AB yolunda yeni üniversiteler açılmalı...
AB YOLUNDA YENİ ÜNİVERSİTELERİMİZ
Türkiye'de Yükseköğretimin yeniden yapılandırılması çalışmaları sonuçlandırılamamıştır. AB yolundaki Türkiye'nin yeni düzenlemeler yapması kaçınılmazdır. Yükseköğretim Kanununda yapılacak değişiklikleri engelleyenler, yakın bir gelecekte en az engelleme çabaları kadar değişikliklerin yapılması için çalışacaklardır. Nadasa bırakıldığı söylenen değişiklik çalışmaları kadar önemli olan diğer bir konu ise Türkiye'deki üniversite sayısı ve bazı üniversitelerimizin idare edilemeyecek kadar büyümüş olmalarıdır. Bir şehirdeki üniversitemize 3-4 saat uzaklıktaki şehirlerde fakülte ve yüksekokullar açılmış, öğrenci sayıları 30-60 binlere ulaşmıştır. Başka şehirlerdeki fakülte ve yüksekokulların idarecileri haftada bir kez buralara ya uğramakta ya da uğramamaktadır. Ayrıca her gün bu şehirlere öğretim üyeleri ders vermek üzere taşınmakta çoğu zaman da sadece MEB bünyesindeki öğretmenlere bu dersler verdirilmektedir.
Türk Üniversitelerinin bu hantal yapısıyla Dünya Üniversiteleri sıralamasındaki yerini değiştirmesi imkansızdır. Bir başka şehirdeki üniversiteye bağlı olarak eğitim öğretime devam eden fakülte sayısı ve imkanları, o şehirde yeni bir üniversite kurmaya yeterliyken bu şehirlerde üniversiteler açılmaması doğru değildir. Fakültelerin bulunduğu aynı şehirde üniversite kurulması yeni bir heyecan getireceği gibi bağlı olduğu başka şehirdeki üniversitenin de daha dinamik hale gelmesine sebep olacaktır.
AB ne üye 25 ülkenin üniversite sayıları (nüfus başına düşen üniversite sayısı bakımından) Türkiye'den oldukça yüksektir. Hatta 2007 de AB ne girecek olan Romanya ve Bulgaristan'la kıyaslandığımızda da aynı durum söz konusudur. AB üyesi ve aday toplam 28 ülke arasında üniversite sayısı bakımından Türkiye 28. sıradadır. 400 bin nüfuslu Malta 9, 4 milyon nüfuslu İrlanda 66, 5 milyon nüfuslu Danimarka 39, 8 milyon nüfuslu Avusturya 53, 60 milyon nüfuslu Fransa 257, 82 milyon nüfuslu Almanya 302 üniversiteye sahipken 68 milyonluk Türkiye'de 77 üniversite bulunmaktadır. Gelişmiş ülkelerdeki üniversite sayılarına baktığımızda bu sayının gelişmişlikle doğru orantılı olduğu çok açıktır. Bir milyon kişiye Malta'da 22, İrlanda' da 17, Estonya' da 11, Danimarka ve Litvanya'da 8, Avusturya'da 7, Fransa ve Almanya'da 4, üniversite düşerken Türkiye'de bu sayı 1'dir.
İrlanda'da 60 bin, Amerika'da 75 bin, Norveç'te 120 bin, Danimarka'da 129 bin, Avusturya'da 154 bin, Fransa'da 235 bin, İngiltere'de 264 bin, Almanya'da 273 bin kişiye bir üniversite düşerken Türkiye'de 900 bin kişiye bir üniversite düşmektedir. 95 kişiye bir kahvehanenin düştüğü Türkiye'de 900 bin kişiye bir üniversite düşmesi üzerinde düşünülmesi gereken bir durumdur.
Türkiye'de üniversitelerin başarı kriterlerinden birisi de öğrencilerini hangi başarı dilimindeki öğrenciler arasından aldığıdır. Bu sıralamada Boğaziçi, Bilkent, ODTÜ ve Hacettepe ön sıralarda yer almaktadır. Bu üniversitelerimizin emsallerine göre fakülte ve öğrenci sayısı en az olan üniversitelerimiz olması dikkat çekicidir. Yönetilebilir büyüklükteki bir üniversitenin aynı imkanlara sahip daha büyük üniversitelere göre avantajlı olduğu gerçeği inkar edilemez.
Bu gerçeklere bakarak Türkiye'nin üniversite sayısını kağıt üzerinde kalacak şekilde bile olsa artırmasının doğru olacağını söylemiyoruz. Elbetteki böyle bir şey doğru değil. Ancak bir üniversite kurulması için gerekli fakülte ve yüksekokullara sahip hatta üniversite için kampüsleri hazır olan şehirlerimizde neden üniversiteler kurulmasın. Mesela Ordu ilimizdeki Ziraat fakültesi Karadeniz Teknik Üniversitesine, Fen Edebiyat Fakültesi ise Ondokuz Mayıs Üniversitesine bağlıdır. Adıyaman'daki Fen Edebiyat Fakültesi İnönü Üniversitesine, Eğitim Fakültesi ise Gaziantep Üniversitesine bağlıdır. Ondokuz Mayıs Üniversitesine bağlı fakültelerden dördü Sinop, ikisi Ordu ve ikisi de Amasya illerimizdedir. Samsun'a üç saat uzaklıkta olan Sinop'taki fakültelerin idari olarak Samsun'dan yönetilmesinin yararı yoktur. Bu fakülteler hem gelişememekte hem de bağlı olduğu üniversiteyi hantallaştırmaktadır.
Gelişmiş ülkeler arasında sayılan Amerika'da 4001, Japonya'da 569, Almanya'da 302, Fransa'da 257, Avustralya'da 146 üniversite bulunurken toplam 77 üniversitesi bulunan Türkiye'de yeni üniversite açılmasına karşı çıkmak gerçekçi değildir. Yeni üniversite kurulmasını elbetteki sadece bir şehir halkı istiyor diye yapmak da doğru değil ama üniversite kurulması için herşey hazırken üniversite sayısı artırılmamalı diyenleri de anlamak mümkün değildir. Örneklerle açıkladığımız gibi gerek AB ülkeleri gerekse diğer gelişmiş ülkelerin hepsinden üniversite sayısı ve kalitesi yönünden gerideyiz. Bu eksikliğimizi gidermeliyiz. AB yolundaki Türkiye'nin üniversitelerini sayı ve kalite yönünden düzeltmeden yoluna devam etmesi düşünülemez. Üniversite rektörlerinin bünyelerindeki fakültelerden bir kısmının yeni açılacak üniversitelerin bünyesine bırakılacağı endişesiyle karşı çıkışları üniversitelerinin aleyhinedir. Öğrenci sayısı ve personel sayısındaki kabarıklık, birkaç şehrimizi içine alacak kadar çok geniş alanlara yayılmış olma gibi özelliklerin, oldukça etkili yetkileri bulunan rektörlerin hakimiyet alanlarını artırdığı ve bunun da ciddi sorunlar yarattığı gerçeği göz ardı edilemez.
Bu nedenlerle alt yapısı hazır hale gelmiş illerimizde yeni üniversiteler açılması
gerektiğine inanıyor ve bu konuda atılacak adımları destekliyoruz. Özellikle
ÇORUM, YOZGAT, ADIYAMAN, SİNOP, KASTAMONU, AMASYA, ORDU-GİRESUN, RİZE, KIRŞEHİR,
NEVŞEHİR, ERZİNCAN, ÇANKIRI, KARAMAN illerimiz yeni üniversitelerin kurulması
için alt yapısı ve imkanları açısından en uygun iller olarak gözükmektedir.
Ayrıca ANKARA, İSTANBUL, İZMİR, BURSA, KONYA, ADANA, KAYSERİ, GAZİANTEP ve
SAMSUN illerimizde de yeni üniversitelerin kurulmasının yararlı olacağı
kanaatindeyiz.
Kamuoyuna ve ilgililere saygılarımızla duyururuz.
Samsun Aydınlar Ocağı Yönetim Kurulu
Adına
Genel Başkan
Prof. Dr. Sait Bilgiç