Teziçe önemli bir soru...
Yargıya intikal eden önemli bir konu siyasbir mahiyet kazandı. YÖK Başkanı
Erdoğan Teziç, Rektörler Komitesi adına yaptığı açıklamada, "Rektör Yücel
Aşkın'ın, çete kurarak, suistimal yaptığı için mi, yoksa medreseleştirilmek
istenen üniversitenin ve cumhuriyetin laik, çağdaş yapısını korumak için mi
bedel ödemek zorunda kaldığını kamuoyunun takdirine sunuyoruz....
Yücel Aşkın'a sahip çıkmak, cumhuriyete sahip çıkmakla eş anlamlıdır" demeseydi,
hadise bu kadar büyümezdi.
***
"* Bir rektör tutuksuz yargılanmalıdır.
* Rektörün Çıkar Amaçlı Suç Örgütü kurmak iddiasından yargılanmasının sebebi, YÖK'ten izin alma mecburiyetini aşmaktır" denilse ve sorgulama sürecinde Yücel Aşkın'ın kötü muameleye maruz bırakıldığı belirtilse, bir çok kişi YÖK Başkanı Teziç'e destek verebilirdi. Ama Teziç, aynı 28 Şubat'ta gördüğümüz gibi, tartışmayı laik - antilaik zeminine çekti; üstelik, bir de, Menderes'i hatırlattı: "Menderes de üniversitelerle karşı karşıya gelmişti" dedi. Sonradan bu haberi yalanladı ama, ilk günden itibaren benimsediği üslûp, onun böyle bir sözü sarfedebileceğini gösteriyor.
***
Aklıma takılan bir soruyu sormadan edemeyeceğim: Van Üniversitesi rektörü Yücel
Aşkın hakkında soruşturmayı başlatan DGM yerine yetkili Ağır Ceza Mahkemesi
başsavcı vekili Muharrem Morgül; sonradan dosyayı devralan aynı mahkemenin savcısı
Ferhat Sarıkaya. Savcının talebi üzerine, yetkili Ağır Ceza Mahkemesi'nin hâkimi
7 saat dosyayı inceleyip, tutuklama kararı veriyor. Bu tutuklama kararına 4.
Ağır Ceza Mahkemesi'nde itiraz ediliyor. Mahkeme Reisi ve iki üye tutuklama
kararını kaldırmıyor. Eğer, konu laik-antilaik çatışması ise, devletin iki savcısı
(Muharrem Morgül ve Ferhat Sarıkaya) ile tutuklama kararı veren yetkili Ağır
Ceza Mahkemesi üyesi hâkim ve tutuklama kararını kaldırmayan 4. Ağır Ceza Mahkemesi
Reisi ile diğer iki üye, toplam 6 yargı mensubu, laik cumhuriyete karşı cephede
mi yer almış oluyor?
Nazlı Ilıcak/Bugün