Özerk kurullar silbaştan yeniliyor. Kurulların denetleme ve düzenleme ile ilgili kararlarına karşı, ilgili bakanlık iptal davası açabilecek
Türkiye, ekonomiyi siyasetten arındırma arayışı sırasında, IMF ve Dünya Bankası'nın da zorlamasıyla "özerk kurullara" dört elle sarıldı. Aslında siyasetçi, yetki devrini öyle gönüllü olarak gerçekleştirmedi. Mecburiyetler, tercihlerin önüne geçti. SPK, RTÜK, Rekabet Kurulu deneyimlerinden sonra ardı ardına sektörel kurullar oluşturuldu. BDDK, Tütün, Enerji Piyasası, İhale ve Telekomünikasyon Kurumu gibi.
Kurullarla birlikte, piyasalara sihirli değnek değmişçesine işlerin düzeleceği sanıldı. Ancak, geçmiş çarpık düzenin iyileştirilmesi giderek pahalıya mal olmaya başladı. Bu sırada, kamuda kıskançlık dozu arttı. Özerk kurulların hesap vermediği, rahat ve gösterişli harcama yapabildiği öne sürüldü. Haklı eleştiriler, hükümetin, "Bürokratik cumhuriyet var, "İktidar olduk ama muktedir olamadık" yakınmaları ile birleşti. Gündem değişti.
Post modern kurul modeli
Devlet tekelinin kalktığı alanlarda etkin piyasa sisteminin nasıl işletileceği
sorulacakken, özerk kurulların gerekliliği sorgulanır oldu. Yoğun tartışmaların
ardından özerklikten geriye dönüşün mümkün olmadığı sonucuna varıldı. Bu kez,
"Bize göre özerk kurul" tanımı etrafında gizli ajandalar açıldı.
Başbakan Başdanışmanı olarak hazırlıklara başlayan Prof. Dr. Ömer Dinçer, Başbakanlık Müsteşarlığı'na atanmadan kısa süre önce özerk kurullar için elbiseyi biçti. Kurul başkanları ile bir dizi toplantı yapan Dinçer, bürokratik eksiklikleri gidermeye, hükümetin beklentilerini karşılamaya çalıştı. Dinçer imzalı yasa taslağında, özerk kurulların üye sayıları, idari yapıları, aylıkları, kararlarına karşı dava açma yolları ve hesap verme şekilleri düzenleniyor.
SPK, Rekabet Kurumu, BDDK, RTÜK, Tütün Kurumu, İhale Kurumu, Telekomünikasyon Kurumu, Enerji Piyasası Kurumu, çok yakında şöyle çalışacak
* Kurulların üye sayısı 7 olacak. 7'den fazla üyesi olan kurullarda, mevcut üyelerin görev sürelerinin dolması beklenecek. Böylece, 10 üyeli İhale Kurumu'na geçiş dönemi tanınacak.
* Kurul üyelerinin seçilme kaynakları değiştirilecek. Üyeler; öğretim elemanları, hakim ve savcılar, üst düzey yönetici ve danışmanlar, ilgili bakanlığın önerdiği isimler ve kendi bürokratları arasından seçilecek.
* Kurul üyeleri 6 yıl görev yapacak ve bir daha bu göreve atanamayacak.
* Hakkında ceza davası açılan kurul başkan ve üyeleri, mahkeme tarafından geçici olarak görevden uzaklaştırılabilecek.
* Kurulların denetleme ve düzenleme ile ilgili kararlarına karşı, ilgili bakanlık iptal davası açabilecek.
* Özerk kurumlarda daire başkanlığı sayısı 10'u geçemeyecek.
* Kurul başkanı, Başbakanlık Müsteşarı'nın her şey dahil aylığının iki katına kadar maaş alabilecek.
* Kurullar, sektöre yönelik mevzuat düzenlemeleri için DPT'den görüş soracak.
* Özerk kurulların mali işlemlerini Sayıştay denetleyecek.
* Kurulların bütçeleri TBMM'ye sunulacak ve burada karara bağlanacak.
ÖZERKLİK GÖLGELENECEK
Özerk kurulların kararlarına müdahale edemeyen hükümetlerin, bu kararların mahkeme
kanalıyla iptalini isteme hakkı kazanması yeni tartışmaların kaynağını oluşturacak.
Mevzuat karmaşasını giderme adı altında Planlama'nın, her bir özerk kurulun düzenlemesi öncesinde görüş vermesi ise çatışmalara kapı aralayacak.
DPT'nin sakıncalı bulduğu mevzuat değişikliği, özerk kurum tarafından yapılırsa, "Biz uyarmıştık" söylemi gündeme damgasını vuracak.
Özerk kurul bütçelerinin bilgi için değil de onay için TBMM'ye sunulacak olması ise bütçenin reddedilmesi veya büyük ölçüde tırpan yemesi riskini beraberinde getirecek. Mali özerklik gölgelenecek.
'Devletin tüm hesapları açık olmalı'
Ülkenin kaderi ile ilgili konularda, hele hele siyasetin tıkandığı anlarda her
şeyi askerden bekleme, orduyu göreve çağırma alışkanlığı kırılıyor. Sivil toplum
kuruluşları, bir yerden sinyal almadan da ülke gündemine sahip çıkıldığını gösterebiliyor.
Bu konuda son örnek, Türkiye İşveren Sendikaları Konfederasyonu oldu. TİSK Başkanı
Refik Baydur, Cumhuriyetin 80. yılında uluslararası çapta bir iş gerçekleştirdi.
Dünyanın önde gelen liderlerine ait heykellerin bulunduğu Meksika'nın başkenti Meksiko City'i Atatürk'le buluşturdu. Ermeni lobisinin itirazlarına rağmen Meksiko City'nin en iddialı semtinde törenle açılan Atatürk Heykeli iki açıdan önem taşıyordu. Birincisi, ulu önder sivil kıyafetle, şapka devrimi simgelenerek Meksika halkına sunuldu. İkincisi, laikliğe karşı gelişmelerin varlığından söz edilen bir ortamda, biri bayan üç AKP'li bakan, Ankara'dan 8 bin kilometre uzakta Atatürk ilkelerine bağlılığın önemini anlattı.
VECDİ GÖNÜL'DEN İNCİLER
Bu vesile ile Milli Savunma Bakanı Vecdi Gönül'le sohbet etme imkânı da bulduk.
Gönül; milli güvenlik konuları yerine eski vali, eski Sayıştay Başkanı olarak
kamu yönetimi reformuna, devlette şeffaflığın önemine değindi
* Devletin tüm hesap ve işlemleri denetime açık olmalı ve işleri yapanlar hesap vermeli. Bu açıdan en uygun kurumun Anayasal kimliği ile Sayıştay olduğunu Dünya Bankası da kabul etti.
* Sayıştay, benim dönemimde Hazine hesaplarına girebildi. Doğrusu, o tarihte dirençle karşılaşıldı. Sayıştay denetçilerine Hazine'de oda tahsis edilmedi, bilgisayarlara uç verilmedi.
* Hazine ihalelerine iyi bakılması gerekiyor. Diyelim ki Hazine, 1.5 trilyon lira için ihaleye çıkıyor. Acaba o tarihte nakit ihtiyacı bu kadar mı? Gerçekten ihaleye çıkılması şart mı? Örneğin, hangi banka Hazine'ye ne miktarda borç veriyor? Bunlar, ticari sır olduğu için açıklanmıyor. Oysa bizim dönemimizde gördük ki ihaleye giren büyük banka neredeyse yok.
* Sayıştay sayesinde devletin gerçek hesapları görülüyor. Burada şaşırtıcı
tablolar var. Mesela, Merkez Bankası Vakfı'nın 1 katrilyon lira büyüklüğe ulaştığını
araştırın bakalım.
sabah