Eğitim Sen atama ve yer değiştirme yönetmeliğine dava açtı

Kaynak : Memurlar.Net
Haber Giriş : 25 Mayıs 2010 14:53, Son Güncelleme : 27 Mart 2018 00:42

Milli Eğitim Bakanlığı Öğretmenlerinin Atama ve Yer Değiştirme Yönetmeliği 06.05.2010 gün ve 27573 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe girmiştir.

Eğitim sen, yönetmelikte yer alan bazı hükümlere dava açtı. Dava dilekçesinde zorunlu çalışma yükümlüğünü yerine getirirken muafiyet getirildiği halde süre gerekçesiyle yer değiştirme hakkı tanınmayan öğretmenlerin bir an önce mağduriyetinin giderilmesi için yürütmeyi durdurma istemi hakkında savunma alınmaksızın karar verilmesi istenildi.


DANIŞTAY BAŞKANLIĞINA,

AN K A R A

Yürütmenin durdurulması ve duruşma istemi vardır.

DAVACI : EĞİTİM SEN (Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası)

VEKİLLERİ : Av. Mahmut Nedim ELDEM, Av. M. Rüştü TİRYAKİ,

Av. Zuhal Çolak, Av. Necmiye Başel-Cinnah Cad. Willy Brant

Sok No: 13 Çankaya/ANKARA

DAVALI : Milli Eğitim Bakanlığı, ANKARA

DAVA KONUSU : 06.5.2010 günlü ve 27573 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan Milli Eğitim Bakanlığı Öğretmenlerinin Atama ve Yer Değiştirme Yönetmeliğinin 1) 4.maddenin 1.bendinin r alt bendinin, 2)6.maddesinde yer alan ?22nci maddesine göre oluşturulan Kurum İdari Kuruluna katılmaya hak kazanan? ibarelerinin, 3)9.maddenin 2.bendinde yer alan ?atama ve yer değiştirmelere açılacak eğitim kurumlarını belirleyerek? ibarelerinin, 4) 10.maddenin, 5) 11.maddenin 1.bendinin f alt bendinde yer alan ?adli sicil kaydı bulunanlar ile işlediği suçlardan dolayı görevine son verilenler bakımından ise Sicil Kaydını İnceleme Komisyonunca atanması uygun bulunmak? ibarelerinin, 6)11.maddenin 1.bendinin g alt bendinin ilk tümcesinin, 7)?İlk atama? başlıklı 13.madde kapsamında KPSS puanıyla 657 sayılı yasanın 4/A maddesine tabi asıl devlet memurlarının ilk atama yoluyla öğretmenlik başvurularına yer vermemek suretiyle eksik düzenlemenin, 8)32.maddenin 1.bendinin g alt bendinin, 9)33.maddenin 3.bendinin, 10)34.maddesinin 1.bendinde ?Temmuz ve Ağustos? aylarına yer vermemek suretiyle eksik düzenlemenin, 11)35.maddenin 3.bendinin, 12) 35.maddenin 4.bendinin, 13)38.maddenin 3.bendinin son tümcesinin, 14)39.maddesinin 2.bendinde yer alan ?açıkça tehlike oluşturan olay nedeniyle Cumhuriyet Savcılığına yaptığı başvuru sonucunda soruşturma açılması halinde? ibarelerinin, 15)39. maddesinin 9.bendinde yer alan ?çocuğunun yatılı öğrenim görme imkanı yoksa? ibarelerinin ve ?gerekli diğer şartları taşımaları kaydıyla kesin kaydını yaptırdığı yılla sınırlı olmak üzere? ibarelerinin, 16)40.maddenin 2.bendinde yer alan ?dışındaki? ibaresinin, 17)40.maddenin 3.bendinde yer alan ?özür durumu da dahil olmak üzere? ibarelerinin, 18)41.maddenin 3.bendinin ikinci tümcesinin ve 5.bendinin son tümcesinin, 19)Yönetmeliğin 44.maddesinin 4.bendinde yer alan ?isteklerine bakılmaksızın? ibaresi yönünden, 20) 45.madenin 2.bendinin birinci ve ikinci tümcesinin, 21)55.maddenin 3.bendinin, 22)Zorunlu çalışma yükümlüğünü yerine getirmekte iken bu yönetmeliğin yayımlanmasıyla bu yükümlülükten muaf hale gelen öğretmenlere süre koşulu olmaksızın yer değiştirme hakkı tanınmaması suretiyle eksik düzenlemenin, 23) Zorunlu çalışma yükümlüğünü yerine getirmekte iken bu yönetmeliğin yayımlanmasıyla bu yükümlülükten muaf hale gelen öğretmenler arasında yürürlükten kaldırılan yönetmelik uyarınca eşdeğer bir zorunlu hizmet bölgesine yer değiştirme hakkı olan öğretmenlerin bu hakkına yer vermemek suretiyle eksik düzenlemenin iptali, öncelikle yürütmenin durdurulması ve duruşma istemidir.

SÜRE : Dava konusu yönetmelik 06.05.2010 gün ve 27573 sayılı Resmi Gazete'de yayımlandığından davamız yasal süresi içinde açılmaktadır.

OLAY : 1.Öğretmenlerin atanmalarına ve yer değiştirmelerine ilişkin kuralları içeren ve 04.03.2006 gününden bu zamana değin yürürlükte bulunan yönetmelik yürürlükten kaldırılarak ?Milli Eğitim Bakanlığı Öğretmenlerinin Atama ve Yer Değiştirme Yönetmeliği? adıyla yeni bir yönetmelik hazırlanmış ve bu yönetmelik 06.05.2010 gün ve 27573 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe girmiştir.

2. Bu yönetmelikte hukuka, kamu yararı ve hizmetin gereklerine açıkça aykırı ve Danıştay kararlarını etkisiz kılmaya dönük hükümler yer aldığından dava açma zorunluluğu doğmuştur.

Dava konusu olay budur.

HUKUKSAL DURUM: 1.Dava konusu düzenlemeler hukuka, kamu yararı ve hizmetin gereklerine açıkça aykırı olduğundan ve birçoğu Danıştay kararlarını etkisiz kılmaya dönük hükümler olduğundan iptaline ve öncelikle yürütmenin durdurulmasına karar vermek gerekmektedir. Çünkü;

a)Yönetmeliğin 4.maddesinin 1.bendinin r alt bendinin, 10.maddenin ve 11.maddenin 1.bendinin f alt bendinde yer alan ?adli sicil kaydı bulunanlar ile işlediği suçlardan dolayı görevine son verilenler bakımından ise Sicil Kaydını İnceleme Komisyonunca atanması uygun bulunmak? ibareleri yönünden: Bu hükümler uyarınca öğretmen olarak atanacaklardan sabıka kaydı bulunanlar ile işledikleri suçlardan dolayı görevine son verilenlerin yeniden öğretmenliğe atanıp atanamayacaklarının tespiti amacıyla bir komisyon oluşturulmakta ve söz konusu komisyonca uygun bulunmak atama koşulları arasında sayılmaktadır. Bu komisyon doğrudan yargı organlarının işlevini üstlenecektir. Öğretmenlik, bir kamu görevidir. Kamu görevine girmeyi ve bu görevin sürdürülmesini engelleyen eylemler yasa ile belirlenmiştir. Bu tür eylemlerin işlenip işlenmediği, işlenmişse kamu haklarının kullanılmasında bir sınırlandırma yapılmasını gerektirip gerektirmeyeceği ve bu sınırlandırmanın süresi bağımsız yargı organlarınca kararlaştırılacaktır. Dava konusu tanımla oluşturulan komisyonun bağımsız yargı organlarının kamu görevine engel saymadığı bir eylemi öğretmenliğe atanmanın engeli saymasına olanak bulunmadığı gibi, bu organların kamu görevinin engeli saydığı bir eylem nedeniyle cezalandırılanların öğretmenliğe atanmalarında sakınca bulunmadığı yolunda karar vermesi de olanak dışıdır. Bu olanaksızlığa karşın hukuksal hiçbir işlevi bulunmayan bir komisyon oluşturulması; davalı yönetime egemen olan ve kamuoyunca siyasal kimlikleri ile tanınan kamu görevlilerinin, kamusal kadroları kendi yandaşları ile doldurma biçimindeki hukuk dışı eylemlerini hem hızlandırmak, hem de yargı engelinden kurtarmak istediklerini; öğretmenliğe atanmalarının önündeki yasal engellerin kalktığı saptananlardan yandaş saymadıklarını, yetiştirildikleri alanda çalışma olanağından yoksun bırakmak istediklerini düşündürmektedir. Bu komisyon iktidarların siyasal kimliğine göre değişken bir görev yapan, son derece siyasi etkiye açık, nesnel ve tarafsız görev yapma olanağı olmayan bir komisyondur. Yürürlükten kaldırılan yönetmelikte de benzeri hükümlere yer verilmiş, bu komisyon yüzünden 141-142 gibi düşünce suçundan mahkum olan öğretmenler söz konusu hükümler yürürlükten kaldırıldığı halde öğretmenliğe tekrar dönememiştir. Bu komisyon yüzünden mesleğine dönemeyen, fakat kamu vicdanı açısından mağduriyetleri asla kabul edilemeyecek birçok öğretmen vardır. Böylece hukuken devlet memuru olma koşullarını taşıyan, ancak takdir yetkisi gerekçesiyle öğretmen olarak atanamayan ve takdir yetkisinin çerçevesini de siyasal iktidarların belirlediği bir yapı karşımıza çıkmaktadır. Bu, Anayasa'nın 70.maddesinde öngörülen ?hizmete alınmada, görevin gerektirdiği niteliklerden başka hiçbir ayrımın gözetilemeyeceği? kuralını açıkça işlevsiz kılan bir yapıdır. Sorun kötüye kullanılabilecek bir yetkinin dava konusu düzenlemelerle siyasal iktidarlara tanınmasından doğmaktadır. Dolayısıyla kamu yararı ve hizmetin gereği yerine davalı yönetime siyasal düşüncelerle kullanılabilecek bir yetki veren dava konusu düzenlemelerin hukuka açıkça aykırı olduğu tartışma götürmez.

b)Yönetmeliğin 6.maddesinde yer alan ?22nci maddesine göre oluşturulan Kurum İdari Kuruluna katılmaya hak kazanan? ibareleri yönünden: Bu ibareyle Eğitim Personeli Planlama ve Değerlendirme Kurulu'na yalnızca 4688 sayılı yasanın 22.maddesine göre oluşturulan Kurum idari Kuruluna katılmaya hak kazanan sendikanın temsilcileri katılacak, aynı işkolundaki diğer sendikalar katılamayacaktır. Sendika temsilcilerinin bu kurula katılmasına yönelik düzenleme olumlu olmakla birlikte söz konusu düzenlemeden beklenen yararların sağlanması açısından eğitim işkolundaki üye sayısı en fazla olan üç sendikanın temsilcilerinin de katılması gerekmektedir. Halen bu işkolundaki sendikaların üye sayıları incelendiğinde, üç sendikanın birbirine yakın üye sayıları olduğu görülecektir. Bu durumda yalnızca Kurum İdari Kuruluna katılmaya hak kazanan sendikanın bu kurula katılmasına olanak sağlamak, bu işkolundaki sendika üyelerinin yaklaşık üçte ikisinin iradesinin kurulun çalışmalarına yansımaması anlamına gelecektir. Aynı şekilde yalnızca Kurum İdari Kuruluna katılmaya hak kazanan sendikanın bu kurula katılmasını zorunlu kılan yasal bir düzenleme de bulunmamaktadır. Bu bağlamda adı geçen kurulun amaçları ve görevlerine ilişkin hükümler de incelendiğinde bu işkolundaki en fazla üyeye sahip üç sendikanın kurulun bileşenleri arasında yer almasının; meşruiyet, etkililik, sonuç alıcılık ve yerindelik açısından kurulun görevlerini yerine getirmesine önemli yararlar sağlayacağı kuşkusuzdur. Bu nedenle kamu yararı ve hizmetin gerekleri açısından dava konusu düzenlemenin hukuka uyarlığı yoktur.

c)Yönetmeliğin 9.maddenin 2.bendinde yer alan ?atama ve yer değiştirmelere açılacak eğitim kurumlarını belirleyerek? ibarelerinin ve 45.maddenin 2.bendinin birinci ve ikinci tümcesi yönünden: Yönetmeliğin ?İl eğitim personeli planlama kurulunun görevleri? başlıklı 9.maddesinin 2.bendinde yer alan?atama ve yer değiştirmelere açılacak eğitim kurumlarını belirleyerek? ibareleri ile dolaylı olarak bu kurula eğitim kurumlarını hem ilk atama, hem de yer değişikliği suretiyle atama işlemlerine kapatabilme yetkisi vermektedir. 45.madenin 2.bendinin birinci ve ikinci tümcesi de isteğe bağlı ve zorunlu çalışma yükümlüğüne bağlı yer değiştirmelerde davalı yönetime eğitim kurumlarını açık olduğu halde kapalı gösterme yetkisi vermektedir. Dava konusu bu hükümlerle davacı sendikanın yürürlükten kaldırılan yönetmeliğe karşı açtığı davada Danıştay 2.Dairesinin 2.10.2006 gün ve E: 2006/650, K: 2009/4197 sayılı kararla iptal edilen düzenlemenin bir benzeri getirilmektedir. Anılan Danıştay kararını etkisiz kılma amaçlı dava konusu düzenlemelerin bu kararda belirtilen gerekçeler ışığında hukuka uyarlılığı yoktur.

ç) Yönetmeliğin 11.maddesinin 1.bendinin g alt bendinin ilk tümcesinin ve 55.maddenin 3.bendi yönünden: Bu düzenlemeler öğretmenliğe ilk defa atanacak öğretmen adayları için başvuruların ilk günü itibarıyla 40 yaşından gün almamış olmak koşulunu getirmektedir. Bu düzenlemenin yer aldığı 11.maddenin g alt bendinde söz konusu koşula bir istisna getirilmiş ve halen 657 sayılı yasanın 4/B kapsamında sözleşmeli öğretmenler olarak görev yapanlar ile bu kapsamda daha önceden en az bir yıl görev yaptıktan sonra mesleki eğitimde başarılı olup ayrılanlar için bu koşulun aranmayacağı belirtilmiştir. Yürürlükten kaldırılan yönetmelikte bu koşulla ilgili herhangi bir istisnaya yer verilmezken bu defa söz konusu istisnaya yer verilmiştir. Bu bağlamda öncelikle halen 657 sayılı yasanın 4/B kapsamında sözleşmeli öğretmenler olarak görev yapanlar ile bu kapsamda daha önceden en az bir yıl görev yaptıktan sonra mesleki eğitimde başarılı olup ayrılanlarla gerek davalı yönetim bünyesinde ücretli öğretmenlik, usta öğreticilik, vekil öğretmenlik yapanlar ve gerekse özel dershanede öğretmenlik yapanlar arasında bu yönetmeliğin dayanak aldığı üst hukuk normları açısından ayrım yapmayı gerektirecek herhangi bir yasal dayanak yoktur. Halen 657 sayılı yasanın 4/B kapsamında sözleşmeli öğretmenler olarak görev yapanlar ile bu kapsamda daha önceden en az bir yıl görev yaptıktan sonra mesleki eğitimde başarılı olup ayrılanlar ile yukarda sayılan görevlerde bulunanların hepsinin de sosyal güvenlik kaydı bulunduğu dikkate alındığında bunlar arasında söz konusu yaş koşulu açısından farklı düzenlemelere gidilmesi, haklı bir nedene dayanmamaktadır. Bu bedenle dava konusu düzenleme bir ayrımcılık getirdiğinden öncelikle bu açıdan hukuka uyarlılığı yoktur. Kaldı ki davalı yönetimin belli koşulları taşıyanlar açısından yaş koşulundan vazgeçmesi, hizmete almada eğitim-öğretim hizmetleri yönünden bu koşulun mutlak bir biçimde korunması gerekmediğini göstermektedir.

İkinci olarak branşlar bazında öğretmen atama kontenjanları ile işsiz öğretmen adayları arasındaki açık oransızlık ve bu nedenle öğretmen adaylarının yıllarca atanmak için verdiği uğraş dikkate alındığında bu sorunun ülkemiz için ciddiyeti anlaşılacaktır. Üstelik gerçek öğretmen ihtiyacının çağdaş bilimsel veriler ışığında çok daha fazla olduğu göz önünde tutulmalıdır. Siyasal iktidarların nitelikli çağdaş bir eğitim doğrultusunda yeteri kadar öğretmen istihdamı yaratamaması yüzünden öğretmen adaylarının yılları boş yere heba olmaktadır. Çünkü yüksek KPSS puanları aldıkları ve ihtiyaçta olduğu halde yönetimin yeteri kadar öğretmen atamamasının yüzünden öğretmen adayları yıllarca Kamu Personeli Seçme Sınavına girmekte ve öğretmen olarak atanmaya çalışmaktadır. Dava konusu düzenleme nedeniyle bu sorunun bedelini yine bu durumdan zarar gören öğretmen adayları ödemektedir. Oysa sosyal hukuk devletinde hiç kimse neden olmadığı bir sorumluğun sonuçlarına katlanmak zorunda bırakılmamalıdır. Bu, aynı zamanda adalet düşüncesinin ve hakkaniyetin de bir gereğidir. Bu bağlamda öğretmenliğe ilk defa atanmak isteyenler için 40 yaş koşulu açısından Kamu Personeli Seçme Sınavına ilk başvuru tarihi esas alınması gerekirken dava konusu düzenleme nedeniyle başvuruların ilk gününün esas alınması hukuksal isabetten yoksundur.

d) )?İlk atama? başlıklı 13.madde kapsamında KPSS puanıyla 657 sayılı yasanın 4/A maddesine tabi asıl devlet memurlarının ilk atama yoluyla öğretmenliğe başvurularına yer vermemek suretiyle eksik düzenleme yönünden: Bu madde Kamu Personeli Seçme Sınavına katılarak bakanlıkça belirlenen taban puan ve üzerinde puan alarak öğretmenliğe ilk atama yoluyla başvuracakları tek tek saymaca biçimde belirlemiştir. Söz konusu maddede KPSS puanıyla 657 sayılı yasanın 4/A maddesine tabi asıl devlet memurlarına başvuru olanağı verilmemiştir. Bu durumdaki memurlar yönetmeliğin ?Açıktan ilk atama, kurum içi ve kurumlar arası ilk atama? başlıklı 15.madde uyarınca öğretmenliğe başvuru yapabilmekte ve bu atamalarda da fiilen devlet memurluğunda geçirilen süre esas alınmaktadır. Bu doğrultuda 657 sayılı yasanın 4/A maddesine tabi asıl devlet memurlarından hizmet süresi az ve adaylığı yeni kalkmış olanların 15.madde kapsamında atanmaları çok zordur. Yine yönetmeliğin 13.maddesinde adaylık döneminde memurluktan ayrılmış olanlara ve başarısız olanlara öğretmenliğe başvuru olanağı tanınmaktadır. Bu durumda 657 sayılı yasanın 4/A maddesine tabi asıl devlet memurlarından hizmet süresi az ve adaylığı yeni kalkmış olanlar memurluktan ayrılmadıkları ve adaylık döneminde başarısız olmadıkları için adeta cezalandırılmaktadır. Bu nedenle 657 sayılı yasanın 4/A maddesine tabi asıl devlet memurlarından KPSS puanıyla öğretmenliğe başvurmak isteyenlere 13.madde kapsamında başvuru olanağı verilmemesi haklı bir nedene dayanmayan bir eksik düzenlemedir. Anayasa'nın 70.maddesi uyarınca hizmete almada görevin gerektirdiği niteliklerden başka ölçütlere yer verilmesi yasaklandığından dava konusu düzenlemenin hukuka uyarlığı yoktur.

e)32.maddenin 1.bendinin g alt bendi yönünden: ?Görevden uzaklaştırılan, görevi ile ilgili olsun veya olmasın herhangi bir suçtan tutuklanan veya gözaltına alınanların; 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 143 üncü maddesinde sayılan durumların gerçekleşmesi durumunda zorunlu çalışma yükümlülüğü öngörülen bölgeler dışında geçirdikleri süreler?in zorunlu çalışma süresinden sayılmasını engellemektedir. Böylece, hiç (ya da devlet memurluğuna engel olacak) suç işlemediği saptananlar, kendilerine yapılan büyük haksızlık yetmiyormuş gibi, ikinci bir haksızlıkla karşı karşıya bırakılacaklardır. Böyle bir uygulamanın adalet duygularını inciteceği açıktır. Zorunlu çalışma yükümlülüğünü yerine getirmekte olan öğretmenler, kendi istek ya da istençleri (iradeleri) ile görevden uzaklaştırılmamışlar, tutuklanmamışlar, gözaltına alınmışlardır ki, zorunlu hizmet yükümlülüklerinin yerine getirilmesindeki kesintiden kendileri sorumlu tutulabilsin. Üstelik, bunlar hakkında 657 sayılı yasanın değişik 143. maddesinde sayılan durumların gerçekleşmiş olması, memurluğa engel olabilecek, dolayısıyla görevden uzaklaştırılmayı gerektirecek bir suç işlemediklerinin kesin olarak anlaşılmış olması anlamına gelmektedir. O tür suç işledikleri kuşkusu altında ezilmelerinin sorumluluğunu kamu makamları yüklenmelidir. Dava konusu düzenleme ile tam tersi yapılmakta, haksız yere yıpratılmış, ezilmiş, horlanmış öğretmenler yeni bir haksızlıkla karşı karşıya bırakılmaktadır. Haksızlığa uğratılan hakkında yaptırım uygulanması, hukuk düzeninin egemen olduğu bir toplumsal düzende benimsenemez ve savunulamaz. Öte yandan bu düzenleme ile başlatılacak uygulama, 657 sayılı yasanın (görevden uzaklaştırılan, tutuklanan ya da gözaltına alınan memurların yasanın öngördüğü sosyal hak ve yardımlardan yararlanmayı sürdüreceklerine ilişkin) değişik 141/1. maddesi ile de bağdaştırılamaz. Bu bağdaşmazlık, dava konusu düzenlemenin iptalini gerektirir.

f) Yönetmeliğin 33.maddenin 3.bendi yönünden: Bu madde, lisansüstü öğrenim görenlerin zorunlu çalışma yükümlülüklerinin ertelenmesini yasaklamaktadır. Bu düzenleme; öğretmenlerin eğitim, öğretim ve bilim alanında kendilerini geliştirmelerinin önüne konulmuş (aşılması olanaksız değilse bile oldukça zor) bir engeldir. Zorunlu çalışma yükümlülüğü, öğretmenliğin başlangıç yıllarına denk gelmektedir. Öte yandan eğitim fırsatının kullanılması, yaş ilerledikçe zorlaşır. Öğretmenliğin başlangıç yıllarında kullanılmayan eğitim fırsatını bir daha yakalamak oldukça zordur. Dava konusu düzenleme, davalının eğitim, öğretim ve bilimin gelişmesine oldukça soğuk baktığını düşündürmektedir. Anayasanın 42. maddesinin 1. fıkrası, kimsenin eğitim ve öğretim haklarından yoksun bırakılamayacağı doğrultusundadır. Lisansüstü eğitimin zorunlu çalışma yükümlülüğünü erteleme nedeni sayılmaması, genel olarak genç olan pek çok öğretmenin eğitim hakkından yoksun bırakılması anlamına gelecektir. 1739 sayılı Milli Eğitim Temel Kanunu uyarınca, ?Yurt içinde ve dışında daha üst öğrenim yapmak veya bilgi, görgü ve ihtisaslarını arttırmak isteyen öğretmenlerin belli şartlarla, aylıklı veya aylıksız izinli sayılmaları sağlanır; bu şartlar, milli eğitimin ihtiyaçları gözönünde tutularak, hazırlanacak yönetmelikle belirtilir.? (m.49) Yasa koyucunun öğretmenlerin üst öğrenim görmelerini aylıklı izni de içine alacak yol ve yöntemlerle kolaylaştırma görevi yüklediği davalı, bu kolaylıkları sağlama görevini unutmuş görünmektedir. Davalının, yasal yükümlülüğü ile açık biçimde çelişen dava konusu düzenleme ile lisansüstü öğrenim gören öğretmenlerin zorunlu çalışma yükümlülüklerinin ertelenmesini yasaklaması başka biçimde değerlendirilemez. Yönetmelik, lisansüstü eğitimi öğrenim özrü saymış; daha sonra bu özrün sonuç doğurmasını, öğretmenlerin üst öğrenim görmelerini kolaylaştırmasını yasaklamıştır. Bu eğitimi engellemek, öğretmenlerin (başka alanlar bir yana) kendi alanlarında bile gelişmelerini engellemek, en azından zorlaştırmak demektir. Bir öğretmenin genel olarak herhangi bir alanda, özellikle kendi alanında öğrenimini geliştirmesinin eğitimin niteliğini yükselteceği tartışma götürmez. Öyle ise dava konusu düzenleme ile, eğitim ve öğretimin niteliğinin iyileştirilmesi de engellenmiş olacaktır. Bu engellemeye izin verilmemelidir. Böyle bir engelleme, 3797 sayılı yasanın 61/5. maddesi ile de çelişmektedir. Anılan maddeye göre ?Bakanlıkça belirlenen özürler nedeniyle yapılacak yer değiştirmeler, eğitim ve öğretim faaliyetlerini aksatmamak kaydıyla bu sürelerle sınırlı değildir. Özüre dayalı yer değiştirmeler, özür ve hizmet gereklerinin birlikte karşılanması temelinde gerçekleştirilir. Bu özürler gruplandırılarak önem ve öncelik sırasına konulur ve gruplarına göre puanlandırılır.? 3797 sayılı yasanın 61/5. maddesi, zorunlu çalışma yükümlülüğünü yerine getirmekte olan öğretmenleri özre dayalı yer değiştirme kapsamı dışında tutmamıştır. Yasanın verdiği görev yeri değiştirme (dolayısıyla zorunlu çalıma yükümlülüğünü erteleme) hakkının yönetmelikle geri alınması olanağı yoktur. Oysa yönetmeliğinin 30/5. maddesi, öğrenim özrünün zorunlu çalışma yükümlülüğünü erteleme nedeni sayılmasına (zorunlu çalışma yükümlülüğü bulunanların öğrenim özrüne dayalı olarak görev yerlerinin değiştirilmesine) engeldir. Yasaların uygulanmasını göstermek için çıkarılan yönetmeliklerin dayalı oldukları yasalara aykırı düzenlemeler içeremeyecekleri yönetim hukukunun bilinen ilkelerindendir. 3797 sayılı yasanın 61/5. maddesi; herhangi bir özür (o arada öğrenim özrü) nedeniyle görev yeri değişikliği için eğitim ve öğretim çalışmalarını aksatmamak, özür ve hizmet gereklerini birlikte karşılamak, özür gruplarını önem ve öncelik sırasına göre sınıflandırmak dışında bir koşula yer vermemiştir. Buna karşın yönetmelikle öğrenim özrünün zorunlu çalışma yükümlülüğünün ertelenmesi neden sayılmaması, yasaya açık bir aykırılık oluşturmaktadır. Demek oluyor ki lisansüstü eğitim gören öğretmenlerin zorunlu çalışma yükümlülüklerinin ertelenmesini yasaklayan düzenleme; anayasanın 42/1., 1739 sayılı yasanın 49., 3797 sayılı yasanın 61/5. maddesine, eğitimin niteliğinin yükselmesini engellediği için de ayrıca, 657 sayılı yasada yer alan kariyer ve liyakat ilkelerine, kamu yararına, hizmetin gereklerine aykırıdır. İptal edilmeli ve yürütülmesi durdurulmalıdır.

g) Yönetmeliğin 34.maddesinin 1.bendinde ?Temmuz ve Ağustos? aylarına yer vermemek suretiyle eksik düzenleme yönünden: Yönetmeliğin 34.maddesinin 1.bendi eksik düzenleme nedeniyle il içi ve iller arası yer değiştirmeler ile zorunlu çalışma yükümlüğüne bağlı yer değiştirmeleri yalnızca Haziran ayı ile sınırlandırılmaktadır. Oysa 3797 sayılı yasanın değişik 61/4 maddesine göre, atama dönemi ?...haziran, temmuz ve ağustos...? olarak belirlenmiştir. Bu durumda anılan yasa hükmü uyarınca isteğe bağlı yer değiştirme işlemleri Haziran ayının yanı sıra Temmuz ve Ağustos ayında da yapılması gerekirken dava konusu yönetmelik hükmüyle yalnızca Haziran ayı ile sınırlandırılmaktadır. Böylece anılan yasa hükmünün verdiği bir hak, dava konusu yönetmelik hükmüyle alınmaktadır. Bu, ?yasal yönetim? ilkesine açıkça aykırıdır ve davalı yönetim bağlı yetki içerisinde olduğu bir konuda tasarrufta bulunma hakkına sahip değildir. Kaldı ki eğitim kurumlarında Haziran ayından sonra emeklik, ölüm vb. nedenlerle ortaya çıkabilecek öğretmen ihtiyacının karşılanması içinde Haziran ayından sonra Temmuz ve Ağustos aylarında öğretmenlere yer değiştirme hakkı tanıması gerekmektedir.

h) Yönetmeliğin 35.maddesinin 3.bendi yönünden: Bu düzenleme, özür durumundan yer değiştirme isteyen öğretmenlerin öğretmenlikte ve devlet memurluğunda adaylıklarının kaldırılmış olması koşulunu getirmekte, aday öğretmenlerin yer değiştirme isteklerinin değerlendirmeye alınmasını engellemektedir. Dava konusu düzenleme varlığını koruduğu sürece; evli bulunan ya da göreve başladıktan sonra evlenen, sağlık durumu görev yerinin değiştirilmesini zorunlu kılan, öğretmenlik yaptığı alanda yüksek lisans ya da doktora eğitimi gören öğretmenler görev yerlerinin değiştirilmesini isteyemeyecekler, isteseler bile bu istekleri göz önünde bulundurulmayacaktır. Oysa anayasanın 17/1. maddesinin yaşama, maddi ve manevi varlığını geliştirme hakkını tanıdığı ?herkes?in içinde ?aday öğretmenler? de vardır. Bulunduğu yerde kendisi ile bakmakla yükümlü bulunduğu yakınlarının maddi ve manevi varlığı, o arada sağlığı tehlikeye giren, bu durumu sağlık kurulu raporu ile kanıtlayan aday öğretmenlerin sağlık durumlarına uygun iklim koşullarında, tedavi edilebilecekleri yerlerde yaşamaları, anayasanın 17/1. maddesinden doğan temel bir haktır. Bu hakkın yönetmelikle geçici olarak ortadan kaldırılması anayasa ile bağdaştırılamaz. Anayasa, salt sağlığı değil, aile bütünlüğünü de güvence altına almış, 41/1. madde ile ailenin Türk toplumunun temeli olduğunu kurala bağlamıştır. Apaçık bir gerçektir ki aile; ana, baba ve varsa çocuklarla bir bütündür. Onun bütünlüğünü ortadan kaldırmak, aile olma niteliğini ortadan kaldırmakla benzer sonucu doğurur. Anayasanın açık anlatımı; aile bütünlüğünün bozulmasının, böylece onun niteliğine zarar verilmesinin, toplumun temeline yönelik bir eylem olduğunu ortaya koymaktadır. Anayasa, toplumun temeline yönelik eylem ve işlemlere, o arada bu nitelikteki düzenlemelere izin vermez. Aile bütünlüğünü bozmanın sürekli olması ile geçici olması arasında, anayasaya aykırılık bakımından fark yoktur. Anayasanın 41/2. maddesiyle ailenin huzuru, gönenci, özellikle ananın ve çocukların korunması için gerekli önlemleri almakla, gerekli örgütleri kurmakla görevlendirilen devlet adına, eşlerin en az bir, en çok iki yıl ayrı yerlerde yaşamalarını zorunlu kılacak düzenleme yapılamaz. Bu sürelere, atama dönemlerini beklemek için geçmesi gereken (kısa sayılamayacak) süreler de eklenecektir. Öte yandan anayasanın 42/1. maddesinde kimsenin eğitim ve öğretim hakkından yoksun bırakılamayacağı vurgulanmaktadır. Yüksek lisans ve doktora öğreniminin eğitim ve öğretim hakkı kapsamında olmadığı ileri sürülemez. Devletin görevi, eğitim ve öğretim hakkının kullanılmasını zorlaştırmak değil, kolaylaştırmaktır. Eğitim ve öğretim hakkının kullanılmasının engellenmesi ya da zorlaştırılması, bu haktan yoksun bırakma yasağını, dolayısıyla anayasanın 42/1. maddesini tanımamak demektir. O nedenle adaylık süresince özür nedeniyle öğretmenlerin görev yerlerinin değiştirilmesini yasaklayan dava konusu düzenleme, öncelikle anayasanın 17, 41 ve 42. maddelerine aykırıdır. Aynı düzenlemeyi, 657 sayılı yasanın 54/2. maddesi ile de bağdaştırma olanağı yoktur. Çünkü bu madde ile yasaklanan, aday memurların başka kurumlara yer değiştirme yöntemiyle atanmalarıdır. Yasanın ?...aday memurun başka kurumlara nakli yapılamaz.? biçimindeki anlatımından, kolaylıkla, kurum içi yer değiştirmelerinin yapılabileceği sonucuna ulaşılabilir. Anayasanın güvence altına aldığı ve yasanın kullanılmasını engellemediği ya da zorlaştırmadığı haklar, sadece zaman yönünden (geçici) nitelikte de olsa, yönetmelikle sınırlandırılamaz. Bu nedenle dava konusu düzenleme hukuka açıkça aykırıdır. İptal edilmeli ve yürütülmesi durdurulmalıdır.

ı)Yönetmeliğin 35.maddesinin 4.bendi yönünden: Bu maddeyle yönetmeliğin 14. ve 15.maddesiyle öğretmenliğe atananların özür durumundan yer değiştirme isteyebilmesi için son olarak atandıkları yerde en az bir yıl görev yapmaları istenmektedir. 14.madde yönünden aynı nitelikte bir düzenlemeye 2009 Yılı Özür Durumuna Bağlı Yer Değiştirme Kılavuzunda da yer verilmesi üzerine davacı sendikanın açtığı dava da Danıştay 2.Dairesi 14.4.2009 gün ve E: 2009/249 sayılı kararıyla eş ve sağlık özrü yönünden yürütmeyi durdurma kararı vermiştir. Bu kararın aksi bir karar ortaya çıkmadığı halde davalı yönetim anılan yargı kararını etkisiz kılacak dava konusu düzenlemeyi tesis etmiştir. Dolayısıyla bu, öncelikle hukuk devletine karşı yapılmış bir girişimdir. Bu bakımdan anılan yürütmeyi durdurma kararının gerekçeleri doğrultusunda dava konusu düzenlemenin 14.madde kapsamında öğretmenliğe atananlar yönünden açıkça hukuka aykırıdır. Aynı gerekçelerle dava konusu düzenlemenin 15.madde kapsamında öğretmenliğe atananlar yönünden da hukuka uyarlığı yoktur.

i) Yönetmeliğin 38.maddenin 3.bendinin son tümcesi yönünden: Dava dilekçesinde yönetmeliğin 35.maddesinin 3.bendi yönünden yapılan açıklamalar dava konusu düzenlemenin de hukuka aykırılığını açıkça göstermektedir. Aynı şekilde ikinci kez yapılan lisansüstü öğrenimin öğretmeni zorunlu çalışma yükümlüğünden muaf hale getirmeyeceği, bu anlamda davalı yönetimin hiçbir kaybı olmadığı dikkate alındığında dava konusu düzenlemenin kamu yararı ve hizmetin gereklerine de aykırı olacağı kuşkusuzdur. Ayrıca lisansüstü öğrenimin ne denli meşakkatli bir iş olduğu gözönünde tutulduğunda, bu zorluğa katlanmayı göze alanların bu şekilde cezalandırılması anlaşılabilir bir durum değildir.

j) Yönetmeliğin 39.maddesinin 2.bendinde yer alan ?açıkça tehlike oluşturan olay nedeniyle Cumhuriyet Savcılığına yaptığı başvuru sonucunda soruşturma açılması halinde? ibareleri yönünden: Dava konusu düzenlemede yer alan ?Cumhuriyet Savcılığına yaptığı başvuru sonucunda soruşturma açılması halinde? ibaresi öğretmenin görev yaptığı yerde kalmasının özel hayatında açık tehlike oluşturup oluşturmadığını saptama görevini Cumhuriyet Savcılığı makamına vermektedir. Böylece bu konuda tek yetkili makam Cumhuriyet Savcılığı olmaktadır. Dolayısıyla söz konusu ibare bu gerekçeyle yapılacak yer değiştirmeleri ciddi biçimde zorlaştırmakta, savcılık işleyişinin bu konularda etkin ve hızlı olmadığı ve tehlikenin çoğu zaman yaşam hakkına müdahaleye vardığı dikkate alındığında ve kamuoyuna yansıyan olumsuz örnekler de göz önünde tutulduğunda Cumhuriyet Savcılığının soruşturma açması halinin yanısıra müfettiş raporu doğrultusunda mülki idare amirinin teklifinin de kabul edilmesi gerekmektedir. Aynı şekilde öğretmenlerin görev yaptıkları yerde ortaya çıkacak kimi durumlar açıkça tehlike düzeyinde olmayabilir, ancak öğretmenin görevini sağlıklı yerine getirmesini engelleyebilir. Aynı okulda görev yapan karı-koca öğretmenlerin çekişmeli bir şekilde boşanması buna örnek gösterilebilir. Bu bakımdan çeşitli biçimlerde ortaya çıkacak özel hayatı ciddi biçimde etkileyecek huzursuzlukların illa açıkça tehlike boyutuna ulaşmasını beklemek, bu maddeyle beklenen yararların ortaya çıkmasını önlediği gibi istenmeyen olaylara da neden olabilecektir. Bu nedenle dava konusu düzenlemenin kamu yararı ve hizmetin gereklerine uyarlığı yoktur.

k) Yönetmeliğin 39. maddesinin 9.bendinde yer alan ?çocuğunun yatılı öğrenim görme imkanı yoksa? ibareleri ve ?gerekli diğer şartları taşımaları kaydıyla kesin kaydını yaptırdığı yılla sınırlı olmak üzere? ibareleri yönünden: Yönetmeliğin 39.maddesinin 9.bendiyle çocuğu görevli olduğu yerleşim yeri dışında bir ortaöğrenim kurumunu kazanan öğretmene yer değiştirme hakkı verilmektedir. Bu haktan yararlanması için dava konusu düzenlemeyle çocuğunun yatılı öğrenim görme olanağının olmaması koşulu getirilmektedir. Bu koşul bu yaştaki çocukların yaşının küçüklüğü dikkate alındığında yönetmelikle tanınan hakkı anlamsız kılacak ve umulan yararların önüne geçebilecektir. Kaldı ki öğretmenin bu haktan anılan yönetmelik uyarınca ancak alanında ihtiyaç bulunduğu zaman yararlanabildiği göz önünde tutulduğunda söz konusu koşulun hizmetin gerektiği bir koşul olmadığı açıkça görülmektedir. Yine bu maddeyle getirilen yer değiştirme hakkından yararlanabilmek için öğretmenin gerekli diğer koşulları taşıması aranmaktadır. Gerekli diğer koşullar ibaresiyle soyut, belirsiz bir çerçeve çizilmekte, yönetime yönetmelik hükmüyle belirlenen çerçeveyi aşabilecek bir yetki verilmektedir. Bu nedenle ?gerekli diğer şartlar? ibaresi açıkça hukuka aykırıdır. Aynı şekilde bu maddeyle yer değiştirme hakkının öğrencinin yalnızca kesin kaydını yaptırdığı yılla sınırlandırılması hükmü, haklı bir neden dayanmadığından hukuka uyarlığı yoktur.

l) Yönetmeliğin 40.maddenin 2.bendinde yer alan ?dışındaki? ibaresi yönünden: Bu ibare hizmetin gereği yapılacak yer değiştirmeleri mutlaka öğretmenin görevli olduğu yerleşim yeri dışındaki bir eğitim kuruma yapma zorunluluğu getirmektedir. Böylece hizmetin gereği yapılacak yer değiştirmeyi gerektiren nedenler, görevli olduğu yerleşim yeri dışındaki bir eğitim kurumuna atanmasını gerektirmediği halde öğretmen dava konusu ibare nedeniyle yerleşim yeri dışına atanacaktır. Bu, hizmetin gereği olarak yapılan yer değiştirmelerin yönetsel bir önlem olduğu dikkate alındığında hizmetin gereklerinden çıkarak öğretmeni cezalandırmaya dönüşecektir. Oysa hizmetin gereği yapılacak yer değiştirmeleri gerektiren nedenlere göre bu kapsamdaki öğretmenlerin görev yerinin belirlenmesi gerekmektedir. Bu, söz konusu nedenlere göre kimi zaman yerleşim yerindeki başka bir eğitim kurumu, kimi zaman ise il dışı olabilecektir. Bu bakımdan dava konusu düzenleme hukuka, kamu yararı ve hizmetin gereklerine açıkça aykırıdır.

m) Yönetmeliğin 40.maddenin 3.bendinde yer alan ?özür durumu da dahil olmak üzere? ibareleri yönünden: Bu düzenlemeyle görev yerleri hizmetin gereği olarak değiştirilen öğretmenler özür durumu da dahil olmak üzere yer değiştirme hakları ciddi biçimde sınırlandırılmaktadır. Çünkü bu şekilde ilden başka ile, ilçeden başka bir ilçeye, eğitim kurumundan başka bir eğitim kurumuna görev yeri değiştirilenler özür durumu da dahil olmak üzere görev yaptığı önceki ile, ilçeye ya da eğitim kuruman yer değiştirme isteyebilmesi için üç yıl geçmesi gerekmektedir. Bu bakımdan hizmet gerekleriyle özür gereklerinin birlikte karşılanacağına ilişkin 3797 sayılı yasanın 61.maddesi ışığında dava konusu düzenleme değerlendirildiğinde özelikle sağlık ve eş özrü yönünden özür gereklerinin hizmet gerekleri karşısında hiç dikkate alınmadığı görülmektedir. Eş ve sağlık özrünün Anayasa'da temel hak ve özgürlükler arasında yer aldığı da göz önünde tutulduğunda dava konusu düzenleme anılan yasa hükmünü işlevsiz bırakacak nitelikte olduğundan hukuka açıkça aykırıdır.

n) Yönetmeliğin 41.maddesinin 3.bendinin ikinci tümcesi ve 5.bendinin son tümcesi yönünden: Yönetmeliğin 41.maddesinin 3.bendi, davalı yönetime norm fazlası öğretmenlerin tercihlerini alarak görev yerini değiştirme yetkisi vermektedir. Yönetmeliğin 41.maddesinin 5.bendinin son tümcesi ise davalı yönetime norm fazlası öğretmenlerden herhangi bir kuruma atanmak üzere başvuruda bulunmayanların istek dışı görev yerini değiştirme yetkisi vermektedir. Milli Eğitim Bakanlığına Bağlı Okul ve Kurumların Yönetici ve Öğretmenlerinin Norm Kadrolarına İlişkin Yönetmeliğin ?Okul ve Kurumların Norm Kadro Sayılarının Değişmesi? başlıklı (değişik) 18.maddesinde norm fazlası öğretmenin bulunduğu eğitim kurumunda bırakılacağı, bu konumdaki öğretmenlerden istekli olanların yer değiştirme suretiyle atanabileceği belirtilmektedir. Yine aynı maddede norm fazlası belirlenmesi sonucunda okul ve kurumlarda oluşacak yönetici ve öğretmen ihtiyacının karşılanması ve fazlalığın giderilmesi ile yöneticilik görevinden ayrılanlar hakkında, ilgili atama ve yer değiştirme yönetmelik hükümlerinin uygulanacağı yer almaktadır. Bu yönetmelikteki anılan hükümler birlikte değerlendirildiğinde norm fazlası öğretmenlerle ilgili hukuksal bir çerçeve belirlendiği, bu çerçeve dışında kalan konular içinse ilgili atama ve yer değiştirme yönetmelik hükümlerinin uygulanacağının kurala bağlandığı anlaşılmaktadır. Söz konusu hukuksal çerçeve ilgili atama ve yer değiştirme yönetmeliklere norm fazlası öğretmenlere ilişkin açıklanan kuralları ortadan kaldırma yetkisi vermemektedir. Dolayısıyla dava konusu hükümler Milli Eğitim Bakanlığına Bağlı Okul ve Kurumların Yönetici ve Öğretmenlerinin Norm Kadrolarına İlişkin Yönetmeliğinin açıklanan hükümlerine uygun olduğu oranda hukuka uygun olacaktır. Bu bağlamda dava konusu hükümler incelendiğinde Milli Eğitim Bakanlığına Bağlı Okul ve Kurumların Yönetici ve Öğretmenlerinin Norm Kadrolarına İlişkin Yönetmeliğinin açıklanan hükümlerine açıkça aykırı olduğu görülmektedir. Bu nedenle dava konusu düzenlemelerin hukuka uyarlığı yoktur.

o) Yönetmeliğin 44.maddesinin 4.bendinde yer alan ?isteklerine bakılmaksızın? ibaresi yönünden: Bu ibareyle birden fazla alanda aylık karşılığı dersi olan öğretmenlerine tercihlerine başvurulmadığından alanları değiştirilmektedir. Bu nedenle dava konusu ibarenin hukuka uyarlığı yoktur.

ö) Zorunlu çalışma yükümlüğünü yerine getirmekte iken bu yönetmeliğin yayımlanmasıyla bu yükümlülükten muaf hale gelen öğretmenlere süre koşulu olmaksızın yer değiştirme hakkı tanınmaması suretiyle eksik düzenleme yönünden: Yönetmeliğin 27.maddesinin ikinci bendinde, bu yönetmeliğin yayımı tarihinden sonra bakanlık öğretmen kadrolarında göreve başlayanların zorunlu çalışma yükümlüsü olacağı kurala bağlanmaktadır. Böylece bu yönetmeliğin yayımı tarihinden önce göreve başlayan öğretmenlere zorunlu çalışma yükümlüğünden muafiyet getirilmektedir. Bu, yönetmeliğin yayımı tarihinden önce zorunlu çalışma yükümlüsü olduğu halde çeşitli nedenlerle bu yükümlüğü yerine getirmeyenler için muafiyet getirirken yönetmeliğin yayımlandığı tarihten önce zorunlu çalışma yükümlüğünü yerine getirmek için bu bölgelerde görev yapan öğretmenler içinse hiçbir anlam ifade etmemektedir. Çünkü yönetmeliğin yayımlandığı tarihten önce zorunlu çalışma yükümlüğünü yerine getirmek için bu bölgelerde görev yapan öğretmenler her ne kadar bu yükümlülükten muaf olsalar da bulundukları zorunlu çalışma bölgelerinden üç yıllık yer değiştirme süresini yerine getirmedikleri gerekçesiyle yer değiştirme isteyememektedirler. Böylece, bu durumdaki öğretmenler fiilen zorunlu çalışma yükümlüğü yapacaktır. Bu durum söz konusu öğretmenler ile yönetmeliğin yayımı tarihinden önce zorunlu çalışma yükümlüsü olduğu halde çeşitli nedenlerle bu yükümlüğü yerine getirmeyen öğretmenler arasında haklı bir nedene dayanmayan ayrımcılık yaratacaktır. Davalı yönetimin yönetmelikle getirdiği muafiyetin işlevli olabilmesi için yukarda belirtilen sakıncaları dikkate alarak yönetmeliğin yayımı tarihinden önce zorunlu çalışma yükümlüğünü yerine getirmekte olan öğretmenlere süre koşulu aranmaksızın yer değiştirme hakkı tanıması gerekirken tanımaması eksik düzenlemedir. Çünkü yönetmelikle getirilen muafiyetin işlevli olabilmesi için söz konusu yer değiştirme hakkının tanınması zorunludur. Bu zorunluluğu yerine getirmeyen dava konusu yönetmelik, yönetmeliğin yayımı tarihinden önce zorunlu çalışma yükümlüğünü yerine getirmekte olan öğretmenler aleyhine Anayasa'nın 10.maddesindeki eşitlik kuralını açıkça ihlal etmektedir.

p) Zorunlu çalışma yükümlüğünü yerine getirmekte iken bu yönetmeliğin yayımlanmasıyla bu yükümlülükten muaf hale gelen öğretmenler arasında yürürlükten kaldırılan yönetmelik uyarınca eşdeğer bir zorunlu hizmet bölgesine yer değiştirme hakkı olan öğretmenlerin bu hakkına yer vermemek suretiyle eksik düzenleme yönünden: Yürürlükten kaldırılan yönetmeliğin 24.maddesinin 2.bendinde zorunlu çalışma yükümlüsü öğretmenlerden iki yıllık zorunlu çalışma süresini tamamlayanlar eşdeğer bir zorunlu hizmet bölgesine yer değiştirme isteme hakkına sahiptiler. Bu bağlamda davalı yönetim yeni yönetmelik yürürlüğe girerken bu durumdaki öğretmenlerin yürürlükten kaldırılan yönetmelik uyarınca elde ettikleri yer değiştirme hakkını yönetmeliğin geçici maddelerinde koruma altına alması gerekmekteydi. Bu, hukuk devletinin temel ilkelerinden biri olan ?kazanılmış hak? ilkesinin zorunlu bir sonucuydu. Oysa davalı yönetim bu nitelikte bir düzenlemeye yönetmelikte yer vermeyerek eksik düzenleme tesis etmiştir. Bu nedenle söz konusu öğretmenler başka bir eşdeğer zorunlu hizmet bölgesine yer değiştirme hakkına sahip iken yönetmeliğin yürürlüğe girmesiyle üç yıllık yer değiştirme süresini tamamlamadıkları gerekçesiyle yer değiştirme haklarını kullanamayacaklardır. Bu bakımdan dava konusu yönetmelik hükmü açıkça hukuka aykırıdır.

2. Olayımızda, yürütmenin durdurulması için 2577 sayılı yasanın 27. maddesinde yer alan koşullar birlikte gerçekleşmiştir. Yukarıdaki açıklamalar; dava konusu düzenlemelerin hukukun temel ilkelerine, anayasaya, 657, 1739 ve 3797 sayılı yasalara açıkça aykırı olduğunu göstermektedir. Bu düzenlemelerin uygulanması durumunda davacı sendikanın üyeleri, ayrımcı uygulamalar nedeniyle ileride giderilmesi güç ya da olanaksız zararlar göreceklerdir. Sözgelimi; Atamalar konusundaki ayrımcı uygulamalar, davacı sendikanın üyelerini çözümsüz sorunlarla karşı karşıya bırakacaktır. Kimi aday öğretmenlerin aile bütünlükleri ile sağlıkları giderilmesi olanaksız zararlar görebilecektir. Yer değiştirme önleminin cezalandırma amacıyla kullanılması, sorumluluk gerektiren eylemlerle onların sonuçları arasındaki dengeyi iyice bozacak, aynı eylem için birden çok yaptırım uygulanacaktır. Öğretmenlerin meslek yaşamlarının başlangıç yıllarında yakaladıkları üst öğrenim görme fırsatları, kullanılamadan kaçırılacaktır. Keyfi ve öznel değerlendirmelere dayalı görev yeri değişiklerinin olumsuz sonuçları, Türkiye'nin içinde bulunduğu siyasal koşullar nedeniyle davalı sendikanın üyelerini daha çok etkileyecektir.

Dava konusu yönetmelik hükümlerine dayanarak 21.5.2010 tarihinde uygulamaya konulan 2010 Öğretmenlerin Yer Değiştirme Kılavuzunda yer değiştirme başvurularının 24 Mayıs-4 Haziran 2010 tarihleri arasında yapılacağı ve sonuçların 9 Haziran 2010 tarihinde açıklanacağı belirtilmiştir. Bu yüzden zorunlu çalışma yükümlüğünü yerine getirmekte iken bu yönetmeliğin yayımlanmasıyla bu yükümlülükten muaf hale gelen öğretmenlerin süre koşulu aranmaksızın yer değiştirme hakkı tanınmaması nedeniyle ciddi oranda mağdur edildikleri yukarda açıklanmıştır. Bu öğretmenlerin daha fazla mağdur olmaması için dava dilekçesinde iptali ve yürütmesi durdurulan istenen hükümler arasında yer alan 22.istem hakkında savunma alınmaksızın karar verilmesi gerekmektedir.

Yasaya ve hukuka açıkça aykırı olan bu uygulamalar nedeniyle davacı sendikanın üyelerinin göreceği zararların ileride giderilmesinin güç ya da olanaksız olduğu, tartışmayı gerektirmeyecek açıklıktadır. O nedenle, dava konusu düzenlemelerin yürütülmesinin durdurulması için 2577 sayılı yasanın 27/2. maddesinde yer alan koşullar birlikte gerçekleşmiştir.

SONUÇ VE İSTEM: Gerek yukarıda açıklanan, gerekse doğrudan göz önünde bulundurulacak nedenlerle;

1. Resmi Gazete'nin 06.05.2010 günlü 27573. sayısında yayımlanan Milli Eğitim Bakanlığı Öğretmenlerinin Atama ve Yer Değiştirme Yönetmeliği'nin;

1) 4.maddenin 1.bendinin r alt bendinin, 2)6.maddesinde yer alan ?22nci maddesine göre oluşturulan Kurum İdari Kuruluna katılmaya hak kazanan? ibarelerinin, 3)9.maddenin 2.bendinde yer alan ?atama ve yer değiştirmelere açılacak eğitim kurumlarını belirleyerek? ibarelerinin, 4) 10.maddenin, 5) 11.maddenin 1.bendinin f alt bendinde yer alan ?adli sicil kaydı bulunanlar ile işlediği suçlardan dolayı görevine son verilenler bakımından ise Sicil Kaydını İnceleme Komisyonunca atanması uygun bulunmak? ibarelerinin, 6)11.maddenin 1.bendinin g alt bendinin ilk tümcesinin, 7)?İlk atama? başlıklı 13.madde kapsamında KPSS puanıyla 657 sayılı yasanın 4/A maddesine tabi asıl devlet memurlarının ilk atama yoluyla öğretmenliğe başvurularına yer vermemek suretiyle eksik düzenlemenin, 8)32.maddenin 1.bendinin g alt bentlerinin, 9)33.maddenin 3.bendinin, 10)34.maddesinin 1.bendinde ?Temmuz ve Ağustos? aylarına yer vermemek suretiyle eksik düzenlemenin, 11)35.maddenin 3.bendinin, 12) 35.maddenin 4.bendinin, 13)38.maddenin 3.bendinin son tümcesinin, 14)39.maddesinin 2.bendinde yer alan ?açıkça tehlike oluşturan olay nedeniyle Cumhuriyet Savcılığına yaptığı başvuru sonucunda soruşturma açılması halinde? ibarelerinin, 15)39. maddesinin 9.bendinde yer alan ?çocuğunun yatılı öğrenim görme imkanı yoksa? ibarelerinin ve ?gerekli diğer şartları taşımaları kaydıyla kesin kaydını yaptırdığı yılla sınırlı olmak üzere? ibarelerinin, 16)40.maddenin 2.bendinde yer alan ?dışındaki? ibaresinin, 17)40.maddenin 3.bendinde yer alan ?özür durumu da dahil olmak üzere? ibarelerinin, 18)41.maddenin 3.bendinin ikinci tümcesinin ve 5.bendinin son tümcesinin, 19) 44.maddenin 4.bendinde yer alan ?isteklerine bakılmaksızın? ibaresi yönünden, 20) 45.madenin 2.bendinin birinci ve ikinci tümcesinin, 21)55.maddenin 3.bendinin, 22)Zorunlu çalışma yükümlüğünü yerine getirmekte iken bu yönetmeliğin yayımlanmasıyla bu yükümlülükten muaf hale gelen öğretmenlere süre koşulu olmaksızın yer değiştirme hakkı tanınmaması suretiyle eksik düzenlemenin, 23) Zorunlu çalışma yükümlüğünü yerine getirmekte iken bu yönetmeliğin yayımlanmasıyla bu yükümlülükten muaf hale gelen öğretmenler arasından yürürlükten kaldırılan yönetmelik uyarınca eşdeğer bir zorunlu hizmet bölgesine yer değiştirme hakkı olan öğretmenlerin bu hakkına yer vermemek suretiyle eksik düzenlemenin,

İptaline,

2. Yürütmenin durdurulmasına,

3. Duruşma isteminin kabulüne,

4. Yargılama giderleri ile vekillik ücretinin davalı yönetime yüklenmesine,

Karar verilmesini vekil olarak saygı ile dileriz. 25/5/2010

Davacı Vekilleri

Av. Mahmut Nedim ELDEM Av. M. Rüştü TİRYAKİ

Av. Zuhal ÇOLAK Av. Necmiye Başel

EKİ: Onaylı vekaletname örneği

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber