Sosyal yardımlar müracaat odaklı değil, tespit odaklı olarak sunulmalı
Sağlık sen, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığına ilişkin olarak bir tespit raporu açıkladı.
Sağlık Sen raporunda; mevcut organizasyon nedeniyle ortaya çıkan aksaklıklardan bazıları ve çözüm önerileri şu şekilde yer aldı.
1) Uluslararası belgeler ve uygulamalar da göz önünde bulundurularak bütün sosyal hizmet ve destek hizmetlerini kapsayan öz, anlaşılır, uygulanabilir yeni bir yasal düzenleme gerekmektedir.
2) Sosyal hizmet ve sosyal yardım hizmetlerinin herkese ulaşamaması önemli
bir sorundur. Müracaat odaklı hizmetten tespit odaklı hizmet sunumuna
geçilmeli ulaşana değil gerçek ihtiyaç sahiplerine ulaşılmasını sağlayan bir
organizasyon oluşturulmalıdır.
3) Sosyal Hizmet politikalarının oluşturulabilmesi için hedef kitle tespitinin
iyi yapılması, önceliklerin doğru belirlenmesi gerekmektedir. Kısa, orta
ve uzun vadeli doğru planlamanın yapılabilmesi için ?Türkiye Sosyal Risk
Haritasının? çıkarılması büyük önem arz etmektedir.
4) Sosyal Destek İhtiyaç sahiplerine kurum bakımı ya da ayni ve nakdi yardımda
bulunulması olarak algılanmamalıdır. Aile bağlarının ve toplumun güçlendirilmesine
yönelik Aile rehberlik hizmetlerinin sunulması gibi koruyucu ve önleyici
hizmetleri etkin bir biçimde uygulayarak kişi, aile ve toplumda sorun oluşmasını
engellemek küçük sorunları ise çözülemeyecek hale gelmeden önce ve etkin bir
biçimde ortadan kaldırmak gereklidir. Bu nedenle Aile Sosyal Hizmet ve Yardım
Danışmanlığının (Aile Hekimliği gibi ) oluşturulması faydalı olacaktır.
5) Şehit, gazi ve aile bireylerinin sorunlarını gidermede doğrudan muhatap
alacakları bir birimin olmamasını büyük eksiklik olarak gördüğümüzden dolayı
yeni bakanlık bünyesinde ilgili özel bir birimin oluşturulmasını önemsiyoruz.
6) Sosyal hizmet ve yardımın farklı kurumlar tarafından yürütülmesi ülke
ve hizmet bütününde izleme ve değerlendirmeye fırsat vermemektedir. Tek bakanlıkta
?Düzenli bir izleme ve değerlendirme sistemi? yapılandırılmalı, bu konuda sosyal
hizmet ve sosyal yardım hizmetlerinin etkililiği üzerine göstergeler oluşturulmalıdır.
İzleme sisteminde başta bölgesel verimlilik, sosyal adalet, sosyal hizmet ve
sosyal yardım alanında uluslararası değerler kullanılmalıdır.
7) Özel sektör ve Sivil Toplum Kuruluşları tarafından yürütülen bakım hizmetlerinin
çeşitliliği ve bakım kuruluşlarının sayısı gittikçe artmaktadır. Hizmet standartlarının
belirlenmesi kadar hizmetin kontrol ve denetimi de önem arz etmektedir. Bu nedenle
bu hizmetlerin ve ilgili kuruluşların denetlenebilmesini ve raporlanmasını sağlayacak
geniş tabanlı katılımın dikkate alındığı ?Sosyal Koruma ve Denetleme Müşavirliği?
şeklinde bir yapı oluşturulmalıdır. Bu yapı içerisinde ilgili sivil toplum,
sosyal ve mesleki kuruluşların, sendikaların, üniversitelerin, uzmanların çoğulcu
bir şekilde temsiline özen gösterilmelidir.
8) Yeni Bakanlık bünyesinde; ?Sosyal Hizmetler İstişare Kurulu? ismi ile bir
kurul oluşturulmalıdır. Bu kurul; insan hakları, çocuk hakları, göç politikaları,
sosyal yardımlar ve olağanüstü hallerde sunulacak sosyal hizmetler gibi politikaların
değerlendirilmesinde aktif rol oynamalıdır. İlgili sivil toplum kuruluşlarının,
sosyal ve mesleki kuruluşların, sendikaların, üniversitelerin ve uzmanların
çoğulcu bir şekilde temsiline özen gösterilmelidir. Böylece geliştirilecek sosyal
politikalar daha kuşatıcı ve tüm taraflarca kabul edilebilir bir nitelikte olacaktır.
9) Devletin, yaşlıya, engelliye, kimsesize uzanan şefkat elini temsil eden sosyal
hizmet çalışanları, fedakarca çalışmalarına karşın, bu fedakarlıklarıyla örtüşen
haklara sahip bulunmamaktadır. Sosyal hizmet kurumları, kamuda en az tercih
edilen kurumlar haline gelmiştir. 12 Eylül 2010 tarihinde gerçekleştirilen referandumla
değiştirilen Anayasanın 10. maddesinde dezavantajlı gruplara yönelik pozitif
ayrımcılığın önü açılmıştır. Devlet bu çağdaş yaklaşımını, sosyal hizmet kurumlarında
gece-gündüz hizmet veren sosyal hizmet çalışanları için de sergilemeli ve çalışanlar
için de pozitif ayrım yapmalıdır. Yeni Bakanlık kurulması çalışmalarının yürütüldüğü
bu dönemde, bu kurumlardaki çalışanların hakları ve çalışma koşulları da mutlaka
önemsenmelidir. Hizmet kalitesini olumsuz etkileyen istihdam açığına çözüm bulunmalı,
taşeronlar aracılığıyla emek transferi gibi kurumsal amaçlarla bağdaşmayacak,
hizmet kalitesini düşüren yaklaşımlardan kesinlikle vazgeçilmelidir. Bu kurumlarda
çalışmayı teşvik edici yeni düzenlemeler gerçekleştirilmelidir.
Bu kapsamda;
a) Yapılan işlerin zorluğu göz önünde bulundurularak çalışanların mesai saati
azaltılmalıdır.
b) Tüm çalışanların ücretleri cazip hale getirilmelidir.
c) Çalışanlara mevcut uygulamaların dışında ve çok daha cazip bir şekilde aile
yardımı, eğitim yardımı ve sosyal yardım gibi ayrıca imkanlar sunulmalıdır.
d) Sosyal hizmet çalışanları; moral ve motivasyonlarının üst seviyede olması
için sosyal yaşamları açısından (Personel servisi, kreş, tatil, konaklama gibi
konularda) ayrıcalıklara sahip olmalıdır.
e) Sosyal Devlet anlayışı içerisinde, devletin hizmet sunduğu tüm sosyal hizmet
kurumlarında taşeronlaşma uygulamalarına son verilmelidir. Hizmet verilen vatandaşlarımız
gibi tüm çalışanlar da Devlet güvencesi altında olmalıdır. Yeni yapılanmada
?Hizmet Alımı? adı altındaki uygulamalara son verilmelidir. Yeni personel istihdamı
ile tüm çalışanların 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu kapsamında kadrolu memur
olması sağlanmalıdır.
f) Emeklilik şartları ve hakları (süre ve gelir açısından) daha cazip hale getirilmelidir.