Yüksek mahkemenin iktisat cehaleti

Haber Giriş : 26 Temmuz 2006 17:45, Son Güncelleme : 27 Mart 2018 00:42

Yüksek yargının kira artış sınırlamasını 'kamu yararı' ilkesine dayandırması ayrı bir iktisat cehalet skandalı; bu saptamadan yüksek yargının kamu yararı kavramını hiç anlamadığını bir kez daha çok net bir biçimde görüyoruz.

Hafta sonu yayımlanan yazımda Türkiye'deki kişi başına gelir sefaletinin çok önemli bir nedeninin de geleneksel olarak iktisat kültür ve anlayışımızın güdüklüğü, geriliği olduğu konusuna değinmiş idim.

Örnek olarak da yakın tarihimizde defalarca oluşan ve yargı mercileri marifeti ile hayata geçen kira artış sınırlamalarını vermiş idim.

Bugünlerde çeşitli nedenlerden oluşan yüksek kira artışları da basına yansıdığı kadarı ile yine yargı marifeti ile sınırlanabilecek ve işin en gırgır tarafı da bu sınırlama yüksek yargı tarafından ?kamu yararı? ilkesine dayandırılacak.

Bu son gelişmeler ülkemizde yüksek yargı mensuplarının ve bir devamlılığı olan yüksek yargı kurumu tarafından iktisat mantığının hiç ama hiç anlaşılamadığını bir kez daha ortaya koyuyor.

Bu kısa yazıda meselenin yani cehaletin yaşamsal bulduğum yönlerini sergilemeye çalışacağım.

Şayet kira artışları ülkemizde toplumsal olarak kabul edilemeyecek bir düzeye erişiyor ise bu yüksek kira artışlarının temelindeki neden konut arz ve talebi arasındaki dengesizlik; buna hiç kuşku yok ve bu temel gerçek akıldan çıkartılmamalı.

Ülkemizdeki konut arzının sistematik bir biçimde konut talebinin gerisinde kalmasının en önemli nedeni konut yatırımlarının piyasa getirisinin ağırlıklı olarak yargı mercileri tarafından Osmanlı narh (fiyat tavanlama) mantığı ile sınırlandırılması ve aşağı çekilmesi.

Herhangi bir yatırımın getirisi piyasa dışı etmenler tarafından azaltıldığında yatırımların da, yani konut arzının da azalacağını bilmek ve anlamak için iktisat profesörü olmaya hiç gerek yok.

Bugün ortada bir yüksek kira artışı, yani konut yetersizliği var ise bunun temel nedeni hiç kuşkusuz geçmişte yüksek mahkemelerin konut yatırım getirilerine getirmiş olduğu artış sınırlamalarıdır; nüfus artışı, emin olabilirsiniz, temel neden olmamıştır.

Yüksek yargının kira artış sınırlamasını ?kamu yararı? ilkesine dayandırması ayrı bir iktisat cehalet skandalı; bu saptamadan yüksek yargının kamu yararı kavramını hiç anlamadığını bir kez daha çok net bir biçimde görüyoruz.

Kamu yararının nerede ve nasıl oluşabileceğine yargının karar verip veremeyeceği ayrı bir tartışma konusu; bu önemli kararı yargının verebileceğini kabul etsek dahi ortada kira artışları örneğinde çok vahim başka bir sorun daha var demektir.

Kamu yararı ilkesine dayanarak kira artışlarına sınırlama getirmek oluşacak kamu yararının finansmanının ev sahipleri yani konut yatırımcıları tarafından yerine getirilmesi anlamına geliyor ki, bundan daha saçma ve anlamsız bir şey düşünmek dahi zor.

Şayet ortada gerçekten bir kamu yararı var ise, düzgün iktisat mantığının temel gereği söz konusu kamu yararının kamu tarafından yani tüm vergi mükellefleri tarafından ortaklaşa finanse edilmesidir ve bunun çağdaş ülkelerde yani iktisat kültürünün daha gelişmiş olduğu yerlerde sayısız örnekleri vardır.

Anayasa'mızın ikinci maddesi Türkiye Cumhuriyeti devletinin bir sosyal devlet olduğu ilkesini söylemektedir ve şayet bu sosyal devlet ilkesinin bir gereği de yurttaşların konut ihtiyaçlarının karşılanmasında devletin tarafsız kalamayacağı ise devletin konut piyasasına üretici değil ama bir transferci olarak girebilmesini anlamak olanaksız değildir.

Aylık net gelirleri piyasada oluşan konut kiralarını karşılaması olanaksız gibi duran geniş kesimlere sosyal devletin kabul edilebilir ve bütçe dengelerini çok zorlamayacak kira yardımında bulunması şayet kira artışlarının sınırlandırılmasında kamu yararı var ise yapılabilecek yegane anlaşılabilir transfer işlemidir.

Çok düşük gelirli kesimin kira ödemelerinin bir bölümüne vergi mükelleflerinin ortak olması hem sosyal devlet ilkesinin kabul edilebilir bir müdahalesidir hem de konut yatırımlarının piyasa getirisini düşürmeyeceğinden orta ve uzun vadede konut talebini olumsuz yönde etkilemeyecek ve böylece on yıl sonra kiralar çok daha kabul edilebilir seviyelerde oluşacaktır.

Yargının, yatırım getirilerinin sınırlandırılmasının dinamik arz etkilerini anlayamamasını daha bir anlayış ile karşılayabiliyorum ama kamu yararını konut yatırımcısına finanse ettirmek istemesini anlamakta ciddi zorluk çekiyorum.

Çok ünlü Amerikan yüksek yargıcı Posner'ın ?Economics of Justice? (Adalet ekonomisi) kitabını tüm yüksek yargı mensuplarına yaz okuması olarak tavsiye ediyorum.

eser karakaş/referans

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber