Mersin Üniversitesi... Bir dönemin öyküsü...

Haber Giriş : 01 Nisan 2005 17:41, Son Güncelleme : 27 Mart 2018 00:42

Gazetemizde küçücük bir haber olarak yer alan Mersin Üniversitesi kurucu Rektörü Vural Ülkü'ye gelen haciz kaç kişinin dikkatini çekti acaba?.

Mersin kamuoyu 28 Şubat süreci ile başlayan ve günümüze kadar uzanan, Mersin Üniversitesinde yaşananlarla hiçbir zaman tam anlamıyla ilgilenmedi ki, bu haczin anlam ve önemini bilsin?

Ülkü'nün maaşının ve belki de evdeki eşyalarının hacziyle sonuçlanan süreç, kişisel bir kavganın değil başlı başına acımasız, hukuk ve yasa tanımaz bir dönemin de mahkum edilmesiydi oysa?

Üzücü haciz olayı bir yana, önümüzde Nisan ayında yapılacak ve 2006 yılındaki Rektörlük seçimlerini de doğrudan etkileyecek Tıp Fakültesi Dekanlık seçimlerine ışık tutması adına, geçmişin yeniden hatırlanmasında yarar var?

Milat tarihi 28 Şubat 1997 de siyasette başlayan, ardından önce Üniversiteleri sonra da medyayı temizleyerek birilerinin hedeflerine uygun tek tip bireylerden oluşan toplum yaratma kavgası?

Ve o mücadelede, öğretim üyelerine yönelik baskı ve yıldırma politikalarının yükselişe geçtiği Mersin'de yankılanan 1997 yılının Eylülü?

Anlatacaklarımız, 8 yıldır devam eden merkezinde Mersin Üniversitesinin yer aldığı Vural Ülkü'den Uğur Oral' a uzanan bir ilginç serüvenin de öyküsü aynı zamanda?

Amacımız bir kısmı medyadan derlenen, çoğu Üniversite öğretim üyelerince bize ulaştırılan belge ve bilgilerin ışığında ortaya çıkan Mersin Üniversitesinin son on yıllık öyküsünü kitaplaştırarak, bu yılın son çeyreğinde yayınlamak?

Amacımız, geçmiş on yılda yaşanan özellikle de 28 Şubat sürecinden sonra hız kazanan kıyım sürecinde bir Üniversitede yaşanan tüm olayları, kamuoyuna yansıyan biçiminden çok perde arkasıyla ele almak?

Böylece 2006 yılında yeni Rektör seçimleri yapılırken, oy kullanacak öğretim üyelerinden, YÖK'e, oluşturulacak kamuoyu baskısıyla bu kentin hak ettiği demokrat bir bilim adamının seçilmesi için katkı verecek kurumlardan, atamayı yapacak Cumhurbaşkanlığı makamına kadar, her kurum ve kişinin önüne gerçekleri koyarak, sağlıklı bir Rektörlük seçiminin yapılması?.

Çünkü biz Mersin Üniversitesini çok önemsiyoruz.

Kentin kalkınmasında, vizyonunda, dünyaya tanıtılmasında bu kurumun en önemli dinamiklerden birisi olduğuna inanıyoruz?

Mersin'in ve bu kentte yaşayanların dertlerini bilen, sorunlara bilimin ışığında çağdaş ve akılcı sentezlerle çözümler bulan bir kurum niteliğine kavuşması halinde, Mersin'e olağanüstü katkı yanında kurumun da hak ettiği saygınlığa kavuşacağının bilincindeyiz?

Yaz boyunca sürdüreceğimiz belgesel çalışmasına, Üniversite ile ilgili elinde belge, bilgi olan herkesin katkı vermesini diliyoruz?

Hiçbir hesap, kişisel çıkar, ikbal peşinde değiliz.

Üniversiteye oğlumuzu, kızımızı, yakınımızı yerleştirme kaygımız olmadığı gibi, ihale alma, rant sağlama, malzeme satma gibi derdimiz de yok?

Tıp Fakültesi hastanesine Anjiyo cihazı sağlayıp, karşılığında malzeme satan NEŞTER operasyonuna bulaşmış şirkete sahip değiliz?

Ne Uygulama Hastanesine Başhekim olacak, ne de görev esnasında, kendi sağlık kurumunda buradan sevk edilen hastaların Emar çekimlerinden trilyon kazanacak halimiz var?

Tek kaygımız Mersin?

Ve gelişmiş, kalkınmış, gerçek bir dünya kenti olmaya aday Mersini yaratma yolunda, her fikrin tartışıldığı, bilimsel araştırmaların yapıldığı Özgür Vahaların önemine inanıyoruz?

Ahbap çavuş ilişkileriyle değil, demokratik tarzda yönetilen bir Üniversite?

Koyulmuş kuralların kişilere göre değişmediği, esnetilmediği, herkese hoşgörüyle yaklaşan, bireye saygılı, kentteki tüm tartışmalara bilimsel pencereden katkı sunarak zenginleştiren, projeleriyle ekonomik kalkınmaya omuz veren kurumlar?

Aylar önce Mersin Üniversitesinde olup bitenleri anlatmaya başladığımız ilk yazıyı şöyle bitirmişiz:

Yol uzun, şartlar çetin?

Yine de işe koyulmanın zamanıdır?

Gerçekten de, son on yılda tırpanlanan, kaçmak zorunda bırakılan Cevat Geray, Zafer Üskül, Onur Bilge Kula, Türker Özsayar, Uluğ Nutku,Halil Yaraneri, Ahmet Özer , Nafi Çoksöyler ve daha nice saygın bilim adamı anısına,

Bugün bile her türlü sindirme yöntemine karşın direnen, sesini gür çıkaramasa da, gelecek güzel günlerin umuduyla, acılarını sabırla damıtarak konuşacağı anı bekleyen isimsiz nice öğretim üyesi, görevlisi ve öğrenci adına, kara kaplı kitabı tamamlamak üzere yola çıkma zamanıdır?

Kitabın yazılacak olması içinden bazı bölümlerin ara sıra bu köşede yer almasına engel değil.

17 Eylül 1997 günü Ülkenin dört yanında dayatmacı zihniyete karşı özgürlük çığlığı olarak duyulan bir bildiriye imza atan bir Üniversitenin zaman içinde değişimden Statükoya kayışını, süreç içindeki değişim ve dönüşümünü, o eksende filmi bazen geriye sararak, bazen de bugünlere atlayarak örneklerle anlatacağız?

Atamaların, atmaların, kayıt dışı görevlendirmelerin, kural tanımaz ayrımcılıkların, soruşturmaların, kovuşturmaların, imzasız ihbar mektuplarına dayanarak birer sorgucuya dönüştürülen bilim adamlarınca alınan ifadelerin, yargının tokat gibi kararlarına aldırmazlığın, öğrencilerden toplanan yüz milyarlarca liranın, her yıl bütçeden aktarılan trilyonların, satın almaların, satmaların, ihalelerin öyküsüdür bu?

[email protected]

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber