Memur sendikaları siyasal sendikacılık yapıyor

Haber Giriş : 06 Temmuz 2005 09:58, Son Güncelleme : 27 Mart 2018 00:42

MEMUR SENDİKALARINDAN BEKLENEN

1935-1936 eğitim öğretim yılında okutulmak için Hasan Ali Yücel, Mehmet Emin Erişirgil, Hilmi Ziya Ülken, Servet ve Sadri Ethem'den oluşan komisyon ?Lise filozofi (Felsefe, Sosyoloji, Mantık ve Psikoloji) Kılavuzu?nu hazırlarlar.O yılın felsefe grubu derslerinin müfredat programı olan bu kılavuzun, sosyoloji dersi ile ilgili bölümünde sendikalar üzerinde özellikle durulmuş ve; ?İktisadi teşekküller söylenirken bu teşekküllerden sendikaların bazı memleketlerde sınıf mücadelesi vasıtası olarak kullanılmasındaki zarar ortaya konacak ,ve bundan doğacak ihtilal ve anarşiler üzerinde durularak Türk Cumhuriyetinin sendikalarla ilgili bu bakış açısının doğruluğu talebeye anlatılacaktır? denilmektedir. Aradan geçen 70 yıl boyunca Türkiye'deki sendikalar, devletin bu bakış açısını değiştirebildiler mi acaba?Bu yazımızda daha çok ülkemizdeki memur sendikaları üzerinde yoğunlaşmakla birlikte bu soruna cevap aramaya çalışacağız.

Sendikalaşma, endüstri toplumunun ortaya çıkışı ile başlamıştır. Memur sendikacılığı ise işçi sendikacılığına göre daha geç başlamıştır. Bu gecikmenin nedeni memur ile devlet arasındaki statü bağının niteliğinden kaynaklanmaktadır. Türkiye'nin 200 yıllık Batılılaşma serüveni içerisinde Batıdan aktarılan kurumlardan birisi de sendikalardır. Türkiye'de ilk sendikal faaliyetlerin meşrutiyet döneminde ülkemize yine Batı'dan aktarılan sosyalist ve komünist akımlarla başladığı görülmektedir. Ülkemizde memur sendikacılığı ise 1990'lardan sonra kurumsallaşmaya başlamıştır.31 Mayıs 2003 tarihi itibarıyla KAMUSEN-385.425,KESK-295.830,MEMURSEN-98.146,BASK-5.209 ve BAĞIMSIZLAR-4.236 olmak üzere toplam 688.847 kamu çalışanı sendikalara üyedir.Bu sayılar her an değişmekle birlikte mevcut sayısal durumun da net olarak tespit edilmesi güçtür.

Sendika ile siyaset arasında çok kaygan, gevşek bir o kadar da vazgeçilmez ilişki vardır.Batı-dışı toplamlarda imkan-nimet dağıtan yegane kurumun siyaset kurumu olması sendikaları da bu kuruma yakınlaştırmıştır.Yine,siyasetçiler de sendikaların oy potansiyeli olarak gücünü bildikleri için bu kurumları görmezden gelmemişlerdir.Arjantin'de J.D.Peron'un uygulamaları Sendika-siyaset ilişkisine iyi bir örnektir.Peron Arjantin sendikacılığının kurucusudur.1946 seçimlerini sendikaların desteği ile kazanmıştır.Daha sonra 1989 seçimlerini Peronist gelenekten gelen Menem'de sendika desteği ile kazanmıştır.Peron,rüşvet vb. yöntemlerle her zaman sendikaları denetimi altına almasına rağmen onlara hiçbir zaman iktidarın bir parçası olarak bakmamıştır.Daha çok hükümetin ve kongrenin üzerinde etkili olacak bir araç olarak sendikalardan yararlanmaya çalışmıştır. Batı'nın dışındaki bütün ülkelerde sendika-siyaset ilişkisi üç aşağı-beş yukarı bu şekildedir.

Türkiye'deki memur sendikaların temel özellikleri nedir?

Türkiye'deki memur sendikaları öncülleri olan işçi sendikaları gibi ?siyasal sendikacılık? yapmaktadır. Sol sendikal gelenekten gelen ?yurt ve dünya sorunlarına bigane kalmama? çarpık anlayışı maalesef bütün sendikalarımızı ahtapot gibi kuşatmıştır. Bu bakış açısı aynı zamanda sendikaları siyasallaştırmıştır.Bu nedenle her zaman siyasetçilerin belirlediği gündemin peşine takılmaktadırlar.Temel görevleri olan üyelerinin hak ve menfaatlerini çok az savunmuşlardır. Zaman içerisinde sendikaların ileri gelenleri bir çeşit ?sendika ağalarına? dönüşmüş; menfaatleri egemen zümrenin menfaatleriyle birleşerek kendilerini var eden kitlelerinden kopmuşlardır. Daha sonra da milletvekili vb. payelerle imtiyazlarına imtiyaz eklemişlerdir. Yani iktidar seçkinleri halini almışlardır. Türk sendika tarihi bu anlamda sayısız örneklerle doludur.

Bu nedenle Türkiye'de kamu görevlilerinin önemli kısmı sendikalara sıcak bakmamakta, onların sorunlarını çözemeyeceğini düşünmekte ve üye olmamaktadır.Sendika üyelerinin büyük bir kısmı ise eş-dost ricasıyla sendikalarına üye olmuşlardır ve sendikalarını tanımazlar.Yine üyelerin çok büyük kısmı sendikalarının eylem amaçlarını tasvip etmedikleri için eylemlere iştirak etmezler.

Ülkemizde kamu çalışanlarının ağırlıklı kısmı da yasal açıdan sendikalara üye olamazlar.25/06/2001 tarih ve 4688 sayılı Kamu Görevlileri Sendikaları Kanunu'na Bakanlıkların ilçe müdürleri dahil olmak üzere müsteşara kadar olan kadroları, Hakim ve savcılar sınıfı, belediye başkanları ve yardımcıları, Mülkî idare amirleri, Silahlı Kuvvetler mensupları, kurum ve kuruluşların merkezi denetim elemanları, Emniyet hizmetleri sınıfı personeli, Ceza infaz kurumlarında çalışan kamu görevlileri, sendikalara ye olamazlar ve sendika kuramazlar. Konularında uzman ve etkili kamu görevlilerine sendika yasaklarının getirilmesi sonucunda Türk sendikacılığı adeta ?kurmaysız hareketlerdir?.

O halde ne yapmalı?

Öncelikli sorun Türkiye'deki memur sendikalarının ?özellikle yönetici zümrelerinin- sendikacılık veya siyasetçilik yapma konusunda tercih yapmaları gerekmektedir. Sendikacılık yapanlar eğer siyaset yapacaklarsa yerleri sendikalar değil siyasal partiler olmalıdır. Bunlar, eğer ?biz sadece sendikacılık yapacağız? diyorlarsa o zaman 4688 sayılı Kamu Görevlileri Sendikaları Kanunu'nda belirlenen amaçları gerçekleştirmek yönünde çaba sarf etmek zorundadırlar. ?Türk-İslam sentezi eğitimine karşıyız, bu karanlık yoldur? , "Kahrosun ABD ve NATO?,

?Katil devlet,faşist devlet?,?Kahrolsun Siyonizm?, "PKK'ya ve Apo'ya özgürlük? gibi hamasi sloganların sendikaların amaçlarıyla hiçbir ilgisi yoktur. 4688 sayılı kanunda sendikaların temel amacı; ?Kamu görevlilerinin ortak ekonomik, sosyal ve meslekî hak ve menfaatlerinin korunması ve geliştirilmesi? olarak ifade edilmiştir.

Buna bağlı olarak memur sendikaları devlet ve bulundukları hizmet kolları için ciddi ve geçerli çözümler getirmek zorundadır. Bu çözümleri üretirken de ?devlet memurunun ciddiyetine yaraşır bir biçimde? yapıcı ve demokratik olmalıdır.

Bu noktada sendikaların üyelerinden topladıkları ve ciddi yekun teşkil eden aidatların akıbeti mutlaka sorgulanmalıdır. Bir-kaç yıl öncesine kadar yasal olarak aidat toplamayan sendikalar yine bugünkü gibi faaliyetlerini yürütüyordu. Sendika yetkilileri üyelerinden topladıkları aidatları, beş yıldızlı otellerde, yatlarda, balolarda, lüx ziyafetlerde veya hiçbir sonuç getirmeyecek araştırma ile yayınlara harcayarak çarçur edemezler. Memur sendikalarının yöneticileri ciddi meblağlara ulaşan üye aidatlarını yine 4688 sayılı yasanın 19.maddesinin özellikle (g) fırkasında ifade edilen; ?Üyeleri ve ailelerinin yararlanmaları için hizmet amacıyla, eğitim ve sağlık tesisleri, dinlenme yerleri, spor alanları ve benzeri yerler ile kitaplık, kreş, yuva ve huzur evleri, yardımlaşma sandıkları kurmak ve yönetmek ile herhangi bir bağışta bulunmamak kaydı ile üyeleri için kooperatifler kurulmasına yardım etmek ve nakit mevcudunun yüzde onundan fazla olmamak kaydıyla bu kooperatiflere kredi vermek.? yönünde kullanmalıdır.

Kanaatimce, yarının Türkiye'sinde memur sendikacılığının başarısını da bu hususlar belirleyecektir.

CAFER VAYNİ/SOSYOLOG

E-MAİL: [email protected]

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber