Polisimiz
Ahmet İnam'ın yazısı
Arada bir Emniyet mensuplarına ahlak konusunda felsefi içerikli konuşma yapmak için çağrılırım. Bu konuşmalarımın öncesi ve sonrasında tanıdığım polislerin anlayış ve bilgi düzeyinin yüksekliği karşısında çok şaşırmışımdır. İçlerinde yurtiçinde ve yurtdışında doktora yapmış, güleç yüzlü, insan sıcaklığını gözlerinden okuduğunuz güzel insanlar vardır. Eleştirel bir araştırıcı tavırla akademik disiplin içinde çalışan bu değerli kardeşlerimi gördükçe, zaman zaman polisimizin medyadaki görüntüsünden dolayı yaşadığım iç sıkıntımdan arınırım.
Bir protestocu yere düşmüştür, camı çerçevesi kırılan esnaf, atılan taşlardan molotofkokteyllerinden zarar gören mahalle sakinleri, ellerinde sopalarla yerdeki insana var üçleriyle kafa göz ayırt etmeden saldırmaktadırlar. Çevreden polisler yetişir. Ne yapmalarını beklersiniz? Yerde baygın vaziyette kendini savunmaktan aciz insanı suçlu da olsa saldırılardan kurtaracaklarına onlar da var güçleriyle coplamaya başlarlar.
Bu resim Türkiye'nin hazin resimlerinden biridir. Elinde sopa olan herkes, birbirine vurmaktadır. Protesto, içimizde birikmiş şiddetin ölçü tanımaz biçimde saldırganlığa dönüştüğü bir olay haline gelmiştir. Kendi üzerinde düşünemeyen, hayatını kendi dışında kontrol edemediği güçlere teslim etmiş, yaşadığı ahlaki, kültürel değerlerin farkında olamayıp, ekonomik, toplumsal, psikolojik bunalımlarla savrulan bu insanlarımız neyi neden dolayı nasıl protesto ettiklerini ne kadar biliyorlar? 'Düşünme, anlama, öğrenme, eleştirme özürlü insanların protestosu ancak böyle olur derken' çoğu genç, bir anlamıyla masum, hayatın zorlukları içinde kışkırtılmış bu insanlarımıza haksızlık etmiş olmaz mıyız? Unutmayalım yine de: Dinlemeyi, merak etmeyi, saygıyı bunlara içten bir bağ ile bağlı olan düşünmeyi, dolayısıyla eleştirmeyi bilmeyen bir toplum protesto etmeyi de bilmeyecektir.
Belki bu sözlerime şöyle karşı çıkabilirsiniz: 'Düşünmeyi bilen Batı toplumlarında bundan daha ağır protestolar olmuyor mu? Ne yapsın bu çocuklar? Cici çocuklar olup uslu uslu pankart taşısalar kim dinler ki onları? Seslerini kim duyar?' Sesimizi şiddet içinde duyurmaya çalışırken Batı'dan kopya çekmiş olmuyor muyuz? Üstelik ülkemizde protesto adabı içinde protesto edeceğimiz o kadar çok sorun varken dışarılara bakıp, yakıp yıkarak yola çıkmak neden?
Düşünme, bilgilenme, dünyayı özgürce kavrama çabası, protestocularımızda şimdilik pek görülmese de polisimizin henüz tüm teşkilata yayılmamış önemli bir çabasıdır. Suç işlediği sanısıyla yakalanan insanın haklarını korumak, insanların büyük bir öfkeyle kendilerini kaybederek çatıştıkları ortamlarda öfke kontrolü yaparak, soğukkanlılıkla durumu yönlendirmeyi başarmak, bu bilgilenme ve terbiyeyi içeren eğitimle başarılabilir. Polisimizin bu konuda duyarlı olduğunu biliyoruz. Şiddet ortamlarında nasıl davranılması gerektiğinin eğitimi kesintisiz verilmektedir. Elbette insanla ilgili her sorunda olduğu gibi, polisle halkın ilişkisinde düzeltilmesi gerekli birçok nokta vardır. Dünyanın hemen her yerinde şu ya da bu ölçüde bir polis korkusundan, polis sevgisizliğinden söz edilebilir. Ülkemizde polisimizin adil, saygılı biçimde davranarak vatandaşlarına yardımcı olabilmesi, meslek içi eğitimin yanında, halkımızla sağlıklı bir iletişim kurabilmesiyle sağlanabilir. Sanırım Emniyet Teşkilatımız'ın halkla ilişkiler konusunu mercek altına alması yerinde olacaktır.
Çok önemli bir noktayı daha belirtti polis kardeşlerim, biraz çekinerek: Siyasetçilerimiz polisin üzerindeki baskıları kaldırmalıdır. Kendi dışındaki güçler tarafından yönlendirilmeye çalışılması, dürüst, ülkesini ve insanını seven polisimizi üzüyor. Kulağıma şöyle fısıldayanları da oldu: 'Bizim akademik olarak çalışmalar yapmamız siyasetçilerimizin bir kısmını rahatsız ediyor. Bizleri emir eri gibi görmek isteyenler var.'
Bilgilenip, ufku açılan, eleştiri, özeleştiri gücüne sahip, özgür, özerk, araştırıcı yöneticilerin elinde polisimiz, üzerindeki siyasi baskılardan olabildiğince arınabildiğinde, bu toprakların derin hikmetine yakışan, her türlü inanç kesimindeki insana adil davranan güzel insanlardan oluşacaktır. Polisimiz bu yönde değişebildiğinde protestocularımız da şaşırtıcı biçimde değişecektir.