İlköğretimde kışla disiplini
Eğitim-Sen, AB kapılarını zorlayan Türkiye'deki ilköğretim okullarında, öğrencilere yönelik rutin uygulamaları irdeleyen bir araştırma yaptı.
Ülkenin 7 bölgesinde, çeşitli gelişmişlik düzeyine ulaşmış 30 şehir merkezindeki
711 resmi ilköğretim okulunda gerçekleştrilen araştırma, yıllar öncesinden kalma
geleneksel eğitim anlayışının hala sürdüğünü, dayağın ise oldukça yaygın olduğunu
ortaya koydu. Üstelik araştırma, kırsal bölgelerdeki ve ilçelerdeki ilköğretim
okullarını kapsamıyor.
Eğitim-Sen ilköğretim okullarında öğrencilere karşı nasıl bir tutum izlendiğini
araştıran üç aylık çalışmasını tamamladı. Edirne'den Van'a, Giresun'dan Antalya'ya
kadar uzanan 30 ilde, 860 bin öğrencinin okuduğu, 22 bin öğretmenin görev yaptığı
711 resmi ilköğretim okulunu kapsayan araştırmadan, çarpıcı sonuçlar çıktı.
Dayak, ilköğretim okullarında hala geçerli bir terbiye aracı. Öğrencilerin yüzde
38'i öğretmeninden, yüzde 28'i ise idarecilerden dayak yiyor.
Öğrencinin azarlanması, oldukça yaygın. Hatta sıradan. Her 100 öğrenciden 73'ü,
öğretmeni tarafından azarlanıyor. İdarecilerden azar işiten öğrenci oranı da
yüzde 66'yı buluyor.
Her 5 öğretmenden biri, okulda sopayla dolaşıyor. İdarieciler sopayı öğretmenler
kadar sevmiyor ama idarecilerin de yüzde 8'i, elinden sopayı düşürmüyor.
Öğrencilerin büyük çoğunluğu belirli aralıklarla giyim- kuşam, saç-tırnak-makyaj
kontrolünden geçiriliyor. Bu kontrollerin ardından da bazı cezalar geliyor.
Örneğin erkek öğrencilerin yüzde 16'sına, yönetmelikteki ölçüyü aştığı için
?saç kesme? cezası veriliyor.
İlköğretim öğrencileri zaman zaman da üst-baş aramasından geçiriliyor. Her
100 öğrencinin 70'i, üstleri aranarak sigara ya da zararlı cisim kontrolünden
geçiriliyor.
Okula giriş çıkışta zil çalması ve öğrencilerin sıraya sokularak içeri alınması
da ilköğretim okullarının vazgeçilmez uygulamalarından. Öğrencilerin yüzde 99'u
sınıflarına sıra düzeni içinde girebiliyor.
Hemen her milli eğitim bakanının reform ve müjde diye duyurduğu ödevsiz-çantasız
eğitim, öğrencilerin yüzde 93'ü için hala bir özlem. Öğrencilerin sadece yüzde
7'si evine ödevsiz gidebiliyor.
İlköğretim okullarının yüzde 69'u, tamgün eğitimden uzak. İkili öğretim nedeniyle
kimi öğrenciler sabah çok erken saatlerde derse başlıyor, kimi de akşam vakti
evine dönebiliyor.
İlk 5 sınıfla buluğ çağına yaklaşan 6-7 ve 8'inci sınıf öğrencilerinin çoğu
kez aynı binayı kullandığı ilköğretim okullarında dikkat çeken bir başka uygulama
da öğrencilerin düzeylerine göre farklı sınıflarda toplanması. Araştırmaya göre
her 5 öğrenciden biri, tüm öğrenciler aynı eğitim düzeyinde olmadığı için, farklı
sınıflandırmaya tabi tutuluyor.
İlköğretim öğrencilerinin yüzde 78'inden katkı payı toplanıyor. Ancak okulun
kaynak sorunu için kapısı çalınan veliler, çocuklarla ilgili kararlarda ya da
yönetimde söz sahibi edilmiyor.
KIŞLA BENZETMESİ
Eğitim Sen Genel Başkanı Alaaddin Dinçer, araştırmayı değerlendirirken okulları
kışlaya benzetti. Araştırmanın sadece şehir merkezlerindeki okulları kapsadığını,
kırsal kesimi ve ilçeleri kapsamadığını vurgulayan Dinçer, ortaya çıkan sonuçların
çağdaş dünyaya aykırı olduğunu savundu.
Dinçer, geleneksel yönetme anlayışının terk edilmesini, ilköğretim okullarında
ciddi boyuta ulaşan rehberlik ve sosyalleşme sorununun giderilmesini istedi.
Eğitim Sen Genel Başkanı Dinçer ayrıca, tırnak kontrolü, üst-beş arama, hazırlık
kursları, katkı payı toplanması gibi uygulamaların hiçbir Avrupa ülkesinde bulunmadığına
da dikkati çekti.
ntv