Öğretmenlikte kariyer planlamasının sorunları
ÖĞRETMENLİKTE KARİYER PLANLAMANIN SORUNLARI
Kariyer, örgütsel hiyerarşideki basamaklardan yukarıya doğru sürekli yükselmeyi, daha fazla sorumluluk üstlenmeyi, bireyin kişisel ve mesleki deneyim ve etkinlikleriyle kendini gerçekleştirme sürecini ifade eder. Milli Eğitim Bakanlığı'nca Cumhuriyet tarihinde ilk defa olmak üzere, öğretmenlik mesleğinde çalışan personelin yeni tesis edilen unvanlarla kariyerlerinin planlanması ve yeterlik düzeylerinin sürekli geliştirilip yükseltilmesi amaçlanmaktadır.
Kariyer planlama ve geliştirme düşüncesinin resmi olarak eğitim çalışanlarının gündemine ve iş hayatına girmesi, son derece önemli bir adımdır ve üzerinde kararlı ve ciddiyetle durulursa meslekte yeni bir modelleşme pratiği oluşturacağında şüphe yoktur. Uygulanacak sistemin eğitim çalışanlarının ücretlerine de belli bir oranda yansıyacağı, zamanla önemli fırsatlar ve avantajlar ortaya çıkaracağı, eğitimin ve eğiticinin kalitesini artıracağı açıktır. Ancak bu yeni yapılanmanın daha başlangıcında belirebilecek hatalar ve yanlı davranışlar, amacın gözden kaçıp kaybolmasına ve maaş farkının hak edilip edilmemesi ikilemine yaslanıp kalacağı ihtimali bana çok uzak görünmemektedir. Ayrıca yasal düzenlemedeki tanımlama kariyerin anlamını daraltmış, öğretmeni sınıf ortamına hapsetmiş, kurumundaki diğer çalışma alanlarıyla ilişkilerine temas etmemiştir. Kurum müfettişlerinin, her kademedeki eğitim yöneticilerinin, merkezdeki müşavir ve eğitim uzmanlarının bir şekilde öğretmen olduğunu görmezlikten gelmiştir. Bu çalışmamda, kariyer sınavının kariyer sağlamadaki sorunlarını listelemek istiyorum.
1. Öğretmenlik Kariyer Basamaklarında Yükselme Yönetmeliği'nin geçici 3. maddesi adaylık dönemleri hariç en az 13 hizmet yılını dolduran öğretmenlere -uzman öğretmenlik sınavını kazanmış olmak şartıyla- düzenlenecek ilk başöğretmenlik sınavına girme hakkı veriyor. Burada iki sorun karşımıza çıkıyor:
a. Önümüzdeki bir yıl içinde başöğretmenlik sınavı açılmış olsun. Uzman öğretmenlik sınavını kazanmış, ancak koşul olan 14 yılı 1 günle kaçıran öğretmenimiz tam 6 yıl sonra başöğretmenlik sınavına girebilecektir. 1 gün kıdemli arkadaşımız başöğretmenlik unvanını kazanacak ve 6 yıl boyunca ( ve doğal olarak sonraki yıllar) bu sıfat için tahsis edilen mali haklardan yararlanacaktır.
Bu geçici maddeyle, başöğretmenlik unvanının meslekte yaşlı ve kıdemli öğretmenlere öncelikle verilmesi planlanmış olmalıdır. Kariyerin, ?tecrübeli ve yaşlı personele daha çok yaraşır,? anlamına gelebilecek gizli ve yanlış bir öncülden hareketle düzenlenmiş olduğu anlaşılmaktadır. Bu öncül kendi içersinde de ayrıca çelişkilidir. Çünkü 14?15 yıllık öğretmenler, 20?30 yıllık öğretmenlerden daha fazla puan alabilirler. Hatta en kıdemli gruptan sınava girenlerin barajı geçememe olasılığı olduğu gibi sınava giriş için hiç başvuru yapmamış da olabilirler. Neticede 8?14 yıllık öğretmenler için konulan sınır, 13?15 yıl kıdemli öğretmenlerle onlardan daha fazla kıdemli olanlar için de söz konusudur. Konulan gizli hiyerarşinin mantıklı bir gerekçesi ve amacı olmalıdır!
Basit gibi görünen bir madde, yukarıdaki tutarsızlık ve ücret farklılaşmasında doğuracağı haksızlık yüzünden öğretmenlerin ilgi, heyecan, umut ve beklentilerini söndürecek, en azından soğuk, haksız ve ciddiyetsiz karşılanacaktır. Böyle bir uygulamanın geçecek 6 yıl içersinde yoğun tepki birikmesine neden olacağını, eşitlik ilkesi doğrultusunda yapılacak eleştirilerle öğretmenler arasında olumsuz tutumları körükleyeceğini düşünüyorum.
b. Diyelim ki 14 yıl kıdemi olan öğretmenler başöğretmenlik sınavına girdiler. Uzman öğretmenlik sınavında derece yapmış meslektaşlarından daha düşük düzeyde (yüksek olması temennimiz) puan aldıkları takdirde ?Başöğretmenlik unvanı?nın içini boşaltmış, en azından zayıflatmış olmaz mıyız? Atatürk'ten sonra ikinci sırada bu unvana liyakat kazanacak arkadaşımızın, -daha alt bir birimi ifade eden- uzman öğretmenlikte puanıyla zirveye tırmanmış olanlardan az puan alarak kariyer yapmasını nasıl izah edeceğiz?
Bunların birbirinden bağımsız sınavlar olduğunu düşünebilirsiniz. Size, sınav konularının milimi milimine aynı olduğunu hatırlatmak isterim. Tek ölçütün sınav olmadığını da söylerseniz, o zaman derim ki; bu kariyer sürecini her şeyden önce öğretmenlerin algı ve beklentileri belirleyip şekillendirecektir. Bu aşamada en çok değer verilen kriterin sınav puanı olduğunda şüphe yoktur. Ayrıca yüksek puanın çok işe yaramadığı düşüncesinin yaygınlaşması, öğretmen değerlendirme komisyonlarının yanlı hareket ettikleri-edecekleri şayiasını da beraberinde getirecektir. Bu komisyonların çalışmaları her hangi bir şekilde gölgelenmemesi için değerlendirme çizelgeleri Ankara'ya gönderilirken eş zamanlı olarak aday öğretmenlere de gönderilmelidir. Sıra puanının hesaplanmasında, sunulan belgelerden puan alıp almadığını gerekçeleriyle birlikte uzman adayı arkadaşlar öğrenebilmeli, eğer bir yanlılık ve yanlışlık varsa bunun düzeltilmesi için gereken süreye sahip olmalıdır.
14 yıl kıdemli öğretmenler lehine düzenlenen maddenin yeniden gözden geçirilmesi ve başöğretmenlik sınavına girebilmek için öngörülen uzman öğretmenlikteki 6 yıl kıdemin küçültülerek herkesin eşit şartlarda kariyer basamaklarında yükselmesinin sağlanması, devlet hizmetinde elde edilecek kariyerin planlanmasına daha uygundur. Benim kişisel arzum, başöğretmenlik sınavının 3 yıl sonra açılması ve uzmanlık hakkını kazanan herkesin sınava katılabilmesidir. Ondan sonra da bir yıl uzmanlık bir yıl başöğretmenlik olarak sürdürülmelidir. Yüksek lisans ve doktora dâhil başöğretmenlik sınavı için hiçbir ayrıcalık ve muafiyet olmamalıdır. Bu ayrıcalık; genellik, eşitlik, geçerlik, güvenirlik, tarafsızlık ve açıklık ölçütlerine uyulması, öğretmenlerin meslekî bilgi ve becerilerinin geliştirilmesi, imkân ve fırsat eşitliği sağlanması olarak belirlenen temel ilkelerle de çelişmektedir. Her bir öğretmen kariyerini yönetmeliğin istisna tuttuğu maddede değil, kişisel çabası ve başarısında aramalıdır.
2. Mevcut yönetmeliğin kariyer planlama ve geliştirme sürecini, kapsayıcı ve kuşatıcı bir yaklaşımla düzenlediğini söylemek mümkün değildir. Bu cümleyi birkaç açıdan inceleyip değerlendirmek istiyorum.
a. Değerlendirme ölçütleri içersindeki etkinlikler, öğretmenler tarafından ya yasal yükümlülükler ya da gönüllülük esasına dayalı olarak yerine getirilmektedir. Bunların her birisi farklı alan öğretmenlerine tekabül etmekte, iki elin parmak sayısından az etkinlikler meslektaşlarımızın özel ilgi alanları içinde görünmektedir. Konulan bu ölçütler bir öğretmen olarak bana şu mesajı veriyor: Durağan, ilgisiz, hantal, verimsiz, başarısız ve kendi işini yapmaktan bıkmış sözde bir grup öğretmen vardır. Bu arkadaşları canlandırmak, üretkenliklerini artırmak, onlara bir vizyon kazandırmak, kendilerine gelmelerini sağlamak gibi amaçlar güdülmektedir. Öğretmenlere, mesleğinizle içten ve dıştan ilgili olan yarışma, yayın, bilim, sanat, spor, edebiyat, müzik, resim, vs. etkinlikleri titizlikle izleyin/uygulayın, ilerdeki günlerinizde sizlere puan ve statü kazandıracağını unutmayın, denmektedir.
b. Öğretmen arkadaşımız hangi unvana yükselirse yükselsin, sürekli sınıfındaki zemindedir. Yatay ve dikey hareketlilik yoktur. Aynı yerdeki iş yükünün artışı, buna karşılık ücret farklılaşması vardır. Bir unvana sahip olmak her zaman daha fazla çalışmayı ve başarılı olmayı beraberinde getirmez. Unvan bir saygınlık sağlar ama pratikte daha başarılı bir eğitimin itici gücü olduğunun garantisi yoktur. Burada söylemek istediğim, öngörülen kariyer yönetiminin tüm bakanlık şeması düşünüldüğünde örgütsel bütünlükten mahrum bulunduğudur. Meslekte yeni başlatılan bu modelleşme sürecinde başöğretmenlik, bir kariyer platosu oluşturmalıdır. Bu plato, işlek bir maden gibi sürekli çalıştırılmalı ve temposu/motivasyonu daima canlı tutulmalıdır. Aşağıdan gelenler platoya en kısa zamanda tırmanacaklarından kuşkuya kapılmamalı, oraya ulaşma umudu devamlı taze olmalıdır. Pratikte bunun anlamı şudur: Okulların her türlü yöneticileriyle, ilçe milli eğitim ve şube müdürleri, müfettişler kariyer platosundan seçilmelidir. Memuriyette bilmem şu kadar süre yerine başöğretmenlikte belirli bir süre çalışmış olmak şartı aranmalıdır. Aday öğretmenlerin rehber öğretmenleri, zümre ve şube öğretmenler kurullarının başkanları, aile birliğindeki temsilci, öğrenci disiplin ve davranışlarını değerlendirme kurullarının başkanları öncelikle başöğretmen olmalıdır. Bir görevi vekâleten yüklenecek öğretmen seçilirken başöğretmen tercih edilmelidir. Takdir, teşekkür, aylıkla ödüllendirme gibi işlemlerin öneri ve değerlendirme aşamalarında mutlaka okuldaki/eğitim bölgesindeki başöğretmeninin görüşü alınmalıdır. Dönem sonu ve dönem başı seminer faaliyetlerini planlama ve yönetme yine bu öğretmenlerle yürütülmelidir. Başöğretmenlik unvanını kazanan meslektaşların eğitim ve öğretim açısından teftişleri kaldırılmalıdır. Merkezde uzman, müşavir vb. görevlendirilen öğretmenler, hakeza? Bu öneriler daha da genişletilebilir.
3. Kariyer Yönetmeliği'nin en zayıf noktası hukuki bir niteliğe değer vermemiş olmasıdır. Ülkemizde bitmez tükenmez tartışma alanlarından birisi de hukukun üstünlüğü ve insan haklarıdır. Sınav konuları arasında demokrasi, anayasa, temel yurttaşlık bilgisi, mesleki etik ve insan haklarına yer verilmesine rağmen değerlendirme etkinlikleri içersinde hiçbirisinin adı geçmemektedir. Bütün bunlar teorik olarak okullarımızda öğretilmekte, insan hakları kulüpleri kurulmakta, ancak toplumsal ve yönetsel yapıda hak ettiği değeri ?nedense-kazan(a)mamaktadır.
Bu durum, hukuki ilkeleri zihnen temellük edelim ama pratikte ona bir yer ayırmasak da olur, yargısını güçlendirmektedir. Öğretmenlerin dilekçe hakkını kullanması veya/ya da mahkeme yoluyla lehine bir sonuç doğuran kararların, değerlendirme etkinlikleri/ölçütleri arasında mutlaka yer alması gerekirdi. Bu yolla hiç olmazsa eğitim çalışanlarının kendi aralarında ve eğitim yönetimi alanında; hukuki ilke ve ilişkiler gelişir, hak ve ödevler konusunda daha fazla yapılacak okumaların ve çalışmaların önü açılır, insan haklarının önemi ve bilincinin uygulamaya dönüşmesi eğitim camiasının başarı hanesine büyük harflerle yazılırdı. Her bir etkinlik ve değerlendirme biçimi, şimdiki ve gelecekteki uzman öğretmen adaylarına örnek ve kılavuz olacak, sistemin yerleşmesi ve oturaklaşması için de karine teşkil edecektir. Ne var ki, hukuki değerlerin hudut dışı olduğu bir kariyer planlamasında meslektaşlarımızın para eden ( puan getiren ) değerlere yönelip resmi formaliteleri tamamlama yolunu seçeceği tahminini kafamdan söküp atamıyorum.
4. Değerlendirilen etkinliklerden bir tanesi de dergilerde makale yayımlamadır. Diğer yayınlar açık olduğu halde bunun formatları belli değildir. Derginin türü, makalenin içeriği ve konusu neye göre ele alınacak? İstanbul'daki köy derneğinin yayın organı olan dergilerde yayımlanmış olan makaleler bu kapsamda mıdır? Dergilerde makale yayımlamanın sınırları puslu olduğuna göre her ilde farklı farklı değerlendirme yapılmasının önüne nasıl geçilecek? Bilimsel bir çalışmanın belirleyici ölçütleri nasıl uygulanacak? Bir intihal olayının olup olmadığı tespit edilebilecek mi? İnternette yayınlanmış makalelere yönetmelik yer vermemiş. Netteki gazete ve sitelerde, blogger sayfalarındaki makaleler değerlendirme için dikkate alınabilir mi? Alınmaması için bir neden var mı?
5. Kıdemin hesaplanmasında diğer kamu kurum ve kuruluşlarında geçen ya da öğretmenlik mesleğine başlamadan önceki sosyal güvenlik kurumlarındaki kayıtlı süreler hizmet birleştirilmesi yoluyla kıdemde kullanılamayacağı anlaşılıyor. Bunun pratikte denetimi nasıl sağlanacaktır? Özel bir şirkette öğretmenlik dışındaki bir görevde çalıştıktan sonra öğretmen olarak memuriyete başlayanların özel şirketteki süreleri kıdemin hesaplanmasına dâhil edilecek mi? Bu durum uygulama ve değerlendirmelerde sıkıntılara yol açmayacak mı? Ayrıca hizmet süresine puan verilirken 1?20 arası 4, 20?30 arası 2 puan deniliyor. 4x20 = 80 / 30x2=60, burada kıdem ölçütü için 100 tam puana nasıl ulaşılacak?
6. Hizmet içi eğitim etkinlikleri için geçici 1. madde bir haftanın 5 kredi olarak değerlendirileceğini, 28. madde ise her 6 saatin bir kredi olacağını ve her bir etkinlik için ayrı değerlendirme yapılacağını belirtiyor. 1 gün sürekli 6 saat mi? Bu bir hafta her komisyonda 5 iş günü olarak mı anlaşılacak yoksa 7 güne kadar olan tüm kurs ve seminer belgeleri 5 kredi ile mi değerlendirilecek? Bunun karmaşaya neden olacağı kanısındayım. Öğretmenlerin elinde 1 günlük kurs ve seminer belgesi olduğu gibi daha uzun süreli belgeler de var. Her günün 1 kredi olarak belirlenip ifade edilmesi kafa karışıklığını önler, uygulamada birlik sağlar, diye düşünüyorum.
Öğretmenlik kariyer basamakları; öğretmen arkadaşlarımızın davranışları, algıları, eleştirileri, beklentileri, değerlendirmeleri ve yeni ilişkileri çerçevesinde anlam ve önemini büyütecek, mesleki, idari, kültürel ve toplumsal yaşamındaki saygınlığını daha da artıracaktır. Bir arkadaşımızın annesinin ifade ettiği gibi, başöğretmenlik hoş öğretmenlik olmalı, işlevselliğini ücret politikasının aracı olmaktan almamalıdır.
Hazırlanacak başöğretmenlik sertifikalarının ilkinin Cumhuriyetimizin kurucusu ve ilk başöğretmeni adına düzenlenmesinin unutulmamasını hatırlatmaya gerek var mı, bilmem.
HALİL İBRAHİM DEMİRCİ /
Uzman Öğretmen Adayı