112 acil ekipleri, mesleklerini anlattı
İstanbul'daki 112 acil ekipleri, mesleklerini ölüm ile yaşam arasındaki o ince çizginin tam da üzerinde icra ediyor. Ellerinin arasında kayıp giden yüzlerce hayat olduğu gibi tam ?gitti' dedikleri anda uzun süren bir kalp masajı ile nabzın atışına da şahit oluyorlar. Ambulans Doktoru Deniz Aytaç o anı şu cümle ile özetliyor: ?Hasta geri dönünce bütün yorgunluğumuz gidiyor??
İstanbul İl Sağlık Müdürlüğü'ne bağlı 246 ambulans ekibi günde bin 500 vakaya müdahale ediyor. Dokunaklı siren sesleriyle yollarda hızla seyreden ambulanslarda kimi zaman hüzünlü kimi zaman da mutlu biten birbirinden ilginç insan hikâyeleri yaşanıyor.
Cihan Haber Ajansı ekibi iki gün boyunca İstanbul'daki 112 acil sağlık ekipleriyle mesai yaptı. Cihan ekibi, sağlık çalışanlarının zamana karşı yarışlarını; gece gündüz demeden insan hayatı için verdikleri özverili çabaları ve karşılaştıkları zorlukları yakından takip etti.
Bayrampaşa 1 No'lu 112 istasyonu megakentteki en yoğun çalışan merkezlerin başında geliyor. İstasyondaki sağlık ekipleri günde ortalama 15 vakaya bakıyor. Bayrampaşa Semt Polikliniği içinde bulunan istasyonda 7 gün 24 saat aralıksız mesai yapılıyor. İstasyonda doktor ve şoförle birlikte üç personel görev yapıyor. Bir ekip 24 saat çalışıp, 72 saat dinleniyor. Komuta merkezinden bildirilen vakalara bakıldığı gibi, protokol görevleri de bu istasyona veriliyor.
Mesleğinde onuncu yılını dolduran Dr. Deniz Aytaç, sabah 08.00'de mesaiye başlıyor. Ekipte daireye ilk gelen Deniz doktorun gelir gelmez ilk işi çayın suyunu koymak. ?112? yazılı sarı yelekler giyildikten sonra buzdolabından zeytin ve peyniri çıkarıyor. Bu sırada içeri iki yıldır istasyonda görev yapan Acil Tıp Teknisyeni (ATT) Selim Baykal giriyor. Ellerinde bir poşet ve içinde fırından yeni çıkmış taze simitler...
Dairede üç kanepe, bir televizyon ve bilgisayar var. Ortada ise yemek masası. Kahvaltı için hazırlıklar bu masada yapılıyor. Çay demlenirken bir taraftan da önceki ekip ile vardiya değişimi yapılıyor. 16 yıllık ambulans şoförü Erdinç Kilyos, aracı teslim alırken ATT Selim Baykal ile bütün teçhizatları tek tek kontrol ediyor. Eksik var mı yok mu? Her şeye bakılıyor. Ambulans sağ salim teslim alındıktan sonra Dr. Deniz hanım telsizi eline alıyor ve komuta merkezine personel durumu, araç durumu hakkında bilgi veriyor.
Şimdi kahvaltı zamanı. Herkes masanın etrafına toplanıyor ve doktor hanımın demlediği çay ve Selim beyin aldığı simitlerle kahvaltıya başlanıyor. Ama ekip çoğu zaman kahvaltı yapmaya fırsat bulamıyor. Tam kahvaltıya başlayacakları anda bir vaka ihbarı istasyonu birden hareketlendiriyor. Masadaki her şeyi bırakan ekip koşar adım ambulansa yöneliyor. İlk vaka Bayrampaşa'dan. Yatalak bir hastanın fenalaştığı bilgisini alan ekip, ortalama 8 dakikada olay yerine ulaşıyor.
Dr. Deniz hanım ekibin en aktif görevlisi. En önce o koşuyor vakaya. Merdivenleri tırmanıyor. İlk müdahale yapıldıktan sonra hasta sedyeye konuluyor. Hastaya ulaşmak ne kadar önemliyse onu hastaneye yetiştirmek de bir o kadar önemli. Sirenler ötmeye başlıyor. İşte o zaman en büyük görev ambulansın deneyimli şoförü Erdinç Kilyos'a düşüyor. Araçların çoğu trafikte ambulansa karşı duyarlı. Hemen açıveriyorlar yolu ve ambulans hastayı aldıktan kısa bir süre sonra Bakırköy Sadi Konuk Eğitim ve Araştırma Hastanesi'ne yetiştiriyor.
Noktaya geri dönen ekip yarım kalan kahvaltısına devam ediyor. Bir bardak çay bitmeden bir vaka ihbarı daha? Bu vaka öncekiden daha önemli olmalı. Ekibin yüz ifadesi değişiyor; kalp krizi ihbarı yapıldığını öğreniyoruz. Yine Deniz hanım önde ekip hızlıca çıkıyor istasyondan. Bu kez adres Eyüp. Bir zamanlar harita ile vaka adresini bulmaya çalışan 112 ekibinin işini navigasyon hayli kolaylaştırmışa benziyor. Erdinç kaptan çok hızlı bir şoför. ?Hele bir de vaka kalp krizi, trafik kazası gibi önem arz ediyorsa onu kimse durduramıyor.? diyor ekip arkadaşları.
İSTANBUL TRAFİĞİNDE ZAMANA KARŞI YARIŞ
Acı acı çalan siren seslerinin arasına Erdinç kaptanın megafondan ?yolu açın' anonsları karışıyor. Vaka adresine ulaşan ekip, ilk müdahaleyi yapar yapmaz hastayı Haseki Eğitim Araştırma Hastanesi'ne sevk ediyor. Hastanın kalp krizi şüphesiyle hastaneye nakli sağlanıyor. Ekip ikinci işini de sorunsuz bir şekilde yapmanın verdiği rahatlık ile noktaya geri dönüyor.
Saatler 12.00'ı göstermesine rağmen kahvaltı bitmiş değil. Bitecek gibi de görünmüyor. Çünkü üçüncü vaka ihbarı geliyor. Bu kez hasta solunum sıkıntısı olan bir kadın... Doktor hanım ekibiyle birlikte vakaya ulaşıyor ve hasta Yedikule Göğüs Hastalıkları Hastanesi'ne naklediliyor. Saatler 13.00'ı gösterdiğinde Doktor hanım ve ekibi yemeğini burada yedikten sonra hemen noktaya geri dönüyor.
Saatler 17.00'ı gösterdiğinde poliklinikte 112 görevlileri ve güvenlik görevlisi dışında kimse kalmıyor. Akşam saatlerinde yine doktor hanımın aldığı bisküvilerle birlikte çay içiliyor, o gün yaşananları konu alan sohbetler ediliyor. Saatler 23.30'u gösterdiğinde bir vaka ihbarı daha geliyor. Muratpaşa Mahallesi'nden kalp krizi vakası. Bu tür vakalar 112 ekibini çok heyecanlandırıyor. Çünkü zamana karşı yarış başlıyor. Ekip yine kısa sürede vakaya ulaşıp ilk müdahaleyi yaptıktan sonra Haseki'ye hastanın naklini gerçekleştiriyor.
Deniz hanım ve ekibi işini o kadar seviyor ki bir an bile bıkkınlık göstermiyor. Gecenin ilerleyen saatlerine rağmen durmadan yorulmadan İstanbul sokaklarında bir hastaya ya da bir yaralıya nasıl yardım edebiliriz diye canhıraş şekilde koşuşturuyor. Gün ağarmaya başladığında telsizden geçen anonslar biraz azalıyor. Deniz hanım ve ekibi saatler 08.00'i gösterdiğinde bir sonraki ekibe gönül rahatlığıyla mesaiyi teslim ediyor.
'45 DAKİKA KALP MASAJI YAPTIĞIM HASTA İÇİN ?HADİ GEL, HADİ DÖN' DİYE DUA ETİM AMA DÖNMEDİ'
Dr. Deniz Aytaç 112 acil sağlık ekibine 5 ay önce katılmış. Dr. Aytaç bu görevi yapmayı kendisinin istediğini ve bunun için bakanlığa dilekçe verdiğini belirtiyor. Yaptığı işi çok sevdiğini ve hiçbir şikâyetinin olmadığını dile getiren Aytaç, her vakanın kendileri için bir sürpriz olduğunu anlatıyor. Aytaç, şuana kadar bir hasta yakınının herhangi bir fiziki müdahalesiyle karşılaşmadığını ancak olumsuz yaklaşımların olduğunu dile getiriyor. Aytaç'a göre hasta yakınlarının panik yaşaması en büyük handikapları.
Deniz hanım, panik yaşayan hasta yakınlarının zaman zaman ambulansın geç kaldığını düşünerek kendilerine ?Geç kaldınız, hadi müdahale etsenize? diye sitemde bulunduklarını anlatıyor. Zaman zaman duygusal anlar da yaşadıklarını anlatan Aytaç, meslekte yaşadığı bazı anıları ise şöyle ifade ediyor: ?53 yaşında bir kanser vakası almıştım. Oğlu biz hastayı taşırken sürekli babası ile konuşuyordu. Babasını teselli ediyordu. Bu beni çok etkiledi. Hastayı yoğun bakıma vermiştim. Diğer bir vaka ise 60 yaşında bir hasta beşinci kattan düşmüştü. Ölmüştü. Onun yakınlarına ölüm haberini vermek çok zor. Empati kuruyorsunuz. Ben de yakınlarımı kaybettim. Hekimsiniz ama bir insansınız. Bir defasında genç bir hastaydı kendini asmıştı. Gittiğimizde aile müthiş ajiteydi. 45 dakika müdahale ettim. Dua ederek ?hadi gel, hadi dön' diye dua ettim. Ama dönmedi hasta. Üç gün kollarım ağrımıştı. Yorgunluktan şikâyet etmiyorum. Dönebilirdi. Hasta dönerse o dünyanın en büyük kazancı. Müthiş bir şey.?
'YEMEK YİYEMEDİĞİMİZ ÇOK ZAMANLAR OLDU'
Dr. Aytaç, olumsuz davranan hasta yakınları olduğu kadar kendilerine ilk müdahale sırasında ikram yapan hasta yakınları bile olduğunu dile getiriyor. İyi niyetli davranmanın çözüme katkı sağladığını ifade eden Aytaç, mesleğinin özel yaşantılarına etkilerini ise şöyle sıralıyor: ?Bu işe başladıktan sonra ambulanslara karşı çok duyarlı oldum. Trafikte artık yüksek sesle müzik dinlemiyorum. Eskiden ambulanslar çok dikkatimi çekmezdi. Yemek yiyemediğimiz çok oldu mesela. Yaşadıklarımın etkisiyle rüyalarıma girdiği anlar oldu.?
'ÇOCUK VE BEBEK VAKALARINDA ÇOK DUYGULANIYORUM'
Bayrampaşa 1-11 kodlu ekipte ATT olarak görev yapan Selim Baykal ise iki yıldır 112'de görev yaptığını anlatıyor. Baykal'a göre ambulansta görev yapmak gönül işi. Baykal ekibin arasında herhangi bir görev dağılımı olmadığını herkesin eksikliği tamamlamak için var gücüyle mücadele ettiğini belirtiyor. Hasta yakınları ile problem yaşamamak için empati yaptıklarını dile getiren Baykal, zaman zaman karşı taraftan kendilerine küfürler edildiğini ancak yine de işlerini yapmaya devam ettiklerini ifade ediyor. En çok bebek ve çocuk vakalarında duygulandığını kaydeden Baykal, başından geçen bir hadiseyi ise şöyle aktarıyor: ?Biz de insanız. Biz de duygusal olabiliyoruz. Şekeri düşmüş komaya girmişti bir kadın. Yanında çocuk vardı ne yapacağını bilmiyordu. İletişim kuramıyorduk. Bebek ağlıyordu. İçeri girdiğimizde etkilenmiştik. Daha çok zorlandığımız vakalar trafik kazaları, yüksekten düşme ve kalbi durmuş hastalar... Hastaya müdahale etmek zorundasın. Senin amacın oraya gidip duran kalbi çalıştırmak. Bazen hasta dönüyor. Vefat edenler de oldu. Yaşatmak için emek harcıyorsun. Üzülüyorsun. ?Keşke yaşasaydı' diyorsun. Bizim yakınımızmış gibi görüyoruz hastayı. Onu yaşatmak için mücadele veriyoruz. Kaybettiğimizde üzülüyoruz.?
'İLK YARDIM GÖNÜL İŞİ'
İlk yardımın gönül işi olduğunu anlatan Baykal sözlerini şöyle tamamlıyor: ?Yoruluyoruz, uykusuz da kalıyoruz ama karşılığını aldığınızda seviniyorsunuz. Ben bu insanların yaşamasına vesile oldum diyebiliyorsanız bu çok güzel bir şey. Sarı yeleği giydiğimizde üzerimize bu bize gurur veriyor.?
Ambulansı şoförü Erdinç Kilyos ise üzerindeki sorumluluğun diğerlerinden farklı olduğuna dikkat çekiyor. Vakanın yanı sıra ona müdahale eden ekibin canlarını da kendisinin taşıdığını belirten Kilyos şunları aktarıyor: ?İstanbul'da başladım bu işe. Ambulans şoförlüğü heyecan verici bir şey. Bir hayat kurtarmak heyecan veriyor insana. Hastayı aldıktan sonra ambulansın içinde 5 kişi oluyoruz. Bunların hayatı benim ellerimde. O yüzden bunu düşünerekten iyi bir şekilde arabayı kullanarak hastaneye yetiştirmeye çalışıyorum. İstanbul trafiği yoğun olduğu için zorluk çekiyoruz. Vatandaşlar yardım etmeye çalışsa da sıkışık olduğu için trafik sıkıntı yaşanabiliyor. Birkaç dakikanın çok önemi var. Biraz fazla geciktiğimizde o vatandaş hayatını kaybedebilir. Soğukkanlı oluyoruz. Böyle olamazsak bu işi yapamayız. Seve seve yapıyorum bu işi. Hayat kurtarmak çok iyi bir şey. Hız bizim için çok önemli. Vakaya en kısa sürede ulaşabilmek için çaba sarf ediyoruz.?
'OTOBANDA KONTORÜ BİTEN DE ÇOCUĞUNA KONUŞMAYI ÖĞRETMEK İSTEYEN DE 112'Yİ ARIYOR'
İstanbul'daki ambulans istasyonlarının yönlendirildiği Komuta Kontrol Merkezi Bahçelievler'de bulunuyor. Bütün noktalar buradaki komuta kontrol merkezinden yönetiliyor. Anadolu yakasında da benzer bir komuta merkezi var, ancak bütün çağrılar buradaki komuta merkezine düşüyor. Her iki yakada toplam çalışan sayısı 55 kişi. Burada 24 saat ihbarlar değerlendiriliyor. Personel ise 12 saat çalışıp, 24 saat dinleniyor.
İstanbul'da toplam 163 istasyon, 246 ambulans ile hizmet veriliyor.
İstanbul İl Sağlık Müdürlüğüne bağlı İl Ambulans Servisi Başhekimi Dr. Bayram Çiçek, hem istasyonun hem de ambulansın sayısını ihtiyaca göre artırdıklarını anlatıyor. Komuta merkezine günde ortalama 40 bin çağrı geliyor; bu çağrıların 25 binini asılsız ihbarlar oluşturuyor. Geriye kalan 15 bin çağrıdan bin 500'üne ambulans yönlendirmesi yapılıyor. 112 komuta merkezinin gereksiz çağrılarla başı dertte. Bu konuda o kadar ilginç diyaloglar var ki, Başhekim Çiçek yaşadıklarını şöyle ifade ediyor: ?Otobanda kontörü bitip yolda kalanın ailesine haber vermek için bizi aradığı oluyor. Bizi en çok yoran ise cep telefoncuların cep telefonlarını müşteriye tanıtmak amacıyla ya da deneme amacıyla bizi aramaları. Mesela annelerin yeni konuşmaya başlayan çocuklarını telefonda konuşturmak için ve ücretsiz olduğu için 112'yi aramaları. Ya da vatandaşın 24 saat hizmet yaptığımızdan dolayı telefonlarımızı arayarak sohbet etmek istemesi. Sapıkların arayarak 112'yi meşgul etmeleri. Bu durum hem buradaki telefon iş yükümüzü artırıyor. Hem de gerçek ihtiyaç sahiplerinin telefonlarına cevap vermemizi engelliyor. Bu çağrılar moralimizi bozuyor çalışma şevkimizi zedeliyor. Vatandaşımızın bu konuda insanları mağdur etmemek adına 112'yi meşgul etmemelerini rica ediyoruz.?
'ORTALAMA 9 DAKİKADA VAKAYA ULAŞIYORUZ'
?Olay yerine ambulans neden geç geldi?? Bu soru zaman zaman zihinleri meşgul eder. Vatandaşta buna dönük bir önyargı olup olmadığı yönündeki soruya ise Dr. Çiçek şu cevabı veriyor: ?Vatandaşın ambulans geç geldi önyargısı var. Kaza yerinde her zaman dakikalar 60 saniye olmaz. Bir dakikalık bekleme süresi orada bekleyenlere uzun gelebilir. Bu algıyı normal karşılıyoruz. İstanbul şartlarında emniyet şeritlerinin amacı dışında kullanılması, bazı yerlerde emniyet şeridi olmaması, dar sokaklar, ambulans hizmeti verirken hizmeti vermemizi engelliyor. Ortalama 9 dakikada vakaya ulaşıyoruz. İstasyonlar ve ambulans sayısı artırıldığı sürece vatandaşa ulaşma süremiz 9 dakikanın altına inecektir. Her yıl ulaşma süremizi birer dakika indirmeyi hedefliyoruz.?