Eğitim Son Yıllarda Nereye Gidiyor?(1)

Kaynak : Memurlar.Net
Haber Giriş : 23 Mart 2009 01:30, Son Güncelleme : 27 Mart 2018 00:42

Başbakan dâhil olmak üzere bakanların ağzından düşmeyen tek konu eğitimdir. Hatta son olarak başbakan ?Eğitim de engel tanımıyoruz? diyerek bu önemi bir kez daha vurgulamıştır.

Bu vurgular biz eğitimcilerin yanı sıra ülkemiz geleceği için de önemlidir. Fakat söz değil icraattır aslolan. İcraatta bu durum gerçekçi midir? Evet, eğitim adına cumhuriyet tarihi boyunca olduğu gibi son yıllarda da çok şeyler yapılmıştır. İdareci, bakan ya da hükümet olmanın doğal süreci olarak bir şeyler yapmak zaten zorunluluktur. Yapılanları takdir etmek ne kadar önemli ise yapılamayanları ya da yanlış yapılanları eleştirmekte en doğal husustur. Yapamadıkları ve yanlış yaptıkları konusunda öz eleştiri yapmak ve eleştiriye açık olmak ise gerçek bilgi, görgü, irade, karakter ve kişilik sahibi insanların yapabileceği bir davranıştır.

Bir editör olarak yazılarda genellikle hukuki değerlendirmelere önem vermenin yanı sıra doğuracağı sonuçlara ve çözüm önerilerine önem vermeye çalışıldığı görülecektir. Bunu yaparken tek amaç içerisinde göreve sahip olduğumuz eğitim camiasına az da olsa katkı sağlamak ya da en azından eğitimi düşünmek olmuştur.

Son yıllarda yapılan tüm icraatlara rağmen eğitimde yapılan yanlışlıklar eğitimi ve eğitimciyi bitirme noktasına gelmiştir. Bu konuları her hafta ayrı konu başlığıyla ele almak suretiyle son yılları değerlendireceğim. İlk konumuzu eğitimin en temel unsurlarından biri olan öğretmene ayıralım.

Öğretmenlik Mesleği Son Yıllarda Zarar Görmüştür

Öğretmenlik mesleği son yıllarda manevi olarak en çok zarar gören meslek olmuştur.

Kariyer sınıflandırması

Eğitimde öğretmenin kariyer sahibi olması, çalışması amacı güdüldüğü söylenerek öğretmenler kariyerlere ayrılmaya gruplaşma yaratılmıştır. Öğretmenler Aday Öğretmen-Öğretmen-Uzman Öğretmen- Başöğretmen diye sınıflara ayrılmışlardır. Bu yapılırken dahi iş ele yüze bulaşmıştır. Sınav bir kez yapılabilmiş ikinci bir sınav açılmamış, ön lisans mezunu öğretmenler sınava alınmamış mahkeme kararıyla onlar da sınava alınmak zorunda kalınmıştır. Bu bir yana sınav yönetmeliğe göre her yıl yapılmalıyken maalesef yapılmamıştır. Bu konuda Bakan ÇELİK Anayasa Mahkemesi kararını sebep olarak gösterse de Anayasa Mahkemesi karar verinceye kadar geçen sürede bu sınavın yapılmasında hiçbir sakınca bulunmadığı bilinen bir gerçektir.

Kaldı ki yeterli kontenjan açılmadığı için yapılan sınavda başarılı olduğu halde uzman yapılmayan öğretmenlerin sınav geçerlilik süreleri 2 yıl olmasına rağmen bu öğretmenlere yeni bir başvuru hakkı dahi verilmeyerek mağdur edilmişlerdir.

Bu uygulamada amaç; öğretmenin eğitim, hizmet içi eğitim, sicil, kurum içi çalışma, sosyal etkinlikleri gibi birçok konuyu değerlendirmek öğretmeni bu hususa teşvik etmek şeklinde açıklamışken yapılanın yanlışlığı mahkeme tarafından tescillenerek bunda böyle aynı şekilde uygulama yapmanın mümkün olmadığı onaylanmıştır.

Bundan böyle düzenlenecek mevzuatta sadece kıdem yılı ve sicil şartı ile sınav kazanma şartı korunacak kontenjan sınırlaması dahil hiçbir kriter öne sürülemeyecektir. Kontenjan eksikliği nedeniyle sınav kazandığı halde Uzman olamayan öğretmenler boşu boşuna madden ve manen kayıplara uğratılmışlardır. Bu öğretmenler yaklaşık 30 aydır Uzman Öğretmenlere verilen yaklaşık 80,00TL yani toplamda 2400,00TL maddi kayba uğratılmışlardır.

Kariyer uygulamasının tamamını yargı iptal etmediğine göre bundan sonraki süreçte mesleği başarı ile yerine getiren öğretmenlerden örneğin 7 yılını dolduranlar Uzman, 13 Yılını dolduranlar ise Başöğretmen olarak unvan alırlar şeklindeki bir düzenleme en sağlıklı uygulama olacaktır.

Bu konu yüze göze bulaştırılmıştır. Niyet iyi olarak gösterilse bile öğretmen arasında yapılan sınıf ayrımı mesleğe zarar verir niteliktedir. Uzman olan bir öğretmenin diğerinden farkı nedir? İşlediği konu, girdiği sınıfta bir farklılık mı vardır? Kaldı ki Tıp ta da uzmanlık vardır fakat alan uzmanlığıdır. Kişi Örneğin Ortopedi konusunda yeterli akademik eğitimi alarak Uzman olur. Öğretmenlikte ise alanında dahi hiçbir soru ve konuyu değerlendirmeden uzmanlık unvanı verilmektedir. Uzmanlığın akademik bir karşılığı olması zorunludur. Ama gelinen aşamadan bu konudan kaçış olmadığından uygulama devam edecektir fakat unvanın ya da verilen tazminatın isminin değiştirilmesi belki da akademik bir yaklaşım olabilir.

Sözleşmeli Öğretmenlik;

Yine bu döneme 4/B Sözleşmeli öğretmenlik uygulaması başlatılmıştır. Bu uygulama ile öğretmenler odasına yeni bir sınıf katılmıştır. Sözleşmeli öğretmen. İnanın 20?30 yıllık öğretmene dahi bunun ne olduğunu anlatmakta güçlük çekmişlerdir bu öğretmenler. Veli ye anlatmak nafile. Sene sonu gidecek misiniz? Geçici misiniz? Gibi soruların hep muhatabı olmuşlardır. Bakan ısrarla Kadrolu ile hiç farkınız yok demişse de buna kendisinin dahi inanmadığı açıktır. Farklılık saymakla bitmemektedir. Ek dersi düşüktür prim kesilir, yönetici, müfettiş olamaz, adaylığı kaldırılmaz, normal yer değiştirmesi zaten mümkün değilken özür grubu yer değiştirme de bile 2.sınıf muamelesine tabidir. Son olarak görülmüştür ki yılda heyet raporu da olsa 40 günden fazla hastalanması yasaktır. Hastalanırsa sözleşmesi feshedilecektir. Sözleşmeye konulan bazı maddelere göre sözleşmeyi keyfi olarak feshedilebilmekte iken sendikaların davaları sonucu Allahtan bu saçmalıktan kurtulmuşlardır.

Yıllarca üstüne basa basa ?Sözleşmeli ile kadrolu arasında fark yoktur bu nedenle onları kadroya almamız söz konusu değil? diye demeç veren sayın bakan son zamanlarda zorunlu çalışma süresini tamamlayanları kadroya alacağız demeye başlamıştır. Madem kadroya alacaktınız neden başlangıçta kadrolu almadınız? Madem eşitler neden kadroya alıyorsunuz? Madem kadroya alıyorsunuz neden şart koşuyorsunuz? Bakın ben söyleyeyim ?Önce kadromuzu kaybettirdiler sonra buldurup sevindirecekler ve bundan rant elde edilecek? Hem de bu rant zorunlu çalışma süresi boyunca yıllarca sürecek bir rant.

Neden kadrolu değil de uydurma bir şekilde sözleşmeli alındı bu öğretmenler acaba Davos'ta yapılan fatihlik IMF'te tutmadı mı? Bakın sözleşmeli öğretmenin devlete maliyeti kadroludan daha fazla. Yani cepten çıkan para daha çok. Buna rağmen bu uygulamanın tek sebebi devlette memur kadrosunu az göstermektir.

Kadrosuz Usta Öğretici-Ücretli Öğretmenlik

Bu da yetmedi Kadrosuz usta öğretici uygulaması her yıl süreğen hale getirildi ve her yıl on binlerce öğretmen düşük ücretle Ek-Ders karşılığı çalıştırılmaktadırlar. Ücretli öğretmenlerin durumu bunlardan da vahim. Bu öğretmenler hiç abartısız hemen hemen her ay asgari ücretin altında ücret alarak çalışmaktadırlar.

Sonuç olarak; bu ve daha birçok nedenden dolayı öğretmenlik mesleği adına ihanetlerle dolu bir dönemden geçilmiştir son yıllarda. Düşünün ki yetişmiş öğretmeniniz var boş sınıf ve dersiniz de var ama öğretmen atayamıyorsunuz ya da sınıflara ayırarak atıyorsunuz sonra da ?eğitimde engel tanımayız, eğitime çok önem veriyoruz? diyebiliyorsunuz.

Öğretmenlik konusundaki özlük, sosyal, ücret? gibi konuları ilerleyen başlıklarda ele alacağımızdan bu makalede değinilmemiştir.

Maksut BALMUK

Eğitim Yöneticisi

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber