Bu öğretmenin kölesi olunur

Kaynak : Cihan Haber Ajansı
Haber Giriş : 23 Kasım 2008 14:20, Son Güncelleme : 27 Mart 2018 00:42

Nevşehir'in yaşayan efsane isimlerinden emekli öğretmen Adil Uğurlu'nun öğretmenlik yaşamı, düne, bugüne ve geleceğe yönelik ciddi dersler taşıyor.

1940'lı yıllarda öğrencilerine bir harf öğretebilme adına tatil günleri dışında, yaşadığı Nevşehir'in merkez ilçeye bağlı Nar beldesi ile Gülşehir ilçesindeki ilkokula gidebilmek için gidiş ve dönüş olmak üzere her gün 36 km yol yürüyen fedakar öğretmen Adil Uğurlu'nun anlattıkları, Türkiye'nin eğitimde nerden nereye ulaştığını gözler önüne seriyor. Uğurlu "Şimdi de olsa gücüm yetse hiç çekinmeden aynı şeyi yapardım, öğrencilerimin başarısı bana bu sıkıntılarımı unutturur.'' diyor.

Nevşehir'in yaşayan en eski eğitimcisi ünvanını da elinde bulunduran Adil Uğurlu, 05 Ağustos 1920 yılında doğdu. Uğurlu, ilkokulu Nar'da, ortaokul ve liseyi Nevşehir merkezde bitirmiş. Öğretmen okulunu ise Adana Erkek Öğretmen Okulu'nda okumuş, 1938- 1939 eğitim öğretim yılında da öğretmen okulundan mezun olmuş. Öğretmenliğe, 1939 yılında 19 yaşındayken Isparta'ya bağlı Senirkent ilçesinin Uluborlu beldesindeki Turan İlkokulu'nda başlayan Adil Uğurlu, 5 yıl burada görev yaptıktan sonra Nevşehir'in o zamanki adıyla Arapsun (Gülşehir) kazasına atanmış. Uğurlu burada 1944-1946 yılları arasında görev yapmış.

ÖĞRENCİLERİMİN BAŞARILARI SIKINTILARIMI UNUTTURUYOR

Mesleğe ilk başladığında 40 Lira 25 kuruş maaş aldığını belirten Uğurlu, maaşının 10 YTL'sini Nevşehir'deki ailesi ile paylaştığını, kalanı ise temel ihtiyaçları ve okulun ihtiyaçlarının giderilmesinde kullandığını söylüyor. Nevşehir'in Nar beldesinden, Gülşehir kazasında görev yaptığı okula gidebilmek için 2 yıl boyunca her gün 36 kilometre yol yürüdüğünü belirten Adil Uğurlu şunları söylüyor: "Görev yaptığımız dönemde bu zamanda olduğu gibi motorlu araç yoktu. Diğer yanda Gülşehir İlçesi'nde uygun bir ev de bulamamıştım. 2 yıl boyunca ikamet ettiğim Nar beldesinde saat 04.00 gibi kalkar, yaklaşık 18 kilometrelik yolu 2 saat 45 dakikalık bir sürede tamamlayarak okula ulaşırdım. Özellikle kış aylarında kar kalınlığının kimi yerde 1 metreye ulaştığı o dönemde çok sıkıntı çekerdik. Ama öğrencilerime bildiğim bir şeyi öğrettiğimde ve sonrasında onların elde ettiği başarılarla bu sıkıntılarımı bir çırpıda unuturdum. Cumartesi günleri dersler öğleye kadardı. Öğle saatlerinde ders çıkışında Çat yolu üzerinden 2- 2,5 saatlik yürüyüşle Nar'a geliyor, Pazartesi günü yine aynı yolla okula gidiyordum. Çok erken yola çıktığım için hayatımda derslere hiçbir dakika bile geç kalmadığım gibi çoğu kez okulu da ben açıyordum. O yıllarda araç yoktu. Ulaşım genelde at veya eşekle olurdu. Ben yürürdüm. Sabah ezanı Çat'ta okunurdu. Gülşehir'e erken vakitte gider, evimde bir iki saat dinlendikten sonra saat 08.15'te okula giderdim. Çoğu kez Gülşehir'de kalan öğretmenler bile daha okula gelmemiş olurdu. 2 yıl böyle geçti. Oradan Nevşehir merkez 30 Ağustos İlkokulu'na tayinim çıktı. Orada da 28 yıl 4 gün çalıştım. Yine okula Nar'dan yaya olarak okula giderdim. Orada normal yürüyüşle 35 dakika, hızlı yürüyüşle 25 dakika sürerdi. Her gün sabah saat 07.00'de okul kapısından içeri girerdim. Daha okula hizmetliler bile gelmemiş olurdu. 30 Ağustos İlkokulu'nda 18 yıl 4 gün müdürlük yaptım. Sabah okula en erken ben gider, her gün sınıfları dolaşırdım. Sınıfların temizliğine, tertibine, kışın sobanın hazır halde olup olmadığına bakardım.''

DİSİPLİN AMA ÖNCE SEVGİ

Disipline çok önem verdiğini anlatan efsane öğretmen "Ama disiplin dayakla değil, tutum, davranış ve sözlerle olur. Öğretmenlik ve müdürlük hayatımda çok az dayak attım. Ama öğrencilerim benden hem korkar, hem de çok severdi. Aynı şekilde öğretmen ve hizmetliler de" diyor.

Bilerek yapılan hata veya ihmali affetmediğini, duruma göre gerekli cezayı kim olursa olsun verdiğini anlatan Uğurlu, sözlerine şöyle devam ediyor: "Şu anda Nevşehir merkezde çok sayıda esnaf öğrencim var. Ne zaman dükkanlarının önündem geçsem hazır ola geçerler, ellerinde sigara varsa hemen yok etmeye çalışırlar, çay, kahve ikram etmeden bırakmazlar. Buna arkadaşlarım şahit olunca çok şaşırırlar: 'Yahu bunlara ne yaptın da, sana bu kadar saygı gösteriyorlar' derler. Öğrencilerimden üst düzey asker, öğretmen, mühendis, doktor olan çok sayıda insan var. Çok sayıda kurmay subay var. Bir tanesinin korgeneralliğe kadar yükseldiğini duydum. Sonrasını bilemiyorum. 28 yıl öğretmen ve idarecilik yapınca çok sayıda öğrencim var. ÖÖğretmenliğin zaten güzelliği buradadır. Bunları görünce 'ben bir şeyler yapmışım" derim ve çok mutlu olurum."

ÖĞRENCİLERİNİ OKUL NUMARALARIYLA HATIRLIYOR

Nevşehir'deki 30 Ağustos İlkokulu'nda 28 yıl görev yapıp, bunun 18 yılını müdür olarak yaptıktan sonra 54 yaşında emekli olan 35 yıllık öğretmen Adil Uğurlu, hizmet verdiği dönemlerde bir gün bile sağlık raporu almadığını belirtiyor.

Halen okuttuğu bir çok öğrencisini okul numarası ile hatırladığını anlatan Uğurlu, şöyle devam ediyor: "Eğitime 35 yıl süre ile yüreğimi verdim. Sadece öğrencilerimden ayrı kalmamak için bir tek gün bile sağlık raporu almadım. 30 Ağustos İlkokulu'nda 425 öğrenci vardı. Bunların tamamının adını soyadını ve okul numarasını hafızamda tutardım. Bir gün öğretmenlerden birine dedim ki 'Takip et, birinci sınıftan beşinci sınıfa kadar çocukların numaralarını ezbere okuyacağım.' Okudum, sonunda 6 veya 7 yanlışım oldu. Hayret etmişti. Şahsı görünce önce numaraları aklıma gelir. Örnek 274 Abdullah Uluer, 1972- 73 mezunu. Sınıfın birincisi idi. Özellikle matematiği çok iyiydi. Daha ben soruyu sorar sormaz kafasında çözerdi. Şu anda Nevşehir'de kitapçılık yapıyor. Boş zamanlarda resim çalışırdık. Çok kabiliyetli öğrenciler vardı. Çoğunun resimlerini hala saklarım. Sık sık bunları açar, hatıraları tazelerim. Gösterilen hürmetten çok seviniyorum. Çalıştığım yıllar aklıma gelir. Öğretmenler diğer memurlar gibi değil. Kitaplığımda çok sayıda kitabım var. Gözlerim yoruluncaya kadar hala kitap okurum. Boş vakitlerimi böyle geçiriyorum. Başka türlü vakit geçiremiyorum."

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber