Alaşehir belediyesi memurlarına her ay 250 YTL'lik ek ödeme

Haber Giriş : 14 Ocak 2005 08:23, Son Güncelleme : 27 Mart 2018 00:42

Belediye İle Türk- Yerel Hizmet-Sen arasından imzalanan anlaşmanın bir örneği aşağıda yer almaktadır. 5, 6, 7 ve 8. maddeler ek ödemelere ilişkindir.

Haberi gönderen: Kimsesizler


Sözleşme örneği :

Hukuki Dayanağı :

T.C.

MANİSA İLİ

ALAŞEHİR İLÇESİ

BELEDİYE BAŞKANLIĞI İLE TÜRK YEREL HİZMET-SEN ARASINDA
AKDEDİLEN SOSYAL DENGE SÖZLEŞMESİDİR

MADDE 1- SÖZLEŞMENİN AMACI

Anayasanın değişik 53. maddesi ve ülkemizin imzaladığı İLO sözleşmeleri doğrultusunda, çalışma hayatını düzenleyen anayasa hükümleri ve devletin temel niteliklerinden olan sosyal devlet ilkesi çerçevesinde; sözleşmenin tarafı olan çalışanların ekonomik durumunu işverenin mali gücünün elverdiği ölçüde; insanca yaşamı sağlamak, bilgi ve becerisini geliştirmek,aynı işi yapan kişiler arasındaki ücret dengesini sağlamak, emeğin karşılığını almak, adaletli ücret dağılımını sağlamak, çalışanların sosyal ve kültürel düzeylerini yükseltmek, geleceğe güvenle bakmasını temin etmek böylelikle ekonomik ve sosyal barışı sağlamak ve çalışma performansını artırarak demokratik ve katılımcı çalışma düzenini oluşturmayı amaç edinir.

Anayasa'nın 90. maddesi uyarınca "usulüne göre yürürlüğe konulmuş milletler arası antlaşmalar kanun hükmündedir, bunlar hakkında Anayasa'ya aykırılığı iddiası ile Anayasa Mahkemesine başvurulamaz." Bu durumda yukarıda belirtilen ve onaylanan sözleşmeler iç hukukumuza bütünleşerek bağlayıcılık kazanmıştır.

MADDE 2- TARAFLAR

işveren olarak Alaşehir Belediyesi, çalışanları temsilen ( Türkiye Yerel Yönetim Hizmetleri Kolu Kamu Görevlileri Sendikası ) TÜRK YEREL HİZMET-SEN sözleşme taraftarıdır.

MADDE 3- SÖZLEŞMENİN KAPSAMI VE YARARLANMA. KOŞULLARI

A. KAPSAMI

a-) Su sözleşme, yer olarak işverene bağlı tüm işyerleri ne bu işyerinin bağlantı ve eklerini kapsar.

B. YARARLANMA KOŞULLARI

Bu sözleşme ile verilen haklardan yararlanmak isteyen memurlar sözleşme yapılan sendikaya üye olmak zorundadırlar.

MADDE 4- SENDİKA AİDATLARI

a-) işveren, sendika üyelik aidatına ilave olarak her ay sosyal denge yardımının 1/30'

unu çalışanın bordrosundan Maliye Bakanlığı Muhasebat Genel Müdürlüğü'nün tebliğine göre tevkif usulü ile keser.

MADDE 5- AYLIK SOSYAL DENGE

a-) Çalışana 657 sayılı devlet memurları kanununa göre verilen ücrete ilaveten işverence her ay verilecek olan net sosyal denge yardımı aşağıdaki şekilde düzenlenmiştir.

FİİLEN GÖREV YAPANLARA ­ :

a- )Başkan Yardımcıları'na ve Müdürlere net 300.000.000 ( üç yüz milyon ) TL.

b- )Memurlara net 250.000.000 ( iki yüz elli milyon )TL. verilir.

MADDE 6- BAYRAM YARDIMI

Ramazan bayramı için her bir memura brüt 296.000.000 ( iki yüz doksan altı milyon ) TL.

Kurban bayramı için her bir memura brüt 296.000.000 ( iki yüz doksan altı milyon ) TL. ödenir.

MADDE 7- EĞİTİM YARDIMI

Çalışanların okuyan her bir çocuğu için yılda bir defaya mahsus olmak üzere belge karşılığı öğrenim yılı başında toplam;

Eğitim Yardımı brüt 120.000.000 ( Yüz yirmi milyon ) TL. ödenir.

Aynı kurumda çalışan eşlerden sadece biri yararlanabilir.

MADDE 8- YAKACAK YARDIMI

İşveren çalışanlara kış mevsimi içerisinde brüt 237.000.000 ( iki yüz otuz yedi milyon) TL. yakacak yardımı yapar.

MADDE 9­-

İşyerinde personelin disiplinsizliği alışkanlık haline getirmesi, iş barışını ve huzurunu bozması iş veriminin düşmesine sebep olması, amirine itaatsizlik durumlarında, mesai saatlerine riayet edilmemesi ve sorumsuz davranışlarda bulunmaları halinde işveren tarafından fiiline uygun olarak %25, %50 ve %100 oranında kesebilir.

MADDE 10-

Bu sosyal denge söz1eşmesi bahsi geçen maddelerin (5-6-7-8) ait ödemeler, Belediyemizin deme güçlüğüne düştüğü durumlarda fiilen çalışanlara ödeme yapılmayacaktır.

MADDE 11- YÜRÜRLÜK VE SÜRE

Bu sosyal denge sözleşmesi 15/12/2004 tarihinde başlar, 15/12/2005 tarihinde sona erer. Bu sözleşmenin bitim tarihinden bir ay önce sosyal denge sözleşmesi görüşmelerine başlanır.

MADDE 12- İŞLEYİŞİ

işbu sözleşme ile verilen yardımlardan doğacak zimmet ve benzeri sorumluluklardan faydalanan memur sorumlu tutulur.

MADDE 13-KABULU

Bu sosyal denge sözleşmesi taraflar arasındaki görüşmeler sonucu karşılıklı anlaşmaya varılan maddeler esas alınarak 13 madde üzerinden düzenlenip kabul edilerek 09/12/2004 tarihinde imzalanmıştır.

iş bu sözleşme 07/10/2004 tarih ve 20041152 sayılı Meclis Kararına istinaden taraflarca onaylanmıştır.

 

Mustafa ŞENER Kadir DAŞ
Türk Yerel Hizmet-Sen ManisaŞubeMüdürü Alaşehir İlçesi

Belediye Başkanı

 

 

 


YASAL DAYANAĞIMIZ :

SOSYAL DENGE SÖZLEŞMESİ

HUKUKİ DAYANAKLARI

Ülkemizde kamu görevlilerinin sendika kurma hakları ilk defa 1961 Anayasası'nın 46. maddesinde düzenlenmiştir. 08.06.1965 tarihli Devlet Personeli Sendikalar Kanununda, memurların ve işçi niteliği taşımayan diğer kamu görevlilerinin ne şekilde sendika kurabilecekleri, kurulacak sendikanın hak ve yetkilerinin neler olacağı, nasıl ve hangi organ tarafından denetleneceği ve ne şekilde son bulacağı gibi konular düzenlenmiştir. Ancak, Anayasa'nın 46. maddesi 20.09.1971 tarihli ve 1488 sayılı Kanun ile değiştirilerek, sadece işçi ve işverenlerin sendika ve sendika birlikleri kurma hakları kabul edildiğinden, memurların ve işçi niteliği taşımayan diğer kamu görevlilerinin sendika kurabilmelerine ilişkin hususları düzenleyen 624 sayılı Devlet Personeli Sendikalar Kanunu'nuntamamı ile 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu'nun 22. maddesi yürürlükten kaldırılmıştır.

1990'lı yılların başında, memurlarımız, bir taraftan İnsan Hakları Evrensel Bildirisi, Avrupa Sosyal Şartı ile İnsan Hakları ve Temel Özgürlükler Avrupa Sözleşmesi'nin herkesin sendika kurma ve sendikaya üye olma hakkına sahip olduğunu belirten 11. maddesine, diğer taraftan, Türkiye'nin 1951 yılında onayladığı Örgütlenme ve Toplu Pazarlık Hakkının Korunmasına ilişkin 98 sayılı Uluslar arası Çalışma Örgütü (İLO) Sözleşmesi'ne dayanarak sendikalarını kurmaya başlamışlardır. Türkiye'nin 1992 yılı sonunda Sendika Özgürlüğü'ne ve Örgütlenme Hakkının Korunmasına İlişkin 87 sayılı İLO Sözleşmesi ile Kamu Hizmetinde Örgütlenme Hakkının Korunması ve İstihdam Koşullarının Belirlenmesi Yöntemlerine ilişkin 151 sayılı İLO sözleşmesini T.B.M.M.'de onaylamasıyla birlikte kamu görevlilerimiz sendikalar ile üst kuruluşlar kurma ve bunlara üye olma faaliyetlerini yoğunlaştırmışlardır.

Ülkemizin kabul ettiği uluslararası sözleşmelerin bağlayıcılığı nedeniyle memur sendikaları kurulmuş, faaliyetlerini yoğunlaştırmışlardır. Nitekim Anayasa'nın 90/son maddesi:

?Usulüne göre yürürlüğe konulmuş Milletlerarası andlaşmalar kanun hükmündedir. Bunlar hakkında Anayasaya aykırılık iddiası ile Anayasa Mahkemesine başvurulamaz.?

hükmünü getirerek uluslararası anlaşmaların hukuk normları arasındaki hiyerarşisini belirlemiştir.

Ülkemiz hukuki açıdan bağlı olduğu 98 sayılı sözleşme gereğince memurların çalışma koşullarının toplu sözleşmelerle düzenlenmesini sağlamak ve bunu yaygınlaştırmakla yükümlüdür.

Nitekim 25 Şubat 1993 tarihinde onaylanıp yayımlanan 87 sayılı Sendika Özgürlüğü ve Örgütlenme Hakkının Korunması Sözleşmesinin, 21.5.1992 tarihli Başbakanlık yazısıyla TBMM Başkanlığına sunulan bu sözleşmenin onaylanmasının uygun bulunduğuna dair kanun tasarısının gerekçesinde de bu husus çok açık ve net bir şekilde dile getirilmiştir:

?Diğer taraftan İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi ile onayladığımız İnsan Hakları ve Temel Özgürlükler Avrupa Sözleşmesinin 11. Bölümü(maddesi) ve üyesi olduğumuz ILO Anayasasının dibacesi ve ayrıca, ülkemiz tarafından onaylanmış bulunan Örgütlenme ve Toplu Pazarlık Hakkının Korunmasına İlişkin 98 Sayılı sözleşme dolayısıyla kamu personeli dahil tüm çalışanlara sendikalaşma ve toplu pazarlık hakkının tanınması ülkemizce esasen üstlenilmiş bulunulmaktadır.?

Memur sendikacılığı konusunda Türkiye'nin taraf olduğu Uluslar arası sözleşmelerin iç hukukumuza uyarlanmasında, bir anlamda uygulamanın yasallaşması konusunda, atılan önemli adımlardan biri, 23.07.1995 tarihli ve 4121 sayılı Kanunun 4. üncü maddesi ile Anayasa'nın 53. maddesinde yapılan değişiklik olmuştur. Buna göre, Anayasa'nın 53. üncü maddesinin ikinci ve üçüncü fıkralarının arasına eklenen fıkra

?128.inci maddenin ilk fıkrası kapsamına giren kamu görevlilerinin kanunla kendi aralarında kurmalarına cevaz verilecek olan ve bu maddenin birinci ve ikinci fıkraları ile 54. üncü madde hükümlerine tabi olmayan sendikalar ve üst kuruluşları, üyeleri adına yargı mercilerine başvurabilir ve İdareyle amaçları doğrultusunda toplu görüşme yapabilirler.Toplu görüşme sonunda anlaşmaya varılırsa düzenlenecek mutabakat metni taraflarca imzalanır......?

hükmünü amirdir.

Böylece, devlet memurları ve diğer kamu görevlilerinin sendikalar ile üst kuruluşlarını kurabilecekleri hükmü ve idareyle toplu görüşme yapabileceği Anayasamızda düzenlenmiş ve bu husustaki usullerin kanunla düzenleneceği hükme bağlanmıştır.

Anayasa'nın değişik 53. maddesi çerçevesindeki ilk kanuni düzenleme, 657 sayılı Devlet memurları Kanunu'nun mülga 22. maddesinin, 12.6.1997 tarihli ve 4275 sayılı Kanunu 1. maddesiyle yeniden ihyası ve ?Devlet Memurları, Anayasada ve özel kanunda belirtilen hükümler uyarınca sendikalar ve üst kuruluşlar kurulabilir ve bunlara üye olabilirler.? şeklinde yapılmıştır.

Bu düzenlemeler ışığında nihayet 4688 sayılı KAMU GÖREVLİLERİ SENDİKALARI KANUNU 25.06.2001 tarihinde kabul edilmiş, 12/07/2001'de Resmi Gazete'de yayınlanmıştır.

Kamu Görevlileri Sendikaları Kanununun yürürlüğe girmesi ve idareyle toplu görüşmelerin yapılmasına imkan tanınmasıyla birlikte idareyle toplu sözleşmeler yapılmıştır. Bu sözleşmelerle memurlara sosyal yardım yapılması konusunda anlaşmalara varılmıştır. Bu yapılan görüşme ve sözleşmeler anayasa ve yasaların belirlediği ilke ve esasların temin edilmesi amacıyla gerçekleştirilmiştir.

YAPILAN SON ANAYASAL DÜZENLEMELERLE TOPLU SÖZLEŞMENİN İÇ HUKUKTA BİR YASAL ENGELİ KALMAMIŞTIR

5170 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinin Değiştirilmesi Hakkında Kanunla getirilen düzenlemeyle yapılan toplu sözleşmelerin hukuki mesnedi daha da saydamlaşmış, uluslar arası sözleşmelerin sağladığı toplu sözleşme ve sendikal haklar Anayasal güvence altına alınmıştır.

07.05.2004 tarihinde kabul edilen ve 22.05.2004 tarih ve 25469 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren Anayasa değişikliğiyle Anayasamız'ın 90.maddesinde değişiklik yapılmıştır.

5170 sayılı kanunun 7. maddesi şu şekildedir:

?Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 90 ıncı maddesinin son fıkrasına aşağıdaki cümle eklenmiştir.

Usulüne göre yürürlüğe konulmuş temel hak ve özgürlüklere ilişkin milletlerarası andlaşmalarla kanunların aynı konuda farklı hükümler içermesi nedeniyle çıkabilecek uyuşmazlıklarda milletlerarası andlaşma hükümleri esas alınır.?

Bu düzenlemeyle Anayasamız'ın 90/son maddesi şu hali almıştır:

?Usulüne göre yürürlüğe konulmuş Milletlerarası andlaşmalar kanun hükmündedir. Bunlar hakkında Anayasaya aykırılık iddiası ile Anayasa Mahkemesine başvurulamaz.Usulüne göre yürürlüğe konulmuş temel hak ve özgürlüklere ilişkin milletlerarası andlaşmalarla kanunların aynı konuda farklı hükümler içermesi nedeniyle çıkabilecek uyuşmazlıklarda milletlerarası andlaşma hükümleri esas alınır.?

Yapılan düzenlemeler Avrupa Birliği süreci içerisinde dünyada sosyal ve ekonomik hakların, temel hak ve hürriyetlerin gelişimine ayak uydurmak ve mevzuattaki kadük hükümlerin düzenlenmesi, evrensel yaşam standardına ulaşmak için yapılması gereken değişiklikler için atılan bir adımdır. Nitekim anayasa değişikliği gerekçesi bu amacı açıkça vurgulamıştır.

Kanun gerekçesinde Anayasanın 90. maddesinde yapılan değişikliğin nedeni olarak ?dünyada gelişen yeni demokratik açılımlara uyum sağlanması ve bu açılıma uygun bir şekilde temel hak ve hürriyetlerin, evrensel düzeyde kabul edilmiş standart ve normlar ile Avrupa Birliği kriterleri seviyesine çıkarılması amacıyla kanunlarımızda düzenlemeler yapılması ihtiyacı temel yasamız olan Anayasada da değişiklikler yapma zorunluluğu doğurmuştur.?

denerek yapılan düzenleme ile insan hak ve onuruna yaraşır bir standarda ulaşmanın hedeflendiği belirtilmiştir.

Uygulamada özellikle yargı makamları çatışan iki yarar arasında karar verememekteydi. Şöyle ki; mahkemeler evrensel bir yaşam standardına ulaşmak için uygulamaları gereken uluslar arası sözleşmelerle bu hükümlerle çelişen iç hukuk normları arasında uygulama problemleri yaşamaktaydı. Çatışan iki yarar karar vermeyi oldukça güçleştiriyordu. Bir tarafta uygulanması gereken uluslar arası standartlar ve temel insan hakları hükümleri diğer taraftan evrensel düzenlemelere göre düzenlenmemiş, uygulanması halinde haksızlığa yol açılabileceği aşikar olan iç mevzuat vardı. Bu durum da mahkemelerin kimi zaman uluslararası sözleşmeleri kimi zaman da iç hukuk normlarını tercih etmelerine neden oluyordu.

Yapılan bu düzenleme ile iç hukuktaki bu çelişik durum ve uygulamadaki farklılıklar sona ererek çalışma hayatı evrensel normlarla düzenlenir hale gelmiştir. Bu durumda yargı makamları da temel insan haklarından olan insan hak ve onuruna yaraşır bir çalışma hayatının sağlanması için uluslar arası normlar göz önüne alınacaktır.

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber