Dağlıca'yla büyüyen 'kara fitne'

Muhsin Kızılkaya'nın yazısı...

Kaynak : Habertürk
Haber Giriş : 08 Eylül 2015 12:01, Son Güncelleme : 27 Mart 2018 00:42
Dağlıca'yla büyüyen 'kara fitne'

Pazar günü, İstanbul'daki Hakkarililer Derneği'nin başkanı aradı, bilgiyi ondan aldım.

Son günlerde İstanbul bir anda hemşerilerimizle dolmuş. Yüksekova ve Hakkari merkezinde evini ocağını bırakan yüzlerce vatandaşımız İstanbul'a gelmiş. Yatacak yerleri yok, bazıları akrabalara sığınmış.

Bu sadece Hakkari'den aldığım bir haber değildi. Cumartesi günü Mersin'deydim, akşam yemeğini Silopi'den gelen AK Parti İlçe Başkanı ile yemiştik. Başkan dehşet verici şeyler anlatmıştı. İlçenin kenar mahallelerini boşalttırmış örgüt, gidecek yerleri olmayan çok fakir olanları, bilerek mahallede tutmuş, canlı kalkan niyetine. Mahallede evlerden evlere geçiş koridorları açılmış, bazı damlara "duçkalar" yerleştirilmiş. Mahalle girişleri de hendeklerle kapatılmış.

Başka ilçelerde de durum farklı değil... Çukurca'nın şimdiye kadar mayınlı olan yolunda, en son üç gün önce önemli bir köprüyü hava uçurarak şehirle olan bağlantısını tamamen kesmişler. Orada yaşayan bütün vatandaşların hayatla bağları şu anda kopuk...

Bütün bunları düşünürken gecenin bir vaktinde Dağlıca eylemi haberi geldi. Ben bu yazıyı yazarken yola döşenen bir patlayıcıdan söz ediyordu haber bültenleri. Daha önce de benzer eylemler yaşandı. Belli ki çok önceden o anti tank mayınlar o yollara döşenmiş, üstüne asfalt dökülmüş ve patlatılacak gün beklenmiş. Önceki gün meydana gelen patlama da öyle bir patlama gibi, uzaktan kumandayla gerçekleşmiş.

Tam bunları yazıyor, bir yandan da göz ucuyla televizyonda gelişmeleri takip ediyordum ki, bu kez Mersin'den aradılar beni, gecenin bir hayli geç bir vaktiydi. Doğu ve Güneydoğu'dan Mersin'e gelen otobüsler yol boyunca durduruluyormuş, şehirde ufak ufak ırkçı kıpırdanmalar başlamış.

İşte tam da korktuğumuz şey bu...

Belli ki örgüt bu kez "devrimci halk savaşında" taktik değiştirdi. "Askeri barajlar" bahanesiyle ateşkesi bitirdiklerini ilan ettikleri 11 Temmuz'dan bugüne kadar yapılan bütün eylemleri ardı ardına dizip analiz etmeye başladığımızda, bu kez çok alışık olmadığımız, çok değişik bir eylem tarzıyla karşı karşıya olduğumuzu kolayca görürüz. Ceylanpınar'da elleri ve ayakları bağlanmış halde katledilen polisler, Muş'ta karısının ve çocuklarının yanında öldürülen rütbeli asker, Şemdinli'de bankamatikten para çekerken vurulan er, yine Yüksekova'da babasıyla telefonda konuşurken şehit edilen başka bir asker... Sonra mayınlarla paramparça edilen cesetler, geride üç kız çocuğuna sarılı vaziyette bir fotoğraf bırakan Özel Harekatçı polis... Kaçarken öldürülen doktor...

Bütün bu eylemler infial yaratan eylemler. 30 yıllık çatışma tarihi boyunca bu tür eylemler hiçbir zaman bu kadar yoğunlaşmamıştı. Hemen hemen hepsi geride kalanlarda müthiş travmatik etkiler bırakan eylemlerdir. Bu eylemlerin sayısı çoğaldıkça, Batı illerinde Kürtlere karşı olan nefretin artabileceği hesaplanıyor. Öfkelenen kalabalıklar, bütün bu vahşi, bu terörist eylemlerin müsebbibinin, kendi komşusu, kız alıp verdiği, beraber ağlayıp beraber güldüğü Kürt olduğuna inandırılmaya çalışılıyor.

Örgütün asıl amacı bu. Türk'ün Kürt'e karşı olan nefretini bu tür eylemlerle büyüterek Kürtleri kaçtığı yurduna geri getirmek... Tersine göçe zorlamak... Bunu yapamıyorsa bile bu işi zorla birtakım ırkçı gruplara yaptırmak... Kürt Türk çatışmasını körüklemek... Nefreti büyütmek... Düşmanlığı artırmak... Komşuyu komşuya düşman yapmak ve bir daha birbirinin yüzüne bakamayacak hale getirmek...

Eğer bunu başarabilirlerse emellerine ulaşmış olacaklar. Onların emeli de hepimizin de felaketi olacak.

Ama Allah'a şükür ki o noktada değiliz henüz. Hala birbirimizin ekmeğine, tuzuna muhtaç olduğumuzu biliyoruz. Hala Türk'ün parmağı kesilse, Kürt'ünkinin kanayacağını biliyoruz. Hala aynı türkülere hüzünlenip aynı oyun havası eşliğinde oynuyoruz. Aynı camide, aynı ibadethanede ibadet edip ölülerimizi aynı mezarlıkta toprağa veriyoruz. Hala Hakkari'den, Yüksekova'dan örgütün baskısından kaçanlar Erbil'e değil, İstanbul'a sığınıyor.

Acı hepimizin, şehit düşenler hepimizin çocukları... Acıyı paylaşacağız ve "fitneyi" defetmenin yolunu beraber bulacağız.

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber