Turizm Bakanlığı, müteahitlere hakedişlerini ödemek için zorunlu bağış uygulaması getirdi. Bürokrat C. Çelebi ile müteahitler arasındaki konuşmaları okumak için tıklayın.
Turizm Bakanlığı, müteahitlere hakedişlerini ödemek için zorunlu bağış
uygulaması getirdi. Bürokrat C. Çelebi ile müteahitler arasındaki konuşmaları
okumak için tıklayın.
Maliye Bakanlığı, kaynak yaratmak için getirdiği ek vergiler nedeniyle Anayasa Mahkemesi'nin iptalleriyle boğuşurken, Kültür ve Turizm Bakanlığı işin kolayını buldu. Bakanlık, kaynak yaratmak için "zorunlu bağış" formülünü devreye soktu. Zorunlu bağış adı altında müteahhitlerin hakedişlerinden kesinti yapan bakanlık, kesinti oranı için de müteahhitlerle sıkı bir pazarlığa oturdu.... Devlet adına masaya Döner Sermaye İşletmeleri Merkez Müdürlüğü'nün (DÖSİMM) Genel Müdür Vekili Cesim Çelebi oturdu. Karşısına da Turizm Bakanlığı'na restorasyon işi yapan 30 müteahhit... Müteahhitler 33 trüyon 930 milyarlık hakedişlerini istedi... Bakanlık önce "Para yok" gerekçesiyle müteahhitlere "Olmaz" dedi. Ancak, sonra 18.2 trilyonluk hakedişi ödemek için yüzde 10 bağış yapmaya zorladı. Ve kıran kırana "zorunlu bağış pazarlığı" başladı. Pazarlık sırasında son derece ilginç diyaloglar da yaşandı. Bazı müteahhitler "intihar edecek noktada" olduğunu söylerken, bazı müteahhitler "ticari düşünelim" diyerek, zorunlu bağışa razı olmaktan başka çare olmadığını söyledi. Sonuçta 33 trilyon 930 milyarlık hakedişin ilk dilimi olarak 18.2 trilyon lira müteahhitlere ödendi. Ancak bu paranın 1.8 trilyon lirası, müteahhitlerden kesilip bağış olarak DÖSİMM'e aktarıldı.
Bürokrat Cesim Bey: Çok sıkılıyorum
Bağış pazarlığının bant kayıtlarına göre, 30 civarındaki müteahhitle Cesim Çelebi arasında şu diyaloglar geçti: (Diyaloglarda "CÇ" rumuzu Cesim Çelebi'yi, M ise değişik müteahhitlerin sözlerini gösteriyor...)
CÇ: (...)Geçen toplantıdaki arkadaşlarla almış olduğumuz karar, bağış yapılması konusunda. Bağış yapan firmaların paralarının tamamının ödenmesi şeklinde bir yorum var. Yüzde 10, yüzde 5 veya neyse o indirimi kabul ederiz. Bu kararı ben makama ilettim(...) Hiç olmazsa bugün itibariyle saymanlığa intikal etmiş 18 trilyon 299 milyarlık borcumuzu bitirelim. Bunun için de makamdan onay almam lazım(...) Ben sıkılıyorum çünkü, dikkat ederseniz net konuşamıyorum ve sıkılıyorum açık konuşamıyorum(..) isterseniz bir kağıt dolaştıralım. Katılan firmalar...
M1: Müteahhide hırsız üçkağıtçı denir genelde kabul gören görüş bu. Bizim de içimizde çürükler, yanlışlar var. Ama çoğumuz özyeriyle çalıştık, paramızı harcadık. Devlet bizim yaptığımız hizmetleri kullanıyor. Fakat biz faiz ödüyoruz. Geçen ay 30 milyar 88 milyon faiz ödedim. Sizin hakedişlerinizi teminat göstererek bankadan 100 milyar para aldım. Bugün bana bu parayı ödemezseniz ben günde 500 milyon faiz ödüyorum. Bittik, fakirleştik.
CÇ: Alacaklı daima haklıdır. Sizin buraya gelip üzgün durmanız bile bizi rahatsız ediyor. Biz bunu bir an önce temizlemek istiyoruz. Bir an önce makul ölçüler içerisinde bunu çözmek istiyoruz.
"Yemin ediyorum, intihar ederim"
M4: Şerefimle yemin ediyorum önümüzdeki hafta Pazartesi salı resmi kayıttan sonra intihar ederim. Sıfırlanmış durumdayım.
M6: Lafı fazla uzatmadan bu bağış miktarını, yani makul ölçüyü konuşalım.
M8: Bu konuşulan 2002'ler için midir, yoksa hepsi için midir? 2003'e sirayet eden işler var. Herkesin kafasında bu soru var.
CÇ:Bana söylenen bağış yüzde 10'dan aşağı olmaz.
M7:Adı bağışsa şimdi bağış gönüllü bir şey Cesim Bey. Şimdi bu bağış olmuyor o zaman bu şey olur efendim. Bunun adı ne? Bu bağış değil. Bu rüşvet değil.
CÇ: Ben daha fazla yoruma girmek istemiyorum.
M7: En azından bunun bir resmiyeti olsun.
M9: Bizim alacaklarımız KDV'li. KDV'nin de bağışını yapmayalım.
M1: Verginin vergisi mi olur?
CÇ: Hallolur hallolur.
M10: İmza atmayalım arkadaşlar.
M12: Cesim Bey gönlümüzden geçen yüzde 3.
CÇ: Ben pazarlığı sevmem. Ben bilmiyorum. Ben bana dedikleri sözü söylüyorum."
M17: Devlet başka ne bekliyor? Cebimde 4 milyon vardı. Cesim Bey yüzde 5'i kabul etmezdim ama arkadaşların ağzından çıktı.
M12: Yüzde 5 iyi Cesim Bey. Yazıp verelim.
CÇ: Ben gittim inanın, konuştum ama... Yüzde 10 çerçevesinde bir karar oldu. Bu olaya yoğunlaştık(...) Ben üzülüyorum sıkılıyorum çünkü sizin karşınızda ben daha şey durmak istiyorum....
M11: Şöyle olabilir mi? Herkesin parasından 100 milyar parayı düşelim. Size uyar mı?
CÇ: İnan ki uymaz...
"Makama yüksek rakam mı"?
M19: En son rakam 1 trilyon. İkinci öneri bu. (Bu noktada müteahhitler arasında bu rakamın yüzde kaça geleceği konusunda tartışma çıkıyor.)
CÇ: Yüzde 7'yi almayın. Ben sizi kurtarmaya çalışıyorum
M1: Efendim Bakan Bey tek tek oturup çetele tutacak değil herhalde.
CÇ: Ben yapıp veririm...
M6: Şimdi Cesim Bey'in söylediği bir nokta var bunun hiçbiriniz anlamıyorsunuz. Yüzde 3 zaten hepimizin devlete ödediği KDV. Cesim Bey
diyor ki, KDV'siz yüzde 7 olacak. Ama ben gidip yüzde 10 diyeceğim ki diyor Cesim Bey, elim güçlü olsun... Yani burada ince nüans kullanıyor.
M8: Cesim Bey, yani yüzde 7 keseceksiniz ama makama diyeceksiniz ki, "Yüzde 10 kestim" öyle mi?
(Bütün müteahhitler hep bir ağızdan konuşup, birbirlerine hesaplamayı anlatıyorlar.)
M4: (Sesini duyurmaya çalışıyor.) Cesim Bey, siz (makama) yüksek rakamla giderseniz... (Yanındakine) Yüksek rakamla gitmesin yaa...
CÇ: Siz kafanızdaki şeyi söyleyin, o da bir şey desin.
M1: Ben bakan olsam yüzde 1 de kabul etmem. Herhalde bu bakan beyin kafasında yaratılan imajdan kaynaklanan bir olay. Biz de bunu kabul edersek, hakkımızdaki bu imajı kabul etmiş olacağız. Dedikoduları kabul etmiş olacağız. (Toplantı kesiliyor)
M1: Yaratılan imajın sonucu bu. Ya yüzde 7'yi kabul edecektik ya da hiçbir şeyi kabul etmeyip, "biz mahkemeye gidiyoruz" diyecektik.
Vatan Gazetesi