Meslek hastalıkları her gün öldürüyor
İş kazalarını kimse görmezden gelemiyor. Ancak meslek hastalıklarının üstü örtülmeye çalışılıyor. Kamuda 1000 madenciden 24’ünde meslek hastalığı çıkarken, özel sektörde hastalık oranı ‘sıfır’ olarak görünüyor!
Cem Kılıç
Soma'daki facia dikkatleri iş kazalarına çevirdi. Fakat iş kazası kadar meslek hastalıkları da çok önemli. İş kazası gerçekleştiği an etki gösteriyor. Meslek hastalığı ise uzun bir kuluçka dönemi sonunda ortaya çıkıyor ve kalıcı hasarlar bırakabiliyor. Diğer yandan meslek hastalıklarının tespit edilmesi çok zor olduğu için, meslek hastalığına yakalanan işçilerin haklarını elde etmeleri de neredeyse imkansız hale geliyor.
İş kazasına uğrayanlar, gerçekleşen kazanın sonuçları net ve görünür olduğu için haklarını öyle ya da böyle elde edebiliyor. Ancak meslek hastalıklarında işçinin hangi işyerindeki çalışma koşulları neticesinde bu hastalığa yakalandığını tespit zor olduğu için haklarını almaları çok zor olabiliyor.
SGK İstatistiklerine göre toplam 724 işyeri kömür ve linyit çıkarılması işinde faaliyet gösteriyor. Bu işyerlerinde toplam sigortalı çalışan sayısı 54 bin 581. Bu sektörde toplam 231 meslek hastalığı kayıtlara geçmiş. Meslek hastalıklarının yüzde 90'ı madenlerde yaşanıyor. Meslek hastalığı bakımından riskli sektörler arasında metal, inşaat ve tekstil de bulunuyor. Bu açıdan bakıldığında kömür çıkartmanın öldürmüyorsa, süründürdüğünü söylemek mümkün.
Tespiti çok zor
Meslek hastalığı, sigortalının yaptığı işin niteliğinden dolayı tekrarlanan bir sebeple veya işin yürütüm şartları yüzünden uğradığı geçici veya sürekli hastalık, bedensel veya ruhsal özürlülük hali olarak tanımlanıyor. Toz, gürültü, ergonomik olmayan sandalyeler gibi nedeniyle gerçekleşen rahatsızlıklar meslek hastalığı olarak değerlendiriliyor. Madencilerde en çok solunum yetmezliği, pnömokonyoz (toza bağlı akciğer hastalığı) gibi meslek hastalıklarına rastlanıyor.
İşçiye meslek hastalığı tespitinin konulmasında farklılıklar var. Özel sektörde işyeri hekimi ve özel hastaneler tarafından meslek hastalıklarının tespiti yapılıyor. İşyeri hekiminin uzman olmaması veya işveren tarafından baskı görmeleri neticesinde meslek hastalıklarını tespit edememeleri durumu yaşanıyor. Diğer yandan Türkiye Taş Kömürü İşletmeleri'nde çalışan işçilerin meslek hastalıklarının tespiti meslek hastalıkları hastaneleri tarafından yapılıyor. Böyle olunca da kamuda çalışan işçilerin meslek hastalıkları çok daha kolay tespit edilebiliyor. Sağlık Bakanlığı'nın verilerine göre, madencilerde en çok görünen pnömokonyoz hastalığının kamu işçilerinde görünme oranı her 1000 işçide 24 iken, özel sektörde çalışan madencilerde bu oran sıfır. Özel sektöre ait madenlerde çalışanların hastalığının tespit edilmemesi, bu rahatsızlıkları yaşamadıkları anlamına gelmiyor. Meslek hastalıklarına ilişkin bilgi eksikliği ve meslek hastalıklarının ortaya çıkmasındaki gecikme nedeniyle mağdur olmaları durumu yaşanıyor.
Hastalıkların işten ayrıldıktan ne kadar süre sonra ortaya çıktığında meslek hastalığı olarak değerlendirileceği yönetmelikle belirlenmiş. Dolayısıyla çalışanların periyodik muayenelerinde tespit edilmeyen rahatsızlıkların ilerde ortaya çıkabilecek meslek hastalıklarının üstünü örtmesi durumu yaşanabiliyor.
Dayıbaşı sistemi
Günümüzde gelişmiş ülkeler "decent work" yani düzgün iş anlamına gelen kavramı tartışıyorlar. Bu kavram henüz bizim için yeni bir kavramken, Soma faciasıyla uluslararası literatüre utanç duyacağımız, tam Türk işi denilecek, yepyeni bir kavram kazandırmış olduk; "dayıbaşı sistemi."
Dayıbaşı sistemi taşeron sistemi içerisinde taşeronluk anlamına da gelebilir. Bu kavram, tartışmalı ve işçilik haklarının yok edildiği bir çalışma düzeninde insanların üretim için yarıştırılması, ücretlerin performansla ilişkilendirilmesi yerine tamamen kölelik düzeninde görülen ilkel bir ödüllendirmeyi ifade ediyor.
En ilkel değerlendirme
Çalışanlar arasından birer "dayıbaşı" seçiliyor, bunlar ekiplerini kuruyor ve yaptıkları fazladan üretime göre fazladan para alıyorlar. Ekstradan gelen para dayıbaşına gidiyor. Çalışanlara, dayıbaşının insafına göre üç - beş kuruş ilave ücret veriliyor. Yani tam bir kölelik.
Ancak bunda sendikanın da payı var. Çünkü bu işleyişi bilmemeleri mümkün değil. Sendikanın şimdi aklına geliyor ve disiplin kurulunu çalıştırmaya karar veriyor. Ne var ki olan oldu, giden gitti..
Tablo görünenden daha da kötü
SGK'nın rakamları sadece kayıtlı madenleri ve sigortalı çalışanları kapsıyor. Maden İşleri Genel Müdürlüğü'nün ruhsat verilerine göre işletme ruhsatı sayısı 13 bin 382. Yani maden arama işi kayıtların çok ötesinde. Bu rakama kömür dışındaki madenler de dahil. Ancak çok küçük 30 - 40 kişinin çalıştığı pek çok madenin varlığı biliniyor. Soma gibi çok büyük bir madende alınmayan önlemlerin, daha küçük madenlerde alınmış olma ihtimali çok düşük. Tablonun çok daha vahim olduğunu söylemek mümkün. Dolayısıyla ruhsat verilmesinden başlayarak, taşeron, dayıbaşı adı ne olursa olsun madende tehlike yaratan bütün unsurların temizlenerek yeni bir sayfa açılması gerekiyor. Aksi taktirde ne yazık ki Soma faciası son olmayacak. Her gün aynı endişelerle madene inmek zorunda kalan işçilerimizin yasını tutmaya devam edeceğiz.