Güvenlik Soruşturmalarının Niteliği Üzerine Bir Değerlendirme
Kariyer mesleklerden olan müfettiş, uzman, denetmen, kontrol yardımcılıklarının bir kısmı ile koruma güvenlik görevliliği, askeri, emniyet ve istihbarat teşkilatlarında çalışacaklar için güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması yapılmaktadır. Ancak, sitemize gelen maillerden anlaşıldığı kadarıyla hakkında yargı kararı olup olmadığına bakılmaksızın istihbari nitelikte bir çok bilgiye itibar edildiği görülmektedir. Öyleki adli mercilerde veya güvenlik birimlerinde suç isnadından dolayı yargılanma veya ifade verme bile güvenlik soruşturmasının olumsuz çıkmasına yol açabilmektedir. Bu nedenle, gerek Danıştay Başkanlığı tarafından verilen kararları gerekse de mevcut mer'i mevzuat çerçevesinde sitemiz uzmanlarının hazırlamış olduğu değerlendirmeyi görmek için tıklayın.
Güvenlik Soruşturmalarının Niteliği Üzerine Bir Değerlendirme
Kariyer mesleklerden olan müfettiş, uzman, denetmen, kontrol yardımcılıklarının bir kısmı ile koruma güvenlik görevliliği, askeri, emniyet ve istihbarat teşkilatlarında çalışacaklar için güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması yapılmaktadır. Ancak, sitemize gelen maillerden anlaşıldığı kadarıyla hakkında yargı kararı olup olmadığına bakılmaksızın istihbari nitelikte bir çok bilgiye itibar edildiği görülmektedir. Öyleki adli mercilerde veya güvenlik birimlerinde suç isnadından dolayı yargılanma veya ifade verme bile güvenlik soruşturmasının olumsuz çıkmasına yol açabilmektedir. Bu nedenle, gerek Danıştay Başkanlığı tarafından verilen kararları gerek mevcut mer'i mevzuat çerçevesindeki hükümleri gerekse de Av Mehmet Görünmez'in şu linkteki güvenlik soruşturması ile ilgili rehberinden yararlanarak sitemiz uzmanlarının hazırlamış olduğu değerlendirmeyi görmek için tıklayın.
MEMURİYETE GİRİŞTE YAPILAN GÜVENLİK SORUŞTURMASI VE ARŞİV ARAŞTIRMASININ OLUMSUZ OLMASININ MEMURİYET KADROLARINA ATANMAYA ENGEL OLUŞTURUP OLUŞTURMAYACAĞI
KANUNLARDA YER ALAN HÜKÜMLER
4045 sayılı "Güvenlik Soruşturması, Bazı Nedenlerle Görevlerine Son Verilen
Kamu Personeli İle Kamu Görevine Alınmayanların Haklarının Geri Verilmesine"
ve 1402 Numaralı "Sıkıyönetim Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin
Kanun'un" 1'inci maddesinde; "Güvenlik Soruşturması ve Arşiv Araştırması;
kamu kurum ve kuruluşlarında, yetkili olmayan kişilerin bilgi sahibi olmaları
halinde devlet güvenliğinin, ulusal varlığın ve bütünlüğün, iç ve dış menfaatlerin
zarar görebileceği veya tehlikeye düşebileceği bilgi ve belgelerin bulunduğu
gizlilik dereceli birimler ile askeri, emniyet ve istihbarat teşkilatlarında
çalıştırılacak kamu personeli ve ceza infaz kurumları ve tutukevlerinde çalışacak
personel hakkında yapılır. Devletin güvenliğini, ulusun varlığını ve bütünlüğünü
iç ve dış menfaatlerinin zarar görebileceği veya tehlikeye düşebileceği bilgi
ve belgeler ile gizlilik dereceli kamu personeli ile meslek gruplarının tespiti,
birim ve kısımların tanımlarının yapılması, güvenlik soruşturmasının ve arşiv
araştırmasının usul ve esasları ile bunu yapacak merciler ve üst kademe yöneticilerinin
kimler olduğu Bakanlar Kurulu Kararı ile yürürlüğe konulacak yönetmelik ile
düzenlenir." hükmüne yer verilmiştir.
İLGİLİ YÖNETMELİKTE YER ALAN HÜKÜMLER
Bu Kanun hükmü gereğince 14.2.2000 tarih ve 2000/284 sayılı Bakanlar Kurulu
Kararı yayımlanarak yürürlüğe konulan Güvenlik Soruşturması ve Arşiv Araştırması
Yönetmeliğinin Amacını düzenleyen 1'inci maddesinde; "Bu Yönetmeliğin
amacı; yetkili olmayan kişilerin bilgi sahibi olmaları halinde Devletin güvenliğinin,
iç ve dış menfaatlerinin, ulusal varlığın ve bütünlüğün zarar görebileceği veya
tehlikeye düşebileceği bilgi ve belgelerin bulunduğu bakanlıklar ile kamu kurum
ve kuruluşlarının gizlilik dereceli birim ve kısımlarını belirlemek, Türk Silahlı
Kuvvetlerinde, emniyet ve istihbarat teşkilatlarında, ceza İnfaz kurumları ve
tutukevlerinde çalışacak personel hakkında yapılacak güvenlik soruşturması ve
arşiv araştırmasını düzenlemektir."hükmüne yer verilmiştir.
Burada açıklanması gereken iki kavram vardır. Bunlardan;
1- Arşiv Araştırması: Kişinin kolluk kuvvetleri tarafından halen aranıp
aranmadığının, kolluk kuvvetleri ve istihbarat ünitelerinde ilişiği ile adli
sicil kaydının ve hakkında herhangi bir tahdit olup olmadığının mevcut kayıtlardan
saptanmasını,
2- Güvenlik soruşturması: Kişinin kolluk kuvvetleri tarafından halen
aranıp aranmadığının, kolluk kuvvetleri ve istihbarat ünitelerinde ilişiği ile
adli sicil kaydının ve hakkında herhangi bir tahdit olup olmadığının yıkıcı
ve bölücü faaliyetlerde bulunup bulunmadığının, ahlaki durumunun, yabancılar
ile ilgisinin ve sır saklama yeteneğinin mevcut kayıtlardan ve yerinden araştırılmak
suretiyle saptanması ve değerlendirilmesini,
ifade etmektedir.
Ayrıca, bu Yönetmeliğin Kapsamını düzenleyen 2'nci maddesinde; "Bu
Yönetmelik; yetkili olmayan kişilerin bilgi sahibi olmaları halinde Devletin
güvenliğinin, iç ve dış menfaatlerinin, ulusal varlığın ve bütünlüğün zarar
görebileceği veya tehlikeye düşebileceği bilgi ve belgeleri, bunların toplanmasını
ve işlemini yürüten bakanlıklar ile kamu kurum ve kuruluşların ilgili birim
ve kısımlarının belirlenmesini, Türk Silahlı Kuvvetlerinde, emniyet ve istihbarat
teşkilatlarında, ceza İnfaz kurumlan ve tutukevlerinde çalışacak personeli,
ayrıca bakanlıklar ile kamu kurum ve kuruluşlarının yurtdışı teşkilatlarında
sürekli görevlendirilecek bütün personel için yapılacak güvenlik soruşturması
ve arşiv araştırmasının esas ve usullerini, bunu yapacak mercileri, hakkında
güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması yapılacak gizlilik dereceli yerlerde
çalışan kamu personeli ile meslek grupları ve üst kademe yönelicilerini kapsar."hükmüne
yer verilmiştir.
Yine, hakkında güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması yapılacak personelin
düzenlendiği 8'inci maddede ise; "Güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması;
gizlilik dereceli birim ve kısımlar ile askeri, emniyet, istihbarat teşkilatlarında
ve ceza infaz kurumları ve tutukevlerinde çalıştırılacak personel hakkında yapılır.
Emniyet Genel Müdürlüğü ve mahalli mülki idare amirlikleri güvenlik soruşturması
ve arşiv araştırmasını; bakanlıklar, kamu kurum ve kuruluşlarının gizlilik dereceli
birim ve kısımları ile yurt dışı teşkilatında ve askeri, emniyet, istihbarat
teşkilatlarında ve ceza infaz kurumu ve tutukevlerinde çalıştırılacak personel
hakkında yapar.
Milli İstihbarat Teşkilatı Müsteşarlığı; Emniyet Genel Müdürlüğü ve mahalli
mülki idare amirliklerinin görev ve yetkileri saklı kalmak kaydıyla, güvenlik
soruşturmasını Milli İstihbarat Teşkilatında, Türk Silahlı Kuvvetlerinin kadro
ve kuruluşlarında çalışacak personel ile bakanlıklar ve kamu kurum ve kuruluşlarının
gizlilik dereceli birim ve kısımlarının hiyerarşik olarak bağlı bulunduğu üst
kademe yöneticilerinden müsteşar, genel müdür, vali, büyükelçi ve müstakil birim
amirleri ile bunların yardımcıları ve ayrıca yurtdışı teşkilatında sürekle görevlendirilecek
bütün personel hakkında, arşiv araştırmasını ise sadece gizlilik dereceli birim
ve kısımlarda görev alacaklar ile bunların bu fıkrada sayılanlar dışında kalan
yöneticileri ve ceza infaz kurumları ve tutukevlerinde çalışacak personel hakkında
yapar. Ayrıca, müşterek kararname ile atanacak personelden hakkında güvenlik
soruşturması yapılmamış olanlar için Başbakanlıkça arşiv araştırması yaptırılır.
Milli İstihbarat Teşkilatı Müsteşarlığı ile Emniyet Genel Müdürlüğünün birbirlerinin
personeli hakkında yapacakları güvenlik soruşturması ve arşiv araştırmasının
esas ve usulleri ile bu Yönetmeliğin uygulanmasında kullanılacak bilgi ve belgelerin
karşılıklı değişimi Başbakanın onayıyla yürürlüğe konulacak esaslar ile düzenlenir."
hükmü yer almaktadır.
Diğer yandan, bu Yönetmeliğin Değerlendirmeyi düzenleyen 15'inci maddesinde;
"(Değişik: 29.3.2001 gün ve 24357 sayılı R.G.) Yaptırılan güvenlik soruşturması
ve arşiv araştırması sonucunda elde edilen bilgilerin olumsuz olması halinde,
kişinin gizlilik dereceli birim, kısım ve gizlilik dereceli yerler ile askeri,
emniyet ve istihbarat teşkilatları, ceza infaz kurumları ve tutukevlerinde çalıştırılıp
çalıştırılmamaları, yer değiştirerek bu görevlere devam edip etmemeleri gibi
hususları incelemek ve sonucunu sorumlu amirin takdirine sunmak üzere; bakanlıklarda
müsteşarın, diğer kamu kurum ve kuruluşlarında en üst amirin, üniversitelerde
rektörün, illerde valinin başkanlığında, personel birim amiri, hukuk müşaviri
ve varsa güvenlik işlerinden sorumlu birim amirinden oluşan ?Değerlendirme Komisyonu?
kurulur. Başbakanlıkta kurulacak Değerlendirme Komisyonu Müsteşar veya görevlendireceği
müsteşar yardımcısının başkanlığında, Kanunlar ve Kararlar Genel Müdürü ile
Personel ve Prensipler Genel Müdürünün katılımıyla oluşur. Türk Silahlı Kuvvetlerinde
ise bu Komisyonun oluşumu kendi yönergeleri ile belirlenir. Değerlendirme Komisyonunun
çalışma tutanakları ve kararları gizlidir. " hükmüne yer verilmiştir.
Görüleceği üzere, Yaptırılan güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması
sonucunda elde edilen bilgilerin olumsuz olması halinde, kişinin gizlilik dereceli
birim, kısım ve gizlilik dereceli yerler ile askeri, emniyet ve istihbarat teşki1at1arı,
ceza infaz kurumları ve tutukevlerinde çalıştırılıp çalıştırılmamaları, yer
değiştirerek bu görevlere devam edip etmemeleri gibi hususları incelemek ve
sonucunu sorumlu amirin takdirine sunmak üzere Değerlendirme Komisyonu kurulacağı
ve bu Komisyonun kararı çerçevesinde yetkili amirin kararını vereceği belirtilmiştir.
İşte burada yetkili amire ve Değerlendirme Komisyonuna önemli görevler düşmektedir.
Yani, güvenlik soruşturmasının olumsuz olmasının ciddi nitelikte olup olmadığına
Değerlendirme Komisyonu ve yetkili amir karar verecektir.
Bu konuda Arşiv araştırması ve güvenlik soruşturması ile ilgili olarak Danıştay
Başkanlığının vermiş olduğu yargı kararları yol gösterici nitelik taşımaktadır.
Çünkü, uygulamada bu hususun amacının dışında kullanıldığına rastlanılmaktadır.
Örneğin, yıllar önce bir şüpheden dolayı adli makamlarda yargılanıp beraat etmiş
olsanız dahi bu olay sizin güvenlik soruşturmanızın olumsuz olmasına neden olabilmektedir.
Halbuki hukuk literatüründe "beraati zimmet asıldır" kuralı gereğince
bir kişinin suçluluğu ispat edilmedikçe o kişi masumdur. Ancak, uygulamada bir
çok sorunla karşılaşılmaktadır. Bazen karakolda ifadenizin alınması dahi sizin
önünüze engel olarak çıkabilmektedir.
DEĞERLENDİRME
Bu konuya açıklık getirecek nitelikte olan Yargı kararlarına aşağıda yer veriyoruz.
Aşağıda yer alan yargı kararlarında ortak bir nokta görülecektir. Bu nokta kişiler
hakkında isnad edilen suçların sabit olmadığı sürece bu isnatlardan dolayı kişilerin
memuriyete başlatılmamasına yargı mercileri olumsuz bakmaktadır. Yani,memuriyete
başlamadan önce veya memuriyet sırasında yapılan güvenlik soruşturmasında, güvenlik
soruşturmasının olumsuz olmasının;
1- Herhangi bir nedenle adli mercilerde veya güvenlik birimlerinde suç isnadından
dolayı yargılanmanın veya ifade vermenin memuriyete engel olması mümkün değildir.
2- Güvenlik soruşturmasının olumsuz olmasına neden olan hususun şayet göreve
engel olmayacak bir suçtan dolayı mahkumiyetse ve bu mahkumiyet memuriyete engel
olmayacak nitelikteyse yine yargı mercileri bu hususa olumsuz bakmaktadır.
Bu nedenle güvenlik soruşturmasının olumsuz olmasının objektif nedenlere dayanması
gerekmektedir. Aksi takdirde hem insanların mağdur olmasına yol açılmakta hem
de yargı mercilerinde boş yere zaman kaybedilmekte ve Devlet sürekli tazminat
ödeme zorunda bırakılmaktadır. Elbette suçlu insanlar önemli görevlere getirilmemelidir.
Ancak, suçluluğu sabit oluncaya kadar her insanın masum olarak kabul edilmesi
gerektiği de unutulmamalıdır.
KONU İLE İLGİLİ DANIŞTAY KARARLARI
Danıştay 5. Dairesinin 03.11.1999 tarihli ve E:1999/3652 K:1999/3292 sayılı
kararında;
İlinde Sınıf Öğretmeni olarak görev yapan davacının, davalı idare tarafından
açılan tütün eksperliği yazılı ve sözlü sınavını kazandığı, 23.6.1997 tarihinde
çekilen kura sonucu görev yerinin belirlendiği ve ... Yaprak Tütün İşletmesinde
görev yapmak üzere adı geçen ile 6 aylık hizmet sözleşmesi imzalandığı; değerlendirme
komisyonunun 19.6.1997 günlü, 1997/6 sayılı kararıyla, davacı hakkında yapılan
arşiv araştırması sonucunda ... Valiliğinin 14.5.1997 günlü, 964 sayılı yazısında,
adı geçenin 15.4.1994 tarihinde ... Emniyet Müdürlüğünce izinsiz gösteri
yürüyüşü yapmak ve yasadışı pankart asmak fiilinden yakalandığı ve fiş kaydının
mevcut olduğu; 14.4.1997 tarihinde ... Üniversitesi ... Tıp Fakültesinde Güneydoğuda
Terör Örgütüne yapılan operasyonları protesto etmek amacıyla yasak bildiri dağıtırken
yakalandığı halde, Personel Güvenlik Soruşturma ve Arşiv Araştırma Formunda
bu durumu belirtmediğinden yalan beyanda bulunduğu ve yasadışı örgüt sempatizanı
olduğundan bahisle kurum bünyesinde çalıştırılmasının uygun görülmemesi
üzerine bakılan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.
Davacının, 3713 sayılı Kanuna aykırı hareket etmek fiilimden dolayı 14.4. 1994
tarihinde gözaltına alındığı, 17.4.1994 tarihinde sevk edildiği ... DGM' sinin
28.4.1994 günlü, Hazırlık No:1994/669 sayılı kararıyla takipsizlik kararı verildiği
belirlenmiştir. Öte yandan 14.4.1997 tarihinde ... Üniversitesi ... Tıp Fakültesinde
yasak bildiri dağıtmaktan gözaltına alındığı ve ... DGM'sine serbest bırakıldığı
... Emniyet Müdürlüğünün anılan yazısında belirtilmiş ise de; adı geçen tarafından
bu tarihte ...'da olduğu ve gözaltına alınmasının mümkün bulunmadığı belirtilmesine
rağmen idarece bu hususa ilişkin belge sunulamadığı görülmektedir.
Dava konusu işlem; davacının ... DGM'ye sevkedilmiş olmasına ve hakkında takipsizlik
kararı verilmesine rağmen, bu hususun Personel Güvenlik Soruşturma ve Arşiv
Araştırma Formunda belirtilmemesi suretiyle yalan beyanda bulunması nedeniyle
Tütün Eksperliğine alınmaması "olduğuna göre yukarıda belirtilen hukuki
durum ve olayı gelişimi doğrultusunda değerlendirme yapılması gerekmektedir.
Bu durumda, suç işlediği şüphesiyle gözetim altına alınan kişi henüz Ceza
Muhakemeleri Usulü Kanununun yukarıda belirtilen hükmü uyarınca sanık olmamış,
bir başka anlatımla cumhuriyet savcısı tarafından henüz kendisine karşı mahkum
edilmesi amacıyla iddianame hazırlanmamış fakat şüpheli olan kişidir. Şüpheli;
sanıklığın şartından birisi olan isnat şartı henüz şahsında gerçekleşmemiş,
üzerinde suç şüphesinin yoğunlaştığı halde kendisine karşı henüz somut bir işlem
yapılmamış kişidir. Davacı hakkında iddianame hazırlanmadığı gibi yasanın aradığı
anlamda suçlu olarak mahkemeye de davet edilmediği açıktır.
Olayda, davacı tarafından 17.4.1997 tarihinde düzenlenerek idareye verilen Personel
Güvenlik Soruşturma ve Arşiv Araştırması Formun'da kasıtlı olarak noksan veya
yanlış cevaplandırılmış soruların işten çıkarma nedeni sayılacağının belirtildiği;
anılan Formun 7. maddesinin (b) bendinde, (aleyhinizde iddianame tanzim edildi
mi?) (c) bendinde ise; (herhangi bir askeri veya sivil ceza davasında suçlu
olarak mahkemeye davet edildiniz mi?) sorularına davacı tarafından "hayır"
cevabı verilmesinin yukarıda belirtilen hukuki durum karşısında yalan beyan
olarak kabulü mümkün değildir.
Öte yandan davacının atanmamasını gerektiren başka hukuksal neden öne sürülmemiş
olması ve adı geçenin halen memuriyet statüsünde bulunması da göz önüne alındığında
dava konusu işlemde hukuka uyarlık, davanın reddi yolundaki idare mahkemesi
kararında hukuki isabet görülmemiştir.
Yine Danıştay 12. Dairesinin 29.02.1996 tarihli ve E: 1995/7261, K: 1996/585
sayılı kararında;
Ankara 10. İdare Mahkemesinin 27.2.1995 günlü. E:1994/723, K:1995/263 sayılı
kararıyla; Anayasanın 128/2. maddesinde, memurların ve diğer kamu görevlilerinin
nitelikleri, atanmaları, görev ve yetkileri, hakları ve yükümlülükleri, aylık
ve ödenekleri ve diğer özlük işlerinin kanunla düzenleneceği, 70/2. maddesinde
de, hizmete alınmada görevin gerektirdiği niteliklerden başka hiçbir ayırım
gözetilemeyeceği kuralına yer verildiği, 657 sayılı Yasanın 48. maddesinde de,
devlet memurluğuna alınmada genel ve özel koşulların düzenlendiği, 3.11.1994
günlü, 22100 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 4045 sayılı
Yasanın Geçici 1. maddesinde, 12.9.1980 tarihinden sonra açılan kamu görevine
ve işçiliğe giriş sınavım kazanıp da haklarında yapılan güvenlik soruşturması
sonucunda sakıncalı olduğunun bildirilmesi nedeniyle göreve alınmayanların ilgili
mevzuatında öngörülen nitelikleri kaybetmemiş olmaları koşuluyla yaş şartı aranmaksızın
bu kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren açılacak sınavlara, önceki güvenlik
soruşturmaları dikkate alınmadan katılabilecekleri, sınavları kazanmaları sonucu
göreve alınanlara geçmişe yönelik aylık ve diğer özlük haklarının verilmeyeceği
ve açıkta geçen sürelerin değerlendirilmeyeceği, bu konu ile ilgili olarak
yargıya intikal etmiş olanlardan henüz haklarında yargı kararı kesinleşmemiş
olanlar hakkında da bu kanun hükümlerinin uygulanacağının hükme bağlandığı,
davalı idarece, davacının, hakkında yaptırılan güvenlik soruşturmasında elde
edilen bilgiler nedeniyle, atamasının yapılmadığı, bir kamu görevine açıktan
atama yapmak konusunda idarenin takdir yetkisinin bulunduğu, ancak bu yetkinin
kullanımının yargı denetimine tabi olduğu, memur olmak için genel ve özel şartları
taşıdığı konusunda uyuşmazlık bulunmayan davacının hakkında yaptırılan arşiv
araştırmasında, bizzat kendisinin kötü bir halinin saptanmadığı, kardeşinin
durumunun dava konusu işleme neden olarak gösterilmesinin Güvenlik Soruşturması
Yönetmeliği hükümleri ve genel hukuk ilkeleri çerçevesinde kabul edilebilir
nitelikte görülmediği, davacının tazminat istemine gelince. 4045 sayılı
Yasanın anılan madde hükmü uyarınca geçmişe yönelik özlük haklarının verilmesinin
mümkün olmadığı gerekçesiyle, dava konusu işlem ve dayanağı değerlendirme komisyonu
kararı iptal edilmiş, işlem nedeniyle yoksun kalınan aylık ve diğer özlük haklarının
yasal faiziyle birlikte tazmini isteminin reddine karar verilmiştir.
Davalı idare, idare mahkemesi kararının, dava konusu işlemin iptaline ilişkin
kısmının, açıktan atamalarda idarelerin takdir yetkisinin bulunduğunu, bu yetkinin,
davacının, hakkında yaptırılan arşiv araştırması sonucu ve atanacağı görevin
özelliği dikkate alınarak göreve atanmaması yönünde kullanılmasında hukuka aykırılık
bulunmadığım; davacı ise, dava konusu işlem nedeniyle yoksun kaldığı aylık ve
diğer özlük haklarının yasal faiziyle birlikte tazmini isteminin reddine ilişkin
kısmının, hukuka aykırı olduğunu, göreve atanmamasına ilişkin işlem iptal edilmiş
olduğuna göre bu işlem nedeniyle yoksun kaldığı haklarının ödenmesi gerektiğini
öne sürmekte ve temyizen incelenerek bozulmasını istemektedir.
Dosyanın incelenmesinden, davalı idarece 16.6.1993 ve 12.7.1993 tarihlerinde
yapılan stajyer gümrük muayene memurluğu sınavım kazanan davacı hakkında yaptırılan
arşiv araştırması sonucu, kardeşinin bazı suçlardan arandığının tespit edilmesi
üzerine, gümrük müsteşarlığı değerlendirme komisyonunun 9.4.1994 günlü, 1994/3
sayılı kararıyla, memuriyete alınmasının uygun olmadığına karar verildiği, bu
karara istinaden, davacının göreve atanmamasına ilişkin 1.6.1994 günlü, 120059
sayılı işlemin tesis edildiği anlaşılmıştır.
İdare ve Vergi Mahkemeleri tarafından verilen kararların temyiz yolu ile incelenerek
bozulabilmeleri 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 49. maddesinde belirtilen
nedenlerden birinin bulunması halinde mümkün olup, davalı idarece öne sürülen
hususlar, Ankara 10. İdare Mahkemesinin 27.12.1995 günlü, E:1994/723, K:1995/263
sayılı kararının, hukuk ve usule uygun bulunan, davacının atamasının yapılmamasına
ilişkin işlem ve dayanağı değerlendirme komisyonu kararının iptaline yönelik
kısmının bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
Buna karşılık, Anayasanın 125. maddesinin son fıkrasında, "İdare kendi
eylem ve işlemlerinden doğan zararı ödemekle yükümlüdür", hükmü yer almış
olup, bu hüküm gereğince ve davacının atanmamasına ilişkin davalı idare işleminin
iptal edilmekle hukuka aykırılığı saptanmış olduğundan, davacının bu işlem sebebiyle
uğradığı zararların tazmini zorunlu bulunmaktadır. Söz konusu zararların giderilmesinde,
davacının atanmamasına ilişkin işlemin tesis edildiği tarihten, iptal kararı
üzerine atandığı tarihe kadar geçen süre içerisinde yoksun kaldığı aylık ve
diğer özlük haklarının davalı idarece davacıya ödenmesi gerekeceğinden idare
mahkemesi kararının, davacının, atanmaması dolayısıyla yoksun kaldığı aylık
ve diğer özlük haklarının yasal faiziyle birlikte tazmini isteminin 4045 sayılı
Yasanın geçici 1. maddesi uyarınca geçmişe yönelik aylık ve özlük haklarının
ödenemeyeceği gerekçesiyle reddine ilişkin kısmında hukuka uyarlık bulunmamaktadır.
Açıklanan nedenlerle, Ankara 10. İdare Mahkemesinin 27.2.1995 günlü E:1994/723,
K:1995/263 sayılı kararının, dava konusu işlem ve dayanağı değerlendirme komisyonu
kararının iptaline ilişkin kısmının davalı idarenin temyiz isteminin reddiyle
onanmasına; dava konusu işlem nedeniyle davacının yoksun kaldığı aylık ve diğer
özlük haklarının yasal faiziyle birlikte ödenmesi isteminin reddine ilişkin
kısmının, davacının temyiz isteminin kabulüyle, 2577 sayılı İdari Yargılama
Usulü Kanununun 49. maddesinin 1/b fıkrası uyarınca bozulmasına, aynı maddenin
3622 sayılı Yasayla değişik 3. fıkrası gereğince bu kısım hakkında belirtilen
hususlar gözetilerek yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın adı gelen mahkemeye
gönderilmesine, 29.02.1996 tarihinde oybirliği ile karar verildi.
Yine Danıştay 12. Dairesinin 28.05.1998 tarihli ve E: 1996/3534, K: 1998/1579
sayılı Kararında;
Dava; 657 sayılı Yasanın 98/b maddesi uyarınca davacının görevine son verilmesine
ilişkin 22.11.1993 günlü 705 sayılı Adli Yargı Adalet Komisyonu kararının iptali
istemiyle açılmıştır.
Antalya 1. İdare Mahkemesinin 26.3.1996 günlü, E:1993/1543, K:1996/325 sayılı
kararı ile, 657 sayılı Yasanın 48. maddesi ile devlet memurluğuna alınacaklarda
aranan genel ve özel şartların düzenlenip, 98. maddesi (b) bendinde ise, devlet
memurluğuna alınma şartlarından herhangi birini taşımadığı sonradan anlaşılanlar
ile memurluk sırasında bu şartlardan herhangi birini sonradan kaybedenlerin
memurluğunun sona ereceğinin belirtildiği, olayda; hizmetli sınavını kazanan
davacının, güvenlik soruşturmasının olumsuz olması durumunda görevden ayrılmayı
kabul ettiği, bu taahhüdü üzerine 24.9.1991 tarihinde göreve başlatıldığı, bilahare
yapılan güvenlik soruşturması sonucu davacının, yasadışı örgüt üyesi olmak
ve fiili çalışmalarda bulunmaktan dolayı 1 yıl ağır hapis, 4 ay gözetim altında
tutulma cezası aldığı ve güvenlik soruşturma ve arşiv araştırma formunun 7.
maddesi ne de yanıltıcı bilgi verildiği hususlarının bildirilmesi üzerine, araştırma
yapıldığı ve ilgili yerlerden alınan belgelere göre, ... Sıkıyönetim Komutanlığı
2 Numaralı Askeri Mahkemesinin kesinleşen 2.4.1981 tarih, E:19807 1539, K:1981/407
sayılı kararı ile 1 sene ağır hapis, 4 ay gözetim cezası aldığının anlaşılması
nedeniyle davacının görevine son verildiği, bu durumda: idarenin kamu görevine
alma konusundaki değerlendirme yapma ve takdir yetkisini esaslı olarak etkileyecek
şekilde güvenlik soruşturması formunda yanlış beyanda bulunan ve kesinleşmiş
1 yıl ağır hapis cezası olan davacının, taahhüdü üzerine 24.9.1993 tarihinde
başlatıldığı görevine kazanılmış hak oluşturmayacak bir süre içinde 22.11.1993
tarihli işlem ile 657 sayılı Yasanın 98/b maddesi uyarınca son verildiği dikkate
alındığında, işlemde hukuka aykırılık görülmediği, her ne kadar davacının cezası
3682 sayılı Yasanın 8. maddesi uyarınca adli sicilden silinip arşiv kaydına
alınmış ise de bu halin, davacının yanlış beyanda bulunmasını gerektirmediği
ve adının kayıtlara yanlış geçirilmesi nedeniyle sabıkasızlık kaydı verildiği
anlaşıldığından söz konusu hususların da davacının durumunu etkilemeyeceği gerekçesiyle
dava reddedilmiştir.
Davacı, 3682 sayılı Yasa kapsamında adli sicilden silinebilecek nitelikte
olan mahkumiyetinin memuriyete engel olarak görülemeyeceğini, memuriyete atamada,
taahhütname ile memur alınması, bilgi formu doldurulması gibi bir koşuldan söz
edilemeyeceğini, sıkıyönetim mahkemesinden alınan ve adli sicilden silinmiş
olan bir mahkumiyetin bildirilmediği nedeniyle görevine son verilemeyeceğini
ileri sürmekte ve idare mahkemesi kararının temyizen incelenerek bozulmasını
istemektedir.
657 sayılı Devlet Memurları Kanunun, devlet memurluğuna alınmaya ilişkin genel
ve özel şartlarını düzenleyen, 3697 sayılı Yasanın 1. maddesi ile değişik 48.
maddesi A fıkrası 5. bendinde; ağır hapis cezasına mahkumiyet devlet memurluğuna
alınmaya engel hal olarak belirtilmiş anılan yasanın 98/b maddesi de bu durum
memurluğun sona ermesi sebebi olarak gösterilmiş ise de hukukumuzda yer alan;
memnu hakların iadesi, adli sicilden kaydın silinmesi gibi müesseseler mahkumiyet
ve sonuçlarını kaldırıcı etkiler doğurmaktadır.
3682 sayılı Adli Sicil Kanununun "Adli sicildeki kaydın çıkarılması"
başlıklı 8. maddesinde. "a...
b. Zimmet ihtilas irtikap rüşvet, Hırsızlık dolandırıcılık, sahtecilik, inancı
kötüye kullanmak, dolanlı iflas gibi yüz kızartıcı suçlar ile beş yıldan fazla
ağır hapis cezasına mahkumiyet hariç olmak üzerde: beş yıl veya daha az ağır
hapis veya hapis veya ağır para cezasına mahkumiyet halinde diğer bir cürümden
dolayı beş yıl içinde evvelce verilen ceza cinsinden bir cezaya veya daha ağır
bir cezaya mahkum olunmadığı takdirde ilgilinin, cumhuriyet savcılığının veya
Adalet Bakanlığı Adli Sicil ve İstatistik Genel Müdürlüğünün talebi üzerine
hükmü veren mahkemece veya talep edenin bulunduğu yer asliye ceza mahkemesince
duruşma yapılmaksızın adli sicildeki kaydın çıkarılmasına karar verilir..."
hükmüne yer verilirken, anılan yasanın 9. maddesinde ise; adli sicilden çıkarılan
bilgilerin bilgi arşivinde muhafaza edileceği, geçici 2. maddesinde ise. "Bu
Kanunun yürürlüğe girdiği tarihte Adalet Bakanlığı Adli Sicil ve İstatistik
Genel Müdürlüğünce toplanmış olup işleme tabi tutulan veya tutulmayan adli sicil
bilgilerinden, bu kanunun 8 ve 9. maddeleri ne göre çıkarılması gereken kayıtlar,
bir defaya mahsus olmak üzere bu genel müdürlüğün teklifi ve Bakanlığın onayı
ile teşekkül edecek komisyon tarafından adli sicilden çıkartılır" düzenlemesi
yapılmıştır.
3682 sayılı Kanunda belirtilen koşulların gerçekleşmesi sonucu adli sicilden
hükümlülük kaydının silinmesi halinde, bu kararın verildiği tarih itibariyle
söz konusu hükümlülüğün hukuki neticelerinin de ortadan kalkacağı ve kararın
ileriye yönelik hüküm ifade edeceği açıktır.
Dava dosyasının incelenmesinden: ... Adli Yargı komisyonunun açtığı 10.10.1992
tarihinde yapılan sınavda başarılı olması üzerine Adalet Bakanlığının 10.9.1993
tarihli onayı üzerine 24.9.1993 tarihinde göreve başlatılan davacının atama
tarihi itibariyle noksan olan güvenlik soruşturmasına ilişkin belgesinde, herhangi
bir olumsuzluğu olduğu takdirde görevden ayrılacağını taahhüt ettiği, ... Emniyet
Müdürlüğünün 27.10.1993 günlü, 016620 sayılı yazısı ile davacının mahkumiyetinin
olduğunun bildirildiği, dava dosyasına ekli ... Sıkıyönetim Komutanlığı 2
Numaralı Askeri Mahkemesinin 2.4.1981 günlü, E:1980/1589, K:1981/407 sayılı
kararı ile Milli Güvenlik Konseyine hakaretten 1 yıl ağır hapis, 4 ay gözetim
altında tutulma cezasına mahkum edildiği anlaşılan davacının mahkumiyetini,
düzenlendiği güvenlik soruşturmasına ilişkin formda bildirmediği, bu durumun
tespiti üzerine 657 sayılı Yasanın 98/b maddesine göre ... Adalet Komisyonu
kararı ve Adalet Bakanlığı 20.2.1995 günlü onayı ile görevine son verildiği,
Adalet Bakanlığı Adli Sicil ve İstatistik Genel Müdürlüğünün 12.5.1994 ve 11.5.1994
günlü yazılarından ise davacının arşivde kaydı olduğu anlaşılmıştır.
Her ne kadar Adli Sicil ve İstatistik Genel Müdürlüğünün yukarıda anılan yazılarından,
davacının adli sicildeki kaydının 3682 sayılı Yasanın geçici 2. maddesine göre
silindiği anlaşılıyor ise de bu konuya ilişkin komisyon kararının tarihi belirtilmemiştir.
İdare mahkemesince davacının adli sicildeki kaydının silinmesinin hizmetli olarak
görev yapmakta iken görevine son verildiği tarihten önce olup olmadığının araştırılarak
adlı sicil kaydının silinmesinin göreve son verilmesi işleminden önce olduğunun
tesbiti halinde, salt söz konusu mahkumiyetin esas alınarak davacının görevine
son verilmesine ilişkin işlemde hukuka uyarlık bulunmayacağı, bu durumda mahkumiyetin
bildirilmemiş olmasının da sonuç olarak davacının memurluğa alınmasına engel
teşkil etmeyeceği de gözetilerek bir karar verilmesi gerekirken, bu yönde bir
inceleme ve araştırma yapılmadan ve hükümlülük kaydının silinmiş olmasının bile
memurluğa engel bir hal olduğu kabul edilmesi suretiyle karar verilmesinde hukuki
isabet görülmemiştir.
Yine Danıştay 8. Dairesinin 19.03.1996 tarihli ve E: 1995/4350, K: 1996/768 sayılı Kararında;
Uyuşmazlık, ... Meslek Yüksekokulu İnşaat Bölümü Öğretim Görevlisi kadrosuna
yazılı ve sözlü sınavları kazanmasına karşın güvenlik soruşturmasının olumsuz
sonuçlandığı nedeniyle ataması yapılmayan davacının bu nedenle uğradığını öne
sürdüğü maddi ve manevi tazminat isteminden doğmuştur.
Dosyanın incelenmesinden, davacının anılan bölümün Öğretim görevlisi kadrosu
için açılan yazılı ve sözlü sınavlarda başarılı olduğu, hakkında yapılan güvenlik
soruşturmasında, yasadışı P.K.K. örgütü faaliyetlerinden dolayı 14.3. 1991
tarihinde yakalanıp sorgusunu takiben 18.3.1991 tarihinde ... Emniyet Müdürlüğünce
serbest bırakılması durumunun davalı idarece güvenlik soruşturmasının olumsuz
değerlendirilmesine yol açtığı, atamasının yapılmaması işleminin iptali
istemiyle açtığı davada, Ankara 8. İdare Mahkemesinin 27.10.1993 günlü ve 1234
sayılı kararıyla işlemin iptal edildiği, iptal kararının davacı vekiline 4.3.1994
tarihinde tebliğ edildiği, kararın taraflarca temyiz edilmediğinden 4.4.1994
tarihinde kesinleştiği, davacı vekilinin 21.4.1994 tarihinde kayda giren dilekçesi
ile müvekkilinin öğretim görevlisi kadrosuna atamasının yapılmaması nedeniyle
mahrum kaldığım öne sürdüğü 200.000.000 TL. maddi ve 20.000.000.- TL. manevi
olmak üzere toplam 220.000.000 TL.nin işlem tarihi olan 28.5.1992 tarihinden
itibaren yasal faiziyle birlikte tazmini istemiyle açtığı davada, Ankara 7.
İdare Mahkemesinin 27.4.1995 günlü ve 615 sayılı kararıyla davanın kısmen kabulüyle
148.635.000 TL. miktarın işlemin tesis olduğu tarihten itibaren hesaplanacak
yasal faiziyle birlikte davacıya ödenmesine, bu miktarın üzerindeki maddi ve
manevi tazminata ilişkin kısmının ise reddine karar verildiği, anılan kararın
davalı idarece temyizen incelenerek bozulması istenildiği anlaşılmıştır.
Bir idari işlemin yasalara ve hukuka aykırılığı kural olarak hizmet kusuru sayılmakta
ise de, her aykırılığın tazminat sorumluluğuna yol açmayacağı da idare hukuku
ilkelerindendir. Nitekim idari işlemlerin iptalini gerektiren nedenlerle hizmet
kusurunu doğuran nedenler arasında tam bir özdeşlik yoktur. Bir işlemin herhangi
bir yönden yasalara ve hukuk kurallarına aykırı görülerek iptal edilmiş olması
hizmet kusurunun varlığını kabule yetmez. İdare işleminin yapılması ve uygulanmasında
hizmet kusuru işlenmiştir diyebilmek için saptanan hukuki sakatlığın ağır ve
önemli olması gerekmektedir.
Ankara 8. İdare Mahkemesince iptal edilen öğretim görevliliğine atamasının yapılmaması
işleminin tesisinde güvenlik soruşturması sonucunda hataya düşülmüş olması,
hizmet kusuru sayılabilecek ve maddi tazminat ödenmesi sonucunu doğuracak ağır
ve önemli bir hukuki sakatlık niteliğinde değildir. Bu nedenle idarenin maddi
tazminat ödemekle yükümlü tutulması gerekmez.
İdare mahkemesince, davanın kısmen kabulüyle 148.635.000 TL. miktarın işlemin
tesis edildiği tarihten itibaren hesaplanacak yasal faiziyle birlikte davacıya
ödenmesine hükmedilmesinde hukuka uyarlık bulunmamaktadır.
Yine Danıştay 5.Dairesinin 19.11.1992 tarihli ve E: 1989/2001, K: 1992/3148
sayılı kararında;
Dava; güvenlik soruşturmasının olumsuz olduğu nedeniyle davacının öğretmen olarak
atanmamasına ilişkin işlemin Ankara 6. İdare Mahkemesinin 09.12.1987 günlü,
E: 1986/829, K: 1987/1229 sayılı kararıyla iptal edilmesi üzerine 18.03.1988
tarihinde öğretmen olarak atanan davacının atanması gereken 12.09.1984 tarihinden
göreve başlatıldığı 18.03.1988 tarihine kadar olan süreye ait tüm Aylık ve parasal
haklarının yoksun kaldığı tarihten itibaren yasal faiziyle birlikte ödenmesi,
özlük haklarının verilmesi istemiyle açılmıştır.
Ankara 6. İdare Mahkemesinin 24.05.1989 günlü, E: 1988/650, K: 1989/899 sayılı
kararıyla; davalı idarenin süre itirazının yerinde görülmediği, Anayasanın 125.
maddesine göre haksız bir işlemden dolayı maddi tazminat ödenebilmesi için ortada
gerçekleşmiş ve kesinleşmiş bir zararın mevcut olması gerektiği, aylığı hak
etmenin yasal istisnalar dışında bilfiil hizmet görülmesi ile mümkün olduğu,
davacının öğretmen olarak idarede hizmet görmemesi, ayrıca davacının iptal edilen
idari işlem nedeniyle gerçekleşmiş ya da gerçekleşmesi kesin olan zararının
doğmamış bulunduğu; bir idari işlemin yargı yerince iptal edilmiş olmasının
herhalde idarenin tazmin sorumluluğunu doğurmayacağı, davacının iptal edilen
işlem nedeniyle gerçekleşmiş ya da gerçekleşmesi kesin olan herhangi bir zararı
doğmadığından, idarece aylık ve özlük haklarının ödenmemesine ilişkin dava konusu
işlemde hukuka aykırılık görülmediği gerekçesiyle dava reddedilmiştir.
Davacı; idarenin hukuka aykırı olarak kendisini göreve başlatmadığını, bu nedenle
ataması gerektiği tarihten atandığı tarihe kadar olan süreye ait aylıklarını
ödemekle yükümlü olduğunu ileri sürmekte ve anılan kararın temyizen bozulmasını
istemektedir.
Anayasanın 125. maddesinin son fıkrasında "İdare kendi eylem ve işlemlerinden
doğan zararı ödemekle yükümlüdür" hükmü yer almış olup, bu hüküm gereğince
ve davacının öğretmenliğe atanmamasına ilişkin davalı idare işleminin Ankara
6. İdare Mahkemesinin 09.12.1987 günlü, K: 1987/1229 sayılı kararıyla iptal
edilmekle hukuka aykırılığı saptanmış olduğundan, davacının atanmamasına ilişkin
işlem sebebiyle uğradığı zararların tazmini zorunlu bulunmaktadır. Söz konusu
zararlarının giderilmesinde davacının, öğretmen olarak atanmamasına ilişkin
işlemin tesis edildiği tarihten, iptal kararı üzerine atandığı tarihe kadar
geçen süre içerisinde yoksun kaldığı maaş ve maaşa bağlı parasal haklarının
hesaplanarak davalı idarece davacıya ödenmesi gerekeceğinde kuşkuya yer bulunmamaktadır.
Davacının özlük haklarının verilmesi istemine gelince; sözü edilen sürede henüz
memuriyet statüsü ile ilişkisinin olmaması ve adaylık süresinin de henüz geçmemiş
olması sebebiyle davacının memuriyet statüsüne girip girmeyeceğinin kesin olmaması
karşısında; asli memurluğa atanmadan önce derece ve kademe terfii gibi özlük
haklarının davacıya verilmesi olanağı bulunmamaktadır. Ancak davacının asli
memurluğa atanmasından ve memuriyet statüsü ile ilişkisinin kurulmasından sonra
20.06.1970 günlü, E: 1969/1, K: 1970/27 sayılı Danıştay İçtihatları Birleştirme
Kurulu kararında belirtilen ilke gereğince anılan sürenin ( Davacının öğretmen
olarak atanmamasına ilişkin işlemin tesis edildiği tarihten, iptal kararı üzerine
atandığı tarihe kadar geçen süre ) ancak, bir terfi süresine tekabül eden kısmının
değerlendirilmesi olanaklı olacağından dava konusu istemin reddine ilişkin karada
da hukuki isabet görülmemiştir.
Advertorial