Beyin kanamasını bitirecek buluşu imza atan doktor: İmkân sağlansa da bu çalışmaları Türkiye'de yapsak
Amerika'da Türkiye'yi başarıyla temsil eden bilim adamlarımızdan Prof. Dr. Murat Günel, dünyanın gündeminde. Yale Üniversitesi Beyin Cerrahisi Damar Hastalıkları Bilim Dalı Başkanı Günel, önemli bir buluşuyla tıp literatürüne girdi.
Beyinde anevrizmaya (baloncuk) sebep olan üç geni keşfeden Günel, beyin kanamasını tarihe karıştıracak ilk adımı attı. Yeni buluş sayesinde, baloncuk oluşma riski yüksek hastalar, basit bir kan testiyle tespit edilerek, beyin kanamaları önlenebilecek.
15 yıl süren araştırması saygın tıp dergilerinden Nature Genetics'te yayınlanınca BBC'den New York Times'a kadar dünya medyasının dikkatini çeken Günel, Connecticut'taki laboratuvarında Zaman'ın sorularını cevapladı. Genç bilim adamı, Amerika'ya geldiğinden beri Türkiye'ye dönüş planları yaptığını belirterek söze başlıyor. "Ama Türkiye'de bilimsel araştırmalara böyle imkân sağlanmıyor maalesef." diyor. Ardından da önemli tespit ve uyarılarda bulunuyor: "Türkiye'de bilim dışı bürokratik engeller var. Bilimin artık sınırlar üstü olduğunu anlamak, bu sınırları aşmak lazım."
Söz konusu buluşun maliyeti hakkında da bilgiler veren başarılı bilim adamı, yaklaşık 11 bin örnek üzerinde çalıştıklarını, her bir örneğin araştırılması için 500 dolar harcadıklarını vurguluyor. Buna diğer maliyetler de eklenince ortaya çok büyük bir rakam çıktığını anlatan Günel, araştırmaya destek veren kuruluşları ise şöyle açıklıyor: "Yale Üniversitesi ve ABD Sağlık Bakanlığı büyük kaynak sağladı. Harvard Hughes Tıp Enstitüsü'nün de desteğini gördük. İyi sonuçlar almaya başladıktan sonra kaynaklar arttı. Biz de bin kişilik örnekle başladığımız araştırmayı 15 bine çıkardık. Rakam 22 bin olacak."
Beyin cerrahisinin konseptini değiştirecek devrim niteliğinde bir buluşa imza atan Prof. Dr. Murat Günel, henüz 41 yaşında. Amerika'ya Cerrahpaşa Tıp Fakültesi son sınıf öğrencisi iken gelmiş. Dünyanın farklı ülkelerinden gelen öğrenciler arasından sivrilerek 1991 yılında beyin cerrahisi bölümüne alınan tek asistan olmuş. Bugün Yale Üniversitesi'nde bilim dalı başkanı ve beyin genetiği programı direktörü. Tıpta çığır açacak araştırmasına 1994 yılında başlamış. İlk deneylerinde elde ettiği başarılar sayesinde hem kaynak sağlamış hem de iyi bir ekip kurmuş. Murat Günel'in açıklamaları özetle şöyle:
Bu araştırma nasıl başladı?
1991 yılında asistan olduğumda gönlümde damar hastalıkları üzerine uzmanlaşmak vardı. Genelde kalp, şeker, anevrizma gibi hastalıkların genetik bir bazı var. Fakat tek bir gen yok. Bazı genler vardır ve o bozuk ise onun neden olduğu hastalık ortaya çıkar. Ancak toplum hastalıklarında her hastalığa yalnızca bir gen etki etmiyor. Her gen hastalığa ufak ufak etki ediyor. Tek bir gende problem varsa o büyük sorun olmuyor ama diğer genler de sağlıklı değilse ve bunun üzerine bir de sigara içiyorsanız ve yüksek tansiyonunuz varsa o takdirde anevrizma hastası oluyorsunuz. İşte o dönemlerde ufak ufak etkisi olan genlerin bulunmasına moleküler teknoloji yeterli değildi. Bu teknolojide iki yıl önce sağlanan gelişme artık hastalıkta ufak etkisi olan genlerin bulunmasını sağlayacak düzeye geldi. Bu gelişme bize, üzerinde yıllardır düşünüp çalışma yaptığımız araştırma için fırsat oldu. Elimizde örnek sayısı çoğaldı. Araştırmamız hız kazandı.
Gen örneklerini nasıl elde ettiniz?
Buradaki başarım, grupları bir araya getirmek oldu. Genetikçiler arasında büyük rekabet vardır. Ben işte bu genetikçileri bir araya getirdim. Japonya'dan Avrupa'ya birçok ülkeden ellerindeki örnekleri Yale'ye getirterek bugün 15 binin üzerinde örnek olmasını sağladık. Bu rakam yakında 22 bine ulaşacak.
Bir buluşum daha var...
Türk doktor arkadaşların büyük gayretleri ile gen çalışmasında birinci olduk. Ekip çalışmasının ürünü. Keşfettiğimiz üç genin dışında yenilerini de bulduk ancak onlar hakkında şimdi bir açıklama yapmam mümkün değil.
Anevrizma tamamen kara kutuydu
Bu yeni bulgumuzun alana inmesi zaman alacak. Beyin cerrahisinin kapsamını değiştirecek bir buluş bu. O nedenle bir iki günde geri dönüşüm olmasını beklemek yanlış olur. Şu an buluşunu yaptığımız iş, genleri bulmak oldu. Bunun ikinci aşaması bu genlerin biyolojisini anlamak. Son aşaması ise tedavi yöntemlerini bulmak. Her biri araştırmamız gibi sürerse önümüzde bir 30 sene daha var demektir. Ancak 1-2 yıl içinde basit bir kan testi ile anevrizma oluşum riski yüksek genleri belirleyebileceğimiz için risk taşıyan hastaları erken teşhis edeceğiz. Bu riskte olan hastalar radyolojik tetkiklerden geçirilip anevrizma oluşumu tespit edilirse şu anki yöntemlerle tedavi edilecekler. İnsan neden yaşlanır? Yaşlılığa bağlı çıkan hastalıkların sebebi nedir? Bir teoriye göre buna neden kök hücreler. Bizim araştırmamız da bu teoriyi doğruluyor. Çocuk ve gençlik dönemlerinde bu kök hücreler hepimizde çok. Yaş ilerledikçe kök hücrelerin sayısı ve kapasitesinin düşmesi nedeniyle hastalıklarla savaşmaları zayıflıyor. Kalbinizde bir hasar olsa normalde kök hücrelerin gidip bu sorunu çözmesi gerekir. Yaşlandığınızda kök hücreler yeterli verimde çalışmadığından kalpteki sorunu tamir edemiyor. Bu nedenle de kalp krizi ortaya çıkıyor. Bu örneği diğer hastalıklarda da aynı şekilde söyleyebiliriz. İşte bu 3 gendeki bozukluklar insanların erken yaşlanmasına neden oluyor. Şu anda 3 gen bulduk ve daha fazla gen olduğunu biliyoruz. Diğer genleri bulmak için çalışmalarımız devam ediyor. Genetik ne kadar fazla etken olduğunu belirleyebilirsek erken teşhis için riski belirleyebilmemiz o kadar güvenli olacak. Anevrizma tamamen kara kutuydu ve bu hastalık hakkında bildiklerimiz sadece sigara içenlerde, yaşlılarda, kadınlarda daha fazla olduğuydu. Bu buluş ile anevrizma hastalığına ilk gün ışığı vurdu.
Sadece laboratuvar
masrafı 3 milyon dolar
Bütçe sorununu nasıl çözdünüz?
İnsanın genetik haritasında 3 milyar harf var. Bizim aradığımız tek bir harf bozukluğu. İnsan başına işe başladığımızda maliyeti 500 dolardı. Bugün bu maliyet 270 dolara kadar düştü. Yaklaşık 11 bin örnek yaptık ve hesabını oradan çıkarabiliriz. Sonuç pozitif çıktığı için işin doğrusu şanslıyız ve maliyete değmiş oldu. Araştırmama öncelikle Yale sonra da ABD Sağlık Bakanlığı büyük kaynak sağladı. Ayrıca hükümet dışı en büyük tıp araştırmalarına kaynak ayıran Harvard Hughes Tıp Enstitüsü'nden de destek sağlandı. Türkiye ile ortak çalışmalarımız var. Hacettepe, Çapa, Marmara üniversiteleri ve Diyarbakır'la ortak yayınlar yaptık. Türkiye'de bilim dışı bürokratik engeller var. Bilimin artık sınırlar üzeri olduğunu anlamak gerekiyor. İşte Yale'de bir Türk doktoru başarı elde edince tüm ülke olarak gurur duyuyoruz ve bu son derece normal bir şey. O nedenle bilimde, sanatta sınırları aşmak gerekiyor.