Ömer Dinçer de 'Soykırım var' deseydi...
Başbakan Erdoğan'ın, müsteşar Dinçer'le ilgili ' intihal' hükmü için ' intikam
alıyorlar' deyişi YÖK Başkanı Teziç'i fazlasıyla rahatsız etmiş, ' yeminbillah'
edercesine yalanlama ihtiyacı duymasına yol açmış:
- Ömer Dinçer'in unvanının alınması konusu, 1 yıldır süren bir incelemenin sonucudur.
Zamanaşımı yüzünden ekim sonu-kasım başında tamamlanacaktı. Bu nedenle de böyle
bir zaman dilimine denk geldi. Bu olayın son yaşanan olaylarla bir bağlantısı
yoktur. Bunu içtenlik ve samimiyetle hukuki ve vicdani muhasebe yaparak söylüyorum.
Hiçbir zaman intikam duygusuyla hareket etmedik.
Teziç'in altını çizdiği gibi samimi olup olmadığını tartışabiliriz. Diyelim
ki Başbakan Erdoğan'ın suçlamasını benimsiyor, YÖK'ün intikam hırsıyla ' intihal'
kararı aldığında ısrar ediyor ve Teziç'in ' samimi' olmadığına hükmediyoruz.
O halde dahi Teziç'in ' intikam duygusuyla hareket etmedik' demesini takdirle
karşılamak durumundayız. Zira bu kadarı bile Teziç'in en azından önceki başkana
nazaran devlet terbiyesi açısından çok daha duyarlı olduğunu gösterir. Yoksa
Başbakan'ın suçlamasına cevap vermez, sessiz kalıp YÖK'ün intikam aldığı izlenimini
güçlendirirdi. Hatta belki başka bir YÖK başkanı bu vesileyle iktidara kafa
tutmuş görünmekten büyük haz da duyabilirdi.
Gerçi kökten yok edilmesini milli ve insani farz olarak gördüğüm YÖK'ün başkanlığını
kabul etmek ve yürütmek bir bilim adamı için yeteri kadar ağır bir eksikliktir.
Son olarak VAN vakası üzerine ' ideolojik örgüt' havasına girerek militanca
eylem koyan ve adeta ' Babıali Darbesi' gibi bakanlık basan ' bilim aşireti'nin
başında bulunmak her bilim adamı için büyük bir kariyer çukurudur. Fakat bu
eksiler Teziç'in ' intikam duygusuyla hareket etmedik' demesini artı olmaktan
çıkarmaz.
Yanlışlıkların ve çirkinliklerin arasındaki doğruları ve güzellikleri, ne kadar
etkisiz olurlarsa olsunlar görmeyi öğrenmeliyiz. Kılı kırk yarmaya daha çok
var, kılı hiç değilse ikiye yarabilelim.
Kaldı ki şahsen Teziç'in ' oh evet, intikam aldık' dercesine susmayı tercih
etmeyerek devlet terbiyesi açısından duyarlı davranmasını takdirle yetinmiyorum.
Kanaatimce Başkan sırf bu terbiye gereği ' intikam' iddiasını reddetmiş değildir,
iddiasında samimidir. YÖK'ün Dinçer'le ilgili kararının VAN vakası üzerine denk
gelmesi de hakikaten ' zamanaşımı' ile bir ölçüde ilgilidir. Fakat yine de Teziç'in
' Ekimin sonukasımın başı' diye ifade ettiği ' karar takvimi'nin, VAN vakası
ile çakışmayı önlenemez kılacak kadar bağlayıcı olabileceğini aklım almıyor.
Sonuçta sadece iktidar cephesinden ibaret de olsa, birilerinin intihal kararını
' intikam eylemi' gibi algılaması, ülkede kırıntıları kalan hukuk duygusuna
vereceği zarar yüzünden bütün taraflar için yıkıcıdır.
Bu yüzden insanın ' keşke Dinçer'le ilgili kararı ertelemenin bir yolu bulunabilseydi'
diyesi geliyor. Fakat varlığını muzır bulduğum bir kurumun, şimdiki başkanında
gözlenen göreceli ölçülülük sayesinde böyle bir incelik sergilemesi herhalde
beklenemezdi.
Danıştay'a gideceği için YÖK'ün Dinçer'le ilgili kararının içeriğini tartışmıyorum.
Ancak herkesin vicdanına havale edebileceğim bir soru var: Dinçer'e atfedilen
' intihal' suçunu, eğer, sözde Ermeni soykırım iddialarını benimsetmek için
bir tür yerli misyonerlik faaliyeti yürüten Halil Berktay işleseydi YÖK böyle
bir karar alabilir miydi? Bazıları ' canım ne ilgisi var' diyebilir. Zira onlar
Berktay'ı sadece Ermeni tezini benimsediği için örnek verdiğimi düşüneceklerdir.
Oysa Berktay için de çok ağır bir intihal iddiası ortada durmaktadır.
Öyle ki, Doğu Perinçek'in eserinden neredeyse kelimesine kelimesine kopya edilmiş
cümleleri okuduğumda zihnimi işgal eden hüküm şuydu:
-İntihal tarihi böylesine kaba bir aparmacılık görmemiştir!
Var mı Berktay'a yan bakabilen bir YÖK veya YÖK'çü?!
Acaba Ömer Dinçer de Ermeni tezini benimsemiş olsaydı bu intihal iddiaları görünmezden
gelinir miydi?
ömer lütfi mete/sabah