Yeni üniversiteler açılsın mı, açılmasın mı?
Hükümet ile YÖK'ün arasındaki gerginlik konularına bir yenisi daha eklendi.
Türban ve ÖSS katsayılarından sonra şimdi bir de yeni üniversiteler konusunda
kıyamet kopacak.
Hükümetin erken seçim bombası olarak gördüğü 15 artı 10 üniversiteye, YÖK hiç
sıcak bakmıyor. Sadece 4'üne vize verdi. Bu da hükümetin hiç hoşuna gitmedi.
Mevcut yasalara göre, üniversiteler hükümetin önerisi ve TBMM kararıyla kuruluyor.
Öğretime başlama iznini ise YÖK veriyor.
Görünen o ki YÖK istese de, istemese de AKP olası bir erken seçimi göz önünde
bulundurarak 20 ile 25 arasında bir üniversitenin kuruluş kanununu TBMM'den
geçirecek. Sonra tıpkı türban ve katsayılar konusunda olduğu gibi topu YÖK'e
atacak.
Kamuoyuna da, "Bakın görüyorsunuz, bu YÖK her şeye karşı çıkıyor. Önce
türban ve katsayılar, şimdi de üniversite" mesajı verecek. O da yetmeyecek,
Başbakan Erdoğan, gördüğü her kamera ve mikrofona YÖK'ü şikâyet edip, "Bunlar
eğitime de, bilime de, çağdaşlığa da karşı" diye sadece YÖK'ü değil, üniversiteleri
de hedef tahtası haline getiren söylemlerde bulunacak.
Yeni üniversitelere karşı mıyım? Kesinlikle hayır. Altyapıları iyi kurulduğu
takdirde istenildiği kadar açılabilir. Çünkü hem üniversite sayımız hem de yükseköğrenimdeki
okullaşma oranlarımız AB ortalamalarının çok altında.
Yeni üniversitelere karşı çıkanlar, zaten şimdiki üniversitelere hoca, kaynak
bulunamazken, mezunları işsiz gezerken, yenilerine ne gerek var diyerek, kestirip
atıyorlar.
Oysa ODTÜ barakalarda, Hacettepe gecekondularda, Anadolu'daki üniversitelerin
pek çoğu da bir rektör ve bir mühürle kurulmuştu. Ama şimdi çok önemli bir bölümü,
dünya standartlarında. İyi ki de o zaman açılmışlar.
Dünle bugün arasındaki fark ise AKP'nin olaya yaklaşım tarzı. Daha önceki hükümetlerin
hemen hemen hiçbirinin YÖK'le ya da üniversitelerle böylesine kavgası olmadı.
Türbanlılara, "Biz iktidara geldiğimizde, rektörler size selam duracak"
diyen Erbakan'ın başbakanlığı döneminde bile.
Üniversitelerin çok önemli bir bölümü Demirel dönemlerinde kuruldu ve o tam
anlamıyla bir üniversite sevdalısıydı. Katkısı manevi de olsa, şu anda bile
en üst düzeyde. Peki AKP üniversiteler için, kavganın ötesinde ne yaptı? Koskocaman
bir hiç.
Eğer bu konuda bügüne kadar yaptıklarını referans olarak kabul edecek olursak,
örneğin hazırladığı taslakları, araştırma fonlarına el koymasını, Van'da yaşananları,
kadroların dondurulmasını... Tüm bunlar bir araya geldiğinde maalesef, yeni
üniversitelere ve bu konudaki ısrarlara sıcak bakamıyoruz.
Bu samimi isteklerin arkasında, iddia edildiği gibi gizli gündem var mı? Kesinlikle
hayır diyemiyoruz. Çünkü yeterince bilgilendirilmiyoruz...
Hükümet, bu konuda kamuoyu desteğini arkasına almak istiyorsa, her şeyden önce,
mevcut üniversitelerle arasını düzeltmesi gerekiyor.
Çünkü, açılması düşünülen üniversitelerin hepsi, mevcut üniversitelerin bir
parçası, eğer onların desteği olmazsa, TBMM'den istediği kadar kanun çıksın,
hayata geçmeleri ve kısa sürede toparlanmaları mümkün değil.
Yani ben yaptım oldu mantığı, belki pek çok konuda yol kat edilmesine olanak
sağlayabilir. Ama eğitimde özellikle de yeni üniversitelerin kurulması aşamasında
ters teper. Yapanların elinde kalır. Daha da beteri, onarılması güç tatsızlıklar
doğurur.
Özetin özeti: Mevcut üniversiteler gibi yeni açılacaklar da Türkiye'nin geleceği.
Hiç olmazsa bu konuda ortak bir noktada buluşalım..
abbas güçlü/milliyet