Çok demokrat ailelerin çocukları uyuşturucu kullanmaya yatkın

Kaynak : Vatan
Haber Giriş : 07 Eylül 2009 09:30, Son Güncelleme : 15 Ağustos 2021 18:59

PKK'lı bir gençle bağımlı bir genç arasında fark yok!

Neredeyse yarım asırdır uyuşturucuyla mücadele eden Prof. Özcan Köknel, okullar açılırken aileleri uyarıyor

Mine Şenocaklı

Foto: MERT İNAN

Nasıl bir benzetme demeyin başlığı okuyup. Prof. Özcan Köknel, sonuçtan değil, sebepten yola çıkıyor. Toplumun değer vermediği, ailede sevgi ve anlayış görmeyen gençlerin, çözümü onlara değer verecek bir altkültürde aradığını söylüyor ve ekliyor; ?Ya Kürt halkını kurtarmak için PKK'ya katılıyor ya da mutluluk peşinde her dozda ölüme koşuyorlar!?

Ardı ardına iki ölüm haberi geldi geçen hafta... Begüm 23 yaşında, Reyhan ise 19'undaydı... Mutluluğu uyuşturucuda aradılar. Her iğne bir kaçıştı hayattan, sonuncusu ise kaçışı sonlandırdı. Kurtulabilirler miydi? Çok zor! Hiç başlamamış olabilirler miydi? Belki!.. Eroin, artık Türkiye'de her ailenin korkulu rüyası... Çoğu anne baba farkına bile varmıyor çocuğu uyuşturucuya başladığında. Farkına vardıklarında ise çok geç oluyor. Bu bağımlılıktan kurtulmak öylesine zor ki... İşte geçen hafta ölen Begüm'ün hikayesi... Lisede erkek arkadaşı alıştırmış eroine... Kurtulmak için çok mücadele etmiş. Son olarak AMATEM'de iki ay yatarak tedavi görmüş. Bir süredir de ayakta tedavisi sürüyormuş. Tam her şey iyiye gidiyor derken, ölüm haberini almış ailesi... Sorun uyuşturucu oldu mu, mesele tedaviye muhtaç kalmamakta... Çocukların hiçbir zaman uyuşturucuya bulaşmaması tek garanti... Peki bu beladan nasıl uzak tutulacaklar? Neredeyse yarım asırdır uyuşturucuyla mücadele eden, bu konuda pek çok kitap yazan ve sadece Türkiye'de değil, dünyada da bu konuyu en iyi bilen bilim adamlarından biri kabul edilen, Çapa Tıp Fakültesi-Psikiyatri Ana Bilim Dalı'nın eski Başkanı Prof. Özcan Köknel'e bu soruyu sorduk.

Bu meseleyi konuşmaya başladığımızda, sonuçlardan değil nedenlerden gidelim istedik. Zaten Köknel'in vurgusu da hep nedenlere? Neden bazı gençler uyuşturucunun yanından bile geçmezken, bazıları müptelası oluyor? ?Gençlik her şeye merak sarar. Her şeyi taklit eder. Karşı cinsle iletişim kurmak ister. Kendini o tarafa kabul ettirmek ister. Saygınlık elde etmek ister? diye giriyor söze Köknel ve meseleyi deşiyor: ?Gencin amacı, bu toplumda bir yeri olduğunu, bir değeri olduğunu hissetmektir. Eğer aile bu değeri verecek mesajı iletemiyorsa, toplumdan da bu mesajı alamıyorsa, o zaman bunu altkültürlerde aramaya başlar...?

Hangi altkültür?.. Çok ilginç bir bağlantı kuruyor Köknel, uyuşturucu bağımlılığı ve terörü aynı kefeye koyarak... ?Bu altkültür bazen madde altkültürü, bazen etnik altkültürü, bazen de tarikat-mezhep altkültürü oluyor. Çünkü genç, sadece buralarda ailede bulamadığı anlayışı, değeri buluyor? diyor Köknel.

Nasıl mı değerli hissediyor kendisini genç? Söz gelimi eğer ki bir örgütteyse, ?Bu Kürt etnik kökenine özgürlük getireceksin. Sen savaşımızı zafere ulaştıracaksın? diyor birileri. Yani onu 'kahraman' ilan ediyorlar. O genç de ölüme gidiyor. Madde bağımlılığına gelince; buradaki sorun sahte mutluluk. ?Bu toplum seni anlamıyor, değerini bilmiyor. Annen baban sana anlayış göstermiyor. Bir parça eroin kullanman, mutlu olman için yeterli? diyor bir arkadaşları... PKK'lı bir gençle, bağımlı bir genç arasında böylesi bir ortaklık kuruyor Köknel. Her ikisi için de önlemi hiç başlamadan almak gerekiyor. Zira örgüte giren için de, ilk iğneyi yapan için de artık çözüm bulmak çok zor. Gerçek çözüm ise, çoçuklarına değer veren, sevgiyle büyüten ailede, gençlerine sahip çıkmayı bilen toplumda...

Madde bağımlılığını yaratan bir üçgendir!

Türkiye'deki uyuşturucu bağımlılığını bir fotoğrafını çekebilir misiniz?

Ben bu konuyla ilgili çalışmaya başladığım zaman, bunun aslında bir madde sorunu olmadığı kanaatine vardım. Madde bağımlılığını yaratan bir üçgendir. Üçgenin bir köşesinde çocuklar ve gençler, bir köşesinde maddeler, bir köşesinde de alkol ve madde altkültürü bulunur. Bağımlılık sorunu böylece oluşan üçgen alanının içinde ele alınırsa bütün yönleriyle incelenip anlaşılabilir. İlk iki köşede bulunanlar tek başlarına çok önemli değildir. İkisini, yani gençlerle maddeyi bir araya getiren alkol ve madde altkültürüdür. Onun için bir ülkede madde bağımlılığıyla yahut alkol bağımlılığıyla ilgili bir plan yapılacağı zaman katiyen maddeler üzerinde durulmaz.

Begüm iki ay AMATEM'de tedavi görmüş. Buna rağmen bağımlılıktan kurtulamamış. Neden?

Çünkü en önemli şey o genci o altkültürden ayırmak. Bu maddeden ayırmaktan daha önemli... O üçgeni mutlaka parçalayacaksınız ve bir daha o üçgenin bir araya gelmemesi için her şeyi yapacaksınız. Çünkü madde bağımlılarının oluşturduğu bu altkültür var... Bir genç birlikte uyuşturucu aldığı o insanlardan tarafından bir dışlanmamak için, iki kınanmamak için, üçüncüsü de kendisine o insanların verdiği değerin kaybolmaması için mutlaka ve mutlaka madde ile ilgili tedaviden sonra da onlarla görüşüyor. Zaten mutlaka onlar arıyor, onlar peşini bırakmıyor, yardımcı olmak için, arkadaş olmak için... Onun için tedavinin temeli, mutlaka hastanede yattığı süre içinde, elden geldiği kadarıyla kişilikte madde yatkınlığını ortaya çıkartan nedenleri bulup, psikoterapiyle, grup tedavisiyle rehabilitasyon ve adaptasyonla düzenleyebilme yoluna gitmek gerekir. Artı mutlaka onun yeni bir ortam bulması için yardımcı olmak gerekir. Yani eski arkadaşlarından eski ortamından kopup yeni bir ortam, yeni bir çevre, yeni bir arkadaş ortamı, yeni bir çalışma ortamı, yeni bir iş ortamı yaratmak gerekir. Çünkü eski ortamındaki madde bağımlısı arkadaşları, dostları, bir arkadaşlarının kendilerinden ayrılmasını kabul etmiyorlar. Tabii bir de çözülmüş bir aile varsa ortada sorun büyüyor. Anne bir tarafta, baba bir tarafta...

Peki hocam hangi çocuklar daha yatkın uyuşturucu kullanmaya?

Bir kere Türkiye'de beş tip aile var. Bunlardan biri ilgili ve bilgili aile. Yani çocuğuna ilgi gösteriyor ve bu ilgiyi de şu anki pedagoji ilkeleri içersinde elinden geldiğince yapmaya çalışıyor. Bir ya da iki çocuk sahibi... Orta ekonomik düzeyde... En sağlıklı aile tipi budur. Her konuda... Onun dışında dört tip aile daha var. Biri yetkeci, yahut otoriter, yahut totaliter aile... Bunlar daha çok geleneksel kültürü sürdüren aileler. Zannediyorlar ve umuyorlar ki, babanın otoritesiyle aile içinde her sorun halledilecek. Burada baba hem en büyük yetkeyi elinde tutuyor, eşini adam yerine koymuyor, çocuklarının bütün ilkelerini kendisi saptıyor, çocuğun genç olduğunu, büyüdüğünü, onun da duygusu, düşüncesi olduğunu kabul etmiyor, hem de ekonomik gücüyle ya fizik gücüyle, ya gelenek görenek ve adetlerin yarattığı güçle ya da dinsel güçle o çocukları elinden geldiği kadarıyla elinde tutmaya çalışıyor. Ne var ki, o çocuk o ailenin dışına çıktığı zaman, babadan gelen bu baskıdan kurtulduğu zaman, hiçbir ilke ve kural tanımayan bir duruma geliyor. Dolayısıyla bunlar ailenin kendi kanaati dışında, madde kullanmaya daha yatkın olan çocuklar oluyor.

Aile çocuğunu 24 yaşına kadar izlemeli

Bir aile çocuğu uyuşturucudan nasıl uzak tutabilir?

Çok basit. Bir kere ailenin ilgili bilgili aile olması lazım. Çocuk doğduğu anda, ailenin bir bireyi olarak kabul edeceksiniz. Onun duygularına, düşüncelerine, yaşına uygun biçimde davranacaksınız. Eğer bir çocuk normal doğduysa, onun yaptığı her davranış normaldir. Onu anormal hale getiren anne babanın tutumudur. Diyelim ki, iki yaşındaki bir çocuk bardağı alıp oynadı ve elinden düşürüp kırdı. Anne baba, ?Bu yaşın özelliği' diyen ilgili bilgili anne baba değilse, ne yapıyor? 'Vay kırdın!'diyor dövüyor yahut azarlıyor yahut engelliyor. Bu engelleme çocuğun içinde öfke, kızgınlık yaratıyor. Bu öfke ve kızgınlık o çocuğu aile içinde mutsuz ediyor. Belki ufacık bir örnek ama önemli. İleride bu mutsuzluğu gidermek için bir arkadaşı 'Al iç bunu rahatlarsın' dediği anda da mutluluğu orada arıyor. Aile mutlaka çocuğu yakından izleyecek...

Hangi yaşa kadar peki?

24 yaşına kadar... Evet, çünkü bakın UNESCO ve UNİCEF de aynı şeyi söylüyor. Çocukta 12-13 yaşında biyolojik gelişme başlıyor. Sonra 17-20 yaşına kadar psikolojik gelişme oluyor. O psikolojik gelişmede çocuğun duyguları çok çabuk değişiyor. Bir anda seviyor, bir anda nefret ediyor. Bir anda birinin etkisi altında kalıyor. Bir anda etkisi altında kaldığı insana öfkeleniyor, kızıyor. Bir anda aşık oluyor. Biz 'Evladım, bu yaşta bu olmaz' dediğimizde 'Siz anlamazsınız' diyor. Ama bir süre sonra aşık olduğu telefona çıkmadı diye ondan nefret ediyor. 'Sen beni sevmiyorsun' diyor falan ve bu bir yerlere kadar gidiyor... Yani onun bu duygu dalgalanmalarının yaşına özgü olduğunu bileceksiniz. 14-15 yaşındaki çocuk, anne babasına karşı çıkar. Bunu normal olarak göreceksiniz.

Neden?

Çünkü kendi kişiliğini, kendi kimliğini ispat etmek için olaylar karşısında kendine göre bir dünya görüşü olması lazım. Doğru ya da yanlış... En kolayı, 'Sen de doğru düşünüyorsun ama' demek. Katiyen ?Senin aklın ermez... Salaksın, serserisin, çocuksun' diyerek, onu nitelendirecek bir şey söylememek lazım. Yani herhangi bir karşı çıkışta, onu nitelendirecek, aşağılayacak, bedensel kimliğine, ruhsal kimliğine, toplumsal kimliğine karşı olacak, onu örseleyecek bir şey denmemesi lazım. Bir de mutlaka kimlerle arkadaş olduğunun, o arkadaşlığı nasıl sürdürdüğünün yakından izlenmesi gerekli. En basiti, okul ve sınıf arkadaşları dışında, bir Ayşe ile, Ali ile görüşmeye başladıysa, kimdir bu Ayşe, kimdir bu Ali? Aldığı para miktarı değişiyorsa, o güne kadar alışılagelen davranışında, tutumunda eskiye göre bir değişiklik oluyorsa, içinde bulunduğu çalışma ortamı, iş ortamında bir başarısızlık ortaya çıkıyorsa dikkatli olmak lazım... Ha, baştan aşağı tembeldir, canı sağolsun. Ama dediğim gibi 18 yaşına kadar gayet çalışkan, sınıfta iyi, arkadaşları iyi, ama birden uyumu bozuluyor. Üstelik de bu uyum bozukluğu, arkadaş çevresiyle ilgiliyse, okulla ilgiliyse, iş yeriyle ilgiliyse, spor yapıyorsa orayla ilgiliyse önemli... Bir çocuk evle çatışma içinde olabilir ama arkadaşla da çatışma içindeyse, okulla da çatışma içindeyse, işyeriyle de çatışma içindeyse sorun var demektir. Tamam hepimiz anne babamızla çatışırız. Ama iyi bir arkadaş grubumuz vardır, onlarla ilişkimiz iyidir. Bunlara dikkat edilmesi lazım.

?Geçinemiyoruz ayrılacağız' olmaz! Çocuk ne olacak?

Siz bu sorunu çözecek aile diyorsunuz...

Bakın devlette kim bu işi takip edecek? İstediği kadar yasa koyucu bu işte samimi olsun. Polis izleyecek, gümrükçü izleyecek... O kadar çok para dönüyor ki ortada. Bir polisin bu kaçakçılığa göz yumması için maaşının iki katını verseniz göz yummaz mı? Bir ülkede ele geçen uyuşturucu maddenin 10 mislinin o ülkenin trafiğinde olduğu biliniyor. Onun için aile önemli. İkincisi, 13 ila 20 yaş arasındaki gençlerin elden geldiği kadar kendini geliştireceği, spor gibi, müzik gibi altkültürün içinde olmasını sağlamak gerekiyor. Çünkü en riskli yaşlar bunlar. Zaten madde bağımlılığı sorunu bütün ülkelerde bir gençlik sorunu olarak görülüyor. O zaman gençliği aile olarak, toplum olarak koruyacak bir şeyler yapmak gerekiyor. Bir de gençlerde bir kanaat var, elden geldiğince onu kırmaya da çalışmak lazım. Bir arkadaşının bu tür bir madde kullandığını biliyorsa, arkadaşlık adına bunu ailesine söylemiyor. Bu çok büyük bir hata. Çünkü bir süre sonra o genç de eroine alışıyor ve ölüp gidiyor. Onun için bu işi aile ile birlikte götürmek lazım, eğer madde bağımlılığı ortaya çıktıysa.

Son ölen Begüm'ün anne babasının yapabileceği bir şey var mıydı?

Bir kere orada anne baba yok ortada. Bakın buraya geliyorlar, görüyorum; sorun hep aynı. Eğer bir insan evlendiyse, çoluk çocuk sahibi olduysa, ilk prensibi o çocuğun mutluluğu olmalı. Aksi olacaksa evlenme kardeşim, kendi başına yaşa. Sen evlenmişsin, çocuk sahibi olmuşsun, 'Eşimle geçinemiyorum' diyorsun. Niye geçinemiyorsun? 'Geldiği zaman benim hatırımı sormuyor.' Ee bu çocuk ne olacak? 'Geçinemiyoruz, karım yahut kocam bana istediğim özeni göstermiyor.' Peki sen bu yüzden ayrılırsan çocuk ne olacak? Bakın dünyada da, bizde de bu tür madde yatkınlığı gösteren çocukların çok büyük kısmının hayatı mutsuz geçmiş. Bir de ortada anne baba var ama, eğer çocuğa kimlik kişilik tanımıyorsa onlar da sorunlu. Ben öyle aileler biliyorum ki çocuğu evde mi, değil mi farkında değil. İnanın değil. Hatta bir madde bağımlısının babasına sormuştum, 'Akşam eve gelmiş miydi?' diye. ?Vallahi hocam farkında değilim. Bizim altı çocuğumuz var. Pek fark etmiyoruz' dedi. O akşam çocuğunun, üstelik kızının evde olup olmadığından haberi yok. Siz biliyor musunuz, bana gelen aileler arasında 25 çocuklu olanlar var. Üç hanımdan... Bu adamın bir baba figürü yaratmasına imkan var mı? Bu baba Güneydoğulu. Garanti çocuklarının bir kısmı terörist olacak. Bu ailenin çocukları sağlıklı olur mu?

Dinimiz insana Allah'ın halifesi olarak bakıyor ama...

Bakın, bir de keşke şunları konuşsak... Bizim dinimiz insana Allah'ın halifesi olarak bakıyor. O kadar değerliyiz. Ama biz şunu yaparsan günah işlersin, bunu böyle yaparsan cehenneme gidersin hep bu ayrıntılarla uğraşıyoruz. Oysa topluma bu mesajı vermemiz lazım. Bunlar Kuran'ı Kerim'de var. Bizim dinimiz akıl dini. Bizim dinimizde akılla ilgili sureler, daha sonra, bin sene sonra aydınlanma filozoflarının kullandığı felsefeyle dolu. Ama bunlar dururken biz, tuvaletini pisuvara ettin, etmedin bunları tartışıyoruz...

Çok demokrat ailelerin çocukları uyuşturucu kullanmaya yatkın

Ya diğer aileler?

Üçüncüsü, tutarsız aile. Mesela anne 'Hadi git' diyor, baba 'Otur!' diyor. Anne 'Arslansın' diyor, baba 'Eşeksin' diyor. Yani birisi cezalandırıyor 'Bunu yaparsan böyle olur' diye, diğeri koruyor. Yahut anneanne, babaanne, dede koruyor... Anne-baba harçlığı kesiyor diyelim, anneanne 'Sen üzülme evladım. Gel ben sana harçlığını vereyim. Ama sakın annene, babana söyleme' diyor. Bunun gibi tutarsız olan ailelerin yanısıra, çok demokrat aileler de sorunlu. Sözüm ona gence çok değer veren, ama aslında kendi dünyalarını yaşayan aileler bunlar. Çocukla hiçbir duygusal bağlantıları olmayan, bütün bağlantıları, 'Neyi eksikti?' türü cümleler olan... 'Ne istese alıyorum, araba istedi aldım. Hala ne istiyor it oğlu it' şeklinde konuşan aileler bunlar. Bu ailelerde yetişen çocuklar da madde bağımlılığına yatkın bir kişilik yapısı gösterme eğiliminde... Artı gençlik çağının özelliği nedir? Gençlik nedir? Kimlik arar. Gençlik nedir? Kendi kişiliğini ortaya koymak ister. Her şeye merak sarar. Her şeyi taklit eder. Kişiliği de böyle gelişir çünkü. Karşı cinsle ilişki kurmak, iletişim kurmak ister. Kendini o tarafa kabul ettirmek ister, rahat konuşmak ister. Saygınlık elde etmek ister. Yani ?Ben de bu toplumda bir adamım, benim de değerim var' demek ister. Eğer aile bu değeri verecek mesajı vermiyorsa, toplum bu mesajı gence vermiyorsa genç bunu altkültürlerden alır. Teröristler de aynı altkültürle yetişiyor, çok önemli bu. Çünkü bakın bütün altkültürlere girişin nedeni kimlik, kişilik aramak. Mesela Kürt toplumu. Eğer gence içinde bulunduğu toplum, içinde bulunduğu aile, kişiliğini, kimliğini vermiyorsa, 'Sen de adamsın, senin de bizim toplumumuzda, bizim ailemizde değerin var, yerin var' güvenini, garantisini vermiyorsa, genç bunu başka bir altkültürde aramaya başlıyor. Bu altkültür bazen madde altkültürü oluyor, bazen etnik altkültürü oluyor, bazen tarikat-mezhep altkültürü oluyor. Çünkü genç orada kendini buluyor. Ailede bulamadığı anlayışı buluyor. 'Sen Kürtler'i kurtaracaksın. Sen savaşımızı zafere ulaştıracaksın' diyorlar.

Yani uyuşturucu bağımlısı gençlerle PKK'lı gençler arasında fark yok mu?

Hayır. Aynı aile yapısı var her ikisinde de... Şu açıdan; birisi diyor ki, 'Sen Kürt etnik kökenine özgürlük getireceksin.' Öbürü de diyor ki, 'Bak bu toplum seni mutlu etmiyor. Annen, baban şöyle davranıyor. Eğer alkol kullanırsan, eroin kullanırsan mutlu olacaksın!' Belki birisi kendine göre bir amaç, bir beklenti vererek yapıyor bunu... Bakın terörün içinde olan yöneticiler bizlerden daha iyi psikoloji biliyorlar. Onu da bilmekte yarar var. Beyin yıkayarak, kendine göre bir amaç, bir beklenti yaratıyorlar. O amaç ve beklenti bir altkültür demek zaten. O kültürün bir amacı var. O kültürden insanların beklediği bir şey var. O kültürün amacına ulaşmak için gencin bir çaba göstermesi lazım. O kültürün ilkesi var. Örf, adet, gelenek, görenek, dini inançlar nedir? Amacın cennete gitmek diyelim. ?Benim örfüme uyacaksın kardeşim.' Ha uymazsan? 'Seni adam yerine koymam, derhal grubumdan atarım.'Sen alkol altkültürünün içine girip de, 'Ben süt içerim' diyebilir misin? Hemen alaya alırlar. Peki o altkültürde önemli kişi olabilmek için ne yapacaksın? 'Ben önemli kişiyim. Diğerlerinden farklıyım. Ben eroin kullanıyorum, bir şey olmuyorum' diyorsan eğer mutlaka madde kullanacaksın.

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber