Şimşek: Bakan olmuşuz olmamışız önemli değil

Kaynak : NTV
Haber Giriş : 22 Eylül 2015 10:31, Son Güncelleme : 27 Mart 2018 00:42
Şimşek: Bakan olmuşuz olmamışız önemli değil

Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, NTV canlı yayınında önemli değerlendirmelerde bulunuyor.

İşte Şimşek'in açıklamaları:

Gaziantep benim siyasette ilk göz ağrım. Acemilik Gaziantep'te geçti. Ben daha önce siyasi herhangi bir faaliyet içerisinde olmamıştım. Ve İngiltere'de severek ve başarılı olduğumu sandığım bir iş yapıyordum. Ama iş memlekete hizmet olunca, o anlamda fırsat çıkınca bizde çıktık geldik. Sürpriz bir şekilde o dönem Gaziantep'ten milletvekili adayı yapıldım. Gaziantep, yapısal dönüşümü gerçekleştirebilir miyiz? 2007'nin Mayıs-Haziran-Temmuz döneminde beni toplantılara davet ettiklerinde benim sunumum vardı "Gaziantep dönüşümün başladığı yer" diye...

Tabi aslen Mardin'liyim, sonra Batman'a bağlandı. Doğu Güneydoğu'yla bağımız var.

AK PARTİ'DE LİSTE TARTIŞMALARI. SİZ NASIL BAKTINIZ BU TARTIŞMALARA? MKYK LİSTESİNDE YER ALMAMANIZIN DOĞRU TARTIŞILDIĞINI DÜŞÜNÜYOR MUSUNUZ?

Siyaseten bir çok konu bir çok tarafa çekiliyor. Bugün herhangi bir kapasitede Türkiye'de ülkeye hizmet noktasında maksadım hiçbir zaman maka mevkii olmadı. Bu işin gelir ayağı olmadı. İki noktada da önceden yaptığım iş, ülkede manevi bir haz var. Milletin temsilcisi olmak en büyük onurdur. Başbakanımız, cumhurbaşkanımız vesile oldular Allah onlardan razı olsun.

BAKAN OLMUŞUZ OLMAMIŞIZ...

MKYK'da olmuşuz olmamışız, bakan olmuşuz olmamışız önemli değil. Tartışmalara gelince, Türkiye nispeten, nispeten diyorum küçük dışa açık, açık veren bir ekonomidir. Bu şu anlama geliyor, küresel ekonomiden yüzde bir pay alıyoruz. Bu bizi nispeten, bölgemizde önemli bir aktörüz. Ama nispeten diyoruz küçük sayılıyor, yüzde 1 civarı.

Ve dışa açık bir ekonomiyiz. Özellikle 80-89 sonrası. Bir de açık veren ekonomiyiz. Bu da ekonomi politikaları üzerine bir takım kısıtlar getiriyor. zaman zaman bakış açılarında farklılıklar yaşanabilir. Ama hepimizin derdi nasıl daha çok istihdam sağlarız? Finansal makro ekonomiyi koruyarak refahı nasıl üst noktalara taşırız... Ondan dolayı da zaman zaman biz farklı düşünüyormuşuz gibi tartışmalar yaşanıyor. Bir ülkenin kalkınması için yeraltı zenginlikler yetmez. Esas zenginlik beşeri sermayedir. Ama bunun yanında en önemli belirleyicilerden bir tanesi de kurumların kalitesidir. Kurumların güvenilirliğidir.

Burada şahıslardan çok, mesela bizim mali disiplini kurumsallaştırmamız.. Sanki bizim üstü örtülü bir kural varmış gibi götürmemiz bu ülkeye faydalıdır. Asla bu tartışmaların bence geldiği noktayı sağlıklı ve doğru da bulmuyorum.

İstikrar vurgunuzun ve yapısal reformlara dikkat çekmenizin temel sebepleri neler?

Türkiye'de ancak güçlü siyasi irade olursa reform yapılabilir. Yani siyasi istikrar-reform. Tabi bölgede siyasi istikrarın devam ettiği reformun yapılmadığı ülkeler var, başarı yok.

Şimdi 90'lı yıllarda kısır bir döngü var. Siyasi istikrarsızlık, reform yapılamayan dönem. Ve refah anlamında yerimizde saydık geriledik. Yani ülkeler ilerlerken biz geriye düştük. 2000'li yıllara geldiğimiz zaman reform yapıldı. Cumhurbaşkanımızın liderliğinde, arkasından bu reformlar güveni artırdı ve yatırımlar arttı, refah arttı.

BU ARALAR NE DESEK FARKLI YERLERE ÇEKİLMEYE ÇALIŞILIYOR

Peki durup dururken mi? Bu aralar biz ne desek farklı yerlere çekilmeye çalışılıyor. Sanki ikircikli bir yapı varmış gibi. Ne makam mevki, ne para pul meselesidir. Yoksa zaten hepimiz kendimizi kanıtlamış insanlarız.

HER ŞEY DURUYOR, YATIRIMLAR ÖZELLİKLE

Gelelim istikrar vurgusuna. Benim kaygım şu, ilk defa uzun bir aradan sonra son seçimler tek başına bir partinin iktidar olmasına imkan vermedi. Bir süre de koalisyon görüşmeleri yapıldı. Türkiye ilk defa aslında bir siyasi istikrarsızlığın, acaba başında mı diye korkular başladı. Bunun sonuçları var. Her şey duruyor, yatırımlar özellikle. Mesela Türkiye'nin dış kaynağa ihtiyacı var, duruyor. Sadece Türkiye'de değil, Brezilya da Rusya da. Türkiye düşen et gıda fiyatlarından faydalanabilirdi, siyasi istikrar devam etseydi. O nedenle ne olursa olsun önümüzdeki seçimden sonra ümit ediyoruz ki milletimiz tek başına iktidar yapar.

Şimdi terörle mücadele noktasında Türkiye'de güçlü bir irade olmazsa, bu durumda bir takım zafiyetler yaşanabilir. O nedenle açık ve net olarak siyasi istikrarın altını çizdim ben. Tek başına yeterli değil, ama siyasi istikrar varsa reform yapılabilir. Reform yapılırsa refah artabilir. Bu sihirli bir formül değil. O nedenle siyasi istikrar çok kritik. Hangi parti olursa olsun, bence Türkiye gibi uzlaşma kültürünü, bunu söylemek bana zor geliyor ama, orta ve doğu Avrupa'ya göre, onlara göre bizde uzlaşma kültürü daha sınırlı. Farklılıkları bir kenara bırakıp, menfaatler için ortak paydada buluşma uzun soluklu.

Daha önce belki bahsetmişimdir. Avrupa üyelik sürecinde 10 tane ülke vardı. Bunların bazılarında AB'nin gerektirdiği reformları azınlık hükümetleri yapmıştır, Çek Cumhuriyeti'nde. Koalisyonlar ve azınlık hükümetleri yapmıştır. Ama gelin görün Türkiye'de ne azınlık ne çoğunluk koalisyon hükümetleri uzun soluklu olamamıştır. Bakın seçim sonrasında sayın Başbakanımız samimi bir şekilde, ki bizde destekledik gönülden. Bir acaba ortak bir paydada geniş tabanlı bir koalisyon hükümeti kurulabilir mi diye çaba içerisine girildi. Bu olmadı, diğer üçü bir araya gelebildi mi? Hayır.

Seçim öncesinde bunu söyledim. Ak Parti karşıtlığında üç partinin bir araya gelmesi kolay. Çünkü o bir çözüm sunmuyor. Parti karşıtlığında bir propaganda yapıyorsunuz. O neden Türkiye'ye algı kötüleşti, risk primi artıyor.

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber