Eski Adalet Bakanı: Belgenin askeri yargı tarafı yok, soruşturmayı sivil yargı yürütmeli

Kaynak : Cihan Haber Ajansı
Haber Giriş : 18 Haziran 2009 15:08, Son Güncelleme : 27 Mart 2018 00:42

Genelkurmay Harekât Başkanlığı'nca hazırlandığı iddia edilen eylem planına tepkiler dinmezken, yargı sürecine ilişkin tartışmalar da devam ediyor. Eski Adalet Bakanı Hikmet Sami Türk, konunun askeri yargının görev alanının dışında olduğunu söyledi. Soruşturmanın sağlıklı yürümesi için sivil yargının inisiyatif alması gerektiğine işaret eden Türk, "Burada bir albayın imzasının bulunması tek başına askeri yargıya taşımaya yetmez. Çünkü hükümete karşı cebir ve şiddet kullanılarak yönetimin devrilmesi ya da anayasal düzene müdahale var. Faillerin doğrudan TCK'nın 309 ya da 312 maddelerine göre sivil yargı tarafından yargılanması gerekiyor." dedi.

CİHAN'a konuşan eski Adalet Bakanı Türk, çarpıcı değerlendirmelerde bulundu. Türk, belgenin Ergenekon davasından yargılanan bir sanığın bürosunda bulunmasının anlamlı olduğunu söyledi. Askeri savcılığın ve Genelkurmay'ın yaptığı açıklamaları hatırlatan Türk, "Halen bazı kuvvet komutanlarının adının da karıştığı ve devam eden Ergenekon adlı kapsamlı davadan yargılanan sanığın bürosunda Genelkurmay Başkanlığı'nın hazırladığı bir belgenin orada ne işi var? O nedenle böyle bir olasılık söz konusu olabilir. Üzerinde ciddiyetle durulması gerekir. Bu nedenle böyle bir belge gerçekten var mıdır? TSK, bunun içinde herhangi bir şekilde yer almış mıdır? Yargı tarafından ortaya çıkartılmalıdır." şeklinde konuştu.

Hikmet Sami Türk, deşifre olan planla ilgili her türlü olasılığın göz önünde bulundurularak faillerin yargılanması gerektiğini söyledi. Türk, yargılama sürecinde görev alanına ilişkin tartışmaların hatırlatılması üzerine konunun sivil yargı alanına girdiğini ifade etti. Türk, şunları dile getirdi: "Bu askeri yargının bakacağı konu değil. Askerin yargının görev alanı anayasa 141. maddede gösterilmiştir. Buna göre, askeri mahallerdeki fiillerde askerlikle ilgili bir suç işlenmişse askeri yargıda incelenir ve görülür. Ama burada TSK dışında bir hareket var. Bir albayın imzasının bulunması tek başına askeri yargıya taşımaya yetmez. Sivil yargının görev alanına giriyor. Zaten AK Parti de suç duyurusunda bulundu. Aksi halde bu konu askeri mahkeme tarafından soruşturulursa bu konunun 'üstü örtülüyor' yönündeki şüpheleri artırır."

Türk, belgenin 2005 yılında düzenlenen TCK'nın 312. maddesinin alanına girdiğini söyledi. Eski Bakan Türk, şunları söyledi: "Bir kere bu belge hükümete karşı cebir ve şiddet kullanılarak yönetimin devrilmesi ve anayasal düzenin ortadan kaldırmasını hedefliyor. Dolayısıyla bu suç TCK'nın 312 veya daha genel ifadesi ile 309 madde çerçevesinde değerlendirilmesi gerekir."

Türk, askeri savcılığın aldığı yayın yasağı kararını da şu sözlerle eleştirdi: "Türkiye'de bazen panik hali ile bazı kararlar alınır. Bence bu yasağa gerek yoktu. Zaten bu delindi. Herkes bu konuyu tartışıyor. Tartışılması da gerekiyor."

CUNTA HAREKETİ OLABİLİR

Eski Bakan Türk, belgelerin gerçek olup olmadığına ilişkin tartışmaları değerlendirdi. Bu konuda kendisinin de bazı noktalarda ihtiyatlı yaklaştığını anlatan Türk, buna rağmen bu olayın ve belgelerin küçümsenemeyeceğini söyledi. Geçmişte bu tür girişimlerin çokça yaşandığını, bunun örneğinin yakın bir zamanda Oramiral Özden Örnek'in günlüklerinde ortaya çıkan darbe planları olduğunu hatırlatan Türk, "Zaman zaman böyle bir takım kıpırdanmalar olmaktadır. 9 subaylar, 27 Mayıs, 12 Mart, 12 Eylül müdahalesi oldu. Daha önce de böyle müdahaleler olmuştur. En son amiral Özden Örnek'in günlüklerinde ortaya çıkan darbe planları zaman zaman böyle bir takım kıpırdanmaların olduğunu gösteriyor. Bu konuyu küçümsemek söz konusu değil. Dikkatli olmak gerekir." dedi.

Türk, TSK'nın günlük politikanın dışında kalması gerektiğini söyledi. Bu durumun en çok orduyu yıprattığına işaret eden Türk sözlerini şöyle sürdürdü: "Ordu politikanın içinde olamaz. Yasalarımız buna izin vermez. Ülke savunmasının ve cumhuriyetin güvencesidir, ama günlük politika ayrı bir konudur. İktidarların değişmesi ile sonuçlanan siyasi faaliyetler TSK'nın dışındadır. TSK'nın bunlardan uzak durması gerekir. Türkiye geçmişte bazı müdahalelerin bulunduğu bir ülke. Hepimiz istiyoruz ki bunlar geçmişte kalsın. Bu durum TSK'yı yıpratıyor en fazla. Bir sorun varsa bunlarla mücadele anayasa ve hukuk çerçevesinde olmalı. Bundan sorumlu olan da en başta iktidardır."

Eski Bakan, Genelkurmay'da benzer fişleme, andıç ve eylem planlarının kamuoyuna yansıdığı hatırlatılması üzerine antidemokratik olan bu tür plan ve uygulamaların Türkiye'ye yakışmadığını söyledi. "Sorunlar varsa demokrasinin ve hukuk kurallarına göre çözülmeli." diyen Türk, "Bunlar doğru şeyler değil. Hiç kimse görev dışında kendine bir görev biçmemeli. Kimse durumdan vazife çıkarmamalı. Her makamın görevi kanunlarda bellidir. Kimsenin bunun dışına çıkmaması gerekir. Herkesin, demokrasi ve hukukun üstünlüğüne göre hareket etmesi gerekir." diye konuştu.

'AK Parti ve Gülen'i bitirme planının topulumun tüm kesimlerinden tepki aldığını, bunun ise demokrasi ve hukuk devleti olan Türkiye açısından sevindirici olduğunu vurgulayan Türk, şöyle konuştu: "Burada memnuniyetle görülen bir durum var. Sadece iktidar değil muhalefet de dahil herkes buna karşı çıkmıştır. Böyle bir girişime karşı çıkmayan, onaylayan tek kimse yok. Bu herkesin demokrasiye ve hukuk devletine sahip çıkması demektir. Bu işin en memnuniyet verici tarafıdır. Genelkurmay'ın demokrasiye bağlılığını ifade eden ve bu tür kişileri bünyesinde barındırmayacağına yönelik açıklaması da anayasal düzen açısından sevindiricidir."

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber