Beş Yıldan Az İlksan Kesintileri De Talep Edilebilir
İlkokul Öğretmenleri Sağlık ve Sosyal Yardım Sandığı Sosyal Yardımlar Yönetmeliği hükümlerine göre ilkokul öğretmenlerinden sandığa aidat kesilmektedir. Ancak, bazen ilkokul öğretmeni olarak çalışanlar; kurum değiştirebilmekte veya branş öğretmenliğine atanabilmektedir. Bu halde Sandığa olan üyelik sona ermektedir. Ancak, bize gelen maillerde Sandığın, "beş yıl boyunca aidat yatırılmadığını" gerekçe göstererek birikmiş aidatları ödemediği belirtilmektedir. Bu konuya ilişkin hazırladığımız özel dosya için tıklayınız.
EMSAL BİR DOSYA
Daha önce, Devlet memurlarının aylıklarından "Çalışanların Tasarrufa Teşvik Edilmesi ve Bu Tasarrufların Değerlendirilmesine Dair Kanun" hükümleri gereğince belirli bir oranda kesinti yapılmaktaydı. Bu Kanun daha sonra çıkarılan yeni bir Kanun ile yürürlükten kaldırılmıştır. Ancak, söz konusu bu Kanunun bir hükmü, yürürlükten kaldırılmadan önce Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilmişti. İptal edilen hüküm şu şekildedir: "En az 6 yıl tasarrufta bulunanlara istedikleri takdirde sadece biriken tasarruf kesintileri, Bağ-Kur kapsamında olanlar bakımından tasarruf tutarları ödenir."
Bu hüküm gereğince, eğer maaştan 6 yıl boyunca kesinti yapılmamış ise tasarruf kesintileri geri alınamamaktaydı. Ancak, konunun intikal ettiği Danıştay Onuncu Dairesi bu hükmü Anayasa'ya aykırı görmüş ve dosyayı Anayasa Mahkemesine göndermiştir. Anayasa Mahkemesi 1998/71 Karar ve 1997/59 Esas sayılı kararında bu hükmü Anayasa'ya aykırı görerek iptal etmiştir.
Anayasa Mahkemesinin yukarıdaki hükmü iptal gerekçeleri şu şekildedir:
"1- Anayasa'nın 2., 5. ve 35. Maddeleri Yönünden İnceleme
Anayasa'nın 2. maddesinde, Türkiye Cumhuriyeti'nin toplumun huzuru, millî dayanışma
ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk milliyetçiliğine
bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, lâik ve sosyal
bir hukuk devleti olduğu belirtilmiş, 5. maddesinde de, kişilerin ve toplumun
refah, huzur ve mutluluğunu sağlamak; kişinin temel hak ve hürriyetlerini, sosyal
hukuk devleti ve adalet ilkeleriyle bağdaşmayacak surette sınırlayan ekonomik
ve sosyal engelleri kaldırmak, devletin temel amaç ve görevleri arasında sayılmıştır.
Anayasa'nın 35. maddesinde de, herkesin mülkiyet ve miras haklarına sahip olduğu
ve bu hakların, ancak kamu yararı amacıyla, kanunla sınırlanabileceği öngörülmüştür.
Anayasa'nın 2. ve 5. maddelerinde belirtilen ?hukuk devleti? ilkesine göre işlem
ve eylemlerin hukuka uygun olması, hukukun üstünlüğü ilkesinin içtenlikle benimsenmesi,
yasakoyucunun çalışmalarında kendisini her zaman Anayasa ve hukukun üstün kurallarıyla
bağlı tutması, insan haklarına saygı göstermesi ve bu hakları korumayı, âdil
bir hukuk düzeni kurarak bunu geliştirmeyi zorunlu sayması gerekir. Yasaların
üstünde yasakoyucunun da uymak zorunda bulunduğu Anayasa ve temel hukuk ilkeleri
vardır. Anayasa'da öngörülen devletin amacı ve varlığıyla bağdaşmayan, hukukun
ana ilkelerine dayanmayan yasalar kamu vicdanını olumsuz etkiler. İnsanın doğuştan
sahip olduğu onurlu bir hayat sürdürme, maddî ve manevî varlığını geliştirme
hakkını, refah, huzur ve mutluluğunu sağlamak, sosyal hukuk devleti ilkeleriyle
bağdaşmayacak ekonomik ve sosyal engelleri kaldırmak sosyal hukuk devletinin
temel amacı ve görevidir.
Mülkiyet hakkı kişiye, sahibi olduğu şey üzerinde, yasalar çerçevesinde dilediği
gibi tasarruf olanağı verir. Toplum yararına aykırı olmamak kaydıyla malik,
sahibi olduğu şeyi dilediği biçimde kullanır. Bu nedenle, çalışanların aylık
ve ücretlerinden 3417 sayılı Kanun uyarınca kesilen ve ?Tasarrufu Teşvik Hesabı?nda
toplanan tasarruf tutarları üzerinde kişilerin mülkiyet hakkı bulunmaktadır.
Mülkiyet ve miras hakları Anayasa'da güvence altına alınmış, bu hakların sadece
kamu yararı amacıyla sınırlanabileceği kabul edilmiştir. Ancak, bu sınırlama,
Anayasa'nın 13. maddesinde öngörülen biçimde demokratik toplum düzeninin gereklerine
aykırı olamaz ve öngörüldüğü amaç dışında kullanılamaz. Demokrasiler, temel
hak ve özgürlüklerin en geniş ölçüde sağlanıp güvence altına alındığı rejimlerdir.
Temel hak ve özgürlüklerin özüne dokunup tümüyle kullanılamaz hale getiren sınırlamalar,
demokratik toplum düzeni gerekleriyle uyum içinde sayılamaz. Özgürlüklerin yalnızca
ne ölçüde kısıtlandığı değil, kısıtlamanın koşulları, nedeni, yöntemi, kısıtlamaya
karşı öngörülen kanun yolları, hep demokratik toplum düzeni kavramı içinde değerlendirilmelidir.
Özgürlükler, istisnaî olarak ve ancak demokratik toplum düzeninin sürekliliği
için zorunlu olduğu ölçüde sınırlandırılabilirler.
Yasa'nın 2. maddesi kapsamından çıkarılanlara kendilerinden kesilen zorunlu
tasarruf kesintilerinin ödenmemesi mülkiyet hakkını ortadan kaldırmaktadır.
İtiraz konusu kural, Anayasa'nın 35. maddesiyle 2. maddesinde öngörülen ?hukuk
devleti? ilkesine ve 5. maddesine aykırıdır. İptali gerekir.
2- Anayasa'nın 10. Maddesi Yönünde İnceleme
Danıştay Onuncu Dairesi, gerçek kişilerden, ücret geliri elde edenlerle
1479 sayılı Yasa'ya tabi olanları kapsayan 3417 sayılı Yasa'nın, yasa önünde
eşit olması gereken diğer gerçek ve tüzelkişileri kapsamaması nedeniyle, Anayasa'nın
10. maddesine aykırı olduğunu ileri sürmüştür.
Anayasa'nın 10. maddesinde belirtilen eşitlik, eylemli değil, hukuksal eşitliktir.
Bu ilke, özdeş nitelikte ve durumda olanlar arasında farklı uygulamaya engel
olup, tüm yurttaşların mutlaka her yönden aynı kurallara bağlı tutulmaları zorunluluğunu
içermez. Eşitlik kavramı öncelikle Anayasa'nın 10. maddesinin birinci fıkrasında
sayılan nedenlerle yasa önünde ayırımı yasaklamaktadır. Bu nedenle, Anayasa'nın
10. maddesi kanunkoyucuya yasama yetkisini kullanırken eşitlik ilkesine uygun
yasa yapma yükümlülüğünü getirmektedir.
Yasa'nın 6. maddesinin itiraz konusu üçüncü fıkrasında, en az altı yıl tasarrufta
bulunanlara istedikleri takdirde sadece biriken tasarruf kesintilerinin ödeneceği
öngörülmüştür. Oysa, altı yıldan az tasarrufta bulunanlarla altı yıl veya daha
fazla tasarrufta bulunanların hukuksal konumlarında farklılık yoktur. Aynı hukuksal
konumda olanların farklı kurallara bağlı tutulması Anayasa'nın 10. maddesindeki
eşitlik ilkesine aykırılık oluşturur. Kuralın iptali gerekir.
3- Anayasa'nın 18., 48., 49. ve 55. Maddeleri Yönünden İnceleme
Anayasa'nın 18. maddesinde, hiç kimsenin zorla çalıştırılamayacağı ve angaryanın
yasak olduğu; şekil ve şartları kanunla düzenlenmek üzere hükümlülük veya tutukluluk
süreleri içindeki çalıştırmalar, olağanüstü hallerde vatandaşlardan istenecek
hizmetler, ülke ihtiyaçlarının zorunlu kıldığı alanlarda öngörülen vatandaşlık
ödevi niteliğindeki beden ve fikir çalışmalarının zorla çalıştırma sayılamayacağı
belirtilmiştir.
48. maddede, ?çalışma ve sözleşme hürriyeti?, 49. maddede, ?çalışma hakkı ve
ödevi? ve 55. maddede de, ? ücrette adalet sağlanması?na ilişkin kurallara yer
verilmiştir"
YUKARIDAKİ AÇIKLAMALAR ÇERÇEVESİNDE İLKSAN KESİNTİLERİNE GELECEK OLURSAK;
Konuya ilişkin olarak "İlkokul Öğretmenleri Sağlık ve Sosyal Yardım Sandığı Sosyal Yardımlar Yönetmeliği"nin 20 ve 22. maddelerinde şu hüküm yer almaktadır.
?Madde 20- Üyeliklerine son verilenlerden en az beş yıl aidat yatıranların
birikmiş aidatları Sandık Genel kurulunca tespit edilecek usul ve esaslara göre
tasfiye edilir.
Madde 22- Yardıma hak kazanan üyeler gerekli belgelerle birlikte bağlı
bulundukları il ve ilçe milli eğitim müdürlüklerine başvururlar. Üyelere; ne
zaman müracaat ederlerse etsinler, yardıma hak kazandıkları tarihteki miktar
kadar ödeme yapılır.?
Yukarıdaki yönetmelik hükümleri gereğince, sadece en az beş yıl aidat yatıranlar, birikmiş aidatlarını alabilmektedir. Oysaki benzer bir konu olan ve yukarıda yer verilen dosyada da görüleceği üzere bu tür bir işlem Anayasa'ya aykırıdır.
İLKSAN Hangi açıklamayı yapıyor?
İlksan'ın yaptığı açıklama şu şekildedir: "İdari yargılama usul kanunu 13. maddesi hükmü doğrultusunda ?sandık üyeliği sona erdiği tarihten itibaren 5 yıl geçmekle bu alacak zaman aşımına uğramaktadır. Sosyal yardımlar yönetmeliğinin 22. maddesinde yer alan ?ne zaman başvururlarsa vursunlar? ibaresinin bu yasa maddesinin karşısında hukuki bir değeri bulunmamaktadır.? Bu nedenle aidat iadesi talebinde bulunan kişinin son aidat ödeme yada sosyal yardım hak ediş tarihi ile başvuruş tarihi arasında 5 yıllık süre geçmişse bu tür talepler zaman aşımı nedeniyle red kapsamına alınmaktadır. "
İlksan, yukarıda yapmış olduğu açıklamada, aidat iadesi ödeme talebinde bulunan kişinin sadece beş yıllık bir sürede bu kesintileri talep edebileceğini vurgulamaktadır. Yani bir başka deyişle, beş yıl aidat yatırmayanların kesintilerini ödememektedir.
Ancak, bir kez daha belirtecek olursak, bu tür bir işlem Anayasa'ya aykırıdır ve bu husus benzer bir dosya olan Çalışanların Tasarrufa Teşvik Edilmesi ve Bu Tasarrufların Değerlendirilmesine Dair Kanunun 6. maddesinin 3. fıkrasının iptal edilmesi ile de netlik kazanmıştır.
SONUÇ
1- Beş yıldan az süre bir süre de olsa maaşından kesinti yapılanlar da aidat ödeme talebinde bulunabilir. Bu talebin Sandık tarafından reddolunması halinde 60 gün içinde dava açmak gerekmektedir.
2- İdari yargılama usul kanununun 13. maddesi gereğince hakkınızın zaman aşımına uğramaması gerekmektedir. Buna göre de, hak sahibinin, hakkın oluştuğu tarihten itibaren 5 yıl içerisinde İLKSAN'a başvurarak hakkını talep etmesi, olumsuz cevap alması halinde de idari yargıda dava açması gerekmektedir.
Dosyayı hazırlayan: Ahmet KANDEMİR