Pulmoner Hipertansiyonun erken tehşisi çok önemli
Vücutta dolaşan kanı oksijenlenmek üzere kalpten akciğerlere getiren damarlarda kan basıncının artması sonucu ortaya çıkan Pulmoner Hipertansiyon hastalığı, insanların yaşamını kısıtlıyor.
Çabuk yorulma, nefes darlığı, baş dönmesi, bayılma, göğüste sıkışma hissi, göğüs ağrısı, çarpıntı, bacaklarda şişkinlik gibi etkileri olan bu hastalık, teşhisinde geç kalındığında ölümle bile sonuçlanabiliyor.
5 Mayıs Dünya Pulmoner Hipertansiyon günü dolayısıyla Pulmoner Hipertansiyon Derneği, hastalığa yönelik farkındalığı artırmak için bir açıklama yaptı. Dernek Başkanı Ümit Atlı'nın hastalıkla ilgili yaptığı açıklamaya göre toplum arasında çok fazla bilinmeyen Pulmoner Arteriyel Hipertansiyon (PAH), vücutta dolaşan kanı oksijenlenmek üzere kalpten akciğerlere getiren damarlarda (pulmoner arterlerde) kan basıncının artması sonucu ortaya çıkıyor. Tanı konulmadığı ve tedaviye başlanılmadığı takdirde bu hastalık, hızla ilerliyor, belirtiler sürekli hale geliyor, yaşamı kısıtlıyor ve kişisel ihtiyaçları karşılanamaz hale getiriyor. Hatta tedavi için geç kalındığında hastalık ölümle bile sonuçlanabiliyor.
PULMONER HİPERTANSİYON HASTALIĞININ BELİRTİLERİ
Toplum arasında bu hastalık çok fazla bilinmediği gibi vücutta görülen etkiler, astım ve koah gibi başka hastalıkların bulguları ile karıştırılabiliyor. Hastalık, adında "hipertansiyon" terimini taşıması nedeniyle kamuoyunda da yüksek tansiyon ile de karıştırılabiliyor. PAH'ın belirtileri şöyle:
Çabuk yorulma ve kronik yorgunluk, nefes darlığı (özellikle iş yaparken), baş dönmesi (Ayakta dururken ve merdiven çıkarken), bayılma, göğüste sıkışma hissi, göğüs ağrısı (Özellikle iş yaparken), çarpıntı, iş yapma kapasitesinin azalması, bacaklarda şişlik, kişisel ihtiyaçların karşılanamaması.
PAH hastalarının en kısa sürede tedavi almaya başlamaları için hastalık tanısının en erken sürede konulması gerekiyor. Ama başlangıçta görülen belirtiler hastalığa özel olmadığı için tanı konulması gecikebiliyor. Hastanın öyküsü ise şüphelenmek ve tanı koymak için önem arz ediyor. Hastalık tanısının konulması için şu yolların izlenmesi tavsiye ediliyor:
Kalp ve akciğer fonksiyonlarını gösteren ve detay teşhisi için yapılması gereken testler, Akciğer Grafisi, Solunum Fonksiyon Testleri, Sintigrafi, Bilgisayarlı Tomografi, Kan Testleri, Uyku Çalışması, Sağ Kalp Kateteri (Kesin tanı koyma yöntemi).
Pulmoner Hipertansiyon Derneği Başkanı Ümit Atlı, hastalığın evreleriyle ilgili şu bilgileri verdi: "Pulmoner Arteriyel Hipertansiyon tanısı bir kez konulduktan sonra hastalığın hangi evrede olduğunun da belirlenmesi gerekir. Hastalığın evrelemesi Dünya Sağlık Örgütü (WHO) veya New York Kalp Cemiyeti (NYHA) tarafından yapılan fonksiyonel sınıflandırmalar ile yapılır. Dünya Sağlık Örgütü (WHO) veya New York Kalp Cemiyeti (NYHA) fonksiyonel sınıflaması tek yönlü bir şekilde hastalık şiddetini belirler ve hastanın günlük hayatındaki belirtilerin fiziksel aktivitelerine ne kadar yansıdığını ortaya koyar. Hastalık 4 fonksiyonel evreden oluşur. Hastalığın en hafif evresi birinci evredir. Genellikle hastalık mevcuttur ancak henüz teşhis edilememiştir. İkinci evrede hasta şanslıysa teşhisi konulmuştur. Bu evrede sıkıntılar baş gösterir ve hastada çabuk yorulmalar görülür. Üçüncü evrede ise hastalık artık tam anlamıyla kendini hissettirir. Bu dönemde nefes darlığı görülür ve hasta oksijen kullanmaya başlar. Ayrıca hasta bu dönemde, kendi ihtiyaçlarını karşılayamaz. Hastalığın son evresinde ise hastalık en şiddetli halini gösterir. Bu dönemde, hasta istirahat halinde bile pek çok belirtiyi yoğun bir şekilde hissetmektedir. Bu evrede tek çare ise uygun bir akciğer naklidir. Yukarıda da belirttiğimiz üzere Dünyada nadir hastalıklar olarak tanımlanan ve Avrupa'daki tanıma göre, toplumda 10 bin kişiden beşinde görülen hastalıklardan biri Pulmoner Hipertansiyon hastalığıdır. Hastalık, adında "hipertansiyon" terimini taşıması nedeniyle kamuoyunda da yüksek tansiyon ile karıştırılmakta ve ciddiyeti yeterince algılanamamaktadır. Bu gerçekler ışığında bakıldığında, toplumun yaklaşık yüzde altısı 'Nadir Hastalık' diye adlandırılan bu hastalıklardan etkileniyor. Rakamlar, konunun hassasiyetini açık bir şekilde ortaya koyuyor. Yani nadir hastalıklar, hiç de küçümsenmeyecek bir sağlık sorunu oluşturuyor. Peki biz bu kadar önemli bir sağlık sorunundan ne kadar haberdarız. Belki çoğumuz bu hastalıkların adını bile duymamışızdır. Kamuoyu'nun bu kadar bilgisiz olduğu bir konuda duyarlı olmasını beklemek de mümkün görünmüyor. Pulmoner Hipertansiyon hastalığı nadir olunca tedavisi de zorlaşıyor. Tedavi merkezleri yetersiz kalıyor. Hastalık için ilaç geliştirilmesi hem uzun yıllar alıyor hem de maliyeti yüksek oluyor. İlaç Firmaları açısından bakıldığında ise, hasta sayısı az olduğu için üretim cazip gelmiyor. Firmalar bu alana yatırım yapmayı tercih etmiyor. Batı Dünyası buna çare bulmaya çalışıyor. İlaç Firmalarını bu alanda çalışmaya teşvik etmek için çeşitli fonlar sağlayarak geliştirilen ilaçların hemen ruhsatlandırılması, vergi avantajları gibi birçok kolaylık sağlamış durumda. Ancak Türkiye'de durum çok olumsuz seyrediyor. Bizler bir avuç insan, Pulmoner Hipertansiyon Hastaları ve Hasta Yakınları olarak Pulmoner Hipertansiyon Hasta Derneğini Mart 2008 de kurduk. Bizler, nadir ve zor olan hastalığımız ile yaşam mücadelesi verirken, aynı zamanda başka konularda da çalışma içerisindeyiz. Doğru tadaviye ve ilaca ulaşmada hastanın bilinçlenmesi ve durumu kabullenip zor olan bu hastalıkla yaşamayı öğrenmesi konusunda hastaların yanında yer almaya ve yönlendirmeye çalışıyoruz. Yaşadığımız tatsız deneyimlerden ders çıkararak, gerek Sağlık Bakanlığı'nın gerek SGK'nın uygulamalarındaki eksikleri bizzat deneyimleyerek ve hatta bazen bu sebeple kaybettiğimiz arkadaşlarımızda yapılan hatalardan örneklerle eksikliklerin düzeltilmesi ve yöntemlerin geliştirilmesi konularında faaliyet göstermeye çalışıyoruz."