Bu doktora güvenilir mi?
Hekimlik mesleği hem maddi hem de manevi anlamda, icra eden kişiye toplumda büyük prestij kazandıran bir meslektir.
Burak KILANÇ
Hekimlik mesleği hem maddi hem de manevi anlamda, icra eden kişiye toplumda büyük prestij kazandıran bir meslektir. Uçakla seyahat ederken sağlık problemi yaşayan bir yolcuya müdahale için "acil bir durum var, aranızda hekim var mı ?" diye bir anons duymanız olasıdır. Endüstri mühendisi, hukukçu ya da öğretmenseniz bu mümkün değildir.
Hekimlik mesleği yaşamın kendisidir. Yapılacak hatanın geri dönüşü yoktur. Mükemmel ancak çok hassas ve kırılgan bir sistem olan insan vücudunun iyiye ya da kötüye gitmesi hekimin vereceği anlık kararların kalitesine bağlıdır. İşte bu çok yalın gerçek nedeniyle tüm toplumlarda hekimlik eğitimine kabul kriterleri yüksek tutulur. Önceki haftalarda bu köşede paylaşmıştım. Ülkemizde de yıllardır en başarılı sayısalcı öğrenciler tıp fakültelerine yerleşiyor.
İnsan, kendisi ya da bir yakını hasta olduğunda "en iyi" doktoru bulmaya, hastasını o doktora muayene ettirmeye çalışır. Durum ciddi ise birden çok doktordan fikir alma çabasında olur. Sağlık açısından sıkıntı içinde olan kişi çok kırılgan ve hassas durumdadır. Hastalık hafif ya da ciddi olsun fark etmez, o durumdaki bir kişinin esas aradığı güvendir. Doktorun doğru teşhis koyduğuna ve doğru tedavi uyguladığına inanma ihtiyacı içindedir. Doğrusunun yapıldığına inandığında da eldeki tüm imkanları seferber etmeye hazırdır. Bu nedenle sağlık açısından "dar"da olan bir kişiyi kızdırmak da kandırmak da çok kolaydır.
Son dönemlerde ve özellikle sağlık sektöründe özel sermaye yatırımları arttıkça, "iyi doktor" kavramı yanında "güvenilir doktor" kavramı da oluşmaya başladı insanlarımızın kafasında. İnsanın doktor tanıdıklarının/arkadaşlarının olması sadece gerektiğinde o kişiye muayene olunabilmesi açısından değil, sağlık sektöründe kazık yememek için danışabilecek birini tanıyor olmak açısından da önem kazandı.
Buraya nereden geldin diyeceksiniz. İki haftadır, üniversitedeki çalışanlarımızdan birinin eşinin sağlık problemleriyle ilgili gelişmeleri takip ediyorum. Rutin sağlık kontrolleri sırasında ortaya çıkan ultrason sonuçları bazı önemli risklere işaret ettiği için bu çalışanımız hem devlet hem de özel hastanelerde birden çok doktor ile görüştü. Doktorlardan gelen görüş ve öneriler insanı hayrete düşürecek cinsten. Çalışanımız, ameliyatı olmazsa olmaz gören doktorlara mı yoksa endişe etmeye gerek olmadığını söyleyen doktorlara mı inanacağı konusunda çıkmaza girmiş durumda.
İşin en kötüsü hem kendisi hem de yakın çevresinin aklında hekimler hakkında ciddi güvensizlik duygusu oluşmuş olması. Özellikle, özel hastanelerdeki doktorların gereksiz yere insanı ameliyat masasına yatırdıkları konusunda yargısı neredeyse kesinleşmiş gibi. Nasıl tamir olunur bilinmez. Her gün bana güvenilir bir doktor tanıyıp tanımadığımı soruyor. Umarım sıkıntısını yakında çözeceğiz. Çok şükür yakın çevremde güvenilecek pek çok doktor arkadaşlarım var.
Sağlık konusunda toplumda böyle algıların ve yargıların oluşuyor olması düşündürücü. Hoş ateş olmayan yerden de duman çıkmaz.
Hipokrat yemininin günümüz versiyonlarından birini hatırlatarak yazımı sonlandırıyorum: "Tıp fakültesinden aldığım bu diplomanın bana kazandırdığı hak ve yetkileri kötüye kullanmayacağıma, hayatımı insanlık hizmetlerine adayacağıma, insan hayatına mutlak surette saygı göstereceğime ve bilgilerimi insanlık aleyhinde kullanmayacağıma, mesleğim dolayısıyla öğrendiğim sırları saklayacağıma, hocalarıma ve meslektaşlarıma saygı göstereceğime din, milliyet, cinsiyet, ırk farklarının görevimle vicdanım arasına girmesine izin vermeyeceğime, mesleğimi dürüstlük ve onurla yapacağıma, namusum ve şerefim üzerine yemin ederim."