Akademiyi bölen polis dayağı

Kaynak : Bugün
Haber Giriş : 09 Aralık 2010 07:41, Son Güncelleme : 27 Mart 2018 00:42

Başbakan Erdoğan'ın Dolmabahçe'de rektörlerle buluşması sırasında eylem yapan üniversite öğrencilerine çevik kuvvet polisleirnin sert müdahalesi, akademisyenleri ikiye böldü. Hamile olan bir göstericinin 'düşük' yapmasına neden olan polis dayağına, bazı akademisyenler karşı çıkarken bazıları hükümetin saldırıya uğradığını öne sürdü. Uzun yıllar Polis Akademisi'nde öğretim görevlisi olarak çalışan Emre Uslu ise polisi sert bir dille eleştirdi. Sınırsız yetki kullanımının bu sorunları beraberinde getirdiğine vurgu yapan Uslu, "Polis düzenin koruyucusu olarak tanımlandığı için bu tarz eylemleri de düzen karşıtı değerlendirerek sert tepki veriyor ama yanlış" dedi.

Kamu güvenliğinin sınırı

Yeditepe Üniversitesi Öğretim Üyesi Emre Uslu, yasalarda polisin kavramları tanımlamada geniş yetkisinin olduğunu ifade etti. Müdahalede kamu güvenliği ve trafiği aksatmayı önlemek gibi gerekçelere öne sürüldüğünü belirten Uslu, insanların istedikleri yerde basın açıklaması yapabileceğini söyledi. Kamu güvenliği çerçevesini kimin ve hangi yetkilerle belirlediğini soran Uslu, "Dolmabahçe'de öğrencilere uygulanan şiddet, kamu güvenliği esas alındıysa Kurtköy'de otobüsü durdurmanın kamu güvenliği ile ne ilgisi var?" diye sordu.

Kavramlar yasalarda açıklanmadığı için emniyet müdürlerinin bu yetkilerini özgürlükler karşısında sınırsız kullanma eğiliminde olduğunu belirten Uslu şöyle devam etti: "Bürokrasiye yetki verirseniz bunu sonuna kadar kullanır. Dolayısıyla polis de bunu yapıyor ama yanlış. Polis Başbakan'ın güvenliğini sağlamalı ama bu tür olaylarda sınırsız yetki inisiyatifi doğru değil. Poliste de geleneksel bir korku var. Tanımlamalarda polisin görevi düzenin korunması ve mevcudiyetinin devamıdır. Oysa batıda düzen kelimesinin karşılığı halk güvenliği olarak kullanılıyor. Tanımlamada polis düzenin devamı olarak algılandığı için düzene karşı tüm müdahaleye sert tepki veriyor. Türkiye'de polis devletin polisi olarak görüyor."

Hamilenin orada işi ne?

Polis Akademisi eski öğretim üyelerinden USAK Bilim Danışmanı Prof. Dr. İhsan Bal ise polisin kantarın topuzunu kaçırdığını söyledi. Bal, aldığı cop darbeleri sonucu bebeğini düşüren kadın eylemciyi ise sorumsuz davranmakla suçladı. Bal, "Hamile bir kadının orada ne işi var? Oraya gelmemesi gerekirdi. Çocuğunu kaybetmesinde birinci sorumlu sorumsuz davranan annedir" dedi. Bal sözlerine şöyle devam etti: "Protesto gösterisi Başbakan'ın çalışma ofisinin hemen yakınında olması nedeniyle polis gereğinden fazla tepki gösterdi. Polisin daha soğukkanlı davranması gerekirdi. Ancak, eylemci grubun da hiçbir ikazı dinlemedikleri ve uzlaşma niyetinde olmadıkları anlaşılıyor. Bu tür gösterilerde eylemciler arasından temsilci seçilir ve emniyet güçleri ile diyalog halinde olunur. İşbirliği ve uzlaşma sağlanır. Polisle diyaloğa geçilerek iletişim kanalı oluşturulmadığı görülüyor."

Polis Akademisi Güvenlik Bilimleri Enstitüsü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mesut Bedri Eryılmaz da "Bu olayla polis üzerinden hükümet eleştiriliyor. Muhalefet ile hükümete karşı olanların eline koz geçti. Bu hadiseyi fırsat bulup kullandılar" değerlendirmesinde bulundu.

MÜZAKERE EĞİTİMİ BOŞA VERİLMİŞ

İçişleri Bakanı Beşir Atalay'ın talimatı ile İstanbul Emniyet Müdürlüğü'nün inceleme başlattığı sert müdahale ile ilgili 'müzakere yapılmadığı' iddiaları ortaya atıldı. Emniyet Genel Müdürü Oğuz Kaan Köksal'ın, "Toplumsal olaylarda gruplar müzakere yolu ile ikna edilecek. Tüm ikaz ve uyarılara karşın dağılmayan gruplara en son çare zor kullanılacak" demişti.

Çok ciddi bir eksik

Emniyet Genel Müdürlüğü'nden üst düzey bir yetkili, ellerinde flama sopaları ve yumurta bulunan üniversite öğrencilerine polisin cop ve gazlı müdahalesinde müzakere eksikliğine vurgu yaptı. "Bu konuda başmüzakereci ve müzakereci yardımcıları yetiştirdik. Ama onlar etkin olamadı. Bu ciddi bir eksiklik" dedi.

Serbest ÖZDEN-Kamil ELİBOL

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber