Sadakat mı, Liyakat mı? Hülle atamalar hız kesmeden devam ediyor!
Devlet üniversitelerinde Rektörlerin Şube Müdürlüğü kadrolarına sınavsız atamaları her türlü uyarı ve denetime rağmen hız kesmeden devam ediyor!
Kamuda üst kademe kamu yöneticilerinin birçok imtihanı olduğu gibi bunların
en önemlisi sınavsız yönetici atamalarıdır. Yapılan her yönetici ataması beraberinde
atanan kişinin yetkinliğini tartışmaya açar.
Kurum içerisinden yönetici kadrosuna atananlar ilgili kuruma kattığı değer
ve yetkinliğiyle ölçülürken, kurum dışından başka bir kuruma yönetici olarak
geçiş yapanlar ise halihazırda ilgili kuruma hizmet etmiş ve yönetici olmayı
bekleyen kişilerin tartışma konusu olur. Olmalıdır da.
Bu bakımdan, kamuda idare ve harcama yetkisi verilen her yönetici ataması işlemine
imza atmanın büyük bir mesuliyet olmasının yanı sıra, ilgili kadro için senelerce
sessiz emek veren kalplerde kırgınlık yaratmamaya da büyük bir hassasiyet göstermek
icap eder.
Atamaya yetkili amirlerin sınavsız yönetici atamalarındaki bir diğer çıkmazı
da aşırı yakınlığın getirdiği tavizlerdir. Üst yöneticiye yakın olmanın getirdiği
samimiyet zamanla her devlet imkanının kişisel bir hak olduğu düşüncesini beraberinde
getirir ki buradaki imtihanı ne yazık ki çoğu kimse verememektedir.
Üst yöneticinin sekreteri, özel kalemi, çaycısı, şoförü gibi kritik pozisyonlara bir nefes kadar yakın olanlar önlerinden gelip geçen bazı süreçlere tanıklık ettikçe kolaylıkla kazanılan bazı imkanları kendilerine hak görmeye başlar. Yasaların imkan verdiği bazı işler helal gelmeye başlar ve talepler giderek artar. Bu
düşünceyle başlayan yükselme taleplerine, atamaya yetkili amirler liyakat odaklı
bakmak yerine kendilerine sadık ve güvenilirliğini test ettikleri kişileri tercih
etmeyi ne yazık ki doğru bulur.
Kişiler sadık olsa bile liyakatiyle yöneticilik görevini hak etmiş midir? Bu
soru burada bir dursun.
Şimdi size yukarıda genel bir resim çizdiğimiz konuya dair yakın zamanda yaşanmış
ve kamuoyuna yansımış bir hikayeyi paylaşalım.
Sözcü Gazetesinin 18 Ocak 2025 tarihli haberine
göre; Rektör Prof. Dr. Hamza AL özel kalemini ve sekreterini önce sınavsız yönetici
kadrolarına atamış, daha sonra da mevzuata göre sınavla atanması gereken Şube
Müdürlüğü kadrosuna "hülle" diye tabir ettiğimiz yöntemle geçişlerini
sağlamış.
Şimdi bu atama Rektör Beyin vicdanında doğru yeri bulmuş, yasal olarak Genel Sekreterin kafasına yatmış, Personel Daire Başkanı da Rektörün dediğini yapmakla mutlu hissetmiş olabilir.
Peki, Sakarya Üniversitesine Şef olarak uzun süre hizmet etmiş, Şube Müdürü
olmak için sınav bekleyen, tek dezavantajları Rektöre yakın olmamak olan sessiz
emektarların içine sinmiş midir?
Elbette hayır!
Atamaya yetkili amirlere hatırlatmak isteriz ki; bugün birilerini tek imzanızla
oradan oraya gönderebilir, yükseltebilir veya görevden alabilirsiniz. Ancak,
göreviniz bittiğinde yaptırdığınız binalar, elde ettiğiniz başarılar kadar atadığınız
yöneticilerin başarısızlıklarında da kulaklarınızın çınlayacağını hiçbir zaman
unutmayın!
Bizden söylemesi.