BASK'dan Telekom'a tepki
Resul Akay, yaptığı açıklamada Anayasa'nın 167'inci maddesinin birinci fıkrasını
hatırlatarak, tepkilerini şu metinle belirtti. ?Devlet, para, kredi, sermaye,
mal ve hizmet piyasalarının sağlıklı ve düzenli işlemelerini sağlayıcı ve geliştirici
tedbirleri alır, piyasalarda fiili veya anlaşma sonucu doğacak tekelleşme ve
kartelleşmeyi önler.?
Türk Telekom'un yüzde 55'lik hissesinin blok halinde satılması ile telekom piyasasında
fiili bir tekelleşme ve kartelleşme kaçınılmaz olacaktır. Kaldı ki, Anayasa
Mahkemesi 5189 sayılı Kanunun iptali ve yürütmesinin durdurulmasına ilişkin
başvuruyu düne kadar ele almamak suretiyle görevini ihmal etmiştir. Bilindiği
üzere 5189 sayılı Kanun, 2 Temmuz 2004 tarihinde yürürlüğe girmiş, Anayasa'ya
aykırı olduğuna dair iptal başvurusu da 23 Temmuz 2004 tarihinde CHP tarafından
Anayasa Mahkemesi Başkanlığına yapılmıştır. Türk Telekom'un özelleştirilmesine
ilişkin ihale 1 Temmuz 2005 tarihinde yapılmıştır. Anayasa Mahkemesi bu ülkede
görev yapmıyor gibi hareket ederek 5189 sayılı Kanunla ilgili iptal başvurusunu
karara bağlamak için sorumluluğunun gereğini yerine getirmemiştir. Anayasa Mahkemesi,
2 Temmuz 2004, 1 Temmuz 2005 tarihleri arasında Türk Telekom'la ilgili olarak
yapılan tartışmaları fark edemediği gibi, ihalenin yapıldığı 1 Temmuz 2005 ila
22 Kasım 2005 tarihleri arasında Türk Telekom'la ilgili kopan kıyametleri de
fark edememiştir. Türk Telekom'la ilgili olup bitenleri 17 ay boyunca göremeyen,
duyamayan Anayasa Mahkemesi, Danıştay İdari Dava Daireleri Genel Kurulu'nun
22 Kasım 2005 tarihinde aldığı karardan sonra yani atı alanın Üsküdar'ı geçtiği
bir ortamda iptal başvurusunu görüşebilmiştir. Anayasa Mahkemesi 17 ay bekledikten
sonra, Anayasamızın 167'nci maddesinin birinci fıkrasına açıkça aykırı olan
Türk Telekom'un özelleştirilmesini Anayasamıza aykırı bulmamıştır. Oysa Anayasa
Mahkemesi ihale süreci başlamadan önce iptal başvurusunu görüşerek karara bağlaması
gerekirdi.
Anayasa Mahkemesinin verdiği haksız kararlardan birisi de, PTT Personeli Müteselsil
Kefalet Sandığını tasfiye eden 5189 sayılı Kanunun 6'ıncı maddesini Anayasaya
uygun bulmasıdır. PTT Personeli Müteselsil Kefalet Sandığındaki birikimlerin
tamamı PTT'de çalışan dağıtıcı, şoför, gişe memuru ve veznedarlara aittir.
Emekli Sandığı, SSK ve Zorunlu Tasarruf Fonundaki birikimlerde devlet katkısı
olduğu halde, PTT Kefalet Sandığında devletin kör bir kuruşu dahi yoktur. Giriş
aidatı ile aylık aidatlardan oluşan Sandık birikimlerinin tümü PTT çalışanlarının
maaşından kesilmiştir. 5189 sayılı Kanunun 6'ncı maddesi ile tasfiye edilen
PTT Kefalet Sandığındaki 252 trilyon liranın 25 trilyon liralık ana parası hak
sahiplerine, 227 trilyon lira tutarındaki nemalarının 160 trilyon lirası PTT
Genel Müdürlüğü'ne, 67 trilyon lirası da Maliye Bakanlığı'na aktarılmıştır.
Adalet ve hakkaniyet duygusu olanlara, haktan, hukuktan anlayanlara soruyorum.
Kefalet Sandığı'nda biriken paraların onda birini hak sahiplerine, onda dokuzunu
PTT'ye ve Maliye Bakanlığı'na aktaran anlayışın yöntemi ile dağdaki eşkıyanın
ve şehirdeki mafyanın yöntemi arasında her hangi bir fark var mıdır? PTT çalışanlarının
alın teri birikimlerinin yasa yoluyla elinden alan anlayışın adaletinden ve
hakkaniyetinden kuşku duymaktayız. Haktan, hukuktan ve adaletten uzak böyle
bir düzenlemeyi yürürlüğe koyan parlamento üyelerine ve böyle bir düzenlemeyi
Anayasamızın 35'inci maddesine rağmen iptal etmeyen Anayasa Mahkemesine sitemlerimizi
ve üzüntülerimizi postalıyoruz. Madde 35: ?Herkes, mülkiyet ve miras haklarına
sahiptir. Bu haklar, ancak kamu yararı amacıyla, kanunla sınırlanabilir. Mülkiyet
hakkının kullanılması toplum yararına aykırı olamaz.?
Okuduğunu anlayan herkese soruyorum: Kefalet Sandığındaki birikimlere el koyan
bu düzenleme Anayasamızın 35'inci maddesine açıkça aykırı değil midir?
Bu denli açık-seçik ifadelerle yazılmış bulunan Anayasa'nın 35'inci maddesi
orta yerde dururken Anayasa Mahkemesinin Kefalet Sandığındaki birikimlere el
koyan, müsadere eden yasal düzenlemeyi Anayasamıza uygun bulmasını anlamakta
güçlük çekmekteyiz. Anayasa Mahkemesi'nin Sayın Üyeleri Anayasanın 35'inci maddesine
açıkça aykırı hareket ederek Anayasa suçu işlemişlerdir. Bu karar hukuki değildir.
Bu kararla hak, hukuk ve adalet duygusu zedelenmiştir. Anayasa Mahkemesi bu
kararları ile tarihe geçmiştir. PTT çalışanları Kefalet Sandığı'ndaki birikimlerine
el koyanları asla unutmayacaktır. Bağımsız Haber Sen, PTT çalışanlarının Kefalet
Sandığı'ndaki alın teri birikimleri hak sahiplerine iade edilinceye kadar mücadelesini
sürdürecektir. Sendikamız bu gaspı yapanların peşini bırakmayacaktır. Ankara
5'inci İdare Mahkemesi'nde açtığımız dava olumsuz sonuçlandığı takdirde, Avrupa
İnsan Hakları Mahkemesi'ne (AİHM) başvuru da bulunacağımızı ifade etmek istiyorum.