Bakanlar Kurulu toplantısı sona erdi, İşte Arınç'ın açıklamaları/ Video

Başbakanlık Merkez Bina'da düzenlenen Bakanlar Kurulu toplantısı sona erdi.

Kaynak : Anadolu Ajansı
Haber Giriş : 28 Ocak 2013 19:05, Son Güncelleme : 27 Mart 2018 00:42
Bakanlar Kurulu toplantısı sona erdi, İşte  Arınç'ın açıklamaları/ Video

Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, ''Terörizmin finansmanının önlenmesi hakkında bir kanun tasarısını öncelikli görüyoruz. Bildiğiniz gibi geçtiğimiz hafta komisyondan geçmişti. Bu hafta getirilmesi mümkün görülmedi, ama önümüzdeki hafta salı gününden itibaren Terörizmin Finansmanının Önlenmesi Hakkında Kanun Tasarısı'nın da Meclis'te görüşülmesi için AK Parti grubu olarak çaba gösterilecektir'' dedi.

Arınç, ''Türk Silahlı Kuvvetleri bunu kendi içerisinde düzenler, absorbe eder. Dolayısıyla Korgenarel Nusret Güner'in emekli olmasıyla yerine geçecek başka bir kimse kalmadığı iddiası çok yanlış ve çok olumsuz bir iddiadır. Günü geldiğinde, diyelim ki önümüzdeki Ağustos ayında bir atama yapılacak olsa komuta kademesi içerisinde hükümetimizin de uygun göreceği şekilde bir tercih ve atama söz konusu olabilir'' dedi.

Sözleşmeli personel sorusuna cevap verdi;

video

Başbakan Yardımcısı ve Hükümet Sözcüsü Bülent Arınç, ''Her göreve atanacak güçlü generaller, amiraller bulunabilir. TSK, bunu kendi içinde düzenler, absorbe eder. Dolayısıyla, 'Oramiral Nusret Güner'in emekli olmasıyla yerine geçecek başka bir kimse kalmadı' iddiası çok yanlış ve çok yersiz bir iddiadır. Günü geldiğinde diyelim ki, önümüzdeki Ağustos ayında bir atama yapılacak olsa komuta kademesi içinde Hükümetimizin de uygun göreceği şekilde bir terfi ve atama sözkonusu olabilir''dedi.

Başbakan Yardımcısı Arınç, Bakanlar Kurulu toplantısının ardından, Başbakanlık Merkez Bina'da basın toplantısı düzenledi. Bakanlar Kurulu toplantısının gündemine ilişkin değerlendirmelerde bulunan Hükümet Sözcüsü Arınç, açıklamalarının ardından gazetecilerin gündemdeki konularla ilgili sorularını cevapladı. Arınç, bir gazetecinin Deniz Kuvvetleri Komutanlığı'nda görevli Oramiral Nusret Güner'in istifasını ve Deniz Kuvvetleri'nde yeni atama için sıkıntı yaşanabileceği yönündeki yorumları hatırlatması üzerine, Türk Silahlı Kuvvetleri'nin Türkiye'nin önemli bir kurumu olduğunu belirterek, ''TSK'nın güçlü olması, disiplinli olması asıldır. Ona yöneltilecek eleştiriler, belki içerisinde bulunan ve bazı olumsuz hadiselerle ismi geçen kişilerin yargı önünde hesap vermesiyle ilgilidir ama o kişileri eleştirirken tüm kişileri eleştirmek doğru değil. Çünkü bulunduğu coğrafyada hem de geleneksel olarak TSK'nın güçlü, her zaman göreve hazır olması gerekir'' diye konuştu.

Oramiral Nusret Güner'in görevinde başarılı bir subay olduğunu; Deniz Kuvvetleri Komutanı olmasının da kuvvetle muhtemel olduğunu kaydeden Başbakan Yardımcısı ve Hükümet Sözcüsü Arınç, ''Ancak kendisinin emekliliğini istemesi tamamen bireysel düşünceye ve karara dayanmaktadır''dedi.

-''Bunu saygıyla karşılıyorum''-

Geçtiğimiz günlerde İzmir Ağır Ceza Mahkemesi'nde açılan bir davanın iddianamesinin kabul edildiğini hatırlatan Arınç, ''Şimdi bu davanın iddianamesinde, sayın komutanımızın evladına karşı çok çirkin, çok edepsiz, çok büyük bir suç işlendiği yazılı. Dolayısıyla zannediyorum ki, sayın komutan TSK'da şerefli bir görev yaparken, böylesine alçakça bir komplo karşısında kalmış olmasını haysiyetine yedirememiş olmalı ve emekliliğini bu sebeple istemiş olmalı'' dedi.

Arınç, Deniz Kuvvetleri'nde başka üst düzey komutan istifalarının olduğu yönündeki iddialar konusunda da ''Onlar hakkında bilgi sahibi değilim. Ancak o davanın iddianamesinde sayın komutanla ilgili de bir bölüm vardır. Şahsıyla ilgili suçlayıcı bir ifade yok. Aksine olayın tertipçilerinin ona yönelik böyle bir komplo haline getirilmiş organizasyonlarından bahsediyor. Demek ki haysiyet ve şerefine düşkün olan bir insan böyle bir iddianamede çirkin bir şekilde yer almayı kendisine yedirememiş kabul ettirememiş olmalı. Ben bunu saygıyla karşılıyorum'' değerlendirmesinde bulundu.

-'''Her göreve atanacak güçlü generaller, amiraller bulunabilir''-

TSK'da kimin hangi göreve geleceğinin Yüksek Askeri Şura kararlarıyla tespit edildiğine dikkati çeken Hükümet Sözcüsü Arınç, yakın zaman önce Genelkurmay Başkanı Işık Koşaner ve bazı kuvvet komutanlarının emekliliklerini istemeleri üzerine, Hükümet'in atama sistemini çalıştırarak, yeni komuta kademesini şekillendirdiğini hatırlattı.

Arınç, sözlerini şöyle sürdürdü :

''Her göreve atanacak güçlü generaller, amiraller bulunabilir. TSK, bunu kendi içinde düzenler, absorbe eder. Dolayısıyla, 'Oramiral Nusret Güner'in emekli olmasıyla yerine geçecek başka bir kimse kalmadı' iddiası çok yanlış ve çok yersiz bir iddiadır. Günü geldiğinde diyelim ki, önümüzdeki Ağustos ayında bir atama yapılacak olsa komuta kademesi içinde Hükümetimizin de uygun göreceği şekilde bir terfi ve atama sözkonusu olabilir.''

-''TSK, komuta kademesinde herhangi açığa düşecek bir zafiyetin içinde değildir''

Başbakan Erdoğan'ın geçtiğimiz günlerde katıldığı bir televizyon programında tutuklu subaylarla ilgili yaptığı değerlendirmelere atıfta bulunan Arınç, ''Bu, işin bir başka boyutudur. Ancak şu haliyle bile TSK, komuta kademesinde herhangi açığa düşecek bir zafiyetin içinde değildir. Sayın Genelkurmay Başkanımız da kuvvet komutanlarımız da bu eksikliklerin ne şekilde giderileceğini çok iyi biliyorlar. Biz buna inanıyoruz'' dedi.

Başbakan Yardımcısı Arınç, bir gazetecinin, Başbakan Erdoğan'ın, tutuklu subayların durumuyla ilgili bir yasal düzenleme yapılacağına ilişkin sözlerini anımsatması üzerine, ''MİT Müsteşarı'nın yargılanması konusundaki 'izin' şartı getiren düzenlemeye benzer, yeni bir düzenleme mi yapılacak-'' sorusu üzerine, şu değerlendirmeyi yaptı:

''Belli suçlamalar ve ithamlar için esasen, her görevde bulunan kamu görevlileri için bir süzgeç bulunmaktadır. Bu sadece MİT mensupları için değil. Bir vali için, hatta bir memur için bile... Ama bazı iddia ve ithamlar da 250'inci madde kapsamında böyle bir ön izne ihtiyaç duymadan savcılar tarafından soruşturulabiliyor veya dava açılabiliyor. Bugünkü Bakanlar Kurulu toplantısında herhangi bir yasal düzenleme yapma gereği hiçbir şekilde konuşulmadı buna ihtiyaç da duyulmadı.''

-''Özgürlükçü bir anlayışla olaya bakabilseler...''-

Geçen yıl Parlamento tatile girmeden hemen önce 3'üncü yargı paketi olarak anılan düzenlemenin kabul edildiğini hatırlatan Arınç, sözlerini şöyle sürdürdü:

''Esasen o yargı paketinin çıkarılmasının tek amacı da haksız tevkiflerin, uzun tutuklulukların bir şekilde asgariye indirilmesiydi. Yani tutuklama talebinin de gerekçeli olması, tahliyenin ret isteğinin ve kararının da gerekçeli olması gibi veya diğer bazı hususlar gibi. Ama unutmayalım biz hangi kanunu yaparsak yapalım sonunda söz bağımsız yargının. Yargılar, savcısıyla hakimiyle karar verebiliyorlar. Sadece onlara karşı itiraz yolları eğer ana hüküm verilmişse temyiz yolları açık olabiliyor. Benim söylemek istediğim sayın Başbakanımızın da belki konuşmasında dikkati çektiği konu, yargının, bu yazılı hukuk karşısında tutuklamaların istisnai ama serbest yargılamaların kural olduğunu bir kere daha yargıya hatırlatmaktan ibaret. Yoksa onları mecbur kılıcı bir düzenleme yapmak da mümkün değil. Yani bugün yargıda görev alanlar, eğer özgürlükçü bir anlayışla olaya bakabilseler, bugünkü sıkıntılarımızın çoğundan kurtulurduk diye düşünüyorum.''

Başbakan Yardımcısı ve Hükümet Sözcüsü Bülent Arınç, ''Abdullah Öcalan ile görüşmek üzere henüz bir milletvekili veya grubuna izin verilmemiştir. Bu izin verilmeyeceği anlamına gelmez. Adalet Bakanlığı, kendisine yapılan başvuruları incelemektedir. Kararını elbette bildirecektir'' dedi.

Arınç, Bakanlar Kurulu toplantısının sona ermesinin ardından gazetecilere açıklamalarda bulundu, soruları yanıtladı.

Bir gazetecinin ''BDP'li bir heyetin İmralı'ya gitme talebi vardı. Bu talebe henüz yanıt gelmedi. Yanıt gelememesi sürecin kesintiye uğradığı şeklinde de yorumlandı. Bu izne ilişkin yeni bir gelişme var mı-'' şeklindeki sorusunu yanıtlarken Arınç, ceza infaz kurumlarındaki hükümlü ve tutukluların ne şekilde ziyaret edileceğine ilişkin düzenlemeleri hatırlattı.

Milletvekillerinin ceza infaz kurumlarındaki yaşam şartlarını yerinde görmek, tespitlerde bulunmak, inceleme yapmak veya hükümlü ve tutuklularla ilgili görüşmelerde bulunmak amacıyla yaptıkları taleplerin ceza infaz kurumu idaresine bilgi vermek koşuluyla yerine getirildiğini dile getiren Arınç, Ziyaret Yönetmeliği'nin 40. maddesi uyarınca milletvekillerinin hükümlü ve tutuklular ile açık ziyaret şeklinde görüşebileceğini söyledi. Ancak terör ve örgütlü suçlardan tutuklu ve hükümlülerin milletvekilleri tarafından ziyaret edilmelerinde Bakanlığın yazılı izni arandığına işaret eden Arınç, şöyle konuştu:

''Abdullah Öcalan ile görüşmek üzere henüz bir milletvekili veya grubuna izin verilmemiştir. Bu izin verilmeyeceği anlamına gelmez. Adalet Bakanlığı, kendisine yapılan başvuruları incelemektedir. Kararını elbette bildirecektir. Ancak bildiğiniz gibi Abdullah Öcalan ile birlikte aynı suçlardan, aynı hükümden infazı gerçekleştirilen başka hükümlüler de bulunmaktadır. Bunlardan 3 tanesi, yakın akrabalarıyla görüşme talebinde bulunmuş ve kendilerine izin verilmiştir. Bugünkü hava şartları içerisinde bu ziyaretin gerçekleşip gerçekleşmediğini şu anda tetkik etmedim. Ama eğer hava şartlarında bir olağanüstülük yoksa Öcalan ile birlikte hükümlülüğünü geçiren 3 tane hükümlüye akrabalarını ziyaret imkanı verilmiştir. Umarım onlar da bu ziyaretlerini şu ana kadar yapmış durumdadırlar.''

-''Bu, ırkçı bir tutumdur''-

CHP milletvekili Birgül Ayman Güler'in bugün TBMM'de düzenlediği basın toplantısında daha önceki sözlerini savunduğunun belirtilmesi üzerine Arınç, Güler'in Parlamento'da yaptığı konuşmayı üzüntü ve şaşkınlıkla izlediğini söyledi. Arınç, ''Kendisinden özür dilemeyi gerektiren hiçbir şey yok. Aslında onun aymazlığı bu noktada, kendisinin özür dilemesi gerekirken, partisinden özür dilemesi gerekirken topu başkalarının üzerine atmasıdır'' dedi.

Güler'in konuşmasında ısrarcı olduğunu dile getiren Arınç, bir bilim kadını olarak Güler'in yaptığı tariflerin hiçbir geçerliliği olmadığını belirtti. Güler'in o gün ''Kürtler ve Türkleri eşit görmek mümkün değil, siz bana bunu zorlayamazsınız'' dediğini ifade eden Arınç, şunları kaydetti:

''Bu, ırkçı bir tutumdur. Birilerinin tarifi ile faşist bir tutumdur. Asıl olan Sayın Genel Başkan Kılıçdaroğlu'nun ve partinin bütününü ifade edecek milletvekillerinin bu konuşma karşısında hangi tarafta olduklarıdır. Sayın Genel Başkan'ın bugüne kadar kamuoyunu tatmin edecek bir açıklaması olmadığına göre ve Meclis'teki görünen manzara 30'a yakın milletvekili ile aynı kanaat çılgınca alkışlanmak suretiyle paylaşıldığına göre CHP içerisinde bir eski bir yeni CHP ayırımının veya bir sosyal demokrat parti, ırkçı parti görüntüsünün adeta yaşanmakta olmasıdır. Sayın Kılıçdaroğlu, böyle tavsiyelerle temennilerle güzel dileklerle bir yere gidemez. Bu, bence bir ayrışma noktası, bir kırılma noktasıdır. CHP, bugün hangi safta bulunmaktadır, hangi düşünceye sahiptir, milletimize hangi düşüncesini dayatmaya çalışmaktadır. Çünkü Sayın Güler'in sözünün hemen arkasından 'Biz, meşru müdafaa durumundayız, saldıracağız' sözünü nereye oturtmak gerekiyor. Bu CHP'nin sorunudur. CHP'nin, Sayın Güler'in konuşması sadece kendi grubundan değil, MHP'den de çılgınca bir alkış aldığına göre bu iki partinin birbirinden farkı nedir, bunu da kamuoyuna açıklaması gerekir diye düşünüyorum.''

-''Din adamı ihtiyaçlarını, farklı yöntemlerini karşıladık''-

Arınç, İstanbul'daki ruhban okuluyla ilgili bir çalışmanın olup olmadığının sorulması üzerine, azınlıkların, farklı inanç gruplarının, cemaat vakıflarının, Lozan Antlaşması'yla teminat altına alınmış bütün haklarının takibinin çok ciddi biçimde yapıldığını söyledi. 160 civarındaki azınlık vakfının resmen kabul edilmesi, bunlardan birinin temsilcisinin Vakıflar Meclisi'nde yer alması ve müracaat edenlerinin belgeleri yeterli olduğu taktirde kendi gayrimenkullerinin tekrar iadesi noktasında çok önemli adımlar atıldığını anlatan Arınç, hem farklı inanç gruplarının başında bulunan dini temsilcilerin hem de cemaat vakıflarının ''Bu hükümet bizi insan yerine koydu. Biz, bu hükümet sayesinde bu ülkede yaşadığımız için çok mutlu olduğumuzu düşünüyoruz. Bütün haklarımız bize anayasal haklar olarak veriliyor, bundan dolayı hiçbir şikayetimiz yok'' dediğini vurguladı.

Ruhban okulunun açılmasının geçmişten bu yana konuşulan ve tartışılan bir konu olduğuna işaret eden Arınç, Heybeliada Ruhban Okulu'nun kapatılması üzerinden 40 yıldan fazla bir zaman geçtiğini hatırlattı.

Dini inancın ve vicdan özgürlüğünün mutlak olduğuna inandıklarını anlatan Arınç, sayıları ne olursa olsun din eğitimi ve öğretiminin bir ihtiyaç olduğunu söyledi. Arınç, şu değerlendirmeyi yaptı:

''Eğer kendi dindarlarına, kendi mensuplarına dinlerini öğretecek din adamları yetiştirmek istiyorlarsa buna bizim 'hayır' dememiz mümkün değil. Ancak, Anayasa Mahkemesi'nin kararı karşısında bugüne kadar pek çok konuda atılmış adımların tatminkar olmaması sebebiyle Heybeliada Ruhban Okulu açılamamış olabilir ama bunun dışında yüzde 99 her konuda haklı taleplerini karşıladık. Hatta ben işin içerisinde olduğu için biliyorum, Heybeliada Ruhban okulu açılmamış olmakla birlikte din adamı ihtiyaçlarını farklı yöntemlerini karşıladık. Mesela, Saint Sinod Meclisleri'ni toplayamıyorlardı, bunu toplamaları için Türkiye dışında gelecek din adamlarına vatandaşlık verdik, sayısı 6'dır. Ancak onlar Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı oldular, bizim özel istisnai hükmümüzle ve Saint Sinod Meclisi'ni toplayabildiler. Bugün de ne isterlerse bu konuda yapabiliyoruz, kendi imkanımız içerisinde olmakla birlikte. Son olarak gazete çıkan konu yeni değildir. Biz bu konu üzerinde çalışıyoruz ve meseleye din ve vicdan özgürülüğü bakımından, farklı inanç gruplarının azınlıklarının, dini ihtiyaçlarının giderilmesi bakımından da olumlu yaklaşıyoruz. Ancak olabilirliği farklı bir konu.''

-''Bir avuç Müslüman azınlığa reva görülen bu tutumu da kabul etmemiz mümkün değildir''-

Türkiye samimi bir gayret içerisindeyken Batı Trakya Türklerinin ibadet özgürlüklerine, vakıf kurmalarına, gayrimenkul edinmelerine yönelik uygulanan kısıtlayıcı tedbirlerin kendilerini fevkalade üzdüğüne dikkati çeken Arınç, Yunanistan'da pekçok derneğin ismindeki Türk kelimesinin yasaklandığını vurguladı. AB Adalet Divanı ile AİHM'den bunu ortadan kaldıracak pekçok karar çıkmasına rağmen AB üyesi Yunanistan'ın tutumunu sürdürmeye devam ettiğini belirten Arınç, en sonunda maalesef 240 din öğretmeni atanmasına dair bir yasanın Yunanistan Parlamentosu'ndan çıktığını ifade etti. Batı Trakya'da hükümetin atadığı 2 müftü, cemaatin seçtiği 2 müftü bulunduğunu hatırlatan Arınç, ''Buna karşılık yasal haklarımızı kullanarak bizim müftülerimizi atadık ama Yunan Hükümeti bizim müftülerimizi kabul etmiyor. Şimdi de kendi atadıkları müftülerin emrinde görev yapmak üzere atamayla öğretmen tayin ediyorlar, cemaatin haklarını ellerinden alıyorlar'' dedi.

Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu'nun Yunanistan Dışişleri Bakanı ile görüşerek bunun çok yanlış, hasmane bir tutum olduğunu ifade ettiğini ve ''Türkiye'deki patriği de biz atamış olsak, şuradaki şuradaki görevlileri de biz seçmiş olsak bunu kabul eder misiniz- 'Hayır.' Sizin yaptığınız ne peki-'' dediğini, Yunanistan'ın da ''Biz, bunu bir daha gözden geçirelim'' dediğini aktardı.

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın Yunanistan Başbakanı'nı arayarak, bunun Parlamento'dan geçmemesi, geçmiş ise Cumhurbaşkanı'nca iade edilmesi konusunda da tavsiyede bulunacağını anlatan Arınç, ''Bizim Türkiye'de yaptıklarımıza bakarak Yunanistan'da Türk ve Müslüman azınlığa yapılanları yanyana getirmek mümkün değildir. Hükümetimizin bir kararı şudur, insan hakları ne ise özgürlükler ne ise burada mukabele şartını aramadan biz gereğini yapacağız. Ama bizim bu kadar yaptığımız işin karşılığında Batı Trakya'da yaşayan bir avuç Müslüman azınlığa reva görülen bu tutumu da kabul etmemiz mümkün değildir. Öncelikle bizden Heybeliada Ruhban Okulu'nun açılmasını isteyenler, bir de bu tarafa baksınlar, ondan sonra bu taleplerinde kendilerini ciddi bulalım'' diye konuştu.

-Sözleşmeli personelin kadroya geçirilmesi-

Arınç, sözleşmeli personelin kadroya alınmasına yönelik çalışmalara ilişkin soruyu yanıtlarken, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik'in Bakanlar Kurulu'na yaptığı sunumun üzerinde daha çok çalışılması ve çalışma hayatının taraflarıyla da işbirliği yapılması gerektiğini söyledi. Arınç, şunları kaydetti:

''Bütün bunlar içerisinde kıdem tazminatı önemli bir konudur, çalışma süreleri önemli bir konudur, kadroya geçmek önemli bir konudur, istihdamı artırmak önemli bir konudur. Türkiye, demokratik ülkelerdeki çalışma şartlarından farklı olarak daha bonkör davranacak bir ülke değil. Bu şartlar, bu sözleşmeliler konusuna bakarken biraz da İngiltere'ye bakmamız lazım, Avrupa ülkelerine bakmamız lazım. Bizdeki şikayetlerin oralarda çok daha fazla olması gerekir ama oralarda bu sistem belli ölçülerde yerleşmiş durumda. Sorduğunuz konuya ilişkin olarak söyleyeyim: Onlara şu aşamada verilecek bir cevabımız yok. Onları bütünüyle ele aldık, bütünüyle de sonuçlandırmak istiyoruz. Umarım bundan sonraki Bakanlar Kurulu toplantılarında, hemen önümüzdeki değil, belki ondan sonraki toplantıda konu hakkında bir çözüme varacağız.''


TOPALNTI SONA ERDİ

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan başkanlığında, Başbakanlık Merkez Bina'da düzenlenen Bakanlar Kurulu toplantısı sona erdi.

Toplantı yaklaşık 6 saat sürdü.

Kabine revizyonuyla bakanlığa atanan İçişleri Bakanı Muammer Güler, Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı, Sağlık Bakanı Mehmet Müezzinoğlu, Kültür ve Turizm Bakanı Ömer Çelik'in ilk kez katıldığı Bakanlar Kurulu toplantısı saat 11.50'de başlamıştı.

Bu arada Kültür ve Turizm Bakanı Ömer Çelik, Bakanlar Kurulu toplantısı için geldiği Başbakanlık'ta gazetecilerin yanına gelerek teşekkür etti.

TOPLANTIYA VERİLEN ARADA ERGİN VE AVCI KISA SÜRE BAŞBAKANLIK'TAN AYRILARAK BİR SÜRE SONRA GERİ DÖNDÜ

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan Başkanlığında toplanan Bakanlar Kurulu Toplantısı'na verilen arada yeni Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı ve Adalet Bakanı Sadullah Ergin toplantıdan ayrıldı. Ergin ve Avcı bir süre sonra Başbakanlık binasına geri döndü.

Bakanlar Kurulu toplantısı Başbakanlık Merkez Bina'da devam ediyor. Toplantıya yemek arası verildiği sırada Milli Eğitim Bakanı olarak yeni atanan Nabi Avcı Merkez Bina'dan ayrıldı. Yürüyerek Milli Eğitim Bakanlığı'na doğru giden ve çevrede gördüğü bazı kişilerle konuşan Bakan Avcı daha sonra Milli Eğitim Bakanlığı'nın yakınında bulunan bir araca bindi. Bakan Nabi Avcı'nın ardından ise Adalet Bakanı Sadullah Ergin de toplantının yapıldığı Merkez Bina'dan ayrıldı. Ergin ve Avcı bir süre sonra Başbakanlık binasına geri dönerek toplantıya katıldı.

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber