Ücretli öğretmenler ve ihbar hatları
Türkiye’de 58 bin 478 ücretli öğretmen, güvencesiz ve çok az parayla çalışıyor; kadroya geçmeyi bekliyorlar... Öğretmenleri tehdit eden bir başka uygulama da ‘Alo 147’ hattı; tek bir şikâyetle soruşturmalar açılıyor. Öğretmenler yaşadıklarını anlatıyor...
Sözleşmeli öğretmenlerin tamamının kadroya alınmasıyla artık sözleşmeli öğretmen kalmadı. Ancak, ücretli öğretmenlik çilesi sürüyor. Kayıtlara göre, Türkiye'de 58 bin 479 ücretli öğretmen bulunuyor. Aileleriyle birlikte sayılırsa ücretli öğretmenlik uygulamasının etki alanı, 250-300 bin kişiye kadar ulaşabiliyor.
Okul öncesi öğretmen sayısı 62 bin 933, ilkokul 282 bin 43, ortaokul 269 bin 759 ve lise 254 bin 895.
Toplama bakıldığında 869 bin 630 öğretmen Türkiye'de hizmet veriyor. Ortalama 5 kişilik aileleri olduğu varsayılırsa yaklaşık 4,5 milyon kişi öğretmenlikle ilgili bütün gelişmelerden etkileniyor.
Güvencesiz istihdam
Peki, ücretli öğretmenler sistemin neresinde?
Eğitim İş, ücretli öğretmenlerin durumunu şöyle yorumluyor:
"Eğitim sisteminde yıllardır büyük bir sorun olan 'ücretli öğretmenlik' uygulaması, bir an önce çözülmesi gereken önemli bir sorundur. Okullardaki kontenjanlar daha az ücretle çalıştırılan ücretli öğretmenlerle doldurularak 'ucuz ve güvencesiz öğretmen' istihdamı üzerinden, branşlarına, lisanslarına bakılmaksızın, hizmet içi eğitime bile tabi tutulmadan okullarda görevlendirilmektedir. Ücretli öğretmenlik uygulamasına son verilmeli, bütün öğretmenler kadrolu ve güvenceli olarak istihdam edilmelidir."
İsmini vermek istemeyen bir ücretli öğretmen de şöyle yakınıyor:
"Ne yapsak kadrolu atanamıyoruz. Ücretli öğretmenlik bir geçim biçimi bizim için. Ancak, hiçbir güvencemiz yok. Sadece dolgu malzemesi olarak kullanılıyoruz. Ne öğretmen, ne öğrenciler motive olabiliyor. Tek istediğimiz güvenceli çalışmak."
'Tebeşir bile bulamıyoruz'
Öğretmenler, ise yaşadıkları sıkıntıları şöyle anlatıyor:
Murat Sönmez (okul müdürü): Okullarda ödeneğimiz yok. Biz bu nedenle velilerden bağış adı altında para istemek zorunda kalıyoruz. Okullarda bütün işler yöneticiler üzerinden yürüyor. Öğretmenler daha rahat ortamlarda çalışmak istiyor. Ama biz onlara bu ortamları yaratamıyoruz, çünkü ödeneğimiz yok. Yazı tahtasına yazacak tebeşiri, fotokopi makinesine koyacak kağıdı bulmakta zorlanıyoruz. Bazı okullarda fotokopi makinesi bile yok. Yani öğretmenler araç gereç sıkıntısı ile boğuşarak öğretmenlik yapmak zorunda kalıyorlar. Velinin desteği olmasa hiç iş yapamayacağız, bakanlıktan destek yok. Yönetici atama yönetmeliği yazboz tahtasına döndü. Sınava dayalı sisteme bir de mülakat şartı getirildi.
Mülakat çok yanlış bir uygulama çünkü subjektif. Yönetici atamalarında yazılı sınavın yanı sıra, yüksek lisans ya da doktora yapan adaylara öncelik tanınmalı; yani liyakat ön planda tutulmalı. Atamalar adaletli bir şekilde yapılmıyor. Okul müdürlerinin rotasyonu gündemde. Bir okul müdürü, şube müdürü ya da müdür yardımcısı olmak istediği zaman birilerinin kişisel tercihleri devreye giriyor.
'Taşeron işçi olduk'
Hikmet Pala (sınıf öğretmeni): Öğretmenler, toplum tarafından saygı duyulan bir meslek grubu olduklarını düşünmüyorlar. Diğer meslek grupları ile karşılaştırıldığında ekonomik yönden görece geri kalmaları bir yana, öğretmenlik mesleğinin itibarsızlaştırılmasından muzdarip durumdalar. Öğretmen şikayet hattı olarak adlandırılan Alo 147 ile öğretmenler aleyhine yapılan doğru-yanlış bütün şikayetler bakanlık tarafından soruşturma kapsamına alınıyor. Bu konuda bir eğitim denetiminin gelmesi tüm azim ve çalışma isteğini ortadan kaldırıyor. Öğretmenin öğrenci başarısı üzerinde %30 olduğu yapılan bilimsel çalışmalarla ortaya konmuştur. Öğrenci başarısında payı %1 olarak belirlenen teknolojik alandaki yatırımlara neredeyse 20 milyar TL ödenek ayrılıyor. Okullarda öğrencilere tablet bilgisayarlar dağıtılıyor. Böyle bir proje için milyarlarca lira harcanmasına rağmen öğretmenlerin ekonomik seviyelerinin arttırılması ve becerilerinin geliştirilmesi yolunda adım atılmıyor. Aksine öğretmenliğin "taşeron işçilik" biçiminde de yapılabileceği yetkililerce açıklanıyor. Öğretmenler iş güvencelerine yönelen bu tehditten dolayı çok rahatsızlar. 4+4+4 düzenlemesiyle Türkiye genelinde 52.000 sınıf öğretmeni norm fazlası durumuna düşerek "sınıfsız" kaldı.
'İtibarımız kalmadı'
Mehmet Balık (sınıf öğretmeni): Eski bakan Hüseyin Çelik döneminde öğretmenlik mesleği toplumda itibarsızlaştırıldı. "Öğretmenler 3 ay tatil yapıyor, daha ne istiyorlar" gibi ifadelerle öğretmenler istenildiği gibi yönlendirilecek birer memur gibi gösterildi. Alo 147 gibi bir telefon hattı var. Öğretmenin sınıfta ders anlatırken bir öğrenciye en ufak bir ses yükseltmesi halinde sınıfa müfettiş gönderiliyor, çünkü ya öğrenci ya da veli Alo 147 hattını arayıp öğretmenden şikayetçi oluyor. Okul idarecileri de inisiyatifi tamamen veliye bırakmış durumda. Böyle bir ortamda da planlı bir eğitim-öğretim yapamıyorsunuz. Son dönemde liyakatsiz yönetici atamaları çok sık gündeme geliyor. Müdürler, müdür yardımcıları hükümete yakın isimlerden seçiliyor. Dershaneler hala sistemde. Veli de, çocuklar da artık okulu çok lüzumlu görmüyor.
İşin bir de maddi boyutu var. 666 sayılı KHK ile tüm memurların maaşlarına zam yapıldı, bir tek öğretmenler hariç. Göreve yeni başlayan bir öğretmen 1700TL civarında bir maaş alıyor. Birkaç yıldır okulda çalışan hizmetliler ise 2000TL maaş alıyor.
Borçlu ve mutsuz bir kitle
Peki, kadrolu öğretmenlerin durumları. Binlerce gencin almaya çalıştığı kadroyu alma amacına ulaşanlar da mutsuz.
Eğitim-İş'in, "Öğretmenliğe İlişkin Öğretmen Görüşleri" adlı araştırma sonuçları, öğretmenlerin karşı karşıya olduğu ekonomik ve sosyal sorunları ortaya koyuyor.
Araştırmaya katılan öğretmenlerin yüzde 68.67'si bankalara, yüzde 32.68'i şahıslara borçlu olduğunu belirtirken, yüzde 71.08'i kredi kartı borcu olduğunu ifade ediyor.
Öğretmenlerin yüzde 25.77'si ekonomik sıkıntılar nedeniyle ruh sağlığının bozulduğunu, yüzde 36.39'u ailesinin beslenme ihtiyacını tam olarak karşılayamadığını söylüyor.
"Her yıl düzenli olarak otel/pansiyon vb. yerlerde tatil yapabiliyorum" ifadesine öğretmenlerin yüzde 81.66'sı "hayır" yanıtını verirken, yüzde 86.9'u düzenli olarak tiyatro ya da sinemaya gidemiyor.
Son on yılda öğretmenlik mesleğinin itibarının azaldığını düşünen öğretmenlerin oranı yüzde 94,93.
"MEB'in uyguladığı politikalar tarafımı mutsuz etmekte, mesleğimden soğutmaktadır" diyen öğretmenlerin oranı ise yüzde 89.25.
Öğretmenlerin atanma, yükselme ve yer değiştirmelerinde torpilin belirleyici olduğunu düşünen öğretmenlerin oranı yüzde 76.18 iken yüzde 85.94'ü MEB'in okullarda can güvenliğini sağlayacak tedbirler almadığını belirtiyor.
İŞİN GERÇEKLERİ - ÖĞRETMENLER 2. BÖLÜM / GÖKÇER TAHİNCİOĞLU
Alo 147 hattı
Ekonomik sorunlar, istihdam sıkıntılarıyla boğuşan öğretmenlerin en önemli sorunlarından biri de Alo 147 ihbar hattı. 2012-2013 eğitim öğretim yılında Milli Eğitim Bakanlığı'nın öğrenci velileri ve öğrencilerin şikayetlerini dinlemek üzere kurmuş olduğu Alo 147 hattı öğretmenlere göre itibarsızlaştırma ve haklarında soruşturma açma kanalı
olarak kullanılıyor. Alo 147 hattına gelen isimsiz şikayetler nedeniyle yüzlerce öğretmen hakkında soruşturma açıldığını savunuyor
öğretmenler.
Şikayetin mutlaka belgelenmesi gerekiyor
Kanun, Alo 147 gibi ihbar hatları ve bu nedenle karşılaşılan idari soruşturmalarla ilgili herhangi bir koruma sağlar mı?
Alo 147 gibi ihbar hatları ve bu nedenle karşılaşılan idari soruşturmalarla ilgili düzenleme: 4483 sayılı Memurlar ve Diğer Kamu Görevlilerinin Yargılanması Hakkında Kanun'un "Olayın yetkili mercie iletilmesi, işleme konulmayacak ihbar ve şikayetler" başlıklı maddesindedir. Buna göre, şikayetlerin soyut ve genel nitelikte olmaması, ihbar veya şikayetlerde kişi veya olay belirtilmesi, iddiaların ciddi bulgu ve belgelere dayanması, ihbar veya şikayet dilekçesinde dilekçe sahibinin doğru ad, soyad ve imzası ile iş veya ikametgah adresinin bulunması zorunludur. Ancak, iddiaların, sıhhati şüpheye mahal vermeyecek belgelerle ortaya konulmuş olması halinde ad, soyad ve imza ile iş veya ikametgah adresinin doğruluğu şartı aranmaz. Bu nedenle, iddiaların niteliği önemlidir.
Ücrette standart olur mu?
Öğretmenlerin ek ücretleri vb. gelirlerinin toplamı maaşlarını ne kadar etkiliyor. Ücretlerde standartlaşma sağlanabilir mi?
Öğretmenin ücretini alt sınır ve üst tavan olarak incelediğimizde yaklaşık 1100 TL'lik bir fark bulunmaktadır. Ancak, bu durum öğretmenin girdiği ek ders sayısı, kıdem yılı, evli olup olmama, çocuklarının olup olmaması, eşinin çalışıp çalışmaması gibi durumlara bağlı olarak değişmektedir.
Öğretmenlerin en büyük sorunlarından biri, emeklilikte maaşlarının yarı yarıya düşmesi, bu konuda atılabilecek ne gibi adımlar var?
Bilindiği üzere öğretmenlerin ek göstergesi 3000'dir. Emeklilik kesenekleri de bu oran üzerinden hesaplanmaktadır. Öğretmenlerin ek göstergelerinin 3600'e çıkarılması emekliliklerinde büyük oranda fayda sağlayacaktır. 3600 ile 3000 ek gösterge üzerinden emekli olanlar arasında ciddi emekli maaş farkı bulunmaktadır. Ek ders ücretleri ve ek ödemeler, emekli keseneklerine yansıtılmadığı ve emeklilikte ek ders ücreti de alınmadığı için emekli olan bir öğretmenin aldığı maaş ile görev yapan öğretmenin aldığı maaş arasındaki fark fazlası ile artmaktadır. Bu ücret farkı sebebi ile pek çok öğretmen emekliliği hak etmiş olmalarına rağmen emekli olmamaktadır. Memur maaşını oluşturan bütün kalemler ile ek ders ve ek ödeme gibi tüm ödemelerin de emekli keseneğine dahil edilerek, emekli olacak memurların yaşadığı mağduriyetler giderilmeli, kamu görevlilerinin emekli ikramiyesi hesaplamasında dikkate alınan kıdem yılının üst sınırı olan 30 yıl sınırlaması kaldırılmalı, bu yolla her çalışanın eline geçen ücret ve çalıştığı süre ile orantılı olarak emekli ikramiyesi alması sağlanmalıdır.
Ek iş yapmak kanunen yasak
Öğretmenlerin ek iş yapması mümkün mü, özel ders ve benzeri faaliyetlerle gelirlerini artıramazlar mı?
Öğretmenler ek iş yapamazlar. Bu durum 657 sayılı kanunda düzenlenmiştir.