Adliye çalışanlarının temel sorunları

Kaynak : Memurlar.Net
Haber Giriş : 28 Mayıs 2009 22:12, Son Güncelleme : 27 Mart 2018 00:42

Aşağıda yer alan metin, üyelerce hazırlanmış olup, içeriği memurlar.net tarafından uygun bulunarak ana sayfada yayımlanmaktadır.

Adliye Çalışanlarının Temel Sorunları

Elbette her çalışan kesimin çok önemli sorunları vardır. Adliye çalışanlarının en önemli sayılabilecek sorunlarını, mümkün olduğunca dile gelebilen türden, kimsenin hakkına girmeden telafi edilebilecek sorunlarını bir araya toplamaya çalıştık. Burada bildirmediğimiz sorun kalmasın istiyoruz . Ama adliye çalışanı okuyucularımız burada yazılanları okuduklarında bazı eksiklikler görebilirler. Herkes elinden geleni yaparsa, el birliğiyle kurumumuzu yüceltir, eksiklerini giderir, daha huzurlu bir çalışma ortamına ulaşırız.Umalım ki burada samimiyetle bildirdiğimiz problemlerimiz Adalet Bakanlığı yetkililerine ulaşsın ve çözümü için çalışmalar yapılsın. İşte adliye çalışanlarının en bilinen ve bir an önce düzeltilmesi gereken sorunları:

1- EĞİTİM:

Çok garip gelecektir ama ne yazık ki adliyelerde adalet bakanlığına bağlı çalışan Hakim, Savcı ve İcra Müdürü dışındaki hiçbir personel -çok küçük ve anlamsız formaliteleri hesaba katmazsak- hiçbir eğitim almadan göreve başlatılmakta ve çalışırken de hiçbir eğitim verilmemektedir. Üstelik de işe başlayan her memur, çok ciddi kaygı ve endişelerle görev yapmaktadır.

Bunun yerine personel eğitimi tamamlandıktan sonra iş tanımlarının yapılarak görevine başlatılmalı ve hiçbir personelin işi dışında çalıştırılmaması gerekmektedir.

Ayrıca taşrada çalışan personelin periyodik zamanlarda hizmet içi eğitimlerde sıraya tabi tutulmak suretiyle uygulamada birliğin sağlanması, mevzuat değişikleri için değişiklik sonrası çok hızlı bir şekilde bilgilendirme toplantılarının yapılması gerekmektedir.

Personel tüm yasal değişiklikleri kulaktan kulağa birbirine aktarmak suretiyle sağduyu kaynaklı olarak uygulamakta, hiçbir somut dayanağa başvuramamaktadır.

2- SOSYAL İHTİYAÇLAR:

Adliye çalışanları Hakim ve Savcılar ile diğerleri olarak ayrı ayrı muamele görmektedir bu konuda. Belki doğrudur uygulama. Ancak diğer personele hiçbir sosyal hak tanınmamaktadır. Bu yönüyle eksiktir. Örneğin personelin Türkiye genelinde sadece 2 tane misafirhanesi bulunmaktadır. Adliyelerin çoğunda kantin, çay salonu gibi yerler bulunmamakta, bulunanlar ise kullandırılmamaktadır.

Bu hususta her birinin farklı saatte işe gidip gelme zorunluluğu, sürekli çok yoğun çalışması, günlerce süren nöbetler ve sair diğer nedenler; çalışma barışını çok olumsuz etkilemekte, personelin birbirleriyle sürdürmeye çalıştığı insani ilişkileri dahi ciddi gayretlere ihtiyaç göstermektedir. Bu durumun iş sahiplerine, vatandaşlara da olumsuz etkileri olmaktadır.

Oysa yargı çalışanlarının, amiriyle memuruyla sürekli olumlu ve ılımlı tavırlar içinde olması gerekmektedir. Zira artık Avrupa Birliği anlayışıyla sürdürülmek istenen devlet kurumlarımızın psikolojisi daha büyük emekler istemektedir.

3- KIDEM VE GÖREVDE YÜKSELME:

Adliye çalışanlarının hiç birinin kendine mahsus bir eğitimi olmadığı gibi mantıklı bir görevde yükselme şekli de bulunmamaktadır.

Kurum içi yükselme sınavını kazanan Yazı İşleri Müdürlerine de aynı şekilde atama sonrası eğitim verilmemektedir.

Örneğin; çalışanların eğitimlerini iyileştirmek için Anadolu Üniversitesi bünyesinde açılan iki yıllık Adalet Meslek Eğitim Önlisans Programlarına halen yüksek okul öğrencisi oldukları için kabul edilmeyen personel, şu an İcra Müdürlüğü sınavına alınmamaktadır.

Diğer bir örnek; mahkeme ve savcılık Yazı İşleri Müdürlüğü kadrolarına müracaatlarda 5 yıl fiili görev süresi dolan zabıt katiplerinin girebilmesi gerekmektedir. Bunun için özerk bir karar alınmasını beklemek yerine her yıl belli tarihlerde ve sürekli olarak eleman ihtiyacının karşılanması, akabinde görevde yükselme sınavının yapılması gerekmektedir.

4- SORUMLULUK ORANINDA GÜVENCE VE ÜCRET

Unvan ve sıfatı belirlenmemiş olan personele bir de hiçbir maddi değerle ölçülemeyecek kıymet taşıyan dava ve soruşturma dosyalarının sorumluluğu verilmekte ve bu durum her nasılsa yıllardır görmezden gelinmektedir. Kaybolması durumunda hem dosyanın telafisi çok zordur hem de personelin cezai müeyyideye maruz kalması ve sonucunda ceza alması kaçınılmazdır.

Bununla birlikte adliye personelinin yargılanması tüm diğer kurumlarda yapıldığı gibi 657 sayılı yasaya göre yapılmayıp, ön inceleme yapılmaksızın suçlu muamelesi görüp bu pozisyonda yargılamaları yapılmakta, hatta kısa sürede görevden el çektirilmeleri yaşanan uygulamalardır. Verdiğimiz bu örneklerin defalarca yaşanmış gerçekler olduğunu göz ardı etmememiz gerekir.

Bu denli risk altında çalışan hâkim, savcı ve diğer personele diğer bir çok meslekte olduğu gibi ?iş gücü riski tazminatı? ödenmesi gerekmektedir.

5- EK GÖSTERGE

Diğer kurumlarda çalışan müdürlerin ek göstergesi 3000 iken, yine adliyelerdeki Yazı İşleri Müdürlerinin ek göstergesinin 2200 olduğu Adalet Bakanlığına bağlı kurum cezaevleri müdürlerinin göstergesinin dahi 3000 olduğu haksızlığının giderilmesi gerekmektedir.

6- MAAŞ ADALETSİZLİĞİ

Ülkemizde memurlar arasında yapılacak bir maaş sıralaması mümkün olsa, adliye çalışanı bu sıralamada en alttan ikinci sırada olacaktır. Zira ne Mahkeme Katipleri, ne de Savcılık Katiplerinin veya Yazı İşleri Müdürlerinin herhangi bir uzmanlık yada unvanları bulunmamaktadır. Üstelik çok basit bir yaklaşımla bu açığı sadece gelir yönünden değiştirecek olan Veri Hazırlama Kontrol İşletmeni kadrosu teklifi de yargı çalışanını ileride büyüyecek yeni bir bunalıma götürmektedir.

7- GÜVENLİK

Adliye binaları girişlerinde gerekli güvenlik sistemlerinin kurulması, sistemin kurulu olduğu adliyelerdeki çalışan personelin ise adliye girişlerinde güvenlik nedeni ile karşılaştıkları zorlukların giderilmesi, personelin vatandaşların giriş yaptığı kapılardan girişlerinin yapılmaması, ayrı bir giriş kapısının tahsis edilmesi;

8- İŞ RİSKİ

Adalet Bakanlığı çalışanları yaptıkları ve yerine getirdikleri görev nedeniyle her zaman çok ağır bir risk altındadırlar. Her yeni yasa Adliye Personelinin daha fazla çalışması anlamına gelmektedir. Bunları örneklerle de açıklamamız mümkündür. Duruşmalarda güvenliği sağlamakla görevli olan mübaşirler, duruşma anında meydana gelebilecek olası tartışma ve fiili saldırılarda olaya birinci elden müdahil olmak zorundadırlar.

Yargılamayı yapan hâkim savcı ve zabıt kâtiplerinin de bu fiili saldırılara maruz kalmaları mümkündür. Böyle olaylar yargının zafiyeti kaygısıyla genellikle saklı tutulmaktadır. Saklı tutulması da gerekir ancak somut olarak kayda değer önlemler alınmalıdır.

9- ULAŞIM

Çoğu kurum çalışanına servis tahsis edilmiştir. Adliye çalışanı sabahleyin işe gideceği zaman tüm kurum servisleri önünden geçtikten sonra arkasından gelen belediye otobüsü ile bütçesinden karşıladığı yol ücreti ile işine gitmektedir. Yargı çalışanlarına servis imkanı tanınmamıştır ve bu da çalışma barışını olumsuz etkilemektedir.

Çalışan personelin ulaşımını sağlayacak servis aracı tahsis edilmesi, bu mümkün olmazsa çalışan personele işe geliş gidiş adı altında nakdi ücret ödenmesi sosyal adalet anlayışına uygun olacaktır.

10- KİRA VE LOJMAN

Yargı çalışanları için lojman temini hususunda girişimlerde bulunulması veya Başbakanlığa bağlı TOKİ aracılığı ile çalışanların ücretleri de göz önünde bulundurularak ev sahibi olmalarını sağlayacak adımların atılması, bu imkânların elde edilinceye kadar personele kira yardımının günün şartları da göz önünde bulundurularak yeniden yapılması gerekmektedir.

11- GİYECEK ÖDENEĞİ:

11,50 TL gibi çok komik rakamlara karşılık gelmekte olan giyecek ödeneğinin günümüz ekonomik koşullarına uygun hale getirilmesi gerekmektedir.

12- YİYECEK ÖDENEĞİ:

Bakanlıktan gönderilen yiyecek ödeneği payının çok kısıtlı olması nedeni ile adliyelerde çıkan yemekler çok düşük kalitede kalmaktadır. Çoğu özel tabldot uygulamaları adliye yemeklerinden daha yüksek kaliteye ulaşmış durumdadır. Yiyecek ödeneğinin günümüz şartlarına uygun gönderilmesi ve ayrıca da yemekhanesi bulunmayan adliyelerde çalışan personele bu ücretin nakdi olarak ödenmesi gerekmektedir. Yemek konusunda dahi devletin memurlarının birbirinden farklı tutulması da çok daha düşündürücüdür.

13- BANKA PROMOSYONLARI:

Bu konudaki yasal düzenlemeler tamamlanmış olmasına rağmen taşra teşkilatındaki bazı adliye çalışanları promosyonlardan henüz yararlanamamaktadır.

Önceki yıllarda Kurumsal menfaate dayalı olarak bankalarla yapılan çok uzun süreli anlaşmalar adliye personelinin banka promosyonlarından yararlanmasını engellemiştir. Öyleki bunun telafisi dahi mümkün olmamaktadır.

14- PERSONELİN YARGILANMA USULÜ:

Adliyede çalışan Mübaşir, Zabıt Katibi, Yazı İşleri Müdürü ve İcra Müdürlerinin yargılamaları Hakim ve Savcılar gibi yapılmakta ancak özlük hakları 657 Sayılı Devlet Memurları Kanununa istinaden düzenlenmiş bulunmaktadır.

Oysa Hakim ve Savcılarımıza aynı yasadan kaynaklı olarak maaşlarının brüt %10'u oranında ödenmekte olan yargı ödeneği anılan personele ödenmemektedir.

Memurlar 657 sayılı kanuna istinaden yargılama işlemlerinin yapılması gerekir iken hâkim ve savcı kabul edilerek 2802 sayılı kanuna göre yargılanması doğru değildir.

Aynı nedenlerle personel kendisini ziyadesiyle sorumlu hissetmekte ve şu an adliyelerin tamamında personel mesai bitiminde iş yerini terk edememektedir.

15- SENDİKA ODASI TAHSİSİ:

Adliye binalarında Sendikal faaliyetler için temsilci odalarının olmaması büyük bir eksikliktir. Bu konuda birçok genelge çıkarılmasına rağmen, bu genelgelere uyulmamakta hatta bu nedenle adliye çalışanların sendikal hakları önemli ölçüde diğer kurumlara göre geride kalmaktadır.

16- ARAÇLARIN KASKOLANDIRILMASI:

Çok yaygın bir uygulama olan kasko uygulaması henüz Adalet Bakanlığı Merkez ve Taşra teşkilatı ile yüksek yargı organlarına ait araçlar için tam anlamıyla uygulanmamaktadır. Bu da meydana gelecek üzücü olaylarda görevlileri ciddi ölçüde etkilemektedir.

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber