyade sosyal amaçlarla yasal zorunluluklar gereği yapılan atamalardır. Bu şekilde ileri yaşlarda ilk defa çalışma hayatına giren kişiler bulunmaktadır. Atamaların ihtiyaç duyulan yer ve kurumlara değil ilgilerin adresleri dikkate alınarak yapılması, kurumların talep ve ihtiyaçlarının gözardı edilmesini beraberinde getirmekte, personel yığılmaları oluşabilmektedir. Bu kapsamda atananların kurumlara ve görevlerine intibakı için özel bir süreç uygulanmamaktadır.
Bir diğer kaynak da 2018 sonrasında yapılan değişiklikler ile kamuda idareci olabilmek için gerekli 10 veya 12 yıl hizmet süresinin 5 yıla düşürülmesi, kamu dışından doğrudan üst yönetici atanmasına imkan sağlanması, dışardan atananlara görevleri sona erdiğinde kamuda bir göreve atanma hakkı verilmesidir. Bu şekilde 5 yıllık hizmet veya sosyal güvenlik primi süresine sahip olup genç yaşlarda yönetici olarak atananlar görevleri sona erdiğinde fiilen yıllar boyu atıl hale gelebilmektedir.
Genel olarak idareciler ileride kendileri de aynı duruma düşebilecekleri veya karşılaşabilecekleri tepki veya direnç sebebiyle bu kapsamdaki personele görev vermek istememekte, atıl kabul edilen personel de küskün tavırlar sergileyerek iş yapmamakta, mahkeme sürecini takip etmektedir.
Atıl kabul edilen personele ilişkin bu bilgilerden sonra acaba bir Genelge hükmüyle atıl personel sorununun çözülmesi mümkün olabilecek midir?
Kamu personel sisteminin sevk ve idaresindeki dağınık yapı, zaman içinde oluşmuş bürokratik gelenekler, atıl personel oluşumuna kaynaklık eden uygulamalar yerli yerinde dururken bu sorunun Genelge ile çözülmesinin mümkün olmadığını değerlendirmekteyiz. Genelge hükmünü uygulamak isteyen kurumlarımızın mesai takibinden fazla yapabileceğ bir şey yok. Mesaiye çağırmak da sorunu çözmeyecek, belki başka sorunlara yol açacaktır. Sorun çok kapsamlı ve kökleşmiş olup, Genelge hükmü niyet beyanından öteye gidemeyecektir.