Bir Orgeneral'den bir Oramiral'e...
SAYIN Kenan Evren telefon etti, bizim birkaç gün önceki, "Gittiler gittiler,
onlar gittiler" başlıklı yazımız ilgisini çekmiş... Biz o yazıda İsmet
Paşa'nın, Münir Birsel'in Maraş Milletvekili Hasip Bey ile İçişleri Bakanı Fethi
Okyar'ın kendilerini her türlü şaibeden uzak tutmak için, ne kadar dikkatli
olduklarını örneklerle anlatmış ve sonunu şöyle bağlamıştık:
"Siz bugüne bakın, onları mı arıyorsunuz?
Onlar gittiler, yağız atlara binip gittiler."
***
SAYIN Kenan Evren, "Sen rahmetli Abdurrahman Nafiz Gürmen'i bilir misin?"
diye sordu; bilirdik, Genelkurmay Başkanlığı da yapan onurlu bir subaydı, rahmetli
babamız onu hayırla anardı.
Kenan Evren de Abdurrahman Nafiz Gürmen'le ilgili bir anısını anlattı:
"Ben Balıkesir'de teğmenken, Abdurrahman Nafiz Paşa, kumandandı. Bir birliği
teftişe giderken, kumanyasını arabasına alır, tenha bir yerde otomobili durdurur,
kumanyasını yer, teftişe öyle giderdi. Gittiği birlikte katiyen yemek yemez,
ısrarlarla ancak bir kahve içerdi.
Sabah kumandanlığa gelirken, makam otomobilini kullanmaz, çift atlı bir faytonla
gider gelirdi. Fayton önce onu alır, sonra kurmay başkanının evine uğrar, birlikte
kumandanlığa gelirlerdi."
***
BİZİM de o tarihlerde babamızdan dinlediğimiz bir olay vardı. Abdurrahman Nafiz
Gürmen, Erzurum'da kumandanken, eşi bir kış günü ziyarete gitmek için makam
otomobilini ister, Paşa vermez. Kadıncağız yolda kayıp düşer, ayağını kırar.
Bunu da babamızın arkadaşları, emekli kıraathanesinde birbirlerine ibretle anlatırlardı.
***
SAYIN Evren, konuşmamız sırasında pişman olduğu bir konuyu da anlattı:
"Dokunulmazlık!"
Evren, milletvekillerine, ancak Meclis kürsüsünde yaptığı konuşmalardan ötürü
dokunulmazlık tanınmasını istemiş, bunu Anayasa'ya koydurmak için çalışmış.
Yalnız rahmetli Emin Paksüt, siyasi açıdan bunun sakıncalı olduğunu söylemiş
ve dokunulmazlık bugünkü gibi kalmış...
Peki, Anayasa'ya bu madde konsaydı, yani milletvekillerinin dokunulmazlığı ancak
Meclis'teki konuşmalarında geçerlidir, denseydi, sonra değiştiremezler miydi?
Avrupa isterse belki ama, o da şüpheli...
Anayasa'dan o maddeyi çıkarmak o kadar kolay olmazdı.
Ya da biz öyle sanıyoruz...
Her sefer aldandığımız gibi!
***
EVET, bu yazıyı da ilk yazı gibi bitirelim...
Siz hâlâ İsmet Paşa gibi cumhurbaşkanları mı, Münir Birsel gibi Savunma bakanları
mı, Hasip Bey gibi milletvekilleri mi, Fethi Okyar gibi İçişleri bakanları mı
arıyorsunuz?
Onlar gittiler, gittiler, yağız atlara binip çekip gittiler.
Onların yerini "Ben zenginleri severim!" diyenlerle "Çocuklarımın
dikili ağacı yok!" diyenler aldı. Servetlerinin kaynağını da annesinin
çıkınıyla, oğlunun sünnetine gelen takılarla açıklayan, kaçak villa diken siyasetçiyle,
aldığı iki lüks dairenin hesabını veremediği için mahkûm olan oramiraller aldı.
Ne yapalım, elimizde bunlar var, idare edeceksiniz.
Hele Cumhurbaşkanı Sezer'i de bir gönderseler...
hasan pulur/milliyet