Dava, Daha Sonra Kaybedilirse Yapılan Ödemeler Geri İstenebilir mi?

Kaynak : Memurlar.Net
Haber Giriş : 11 Aralık 2004 01:29, Son Güncelleme : 27 Mart 2018 00:42
Haksızlığa uğrayan herkes hakkını mahkemelerde aramaktadır. İptal davalarının sonuçlanması fazla zaman aldığı için de davalar, genel olarak yürütmeyi durdurma talepli açılmaktadır. Ancak, nadiren de olsa yürütmeyi durdurma alınan bir karar, üst mahkemede bozulabilmektedir. Bu halde, yani yürütmeyi durdurma kararının bir üst mahkemede kaldırılması halinde ne olacaktır? Yapılan ödemeler geri mi istenecektir? Bu konuya ilişkin Danıştay Birinci Dairesinin istişari görüşüne bakmak için tıklayın.

DANIŞTAY 1.DAİRE KARARI

ESAS NO:2001/144,
KARAR NO:2002/12

Bulunduğu görevden alınarak bir başka göreve atanan ve bu atama işleminin iptali istemiyle açtığı davada ilk derece mahkemesince verilen iptal kararı gereğince görevine iade edilen kamu görevlilerinden, söz konusu iptal kararının temyizen incelenmesi süresince yürütülmesinin durdurulmasına veya bozulmasına karar verilmesi ya da ilk derece mahkemesince bozma kararına uyularak davanın reddedilmesi halinde hallerinde, iptal kararı uyarınca kendilerine ödenmiş olan parasal hakların geri alınıp alınamayacağı konusunda düşülen duraksamanın giderilmesi istemiyle Başbakanlığın 4.10.2001 günlü ve B.02.0.KKG/174-44/4662 sayılı yazısına ekli olarak gönderilen Başbakanlık Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu Genel Müdürlüğünün 27.9.2001 günlü, B.02.1.SÇE.0.61.00.00.HM/2001-5050 sayılı yazısında aynen:

"Anayasanın Sosyal Devlet ilkesinin büyük bir bölümünü yerine getirmekle görevli Genel Müdürlüğümüz 657 (76. Maddesi) sayılı yasanın vermiş olduğu yetkiye dayanarak kamu hizmetinin verimli işleyebilmesi kariyer, liyakat, yeterlik esaslarının uygulanabilmesi gerekçeleriyle yer değiştirme suretiyle atamalar yapmaktadır.
Hukuk Devletinin tüm eylem ve işlemlerini hukukun mutlak üstünlüğü ilkesine dayandıran ve kendini yargı denetimine tabi kılan; yargı denetimi sonucunda da karar gereklerini doğru ve gecikmesiz olarak yerine getiren devlet olduğu yadsınamaz bir gerçektir.
Bu gerçekten hareketle kişiler hakkında idare tarafından yapılan tasarrufun yargı denetiminden geçmesi ve sonucuna göre işlem tesisi, bu işleminde doğru ve zamanında olması bu ilkenin somut göstergesidir.
Bu çerçevede personelin yapılan atamalara karşı açmış oldukları iptal davalarında iptal kararı almaları durumunda İdari Yargılama Usulü yasasının 28.maddesi gereği işlem tesis edilmekte, kişi daya konu işlem hiç yapılmamış gibi eski görevine iade edilmekte, eğer dava dilekçesinde faiz istemiş ise varsa geçmişe yönelik maaş ve ikramiye farkları faizli olarak, faiz istememiş ise faizsiz olarak davacıya ödenmektedir.
Bu ödemenin dayanağı verilen mahkeme kararıdır. Ödeme bu karara dayanarak yapıldığı içinde sebepsiz zenginleşme olarak nitelendirilemez.
Ancak, mahkemenin vermiş olduğu bu karara karşı Danıştay'ın yürütmeyi durdurma veya bozma ilamı vermesi durumunda farklı görüşler bulunmaktadır. İ.Y.U.K.'un 52. Maddesi gereğince bozma da kararın yürütülmesini kendiliğinden durdurmaktadır.
1- Bu durumda yani Danıştay tarafından verilen yürütmeyi durdurma veya bozma kararları gereğince bozma ilamı gereği ne şekilde işlem tesis edileceği, ödenen paranın geri alınıp alınamayacağı hususunda tarafımızca kararın sadece yürütmesi durdurulmuş olup varlığı devam ettiğinden ödenen paranın hala sebepsiz zenginleşme olmayacağı ve geri alınamayacağı düşünülmekle birlikte bu konuda farklı görüşler bulunmaktadır. Bu nedenle bozma sonucunda mahkeme kararına dayanarak çoğu zaman faiziyle ödenen paranın bu aşamada geri alınıp alınamayacağı;
2- Danıştay ilgili dairesinin bozma ilamından sonra İ.Y.U.K. prosedürü gereği davanın red ile sonuçlanarak kesinleşmesi durumunda sorunun ne şekilde halledileceği hususunda yine farklı görüşler bulunmaktadır. Burada kişi yönünden görevden alındığı tarih ile karara uygun işlem tesisi sonucu göreve iade edildiği tarihler arasında ödeme yapılmış, bir ikinci aşamada da karara uygun işlem tesisi sonrası kişi makamına uygun maaşı red kararının uygulandığı tarihe kadar almasıdır.
Kişinin karara uygun işlem tarihinden sonra görev yaptığı hizmetin karşılığı olarak almış olduğu maaş elbette ki sebepsiz zenginleşme olarak görülemez ve bu farkı geri alınamaz. Kişi karara dayanarak iptale konu işlemden önceki ilk görevini fiilen yürütmüştür.
Ancak, çeşitli aşamalardan geçerek kişinin davasının red ile sonuçlanması durumunda fiilen görev yapmadığı ve geriye yönelik faiziyle ödenmiş olan paranın geri alınıp alınmayacağı, alınacak ise başlangıç tarihinin kişiye ödeme tarihi mi yoksa kişiden bu paranın talep edilip verilen sürede ödenmediği tarihten itibaren mi başlatılacağı hususunda farklı görüşler bulunmaktadır.
Tarafımızca fiilen çalışmamış ancak, bir mahkeme kararına göre fazladan yapılan bu ödemenin dayanağı olan karar (sebep) sonradan ortadan kalkmış ve red kararına dönüşmüş olduğundan geriye yönelik ödenmiş bu paranın dayanağı ortadan kalkmakta ve sebepsiz zenginleşme oluştuğu olduğu düşünülmektedir.
Bu tür fazladan ödemelerin devlete gereksiz çok büyük harcamaya mal olduğu da bir gerçektir.
Faiz konusunda ise; Borçlar Kanununa göre ise kişinin temerrüde düşürülmesi esastır. Kişinin ancak haksız olduğunu, yada geri ödemesi gerektiğini bildiği varsayılan durumlarda temerrüde düşmeden faiz ödemesi gerekmektedir.
Böylece kesinleşen red kararına kadar kişi bu parayı ödemesi gerektiğini bilmemektedir. Bu nedenle de faiz alınır. Ancak, başlangıç tarihi kişiye "ödeme yoksa gerekli kesintiyi yapacağım" şeklindeki ihtarın tarihi olabilir şeklinde bir görüş olduğu gibi, kişi geriye yönelik ödemeyi faiziyle almış olduğundan hakkaniyet gereği de faiziyle geri ödemesi gerekir, yada kişiye yapılan ödeme tarihinden sonra İ.Y.U.K., prosedürü gereği yıllar sonra bu paranın belki de aslından çok faiziyle geri alınmasının hakkaniyete uymayacağı da diğer görüşlerdir.
Açıklanan nedenlerle kararların uygulanması ve ödenen paraların geri alınıp alınmaması konularında farklı görüşler bulunduğundan tereddüdü gidermek ve Hukuk Devleti hedefinde her olayda objektif , eşit, işlem tesis ederek uygulama birliğini sağlamak açısından Danıştay Başkanlığından görüş alınması hususlarında gereğini bilgilerinize arz ederim denilmektedir."

Dairemizce yapılan çağrı üzerine gelen Başbakanlık Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu Genel Müdürlüğü I.Hukuk Müşaviri Aliye Van Het Hof. Hukuk müşaviri Ömer Faruk Çavuşdağ ve Teftiş Kurulu Başkanı Niyazi Yılmazın sözlü açıklamaları dinlendikten sonra,

Gereği Görüşülüp Düşünüldü:

İstişari düşünce isteminin konusu, görevinden alınarak bir başka göreve atanan ve bu işlemin iptali istemiyle açtığı davada ilk derece mahkemesince verilen iptal kararı gereğince görevine iade edilen kamu görevlilerine, naklen atama işlemi nedeniyle yoksun kaldıkları parasal haklarına ilişkin alarak yapılan ödeme tutarının mahkeme kararının temyizen inceleme sürecinde verilmesi mümkün olan yargısal kararların hukuki sonuçlarına göre geri alınıp alınamayacağı hususunda düşülen duraksamaya ilişkin bulunmaktadır.

Anayasanın 2 nci maddesinde Türkiye Cumhuriyetinin hukuk devleti olduğu vurgulanmış 138 inci maddesinin son fıkrasında, yasama ve yürütme organları ile idarenin, mahkeme kararlarına uymak zorunda oldukları, bu organların ve idarenin mahkeme kararlarını hiçbir şekilde değiştiremeyeceği ve bunların yerine getirilmesini geciktiremeyeceği ön görülmüştür. Buna uygun olarak 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 28 inci maddesinin 1 numaralı fıkrasında da "Danıştay, bölge idare mahkemeleri, idare ve vergi mahkemelerinin esasa ve yürütmenin durdurulmasına ilişkin kararlarının icaplarına göre idare, gecikmeksizin işlem tesis etmeye veya eylemde bulunmaya mecburdur." denilmek suretiyle idarenin yargı kararlarını aynen ve gecikmeksizin yerine getirmesi zorunluluğu bir kez daha vurgulanmıştır.

Danıştay'ın yerleşik kararlarında da açıklandığı üzere, iptal kararları iptali istenen işlemle ona bağlı işlemleri tesis edildikleri tarihten itibaren ortadan kaldırarak işlemin tesisinden önceki hukuki durumun devamını sağladığından, naklen atama işleminin iptali üzerine davacının gecikmeksizin görevine iade edilmesi ve iptal edilen naklen atama işlemi nedeniyle yoksun kaldığı parasal haklarının ödenmesi gerektiği kuşkusuzdur.

İdari Yargılama Usulü Kanununun 52 nci maddesinin birinci fıkrasında, temyiz veya itiraz yoluna başvurulmuş olmasının, hakim, mahkeme veya Danıştay kararlarının yürütülmesinin durdurulmasına temyiz istemini incelemeye yetkili bölge idare mahkemesince karar verilebileceği, dördüncü fıkrasında da temyiz incelemesi sonucunda kararın bozulmasının, kararın yürütülmesini kendiliğinden durduracağı belirtilmektedir.

Bu hükümlere göre, naklen atama işleminin iptali yolunda verilen kararın temyiz incelemesi aşamasında, yürütülmesinin durdurulmasına veya bozulmasına karar verilmesi halinde, iptal kararının yürürlüğünün duracağı ve iptal kararından önceki hukuki durumun geçerlik kazanacağı kuşkusuz bulunduğundan bu nitelikteki yargısal kararlar, ilgilinin iptal kararı gereği iade edildiği görevinden alınarak, dava konusu işlemle atandığı göreve başlatılmasına olanak sağlanmaktadır.

İptal kararı uyarınca kamu görevlisine yapılan ödemeler, dava konusu işlemin tesis tarihi ile karar gereği göreve iade tarihi arasındaki dönemle göreve iade tarihinden sonra o görevde fiilen çalışılan dönemi kapsayabilmektedir. Kamu görevlisine kadrosunda fiilen çalıştığı dönemde hizmetinin karşılığı olarak yapılan ödemelerin geri istenmesi için haklı bir neden bulunmamaktadır. Buna karşılık temyiz incelemesi sonucunda mahkemece verilen iptal kararının yürütülmesinin durdurulmasına veya bozulmasına yada ilk derece mahkemesince bozma kararına uyularak davanın reddine karar verilmesi halinde iptal kararının yarattığı hukuki netice sona ereceğinden fiilen o kadroda çalışılmayan döneme ilişkin olarak iptal kararı gereği yapılmış bir ödeme varsa bu kısma ait ödemenin hukuki dayanağı ortadan kalkmış olmakla idarece geri istenebilmesi olanaklı hale gelmektedir.

Davacıya iptal kararı gereği yapılmış olan ve daha sonra idarece geri alınması gereken durumdaki ödemeler bakımından faiz alınıp alınamayacağı konusuna gelince:

Faiz borcu asıl alacağın varlığını ortaya çıkaran yargı kararının taraflara tebliği üzerine idarenin, Borçlar Kanununun 101 inci maddesine göre borçlunun borcunu ödemesi için bir ihtarda bulunması ve hukuken gerekli olmamakla beraber borçlunun kamu görevlisi olduğunu da dikkate alarak makul bir süre vermesi uygun düşer.

Bu ihtara rağmen borcun ödenmemesi halinde ilgili mütemerrit sayılacağından bu tarihten itibaren asıl alacağa faiz işletilmesi mümkün olacaktır.

Sonuç olarak;
1- Hakkında tesis edilen naklen atama işleminin mahkemece iptali üzerine önceki görevine iade edilen kamu görevlilerine sadece fiilen o görevde bulunmadığı döneme ilişkin olarak varsa faizde dahil olmak üzere yapılan ödemelerin söz konusu iptal kararının temyiz incelemesi sonucunda yürütülmesinin durdurulmasına veya bozulmasına karar verilmesi ya da bozmaya uyularak ilk derece mahkemesince davanın reddedilmesi hallerinde idarece geri istenmesi gerektiği,

2- İdarenin bu alacağı ile ilgili olarak kamu görevlisine borcun ifasını isteyen ihtarda bulunulmasına rağmen borcun ödenmemesi halinde, borçlunun temerrüde düştüğü tarihten itibaren faiz uygulanması gerektiği,

görüşüne varılarak dosyanın Danıştay Başkanlığına sunulmasına 25.01.2002 gününde oybirliğiyle karar verildi.

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber