Dikkatle kullanılacak bir kavram: İnternet bağımlılığı

Kaynak : Zaman
Haber Giriş : 09 Eylül 2012 21:38, Son Güncelleme : 15 Ağustos 2021 19:01

Erol Göka*, Baise Tıkır**

İçinde yaşadığımız modern zamanların ayırt edici vasıfları, rasyonalite, bireysellik ve yüksek teknolojiye yol açan bilimsel çabadır. Bu nedenle hayatlarımızı, geleneksel toplumlarda hiç olmadık biçimde, aklımıza ve kendimize çakılı olmanın yanı sıra boğazımıza kadar teknolojiye batmış olarak sürdürüyoruz.Teknolojiye batmışlığın alamet-i farikası olduğu modern uygarlık, küreselleşme süreçlerinde, ulaşım ve bilişim alanındaki ilerlemelerle postmodern dünyanın temellerini oluşturdu, insanlığı tarihte eşi benzeri görülmemiş bir hale dönüştürdü. Tarihte insanların dünyanın bir ucundan diğerine ulaşımı ve bir anda iletişim imkânları hiç bu kadar kolay olmamıştır. Kitle iletişim teknolojileri sayesinde gelinen boyut, yirmi yıl önce söylenen "küresel köy" metaforunu bile boşa çıkaracak niteliktedir. Nasıl geçen yüzyılı belirleyen tipik teknoloji "otomobil"le ve tüm dünyayı bir ağ gibi saran asfalt yollarla simgeleşiyorsa, son 30 yıldır dünyayı simgeleyen teknoloji "bilgi işlem" ve tüm dünyayı saran web ağlarıdır. Böyle bir dünyada "internet bağımlılığı"ndan, bu terimin uygun olup olmamasından bahsedeceğiz; 50 yıl önce otomobil ya da motorlu taşıt bağımlılığını konuşmak isteyenlerinkine çok benzer bir haldeyiz.

Bir yandan gelişen bilişim teknolojilerini hayatın her alanına yaymaya çalışıyorken bir yandan da haklı olarak bu yeni durumun olası tehlikeleri hakkında tedirginiz ve tıbbî otoriteden yardım istiyoruz. Tıbbî otoritenin böyle durumlarda ilk tepkisi, beklemek ve anlamaya çalışmaktır ama maalesef sorunu hemen hastalık, "internet bağımlılığı" olarak etiketleyen meslektaşlar da yok değildir. Çok titizlenmek, internetin zararlarıyla mücadele edeceğiz derken tren ilk icat edildiğinde 40 km. hıza insan bedeni dayanamaz diye rapor veren bilim insanlarının acıklı haline düşmekten kaçınmak zorundayız.

Web ilk başladığında, 90'lı yılların başında, çok basit sitelerle karşımıza çıktı. Hatta öyle ki, 90'lı yılların sonunda pazarlama sektöründe "ya internette var olursun, ya da yok olursun" söylemleri yaygınlaştı. İnternet teknolojisinin 2001 yılında hızlı veri aktarımı sayesinde mobil olarak kullanılmaya başlanması, tüm dünyada interneti yeni bir çağa taşıdı. Bu etkileşim sonucu 2004 yılında ortaya çıkan, Web 2.0 insanları birer gazeteciye, editöre, yayıncıya, uzmana, kritik yapan kişilere ve daha fazlasına çevirdi.

Başlangıçta internet, edilgen bir yapıdaydı. Yayıncının içeriğini sunduğu, kullanıcının da içerikten veya servisten yararlandığı tek yönlü bir iletişim şeklindeydi. Fakat Web 2.0 denilen, kullanıcının diğer kullanıcılarla ve içinde bulunduğu ağ ile çok daha entegre ve hızlı bir etkileşim kurmasına imkân tanıyan gelişim, hem internet mecrasını değiştirdi, hem de bu mecranın kullanım alanlarını hiç tahmin edilmeyen bir şekilde çeşitlendirdi. Sosyal ağlar, akıllı aramalar, kullanıcı içeriği, öneri siteleri, platformlar, sanal dünyalar, çevrimiçi oyunlar ve daha pek çok farklı uygulama hayatımıza adeta akarcasına girdi.

İnternet bağımlılığı konusunda konuşurken öncelikle bu bilgileri sunmamızın nedeni, insanlığın daha önce hiç bilmediği ve çok hızla gelişen ve henüz gelişme süreci tamamlanmamış bir teknoloji hakkında söz söylemenin ne kadar zor olduğunu anlatabilmek içindir. Zira bir yanda tüm dünyada devasa bir hızla gelişen ve yeni olmasına rağmen temel iletişim biçimi olmaya doğru ilerleyen bir sistem diğer yanda da bunu kullanan insanlarda kullanımın ne zaman hastalıklı bir durum alacağı sorusu vardır. Hal böyleyken bazı kişilerin, özellikle çocukların ve gençlerin insan ilişkilerini bozacak düzeyde, amaçsız ve verimsiz, kendi zamanlarını denetleme imkânının kalmadığı internet kullanımını, hemen hastalık olarak değil de "sağlıksız (patolojik) internet kullanımı" diye nitelemek ve bu durumun nedenlerini anlamaya çalışarak, önleyici tedbirler geliştirmek, takınılacak en uygun bilimsel tutumdur.

İnternet bağımlılığı, tıp dünyasında tartışılmakta olan bir konudur. İnternet gibi kaçınılmaz ve zorunlu olarak her geçen gün daha çok içine battığımız, başka türlü hayatı kolaylaştırma imkânı bulamayacağımız yüksek teknolojik bir aracın, sağlıksız kullanımının haydi söyleyelim bağımlılığının tanımlanması ve diğer psikiyatrik rahatsızlıklardan ayırıcı tanısının yapılması oldukça güçtür. Bu nedenle bugüne kadar "internet bağımlılığı" denilen ve üzerinde mutabakat sağlanan bir rahatsızlık tanısı olmadığı gibi böyle bir ifade henüz herhangi bir hastalık sınıflama sistemine girmemiştir. Amerikan Psikiyatri Birliği (APA) tarafından 1994'te yayımlanan ve "DSM IV" kısaltmasıyla isimlendirilen "Ruhsal Bozuklukların Tanımsal ve Sayısal El Kitabı"nda internet bağımlılığı halen bir hastalık olarak tanımlanmamaktadır. Sağlıksız internet kullanımının Mayıs 2013'te yayımlanacak olan DSM-V'te, "internet kullanım bozukluğu" adıyla "madde kullanımı ile ilişkili bozukluklar ve bağımlılıklar" başlığı altında değerlendirilmesi düşünülmekte ama henüz böyle bir hastalık tanısı konusunda kesin karar verilmediği de belirtilmektedir.

'İNTERNET KULLANIM BOZUKLUĞU' TANI KRİTERLERİ

DSM-V'e göre "internet kullanım bozukluğu" tanı kriterleri şunlardır: A. İnternet oyunlarıyla meşgul olma, B. Yoksunluk, C. Tolerans, D. İnternet oyunları oynama konusunda başarısız bırakma çabaları, E. Psikososyal sorunların bilinmesine rağmen aşırı miktarda internet kullanımının devam etmesi, F. İlgi kaybı, önceki hobilerine ve eğlenceye ilginin azalması (internet oyunu oynama dışında), G. Disforik duygudurumu hafifletmek veya bu durumdan kaçınmak için internet oyunu oynamak, H. İnternet oyunu oynama süresi ile ilgili aileyi, terapisti ve diğer insanları aldatmak, I. İnternet oyunu oynama nedeniyle önemli bir ilişkiyi, işi, eğitimi veya kariyer fırsatlarını tehlikeye atmak veya kaybetmek... Tanı kurulunun, bu kriterleri karşılayan tablolara bile henüz tam olarak hastalık demek için beklemek, ileri araştırma ve değerlendirmeler yapmak gerektiğini belirttiğini bir kez daha söyleyelim ve asıl önemli noktaya gelelim:

"İnternet kullanım bozukluğu" için uzmanların saptadıkları kriterlere baktığımızda, dikkatlerin internet kullanımının kendisinden ziyade internet oyunları üzerine yoğunlaştığı görülecektir. Artık bazı meslekler, hemen tüm uyanık kalınan süreler boyunca internetin başında olmayı gerektirdiğini bilmeyenimiz yoktur. Bu durumda ruh sağlığı profesyonellerini teyakkuza geçirecek olan şey, internet kullanımına bağlı meslekî ve toplumsal yeti yıkımı yani eskiden sürdürebildiği meslekî performansını ve insan ilişkileri kapsamını internet oyunlarına ayrılan zaman nedeniyle artık yapamama olarak karşımıza çıkmaktadır. Ancak yeti yıkımına da yeterince beklemeksizin karar vermemek gerekir zira bilişim teknolojilerinin doğası gereği bugün yeti yıkımına yol açmış gibi görünen bir durum, bir süre sonra bir yeti sıçraması halini alabilir. Yakınlarının "bu çocuk sürekli internetin başında" diye nitelediği bir gencin bilişim teknolojileri işleyişi hakkındaki bilgisi ve kullanımında sağladığı başarı nedeniyle daha kolay iş bulduğu ve hayat planlarını rahatlıkla gerçekleştirdiği örnekleri çoktur. İnternet oyunları gerçekten de başta çocuklar ve gençler olmak üzere kullanıcıların psikolojik sağlıkları için ciddi bir tehdittir.

Sağlıksız internet kullanımına dair bilgilerimiz kabaca bu merkezdeyken resmi psikiyatrik sınıflandırmalarda yer almayan "internet bağımlılığı" adlı tanının bazı ruh sağlığı profesyonellerinin de teşvikiyle hızla yayıldığı görülmektedir. Ortada saptanmış, üzerinde anlaşmaya varılmış bir psikiyatrik rahatsızlık tablosu olmasına rağmen adeta böyle bir heyulanın dolaşıma girmesi, haklı olarak aileleri ve sağlıklı internet kullanıcılarını tedirgin etmektedir. İnternetin modern yaşamın ayrılmaz bir parçası olarak bizim ve çocuklarımızın hayatlarında tuttuğu yerin giderek daha çok artacağı apaçıkken ve iş dünyamız ve eğitimcilerimiz bunun önemini kavrayıp ona göre projeler geliştiriyorlarken kavramlarımızı özenle seçmeli, yersiz tedirginliklere yol açmaktan kaçınmalıyız. Önemli olan; insanın internet başında geçirdiği zamana değil, bu sürenin kişilik gelişiminin gerektirdiği sağlıklı sosyalleşme, öğrenme, yetkinleşme için mi yoksa verimsiz oyunlarla mı geçirildiğine bakılmalıdır. Haa, modernliğin teknolojik yüzüne karşı çıkan, alternatif bir yaşam tarzı öneren ciddiye alınır görüşleriniz varsa, sizi dinlemeye hazırız!

*Prof. Dr. Necmettin Erbakan Üniversitesi Meram Tıp Fakültesi Psikiyatri Bölümü **Dr. Ankara Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesi Psikiyatri Kliniği

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber